Temelli: Herkes üzerine düşen sorumlulukla hareket etmeli

DEM Parti Meclis Grup Başkanvekili Sezai Temelli, iktidarın adım atması gerektiğini vurgulayarak, “Herkes bu dönemin gereklerini yapmalı; herkes üzerine düşen sorumlulukla hareket etmeli” dedi.

SEZAİ TEMELLİ

Önder Apo’nun yakın zamanda açıklama yapacağını yineleyen DEM Parti Meclis Grup Başkanvekili Sezai Temelli, açıklamanın tarihini Önder Apo’nun belirleyeceğini ve hazır olduğunda yapacağını belirtti. 

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, geçtiğimiz günlerde Meclis grup toplantısında Önder Apo’nun yakın zamanda bir açıklama yapacağını duyurdu. Daha önce kamuoyuna yansıyan bu bilgi, resmî bir ağızdan da onaylanmış oldu. Ancak görüşmenin tarihine ilişkin henüz bir açıklama yapılmadı. Hem bu konuda hem de Devlet Denetleme Kurumu ile ilgili yapılan değişiklik hakkında sorularımızı yanıtlayan DEM Parti Meclis Grup Başkanvekili Sezai Temelli, açıklama tarihinin Önder Apo’ya bağlı olduğunu söyledi.

Sezai Temelli, Önder Apo’nun yapacağı açıklamanın hem Türkiye hem de küresel anlamda önemli olduğunu vurgularken, açıklamanın tarihinin Önder Apo’nun hazır olmasına bağlı olduğunu ifade etti. Temelli, “Grup toplantımızda Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan, Öcalan’ın yakında tarihi bir açıklama yapacağını deklare etti. En kısa zamanda böyle bir açıklama bekliyoruz. Tam tarih ne zamandır diye sorarsanız, açıkçası kimse bilmiyor çünkü Sayın Öcalan hazır olduğunda açıklamasını yapacak. Kendisiyle görüşen İmralı heyetimiz de en son görüşmeden sonra zaten çalışmalarını sürdürdüğünü ve bunların tamamlanmasının beklendiğini söylemişti. Dolayısıyla, tarihi Sayın Öcalan belirleyecek ve açıklamayı hazır olduğunda yapacak” dedi.

Temelli, şöyle devam etti: 

“Açıklamanın nasıl olacağına dair de çeşitli yorumlar var. Onunla ilgili kararı tabii ki devlet verecek, iktidar verecek. Onunla ilgili de bize ulaşmış net bir bilgi yok. Yazılı mı olacak açıklama, yoksa videolu mu yapılacak, bilmiyoruz. 

Ama şunu biliyoruz ki tarihi bir açıklama yapacak ve bu açıklama hem Türkiye hem Orta Doğu hem de küresel siyaseti mutlaka etkileyecektir. Her açıklaması zaten etkilemiştir, çünkü tarihi bir kişiliktir. Bu tarihi kişiliğin açıklamaları da tabii tarihi olacaktır. Ama şimdiye kadar tecrit buna engel oldu. Tecridin kısmen kırılmasıyla bir kez daha bütün dünya görmüştür ki burada önemli bir irade söz konusu ve bu irade tabii açıklamasını yapacaktır.”

MUHALEFETE DE GÖREVLER DÜŞÜYOR’

Sezai Temelli, açıklamayı kendilerinin de beklediğini vurgularken diğer yandan da beklemenin yeterli olmadığını ve muhalefete de bu anlamda görevler düştüğüne dikkat çekerek, şunları söyledi: 

“Tabii beklemek yetmez. Her seferinde dile getiriyoruz; evet, açıklama tarihi olacak, bundan kimsenin kuşkusu yok. Ama bizler ne yapacağız? İktidar ne yapacak? Muhalefet ne yapacak? Kürt meselesinin demokratik, siyasi zeminde çözümü için herkesin üzerine düşeni yapması,açıklamanın amacını gerçekleştirmiş olacak. O yüzden de açıklamanın önemi kadar aslında bizlerin de sorumluluğu var. Biz bu sorumluluğu üstlenmiş durumdayız. DEM Parti olarak Sayın Öcalan’ın açıklamalarının arkasında olacağımızı çok net ifade ettik. Bunun gereğini yapmak için bugüne kadar nasıl çalıştıysak, yine çalışmaya devam edeceğiz. Umarım, Türkiye'deki bütün siyasi aktörler, bütün kesimler bu meselenin demokratik zeminde çözümüne katkı sunar, bu müzakerenin tüm toplumu kapsayacak şekilde gelişmesi için çaba gösterirler. Türkiye'nin demokratikleşmesi ve hukuk devleti olabilmesi adına.”

‘YAPILACAK AÇIKLAMANIN ARKASINDAYIZ’

Önder Apo’nun yapacağı açıklamanın arkasında olduklarını belirten Temelli, iktidar kanadından bu görüşmeler dışında herhangi bir adım olup olmadığını ve iktidarın hala uluslararası bir konjonktüre göre mi kendine yön verip vermeyeceği sorumuzu ise şöyle yanıtladı:

“Türkiye ciddi bir krizin içinde; bölge krizin içinde. Ülke adeta çöktürme planı altında kalıp çökmüş bir ülke. Demek ki ‘çöktürme planı’ tutmadı. Şimdi o zaman bundan herkes gerekli dersi çıkarmalı. Dolayısıyla kayyum atayarak, Tişrîn’i bombalayarak ve hala Kürt düşmanlığı yaparak, Suriye'deki gelişmeleri de hala bazı dönemlerin aklıyla yorumlayarak yol almak mümkün değil. Alınsaydı alınırdı zaten. 

10 yıllık döneme baktığımızda, bunun son neredeyse dört yılı mutlak tecritle geçmiş, mutlak iletişimsizlikle geçmiş. Ama en sonunda ne olmuş? 1 Ekim'den sonra bakıyoruz, yine İmralı'ya gidilmiş. Tarihi bir kişilik olarak artık dünyanın kabul ettiği Sayın Öcalan’ın açıklamaları neredeyse bütün siyasetin rengini değiştirmiş. Böyle bir hakikat var karşımızda. Şimdi bu hakikate karşı artık herkes bunu ciddiyetle ele alıp bu dönemin gereklerini yapmalı; herkes üzerine düşen sorumlulukla hareket etmeli. 

Dolayısıyla artık demokratik bir zeminde çözümün mümkün olabileceği konusunda herkesle bir ortaklaşma varsa, ki zımnen bu var, açıkçası. Meclisteki görüşmelerde de bu ortaya çıktı, kamuoyuna yapılan açıklamalarda da bu ortaya çıktı. O zaman bunun gereğini yapmak gerekiyor. Yoksa yolu açan ve çözümü üreten Sayın Öcalan'dır. E tamam, o zaman madem bir çözüm var, madem sizler bunca yıl bir çözüm üretemediniz, ama bir çözümün de olduğuna ikna oldunuz, o zaman buyurun, sorumluluğunuzun gereğini yerine getirin.”

DDK BİR 12 EYLÜL KURUMUDUR’

Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Devlet Denetleme Kurulu’nun (DDK) yetkilerini artıran yasal düzenleme 30 Ocak’ta kabul edildi. Bu düzenleme, DDK’ye her kademedeki kamu görevlisini görevden uzaklaştırma yetkisi veriyor. Muhalefet,buna özellikle kayyıma geniş olanak tanıması açısından karşı çıkıyor. Temelli, zaten var olan kayyum politikasının kabul edilemez olduğunu söyleyerek yasaya karşı olduklarının altını çizdi ve şöyle dedi: “İktidarın kayyum konusundaki yaklaşımı kabul edilebilir bir yaklaşım değil. Kayyum, bugün Türkiye demokrasisinin önündeki en büyük kâbus. Çünkü bir darbe mekaniğinin eseridir. Demokrasinin en müstesna alanı olan yerel demokrasiyi imha eden bir durum. Böyle bir anlayışla Türkiye'yi demokratikleştiremezsiniz, hiçbir sorunu da çözemezsiniz. Kayyum politikası, 2016’daki bir kararnameden kaynaklı yasanın yaratmış olduğu bir talimat. Meclis’e kanun teklifi verdik; bu kaldırılmalı diye. Mesela, bu önemli bir demokratik adım olabilir. Fakat bu konuda, bırakın kayyumlara son verecek kanun teklifini yasalaştırmayı, en son Siirt’e kayyum atandı. 

Zira kamu yararı kavramı zaten çok muğlaktır; her şeyi bunun içine dâhil edebilir ve bu çerçevede değerlendirebilirsiniz. Böylece yalnızca derneklerin, vakıfların ve birliklerin kendi iç yönetim mekanizmalarını ortadan kaldırmakla kalmaz, aynı zamanda yargı sürecini de sakatlarsınız.

Evvela şunu belirtmek gerekli: Devlet Denetleme Kurulu, bir 12 Eylül ürünüdür. Her şeyden önce, bir darbe aklının ürünüdür. Daha önce de DDK’nin yetkilerini genişleten Cumhurbaşkanlığı kararnamesi vardı ve Anayasa Mahkemesi bunu iptal etti. Buna rağmen yeni bir yasal düzenleme yapılıyor. Bu düzenleme ile kamu yararı niteliğindeki vakıflara, derneklere ve birliklere bir denetleme ve bu denetlemeye bağlı olarak da görevden alma ve bir kayyum aklının orada da kendini var etme durumu ortaya çıkıyor. Bu, tabii kabul edilebilir bir şey değildir. Kamu yararı kavramı zaten çok muğlak bir kavramdır; her şeyi bunun içine atabilirsiniz, buradan değerlendirebilirsiniz. Derneklerin, vakıfların ve birliklerin kendi iç yönetim mekanizmalarını ortadan kaldırdığınız gibi yargı sürecini de sakatlarsınız.”