MAKALE

Suudi gazeteci Kürt olsaydı

Kürt şehirleri yıkılıp yakılırken, Kürtlere son 3 yılda görülmedik düzeyde açıkça zulüm yapılırken ciddi bir tepki göstermeyenlerin şimdi öldürülen Suudi gazetecinin durumu açığa çıkınca tepki göstermeleri bu ülkelerin karakterini ortaya koyuyor.

Dünyada çifte standartlı olmak artık açık ve ahlaksızlık düzeyindedir. Bunun kapitalizmin dininin ve imanının para olmasına bağlıdır. Bunu Suudi gazetecinin öldürülmesine verilen tepkide gördük. Türkiye'de yüzlerce gazeteci tutuklanıyor, milletvekili, belediye eşbaşkanı tutuklanıyor, ciddi bir tepki göstermeyen Almanya Suudi gazetecinin öldürülmesi üzerine demokrasi ölçüleri ve ilkelerini aklına getiriyor. ABD, böyle bir olay başka bir yerde olsaydı hem bu olayı yapanları hem de böyle bir olaya göz yuman ülkeyi hedef tahtası yapardı. Ama silah satışı ve maddi çıkar sözkonusu olunca bu olayı Suudiler ve ABD arasında sorun olmayacak biçimde geçiştirmeye çalışıyor. Almanya’nın Türkiye için yaptığı ilkesizliği, ahlaksızlığı ABD de Suudi gazetecinin ölümünde yapıyor. Tabi ahlaksızlıkta herkese nal toplatan Türkiye ise bu olaydan ne kadar petro dolar ele geçiririm, hesabı yapıyor.

Suudi gazetecinin İstanbul Başkonsolosluğu’nda öldürüldüğü kesinleşti. Suudi Arabistan kabul etti. Herkes böyle bir cinayet için Türkiye'nin bilinçli seçildiğinde hem fikir. Çünkü dünyada en fazla faili meçhul cinayetin işlendiği ülke Türkiye’dir. Türkiye toplumu bu tür şeylere alışkındır. Bizzat devlet ve mevcut iktidarlar bu tür cinayetlerin failidir. Suudi Arabistan başka bir ülkede kendileri için ağır sonuçları olacak bu cinayeti Türkiye'de planlamıştır. Zaten daha ilk günden Tayyip Erdoğan’ın bu cinayeti şantaj ve pazarlık konusu yaparak Suudilerden para koparıp üstünü örteceği söylenmiştir. Bu değerlendirmeler doğrulanmaktadır.

Tayyip Erdoğan bir taraftan bu cinayete karşı olduğunu ve gerçekleri açığa çıkaracağını söyleyip kendi gerçek yüzünü maskelemeye çalışırken, diğer taraftan Suudilerden azamisini koparmaya çalışmaktadır. Herhalde Suudiler Tayyip Erdoğan’ın nasıl bir şantajcı olduğunu bu olayda çok iyi görmüşlerdir.

Türkiye'nin böyle davranması anlaşılır durumdur. Tayyip Erdoğan dünya tarihinin gördüğü en ilkesiz, en ahlaksız siyasetçisidir. Sabah söylediğinin tersini akşam yapan siyasetçidir. Tek ilke çıkarıdır. Tayyip Erdoğan için amaca ulaşmada her şey mubahtır. Makyavell’in prensi Tayyip Erdoğan’ın yanında melek gibi kalır. Tayyip Erdoğan siyasette ahlaksızlığın timsalidir. Bunu sadece Türkiye ve Ortadoğu halkları değil tüm dünya öğrenmiştir. Ancak Avrupa’da kendilerini demokratik olarak tanımlayan ülkelerin durumu da Türkiye'den farklı değildir. Onlarda da siyasi ilke ve ahlak kalmamıştır. Tayyip Erdoğan bu politikayı kaba bir biçimde yürütürken, Almanya Başbakanı Merkel bunu biraz daha ince ve örtülü yapmaktadır. 

Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı şu anda gazetecilere, kendilerine muhalif olanlara, özelliklede Kürt halkına dünyada görülmemiş zulüm yapmaktadır. Türkiye, 1990’lı yıllarda Kürtlere karşı yürüttüğü kirli savaşta onlarca gazeteciyi katletmiş ve gazete binalarını bombalatmıştır. Özgür Gündem binasını dönemin Türk başbakanı tarafından bombalattığı, gazeteci ve iş adamlarını katlettiği belgelenmiştir. Ancak o zaman Türkiye'ye silah satışını durdurmayan, Türkiye'ye karşı tutum almayan Almanya ve Avrupa, şimdi Suudilere demokrasi ve ahlak gösterisi yapmaya çalışıyor. Şu anda Kürtlere yapılan zulmü sağır sultan bile duymuştur. Ama Merkel bu faşistin ayaklarının altına kırmızı halılar seriyor. Böylece, daha fazla gazeteciyi tutuklayabilirsin, siyasetçileri zindanlara atabilirsin, Kürdistan ve Türkiye'yi açık cezaevine çevirebilirsin, Kürtlerin köylerini, şehirlerini, ormanlarını yakıp yıkabilirsin, denmiştir. Zaten Efrîn işgalinde Alman tankları kullanılıp yüzlerce sivil öldürüldüğünde bile Almanya ve Avrupa’nın kılı kıpırdamamıştı. Sadece yıkarken ve öldürürken dikkat edin, demişlerdir.

Kürt şehirleri yıkılıp yakılırken, Efrîn işgal edilirken, gazetecilerin kafasına silah dayarlarken, Kürtlere son 3 yılda görülmedik düzeyde açıkça zulüm yapılırken ciddi bir tepki göstermeyenlerin şimdi gizli biçimde öldürülen gazetecinin durumu açığa çıkınca tepki göstermeleri bu ülkelerin karakterini ortaya koyuyor. Bu olay bile Kürtlere karşı nasıl bir çifte standartla yaklaşıldığını gözler önüne sermektedir. Başkaları tarafından işlendiğinde suç olan bu durum, Türkiye Kürtlere yaptığında normal görülüyor. Tüm Kürtler ve demokrasi güçleri Suudili gazeteci olayında gösterilen tutumlara bakarak nasıl bir dünyada yaşadıklarını görebilirler. Herhalde Suudi başkonsolosluğunda öldürülen bir Kürt gazeteci olsaydı görmezlikten gelinirdi. 

Suudi gazetecinin ölümü faili belli bir cinayettir. Bu tabi ki sorgulanmalı ve yargılanmalıdır. Ancak Tayyip Erdoğan iktidarı döneminde yüzlerce faili belli ama yargılanmamış cinayet vardır. Tayyip Erdoğan’ın kadın da olsa, çocuk da olsa gereğini yapın, diyerek çocukları ve kadınları katletme emri verdiği bilinmektedir. Gazeteci yok, terörist var, diyerek zindana atmayı ve öldürmeyi normalleştiren bir faşist şef vardır. Bunların üzerine gitmeyenlerin, bunları sorgulamayanların Suudi gazeteci cinayeti aydınlansın, demelerinin hiçbir değeri yoktur. Hatta bu, kirli yüzlerini daha fazla açığa vurmaktadır. 

Sadece Almanya ve Avrupa’da değil, Türkiye'deki siyasetçiler de ikiyüzlü ve ahlaksızdır. Türkiye'de faili meçhul cinayetlerin ortaya çıkması için çaba göstermeyen CHP ya da başka siyasetçiler Suudi gazeteci için her gün Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarını suçluyorlar. Onlar da Kürtlere karşı yürütülen baskı, zulüm, katliam ve cinayetleri normal görüyorlar. İnsanlık ve ahlak Kürtler söz konusu olduğunda Türkiye'de de, Avrupa’da da dibe vurmaktadır. Bu da Kürtlerin özgürlük ve demokrasi mücadelesinin nasıl bir büyük insanlık ve Türkiye halkları mücadelesi olduğunu göstermektedir.

KAYNAK: Yeni Özgür Politika