1919'dan günümüze Afgan kadınları...

Savaşların vurduğu Afganistan'da bugün kadınlar haklarından yoksun, çocuklar kötü besleniyor ve okullar kapalı. Kadına sansür, müziğe yasağın getirildiği bir ülke. Bu durum özellikle 2001'den bu yana insanlığın yüzüne çarpıp duruyor.

Savaşların vurduğu Afganistan'da bugün kadınlar haklarından yoksun, çocuklar kötü besleniyor ve okullar kapalı.  Kadına sansür, müziğe yasağın getirildiği bir ülke. Bu durum özellikle 2001'den bu yana insanlığın yüzüne çarpıp duruyor.

Yaklaşık 26 milyon nüfuslu ülkenin, 13 milyonu kadınlardan oluşuyor.  Afgan mülteciler, 3,6 milyon ile dünyanın en büyük mülteci grubunu oluşturuyor. 

Afganistan'da kadın mücadelesi çok eskilere dayanıyor. Tam eşitlikten bahsedilmese de bir zamanlar kadınlar tüm iş alanlarında çalışıyor, okula gidebiliyor, milletvekili ve bakan olabiliyordu. Tüm vücudu örten çarşaf yoktu. Çok sonraları, 1980'li yıllarda ilk olarak kırsal alanda bu İslami örgüt ortaya çıkmaya başladı.

Peki bugünkü duruma nasıl gelindi?

Afganistan, yüzde 90'ı kırsal olan bir coğrafya üzerine kurulu.  Aryen, greko-baktriya ve budist uygarlıkların kavşağında bulunan Afganistan, yavaş yavaş nüfusunun yüzde 98'i Müslüman olan bir ülke haline geldi.

20. yüzyılın başında İslamiyet'e geçen son bölgelerden biri olan bu topraklar, yüzlerce yıl Orta Asya'nın büyük hanedanlıklarının merkezi oldu.

Afganistan yüzyıllardır emperyal heveslerin yol açtığı savaşlarla boğuşuyor. 1838'de İngilizler bölgeyi işgale etti ve üç yıl sürdü.

Bu ülke 1978'de yeniden İngilizler ve Rusların emperyal heveslerine konu oldu. İngilizler her ne kadar Rus rekabetinin üstesinden gelmeyi başarsalar da Afganlara kendilerini dayatamadılar.  Dünyanın bu parçasını kendi sömürgesi haline getiremeyen İngilizler, bir tampon devletle yetinmek durumunda kaldılar.

İLK KADIN DERNEĞİ 1919'DA KURULDU

1919'da İngilizler Kabil'i bombalamaya başladılar.  Çatışma kısa sürdü. Afganistan'ın yeni egemeni Emanullah Han, İngilizlerin Afgan krallığının tam bağımsızlığını tanımaya zorladı.

1919'daki bağımsızlıktan itibaren genç kral Emanullah etrafında ilk kadın derneği "Etehadiayê-Emayatî-Zanan"  kuruldu. Yaklaşık 50 üyesi vardı. Bir süre  sonra, kadının gelişmesi için mücadele eden Madam Cobra'nın adını taşıyan "Kobra Komitesi" kuruldu. 22 üyesi vardı.  Kız çocukları için ilk modern okul "Masturat" açıldı. 50 öğrenci ile başlayan okula kısa bir süre sonra 800 öğrenci kayıt yaptırdı.

1921'e gelindiğinde ilk haftalık kadın dergisi "Erşadê Naswan" yayın hayatına başladı. Afganistan Kadınları İle Dayanışma Derneği'ne bağlı olarak çalışan dergi, dönemin kadın sorunlarını ele alıyordu. Yine aynı yıl ilk kadın hastanesi ve ilk hemşire okulu açıldı.

İleriki yıllarda İngilizler Kral Emanullah'ı tehdit olarak görmeye başladı ve isyanları teşvik etti.  1929'da kral iktidardan düştü, kadının kamu alanındaki kazanımları bir süre durdu.  Ancak 1931'den itibaren kadınların kazanımları devam etti.

1964 ANAYASASINDA KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ

1964'te Afganistan'ın ilk anayasasında kadın ve erkekler oy hakkı verilirken Ulusal Meclis'e genel seçimle dört kadın girmeyi başardı.Yasalar önünde kadın ve erkeğin eşit olduğu belirtilirken, erkek ve kız tüm çocukların eğitimi zorunlu hale getirildi. Bu dönemde her bölgede ilk okul ve liseler açıldı.  Ancak 1980'li yıllara kadar bu yasa ülkenin tümünde pratikte uygulanmadı.  1965'te ilk kez bir kadın bakan oldu: Sağlık Bakanı. Kuşkusuz kadın-erkek eşitliği tüm topluma sirayet etmedi. Pratikte hiçbir şey kolay değildi.

Ancak yine de kadınlar kırsal alanlarda "Loya Ciica" adı verilen geleneksel köy meclislerinde yer alıyorlardı. Toplulukların geleceğine ilişkin kısmi de olsa söz hakları vardı. 

SOVYET İŞGALİ DÖNEMİNDE KADIN HAKLARI GELİŞTİ

Kadınların belli ölçülerde hak sahibi olduğu dönemin sovyetlerin hakim olduğu dönem olması dikkat çekiyor.  1979'daki Sovyet işgali ardından Afgan kadınlar Sovyet döneminde benzeri görülmemiş haklar elde ettiler.  Kızılordu'nun Afganistan'ı işgalinden sonraki 20 yıl Afgan toplumunu bir bütün olarak değiştirdi. Özellikle de kadın gelişimi açısından önemli gelişmeler yaşandı.

Ancak bu durum, sovyetlerin yol açtığı yıkım ve felaketleri örtmeye yetmiyor.  Kızılordu 1989'da çekilene kadar Afganistan topraklarının yüzde 70'ini yıktı, 5 milyon kişinin ülkesini terk ederek mülteci durumuna düşmesine yol açtı, nüfusun tümü iç göçe maruz kaldı ve ülkenin tamamı mayınlandı.

Aynı dönemde sovyet yanlısı hükümetin kontrolü altındaki kentlerde farklı bir gelişme yaşandı.  Kadın şehirlilerin sayısı ikiye katlandı, erkeklerin ölümü, sürgünü ve zorla askere alınması nedeniyle kadın oranı arttı.  Dahası, demokratik hükümet sistemi kadının her alanda gelişimini teşvik etti. Kadınlar orduya katılmak dahil tüm meslekleri icra edebiliyordu.

Binlerce kadın üniversite öğrencisi, işçi, memur, solcu aktivistti vardı.  1980'li yılların sonunda kadınlar ülkedeki doktorların yüzde 40'ını oluşturuyorlardı. Kadın doktorlar özellikle kırsal alanlarda çok talep görüyordu. Kabil üniversitesinde öğretmenlerin yüzde 60'ı, öğrencilerin yüzde 65'i kadındı.  Şeriatın düzenlediği mahkemelerin yerini aile işleri mahkemeleri aldı.  Mesleki aktivite sahibi kadınların sayısı elli kat arttı. 1987'de inşaattan, basımevine, gıda endüstrilerinden televizyon gazeteciliğine varan iş sekterlerinde 245 bin kadın çalışıyordu. Sadece eğitimde kadınlar efektiflerin yüzde 70'ini temsil ediyorlardı.

Bununla birlikte mücahitlere karşı çok sayıda kadın silah alarak savaştı.  1986'da adanan her yedi askeri sorumludan dördü kadındı.  Dönemini rejimi, 15 bin kadına silah verdiklerini söylüyordu. Aynı yıl Komünist parti Afganistan Halk Demokratik Partisi'nin tüm kadın üyeleri askeri ve silah eğitimi aldı. Bazı tarihçiler, sovyetlerin geri çekilmesini ve başta kadınlar olmak üzere Afgan kitlelere ihanet olarak değerlendiriyor.

Savaşın yol açtığı güvenliksizlik ve tehlikeler, Batılı ülkelerin iradesiyle İslamcılığın yükselişi ve günlük zorluklar kadın özgürlüğünü özellikle kırsal alanda geniş bir şekilde sınırlandırmaya başladı.  İlk kez bu dönemde kırsal alanda bütün vücudu örten, yüzü kafesli çarşaf giymiş kadınlar ortaya çıktı.

PAKİSTAN VE BATILILAR TALİBANLARI ORTAYA ÇIKARDI

1992-1996 arasında sovyetlerin çözülüşü ve mücahitlerin Kabil'i ele geçirmesi bir iç savaşın nedeni oldu. Başta Pakistan olmak üzere yabancı güçler mücahitleri destekliyordu.  Çatışmalar başkenti nüfusunun büyük bölümünün kaçmasına yol açtı. Kalanların da özgürlükleri kısıtlandı. Talibanlar o dönem ülkenin üçte ikisi Talibanların elinde bulunuyordu.  Taliban rejimi altında müzik, şarkı, resim, boya, sinema, kutlamalar ve oyunlar tamamen yasaklandı.

Ancak kadınlar halen eğitim, sağlık ve yönetimdeki işlerin çoğunluğunda yer almaya ediyor, iç alanında herhangi bir kısıtlamaya maruz kalmıyorlardı.  Kız ve erkek çocuklarının eğitimi teşvik ediliyordu. Ne yazık ki Pakistan destekli Hizb-i İslami'nin kurucusu ve eski başbakan  Gulbeddin Hikmetyar, Kabil'i bombalamaya ve yıkmaya devam ediyordu.

Hikmetyar'ın Türkiye ile de ilişkileri çok gelişkindi. Ancak başkenti ele geçirmeyi başaramayan Hikmetyar, Pakistan'ın desteğini de kaybetti. Pakistan, Hikmetyar'ın yerine adına "Talibanlar" denilen yeni bir askeri güç oluşturdu.

TALİBANLAR KADINLARI KÖLE YAPTI

Talibanların ülke kontrolünü ele geçirmesiyle birlikte kadınlar yeniden kölelik statüsüne indirgendi. İntikam sarhoşu farklı kabile milisleri korkunç bir savaşa tutuştu.  Rakip etnik gruplar arasında katliamlar, işkenceler ve tecavüzler yaşandı. Sadece Kabil'de bu savaş en az 50 bin kişinin ölümüne yol açtı.

Amerikalılar 11 Eylül 2001 saldırılarını gerekçe göstererek Afganistan'a müdahale etti ve Talibanları iktidardan düşürdü. Yerine geçirdiği rejim ise,  geniş ölçüde 1990'lı yılların savaş ağalarına dayanıyordu.

Savaşlardan dolayı çok sayıda erkek öldü. Bugün ülkede 60 bini aşkın kadın dul  kalmış durumda. Bu kadınlar 200 bin çocuğa bakmak zorundalar. Çalışma hakları yok ve hükümetten herhangi bir yardım almıyorlar.

2001'den sonra kadın haklarında yasal açıdan bazı ilerlemeler oldu. 2015'in Afganistan'ında parlamentoda kadın temsiliyeti yüzde 27,7'ye çıktı.  Kadın polisler ve kadın gazeteciler var. Bununla birlikte ilkokul ve ortaokul öğrencilerinin yüzde 40'ı kız çocuklarından oluşuyor.

Kuşkusuz bu gelişmeler büyük kentlerle sınırlı. Kırsal alana dokunmuyor. Özellikle güneydeki Peştun bölgesinde katı uygulamalar sürüyor.  Her ne kadar kadın mücadelesi önemli bir düzey yakalasa da halen iktidardaki zihniyet, gerçek anlamda kadın erkek eşitliğine inanmıyor.

Kadına yönelik şiddet ve vahşi cinayetlere karşı, bugün sayıları sınırlı da olsa kadınlar sokaklara çıkarak tepkilerini dile getiriyor.