'Toplum cezaevlerindeki zulme karşı sesini yükseltmeli'

Cezaevlerindeki zulme ilişkin düzenlenen panelde, "Cezaevlerinde uygulanan politikaların üretildiği ilk cezaevi İmralı’dır” denilerek, toplumun sesini yükseltmesi gerektiği vurgulandı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, hasta tutsaklar ve cezaevlerinde yaşanan işkencelere dikkat çekmek amacıyla Mimarlar Odası Konferans Salonu'nda panel düzenledi. Moderatörlüğünü Gazeteci Ali Duran Topuz'un yaptığı panele, Avukat Zeynep Ceren Boztoprak, Barış Akademisyeni Prof. Dr. Melek Göregenli, Prof. Dr. Zeki Gül ile HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede konuşmacı olarak katıldı.  

CEZAEVİ MÜDÜRÜ HAYDAR ALİ AK İŞKENCEYİ ARTIRDI

Panel, hasta tutsakların durumunu anlatan sinevizyon gösterimi ile başladı. Panelin açılış konuşmasını yapan İHD İzmir Şube Başkanı Zafer İncin, cezaevlerinde hak ihlallerinin katbekat arttığını söyleyerek, Ege bölgesinin de budan bağımsız olmadığını söyledi. Ege bölgesindeki hak ihlallerin artmasına dair yüksek oranda başvuru aldıklarını söyleyen İncin, "Özellikle Kırıklar Cezaevi Müdürü Haydar Ali Ak'ın gelmesiyle ihlallerin arttığını görüyoruz. Bu baskılardan kaynaklı şu anda bir tutuklu ölüm orucunda. Kırıklar’daki hak ihlallerinin son bulması için yaptığımız görüşmelerin tümü de sonuçsuz kalıyor. Yaşanan hak ihlallerden kaynaklı son bir yılda Ege bölgesinde en az 5 tutuklu yaşamını yitirdi" dedi.

 HASTA TUTSAKLAR

Av. Zeynep Ceren Boztoprak, 2013 yılında hasta tutsak sayısı 456 iken, şu anda sayının binleri aştığını söyledi. Devletin "güvenlikçi" politikalarının cezaevlerindeki tutsak sayısı ve hak ihlallerini artırdığını sözlerine ekleyen Boztoprak, "Cezaevlerinde zamana yayılan bir öldürme politikası var. cezaevinde kalamaz raporu olan çok sayıda tutuklu olmasına rağmen tahliye edilmeyerek, ölüme terk ediliyor. Türkiye hasta tutuklular konusunda kendi yasalarını da ihlal ediyor. Hasta tutukluların cezaevinde kalmasına dair verilen raporlar, tamamen siyasi iktidarın isteğine göre veriliyor. Son bir yılda 46 kişi yaşamını yitirdi. Yasalar ihlal edildiği sürece, cezaevlerindeki hak ihlalleri ve ölümler artacak" dedi.

'CEZAEVLERİ İÇERİDEKİNİ DE DIŞARIDAKİNİ DE HASTA EDİYOR!'

İnsan hakları aktivisti Prof. Dr. Zeki Gül, cezaevlerinde artan hak ihlallerinin içerdekileri hasta ettiği gibi dışardakilerini de hastalandırdığını kaydederek, "Ülkede bu kadar sorun yaşanırken, bizlerin sağlıklı olması mümkün değil. O nedenle bir başkasının sağlık sorunu, bizim sağlık sorunumuz anlamına gelmektedir" diye belirtti.

Gül, "Hasta tutuklular raporları olmasına rağmen tahliye edilmemesi eziyettir. Hasta tutukluların hastanelerden gezdirilerek, rapor alınmak istenilmesi bile bir işkencedir. Bütün bunlar insanlık suçudur" dedi.

'TOPLUM SESİNİ YÜKSELTMELİ'

Tutsakların hastanelere giderken, ters kelepçeyle tedavilerinin yapılmasının bile sistemin hasta tutsaklara bakışının en yalın göstergesi olduğuna işaret eden Gül, “Adalet Bakanlığı'nın cezaevlerine dair kaç kişinin yaşamını yitirdiği, intihar ettiğine dair son yıllarda tek bir raporu yoktur. ATK raporlarında bir kriter yoktur. Verdiği raporlar da muğlaktır. Hasta tutukluların cezaevinde tutulması bilinçli bir tercihtir. Onlar üzerinden aslında rehin alınmak istenilen toplumdur. O nedenle hasta tutuklulara dair verilen kararlar tıbbi değil, insanlık suçudur. Toplumun buna sesini yükseltmesi gerekir" dedi.

'CEZAEVLERİNDEKİ POLİTİKALAR İMRALI CEZAEVİ İLE DERİNLEŞTİ'

HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede ise Kürt sorununun çözümü olmadığı sürece ülkede demokrasiden bahsedilemeyeceğini aktardı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde sürdürülen tecridin cezaevi ve topluma yansımaları üzerine değerlendirmelerde bulunan Dede, salgın döneminde cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ve infaz yasasında yapılan değişiklikleri anlattı.

Dede, şöyle konuştu: "Siyasi iktidar cezaevleri üzerinden toplumu dizayn etmek ve dize getirmek istiyor. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri de ülkenin genel politik siyasi sorunlarından bağımsız değildir. Bir istisnanın genele yansımasını Sayın Öcalan üzerinde uygulanan tecrit örneği ile görebiliriz. Önemli bir örnektir. Cezaevinde iktidarın uyguladığı politikaların üretildiği ilk cezaevi İmralı’dır. Bugün yaşanan en temel sorunlardan biri ömür boyu hapis cezasıdır. Hiçbir zaman hiçbir yerde tahliye edilmeme, ölünceye kadar cezaevinde kalacak mahpuslar var. Bu düzenleme İmralı'ya özel yapıldı. Öcalan için getirilen bir düzenleme ve şu anda bir çok tutuklu bundan etkileniyor. AİHM bunun işkence olduğunu tespit etti. Ve 'Umut’ hakkından bahsetti. Her insan günün birinde cezaevinden çıkacağına, özgürlüğüne kavuşacağına dair umudunu koruyabilmeli' dedi. Bugün infaz yakmalar ve denetimsizlikten yararlanmamada doğrudan umut hakkıyla ilgilidir. Dolayısıyla bütün bunlar İmralı'da uygulanan tecridin diğer cezaevlerine yansıması olarak karşımıza çıkıyor.”

Temel sorunlardan birinin haksız ve hukuksuz bir şekilde sınırsız yetki ile infazların yakılması, disiplin cezalarının verilmesi olduğunu kaydeden Dede, “7 yıldır cezaevlerinde özellikle politik tutsaklara diz çöktürüp, iradelerini kırmak istiyorlar. Çıplak arama, ağız içi dayatma, askeri sayım, disiplin cezaları, işkenceye varan muameleye karşı tutuklular ölümü göze alarak karşı çıkıyorlar. Hem içerde hem dışarda iktidar onursuzluğu kişiliksizliği dayatıyor. Buna karşı içerde ve dışarda demokrasiye inanan bizler, bu politikanın teşhir edilerek, onurlu bir yaşamın inşası için mücadele ediyoruz" diye konuştu.  

'50 KİŞİLİK KOĞUŞTA 180 KİŞİ KALIYOR'

Prof. Dr. Melek Göregenli de, 2000'li yıllarda cezaevlerine dair hazırladıkları rapor çalışmalarını anlatarak, o dönem rahatlıkla yaptıkları çalışmaları, şu anda yapmanın imkansız olduğuna işaret etti. Göregenli, "İzolasyon, ruh sağlığı, bireysel ve sosyal becerileri etkiliyor. 50 kişilik koğuşta, 180 kişi kalabiliyor. Bunlar hiçbir ceza anlayışının kaldırabileceği şeyler değil. Yoğunluk ve kalabalık tutukluların yaşam kalitesini belirler ve farklı sorunlar da yaratıyor. Mekansal düzenlemelerle kişiler öz saygı ve benliklerinden utandırılıyor. Bu ihlaller yeni bir insan yaratma çabasıdır. Ama yeni bir insanı yaratabiliyorlar mı? Hayır. Bu sadece Türkiye'de değil dünyanın hiç bir yerinde cezaevlerinde yeni ve kendileri gibi istedikleri insanlar yaratamıyorlar" diye konuştu.