Tecrit mücadeleyle kalkar

Demokratik siyasal alanın ve demokratik kurumların çağrı yapan yaklaşımları etki ve sonuç yaratmıyor. Yine mevcut eylemler tecridin uygulanmasına neden olan politikaları sarsacak ve geriletecek etkide değildir.

Kürt Halk Önderi ağır tecrit altında tutuluyor. Bu tecrit sadece bir siyasi liderin tecridi değildir. İdeolojik, siyasi, toplumsal boyutu derin ve kapsamlı olan bir tecrittir. Bir halkın tecrit altında tutulmasıdır. Bir halkı soykırıma uğratma tecrididir. Kürt Halk Önderi sadece siyasi mücadele veren bir lider olsaydı bu düzeyde bir tecrit olmazdı. Bu bir siyasi liderden intikam alma tecridi de değildir. Soykırıma uğratılmak istenen bir halkın Önderinin tecrididir. Nasıl ki Kürt halkı üzerinde çok planlı bir soykırım yürütülüyorsa, Önder Apo üzerinde uygulanan tecrit de planlıdır. Bu planlı tecridin amacı da Kürt halkı üzerinde uygulanan soykırımı daha kolay yapabilmek, hızlandırmak ve yoğunlaştırmaktır.

Kürt Halk Önderi üzerindeki tecridi anlamak için soykırım amacını derinliğine anlamak ve hissetmek gerekir. Kürdistan’da uygulanan soykırımcı sömürgecilik anlaşılmadan ne Kürtler üzerindeki uygulanan politika tam anlaşılabilir; ne de Önder Apo’ya yönelik uygulanan tecrit. Kürtler ve Önder Apo üzerinde uygulanan temel bir politika vardır. Bu da Kürtleri soykırıma uğratmaktır. Herhangi bir hükümetin ya da bakanın ya da bir devlet yetkilisinin yaptığı yanlışlık söz konusu değildir. Bu açıdan tecridin kalkması için bu politikanın değişmesi gerekir. Bu politikayı değiştirme mücadelesi gelişmeden tecridin kaldırılması kolay değildir. Önceki yılların kendine has siyasi özellikleri vardı. Soykırım politikası biraz örtülü yapılıyordu.

Kuşkusuz Önder Apo’nun sağlık, güvenlik ve özgürlüğü için mücadeleyi kesintisiz sürdürmek önemlidir. Bu mücadele ertelenemez, gevşetilemez. Ancak tecridin kaldırılması çağrılarla olmaz. Tecrit kalkarsa barış gelir, çatışmalar sona erer, demek gerçekçi değildir. Hükümet tecridi kaldırsın, kaldırırsanız Türkiye şöyle iyi olur, güzel olur, denilmesi toplumda, gençlerde yanlış algılar yaratmaktadır. Toplumun tecridin neden yapıldığını anlamasını engelleyen, dolayısıyla mücadelenin gerekliliğini zayıflatan bir etki yapmaktadır. Türk devleti ve faşist AKP-MHP iktidarını teşhir etmek gerekir. Ancak AKP iktidarına tecridin kaldırılması çağrısı yapılması Kürtler üzerinde uygulanan soykırımın ve İmralı’daki tecridin anlaşılmamasını ifade etmektedir; ya da propaganda yanlış yapılmaktadır.

Tecrit mücadele edilmeden kaldırılamaz. Ancak mücadele yükselirse tecridi kaldırmak zorunda kalırlar. Kim tecridin kaldırılmasını istiyorsa AKP-MHP faşizmine karşı mücadele etmesi gerekir. Tecridin kaldırılması için alanlara çıkılması gerekir. Soykırımcı sömürgecilik Türkiye tarihinin en faşist iktidarı tarafından uygulanıyor. Baskı ve zulümde sınır tanımıyor. Bu iktidarın destekçisi ve ortağı MHP ise o zaman Kürtler üzerinde nasıl bir politika yürütüldüğü daha iyi anlaşılır. Hatta MHP tek başına iktidarda olsa soykırımcı sömürgeciliği bu kadar pervasız uygulayamazdı. Şimdi böyle bir iktidar varken, ona karşı mücadele etmeden AKP iktidarına akıl verir gibi çağrılar yapmak anlamsızdır. Çünkü uygulamalar kapsamlı bir politikanın bilinçli uygulamalarıdır. Onlar açısından herhangi bir politik yanlışlık yapılmıyor. Türk devletinin tek maddelik anayasasına uygun bir uygulama yapılıyor. Amaç bu olunca tüm politika ve uygulamalar da buna göre olur. Şu anda Türk devletinin tüm uygulamaları Kürt Özgürlük Hareketini tasfiye ederek soykırımı tamamlama hedeflidir. Kürt Halk Önderine tecrit de bu soykırım politikası ile bağlantılıdır. Bu politika da ancak etkili mücadele verilerek değiştirilebilir. Bu açıdan çağrı yapmalar olmamalı; tecrit kalkarsa Türkiye şöyle güllük gülistanlık olur, denilmemeli. Çünkü toplumda tecridin nasıl kaldırılacağı konusunda yanılgılar ortaya çıkarmaktadır.

Kürt Halk Önderinin özgürlüğü ile Kürt halkının özgürlüğü iç içe geçmiştir. Kürt Halk Önderine sahip çıkmadan Kürt halkının özgürlük mücadelesi de başarılı yürütülemez; Kürt halkı özgürlüğüne kavuşturulamaz. Kürtler açısından bu temel bir bilinç olmalıdır. Bu gerçeğin bilincine varmak soykırımcı sömürgeciliğe karşı doğru mücadele vermek anlamına gelir. Bu açıdan Kürt halkının özgürlük mücadelesi nasıl bir zorlu mücadele olmuşsa; Önder Apo’yu özgürleştirme mücadelesi de o kadar zorlu olacaktır. Bu açıdan tecridi kırma mücadelesinin dili de en zorlu mücadeleyi geliştirecek, en zorlu mücadele içine çekecek bir dil olmalıdır. Kürt Halk Önderi zorlu mücadele içine girilmeyen bir sahiplenmeyi doğru bulmaz. Hatta bunu kendini ve halkını aldatma olarak görür. Dolayısıyla Önderliği sahiplenmek isteyenler, hangi sözümüze bu Önderlik ne der, hangi eylem biçimini nasıl değerlendirir diye düşünmelidirler.

Kürt Halk Önderine sahiplenme bu Önderliği tanımayı da gerektirir. Bu Önderlik Kürtler, Türkiye halkları ve Ortadoğu halkları için iyi şeyler yaptığı için sahipleniliyor. Kimsenin cesaret etmediği tabuları kırdığı için, kimsenin cesaret edemediği mücadeleler geliştirdiği için sahipleniliyor. Bu özellikler bu Önderin devrimci karakterini gösteriyor. Kürt halkı açısından özgürlüğün için savaşan halk gerçekliği hedefini koymuştur. Çünkü bu Önderlik sıradan ya da kesintili mücadelelerle Kürtlerin özgürlük kazanamayacağını çok iyi bilmektedir. Zaten bir Önderlik olarak tarih sahnesine çıkar çıkmaz ilk mücadele ettiği Kürt halkının gerilikleri ve Kürtler adına konuşanların teslimiyetçi yanlarını eleştirmek olmuştur. Kürdistan’da devrimci bir mücadele vermeden hiçbir şey yapılamayacağını ve yaratılamayacağını vurgulamıştır. Pasifizmin ve mücadelesizliğin Kürtler için ölüm olduğunu söylemiştir.

Bu Önderlik tarihin en devrimci Önderliğidir. Kuşkusuz Önder Apo devrimci ve sosyalist bir Önderdir. Bu bir tercihten öte Ortadoğu ve Kürt gerçekliğinin koşullandırdığı Önderliktir. Kürdistan ve Ortadoğu’da ancak en zor mücadelelere hazır olanlar ve bedel ödeyenler özgür ve demokratik yaşamı hak edebilir. Kürt Halk Önderinin özgürlüğü için de bu diyalektik söz konusudur. Hem de soykırımcı sömürgeciliği çok öfkelendirecek işler yapmıştır bu Önderliktir. Bu açıdan bu Önderliğin üzerindeki tecridin kaldırılmasının herhangi bir insan hakları ihlalini ortadan kaldıracak mücadeleyle kaldırılacağını düşünmemek gerekir. Bu açıdan Kürt Halk Önderinin tecridini kaldırma mücadelesinde yaklaşımların değişmesi gerekir.

Demokratik siyasal alanın ve demokratik kurumların çağrı yapan yaklaşımları etki ve sonuç yaratmıyor. Yine mevcut eylemler tecridin uygulanmasına neden olan politikaları sarsacak ve geriletecek etkide değildir. Bu eylem anlayışlarının da değişmesi gerekiyor. Tecrit politikasının ağırlığına ve karakterine denk bir söylem ve eylem biçimlerine geçilmeden mevcut söylem ve eylemlerle tecridi geriletme konusunda sonuç almak mümkün değildir.

Kürt Halk Önderine yaklaşım savaş ve barış etkeni ise o zaman soykırımcı sömürgeciliğe karşı mücadeleyi çok boyutlu yükseltme zamanıdır.

Kaynak: Yeni Özgür Politika