Tanrıverdi: KHK zulmü kurulmak istenen rejimin mikro hali

15 Temmuz sonrası ihraç edildiği öğretmenlik mesleğine geri dönmek için 5.5 yıldır direnen Nursel Tanrıverdi, “KHK zulmüyle iktidarın kurmak istediği rejimin mikro halini yaşadık” dedi.

15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal ile peş peşe çıkarılan Kanun Hükmündeki Kararnamelerle (KHK) yüz binlerce emekçi mağdur edildi. Adeta bir taşla üç kuş vurma mantığının işletilerek kamudaki sosyalist ve muhaliflere karşı McCarthy dönemini aratmayan bir cadı avı başlatıldı. Mağdur edilen emekçilerden biri olan Nursel Tanrıverdi, 686 sayılı KHK ile 17 senedir icra ettiği öğretmenlik mesleğinden ihraç edildi. Bu hukuksuzluğa karşı “işimi geri istiyorum” sloganıyla 5.5 yıldır direnen ve bu sürede 5 kez tutuklanan, hakkında sayısız dava açılan Tanrıverdi ANF’ye konuştu.

686 İLDE ÖĞRETMEN VE AKADEMİSYEN KIYIMI

Darbe girişimi öncesi Kağıthane Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde felsefe öğretmeni olan Tanrıverdi, 15 Temmuz'un ardından OHAL ilanıyla KHK’ler yayınlanmaya başladığını, önce Aktif Eğitim-Sen’in kapatıldığını ve üyesi olan 20-30 bin üzerindeki öğretmenin bir anda işten atıldığını belirtti. Sonra hızla üye oldukları KESK Sendikası’nın hedef alındığını ve 5 bine yakın emekçinin peş peşe çıkarılan kararnamelerle işten ihraç edildiğini hatırlatan Tanrıverdi, o süreçte toplam 150 bin kamu emekçisinin işten atıldığına dikkat çekti. 7 Şubat 2017 tarihinde en fazla sayıda akademisyen ve öğretmeni hedef alınmasıyla bilinen 686 sayılı KHK ile ihraç edildiğini belirten Tanrıverdi, bu KHK ile yaklaşık 55 bin civarında öğretmen ve 10 bin civarında akademisyenin bu kararnameyle işini kaybettiğine işaret etti.

‘AKP’LİLERİN ŞİKAYETİYLE POLİS SALDIRILARI BAŞLADI’

Bu kıyıma karşı ülkenin dört bir yanında protestolar başladığını anımsatan Tanrıverdi, yaşanan süreci şöyle anlattı: “En son atılanlar olarak biz de o dönemde KESK Şubeler Platformu öncülüğünde Bakırköy, Kadıköy ve Kartal meydanlarında üçer saat oturma eylemleri, basın açıklamaları, bildiri dağıtımları ve imza standı açmak şeklinde direnişler başlattık. Güçlü bir sahiplenme olduğu için polis herhangi bir saldırıda bulunmadı. Ancak cumhurbaşkanlığı seçimlerinin olduğu dönemde, direndiğimiz Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda seçim standı açan AKP’lilerin şikayet etmesiyle polis saldırıları başladı. Kaymakam yasakları getirildi. O dönem sistematik olarak gözaltına alınmaya başladık. Daha sonra KESK, direnişi seçim sonrasına bırakmamızı önerdi. Ama seçimden sonra da bir şey yapılmadı. Zaten cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra büyük bir umutsuzluk hakimdi. Biz ise bir öğretmen arkadaşımla birlikte, ‘Biz bitti demeden, bitmez’ diyerek 5.5 yıldır her pazartesi saat 14.00-14.30 arasında Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda işimize geri dönme talebiyle direnişimize devam ediyoruz.”

OHAL KOMİSYONU NİYE KURULDU?

2017’de OHAL Komisyonları kurulduğunu hatırlatan Tanrıverdi, KHK maddesi nedeniyle iç hukuk başvuru haklarının ellerinden alındığına işaret etti. Tanrıverdi, “Normalde işten atıldığında işe iade mahkemesine başvurursun, ama bu yolu KHK ile tıkadılar. Şöyle ki ağır cezada yargılanıp davası devam edenler veya kurum kanaatince ‘terör örgütleriyle iltisaklı veya irtibatlı’ olduğu değerlendirilen kişiler soruşturma geçirmeksizin işten atıldılar. İç hukuk yolları tüketilemedi için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılan başvurularda AİHM, ancak iç hukuk yolları tüketildikten sonra kabul edebileceğini belirterek Türkiye’ye komisyon kurma önerisi yaptı ve OHAL Komisyonu da zaten öyle kuruldu” dedi. –

‘KESK ÜYELERİNİN DOSYALARINI SONA BIRAKTIK’

O dönem OHAL Komisyonu’nun yerini öğrenip önünde açıklama yapmak istediklerini ancak öğrenemediklerini söyleyen Tanrıverdi, Ankara’ya gider gitmez gözaltına alındıklarını ve o eylemde kolunun polis tarafından kırıldığını anlattı. Sendikaların bile OHAL Komisyonu ile görüşme yapamadığına, muhatap alınmadıklarına dikkat çeken Tanrıverdi, “Milletvekilleri komisyonla görüşebildi. Hatta o görüşmeler sırasında CHP Milletvekili Yıldırım Kaya'ya, ‘KESK üyelerinin dosyalarını sona bıraktık, önce diğerlerine bakacağız’ demişler. Kaya da onlara en alakasız dosyaların KESK’lilerin dosyaları olduğunu hatırlatmış. Bu bir cezalandırma yöntemiydi, biz de bunu çok iyi biliyorduk” dedi.

KURUM KANAATİ KOMİSYONDAN RET İÇİN YETERLİ

İki yıllığına kurulan OHAL Komisyonu’nun şu an hâlâ görevde olduğunu hatırlatan Tanrıverdi, yüz bine yakın başvurudan 90 bine yakının sonuçlandığını ve aradan 5.5 yıl geçmesine rağmen halihazırda da 3 bin dosyanın komisyonda beklediğini belirtti. Tanrıverdi, geçen sene dosyasını inceleyen komisyonun “kurum kanaati”ni, ayrıca Bakırköy’de yaptığı direnişi ve ondan dolayı hakkında açılan davaları gerekçe göstererek ret cevabı verdiğini belirtti. Bu davaların hepsinden beraat etmesine rağmen yine de ret cevabına dayanak yapıldıklarına dikkat çeken Tanrıverdi, ağır cezada yargılandığı davanın da gerekçeler arasında yer aldığını ancak bunların hepsinin göstermelik olduğunu, birçok dosyada sadece “kurum kanaati” ile ret kararı verildiğine işaret etti.

‘BİZİM GÖREMEDİĞİMİZ DOSYALARI ÖZIŞIK NASIL GÖRDÜ?’

Üstelik komisyonun ret kararını mahkemeye götürüp davayı kazananların dahi işe geri alınmadığını hatırlatan Tanrıverdi, “Mesela Barış Akademisyenleri beraat ettiler. Ancak işlerine geri dönemediler. Ama bu sırada FETÖ borsasının işlediğini gördük. Para karşılığı insanların işlerine geri döndüğünü gördük. Bunu da şimdi ortalıklarda görülmeyen gazeteci Süleyman Özışık itiraf etti. Özışık, FETÖ’cülük suçlamasıyla işten atılan memurların dosyalarına bakıp işlerine geri dönmelerini sağladığını söyledi. Özışık kim? Dosyaları biz göremiyoruz, o nasıl görebiliyor?” diye tepki gösterdi.

KOMİSYON KURULMADAN ÖNCE BAŞLAYAN FİŞLEME

Bu sürecin tamamen göstermelik olduğunu baştan beri bildiklerini, henüz komisyon kurulmadan renk renk fişlendiklerini de öğrendiklerini belirten Tanrıverdi, “Öncelikle bu renkli fişleme listelerini valiliklerin hazırladığını duymuştuk. Ama elimizde buna yönelik somut bir delil yoktu. Ancak geçmişte yaptığımız bir panelde o dönemki Hatay Eğitim-Sen Şubesi Başkanı bize bunu konfirme etti. İlk açığa alınmalar Dersim ve Hatay’da olmuştu. Direniş kararı alan arkadaşlarımızı yanına çağıran vali yardımcısı listeleri göstererek, “Bakın burada listeler var, bu listelerde renkler var. Görüyorsunuz sizin renginiz kırmızı, eğer direniş yapmazsanız bu listelerden isminizi sileceğiz’ diye ahlaksız bir teklifte bulunuyor. Hatay Eğitim-Sen şubesi de bunu reddedip direniyor, bunun sonucunda da açığa alınanlar işlerine geri dönüyorlar. Önceleri spekülasyon olarak dolaşan bu renkli fişleme listeleri böylece teyit edildi” dedi.

KHK’lilerin Kod 36 ile işten atıldığı için yeni iş de bulamadığına işaret eden Tanrıverdi, kendisinin bu anlamda şanslı olduğunu, ailesiyle yaşadığını ve direndiğini söyledi. Komisyondan ret cevabını aldıktan sonra işe iade mahkemesine başvuran Tanrıverdi, 3 Haziran’da duruşmaya gidip ifade verdiğini, hakimlerin kendisini dinlemek bile istemediğini, o yüzden de çıkacak karar konusunda iyimser olmadığını ifade etti. İşten atılmaların tamamen siyasi kararla olduğunu vurgulayan Tanrıverdi, Bekir Bozdağ’ın da o dönem katıldığı bir TV programında yaptığı açıklamayla bunu teyit ettiğini vurguladı.

‘KHK’LERLE KAMU EMEKÇİLERİNİN İŞ GÜVENCESİNE SALDIRDILAR’

Aslında kamu emekçilerinin iş güvencesi olduğunu, öyle bir günde işten atılamayacaklarını belirten Tanrıverdi, 15 Temmuz sonrasında bu iş güvencesinin yok edildiğini vurguladı. Tanrıverdi, darbe girişimini “Allah’ın lütfu” diye değerlendiren bir zihniyetle davranan AKP’nin, KHK’lerle aslında kamu emekçilerinin iş güvencesine saldırdığını kaydetti. Tanrıverdi, “Normalde memur bir gecede işten atılamaz. Soruşturma geçirmesi, delillerin gösterilmesi gerekiyor. Ama burada böyle bir şey yok; bir gecede tak diye işten çıkardılar” diye konuştu.

‘BOŞALAN KADROLARA KENDİ ADAMLARINI YERLEŞTİRDİLER, SONUÇ ORTADA’

Bu KHK’lerle, Fethullah Gülen cemaatinin devlet kurumlarında yaptığı kadrolaşmanın aynısını bu kez AKP’nin yaptığını belirten Tanrıverdi, “Bizden boşalan kadrolara kendi adamlarını yerleştirdiler. Fakat bugün Türkiye'ye baktığınızda ne kadar liyakatsiz, ne kadar yeteneksiz, ne kadar deneyimsiz insan varsa hepsinin kamuda çalıştığını görüyorsunuz. Ve zaten hiçbir iş de yapamıyorlar. Sonuç ortada” dedi.

Aslında OHAL’in öğretmenler için 2015 yılında başladığına dikkat çeken Tanrıverdi, o dönemde sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek sürekli soruşturmalar açılmaya başladığını belirtti. KHK ile işten ihraç edilmeden önce okul idaresi tarafından hakkında tam 7 soruşturma açıldığını anlatan Tanrıverdi, “Olur olmaz şeyler için soruşturma açıyorlardı. Fakat o dönem ihraç edemediler, ihracın bir alt cezası olan üç yıl kademe ilerleme durdurma cezası aldım. Hatta bir tanesinde ‘geri dönse bile ihraç edilsin’ diye gönderildim Yüksek Disiplin Kurulu’na. Yani böyle büyük bir düşmanlık vardı. O yüzden ülkede bu baskı ortamının oluşacağını biz önceden görebilmiştik. Biz perşembenin gelişini aslında çarşambadan anlamıştık” diye konuştu.

FAŞİZMİN ŞALI DÜŞTÜ

Darbe sonrası yaşanan sürecin ve KHK zulmünün iktidarın kurmak istediği rejimin mikro hali olduğunu dile getiren Tanrıverdi, o dönem bunu çok anlatmaya çalıştıklarını ama kimsenin bunu dikkate almadığını söyledi. Bugün her evde KHK’li olduğunu belirten Tanrıverdi, faşizmin şalının artık düştüğünü ve gelinen noktada açık bir faşizm süreci yaşandığını vurguladı. Baskının 1980 darbesi sonrası dönemi de geçtiğini kaydeden Tanrıverdi, 1980’de de çok sayıda öğretmen, akademisyenin işten atıldığını ama hiçbir zaman böyle bir kıyım olmadığını hatırlattı.

Bu dönemde kendisine çok umut veren gelişmeler de yaşandığını ifade eden Tanrıverdi, “Direndiğim Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda eskiden insanlar gelip sadece izlerlerdi, şimdi artık onları çeken polis kamerasına rağmen açık açık konuşuyorlar. Korkmuyorlar. Bu da artık yavaş yavaş korku duvarının aşıldığını gösteriyor” dedi.

‘KHK’LER YOLSUZLUĞU GİZLEME ARACI’

Bunun böyle devam edemeyeceğini, mutlaka bir değişimin meydana geleceğini vurgulayan Tanrıverdi, sürecin yavaş yavaş tersine döndüğüne işaret ederek, “Mesela en son KHK ile ihraç edildiğim okulun müdürü, Mehmet K. Talaslı, ‘kurum kanaati’ olarak beni ‘terörist’ diye yaftalamıştı. Bu müdür Nisan’da zimmetine para geçirdiği iddiasıyla ihraç edildi. Türkiye'nin içinde bulunduğu durum da bu. Kendi yolsuzluklarını, hırsızlıklarını, dolandırıcılıklarını gizlemek için bizi terörist ilan ettiler. Bütün bu KHK'lerin temelinde bu var. Yolsuzluğu ve yoksulluğu gizlemek için adamlar baskı uygulamak zorunda. Sesini çıkaran herkese ‘terörist’ damgası yapıştırıyor. Aslında KHK’ler kendi yolsuzluklarını, hırsızlıklarını gizleme aracı” diye konuştu.

Sonuna kadar direneceğini vurgulayan Tanrıverdi, bu gücünü haklılığından aldığını kaydetti. “Bu süre zor geçecek, sert geçecek, ama geçecek” diyen Tanrıverdi, “Yeni süreci yaratacak olan biziz. Bir yerlerden medet ummuyoruz. Güçlü bir halk muhalefeti gerekiyor. Bunu yaratmanın koşulları da var Türkiye'de. Kazanan biz olacağız” dedi.