Avesta: Önder Apo, savaş ve barış gerekçemizdir

KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Sozdar Avesta, Rojev Mexmûr gazetesindeki yazısında, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik tecride ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Avesta, Özgürlük Hareketinin baskıları sonucu CPT’nin İmralı'ya gittiğini vurguladı. Avesta, "Önder Apo etrafında direniş halkları oluşturacağız. Bu mücadeleyi büyüteceğiz. Önder Apo, savaş ve barış gerekçemizdir" dedi. Avesta, "Zafere daha yakın olunan bir süreçtir. Bu temelde kadınlar ve gençler, mücadele saflarında yerlerini alsınlar" çağrısında da bulundu.

KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Sozdar Avesta, Rojev Mexmûr gazetesindeki yazısında, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik tecride ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Avesta’nın, “Önder Apo, savaş ve barış gerekçemizdir” başlıklı yazısı şöyle:

“Çok önemli ve anlamlı bir süreçten geçiyoruz. Özgürlük Hareketi olarak bu anlamlı süreci yürütmek için her zaman arayış içerisinde olmuştur. Bir yıldan fazla bir süredir Önder Apo ile görüşme yapılamıyor. 2011 Temmuz ayından bu yana avukatlar İmralı Adası'na gidemiyor; aile ile görüşme yapılamıyor. Önder Apo'nun perspektifleri, düşünceleri hareketimize, kamuoyuna ulaşmıyor. Herkes Önder Apo'nun durumunu merak ediyor. Özgürlük Hareketinin baskıları sonucu 28-29 Nisan günlerinde İşkence Önleme Komitesi CPT, incelemelerde bulunmak üzere İmralı Adası'na gitti. CPT en son 2013 yılında İmralı Adası'na gitmişti. Adaya dair gözlem ve rapor kamuoyu ile paylaşılmış değil. Kürdistan'da yaşanan savaş hali geçmiş dönemlerdeki gibi değil. Hem özgürlük hareketi büyük bir direniş gösteriyor, hem de düşman pervasızca saldırıyor. Düşman bu saldırıları ile iradeyi kırmak istiyor. Düşman bu saldırıların ilkini Önder Apo'ya yaptı. Önder Apo üzerinden zalimliğini göstermeye başladı. Düşman bunu daha önceden planlamıştı. Eğer Önder Apo ile ilişkiler kesilmez, tecrit artmaz ise taktik olarak hiçbir şekilde planladıklarını hayata geçiremeyeceklerdi ki, onlar tecridi ne kadar arttırsalar da Kürt halkı düşmanının planladıklarını hayata geçirmelerine izin vermedi. Önder Apo'nun düşünce, perspektiflerinin bizler, halkımız, kamuoyu, insanlık için ne kadar anlamlı ve kıymetli olduklarını biliyorlar. Bundandır ki ilk saldırı Önder Apo'ya yapıldı. Önder Apo ile ilişkilerin kesilmesi savaşın başlayacağını gösteriyordu.

3 Ocak 2013 tarihinde açık bir şekilde görüşmeler başladı. O zaman HDP milletvekilleri Önder Apo ile görüşmek için İmralı Adası'na gittiler. Bu görüşmeden hemen sonra 9 Ocak'ta PKK hareketinin kurucularından, öncü kadrolarından Sakine Cansız, KNK Temsilcisi Fidan Doğan, Gençlik kadrosu Leyla Şaylemez katledildi. Düşman Türkiye'de iki konsepti bir arada yaşıyordu. Hareketi tasfiye etme, irade kırma, gözdağı verme konsepti; bir yandan da süreci devam ettirme, müzakere yoluna giden, çözüm için çabalayan görünümünü vermek istedi. O dönemde Önder Apo ile yapılan görüşmeler çözüm görüşmeleri değildi. Sadece diyalog yapılıyordu. Ama o diyaloglar bile resmi değildi. İmralı koşulları ortada, görüşmeler tam anlamıyla istenildiği gibi gerçekleşmediğinden gerekli değişiklikler de olmadı. Saray'daki diktatör savaş olmasını istiyordu, tek taraflı ateşkes olsun, güçler ülke dışına çekilsin istiyordu. Bununla yapmak istediği sadece ömrünü uzatmaktı. Ömrünü neden uzatmak istiyordu? Cumhurbaşkanı seçimlerini, 2014 yılında yapılacak yerel seçimlerde belediye başkanlıklarını kazanmak. Önder Apo, AKP zihniyetinin, inkar ve imha politikalarını, yaklaşımlarını, diktatörlüklerini, Erdoğan'ın yapmak istediklerini biliyordu, tahmin ediyordu. Önder Apo, paradigmasına güveniyordu, yaşam felsefesine güveniyordu, siyasi bilgisine güveniyordu. Bu konuda var olan koşulları değerlendiriyordu. AKP'nin yaptıklarını, yapacaklarını biliyordu ama yine de süreci devam ettirdi. Önder Apo, büyük bir sabırla iki buçuk yıl süreci yürüttü. Onların bu süreçte yapmaları gereken komisyonların oluşturulması, izleme heyetinin oluşturulmasıydı. Aydınlar, akademisyenler, gazetecilerin görüşme yapmasıydı ama yapılmadı. Yaptıkları tek şey Önder Apo'nun yanında kalan tutsakları değiştirmek oldu. Değiştirilen 5 tutsaktan ikisi korsanvari bir şekilde İmralı Adası'ndan kaçırdılar. Tutsakları İmralı Adası'ndan alıp Silivri Cezaevine götürdüler. Orada da tek kişilik hücreye bıraktılar. Geliş-gidişler, aile görüşmeleri yapılmadı, yasaklandı.

Türkiye devleti ve AKP, 7 Haziran öncesine dönmek istiyor. Tek taraflı ateşkes, silahsızlanma, güçlerini ülke dışına çıkartma... Ama onların bu istediği olmayacak. 7 Haziran öncesi çözüm olsaydı şu anda yaşanan savaş olmazdı. Önder Apo, daha öncesinden "Son savaş acı bir savaş olacaktır" demişti. Esasına bakılırsa son savaşı yaşıyoruz. Bu son savaşı özellikle de Kuzey Kürdistan'da yaşıyoruz. Çözümde ısrar ediliyorsa, samimi iseler, kanun çıkartıyorlarsa, yeni demokratik bir anayasa hazırlanacaksa, projelerini Önder Apo'ya sunacaklarsa, iradesini esas alacaklarsa, müzakere yapmak istiyorlarsa Önder Apo da çözüm için olumlu yaklaşacaktır. Yok, yine diktatör bir şekilde hiçbir şey olmamış gibi bir yıldır kan dökülmüyor, can verilmiyor, yaşanan o kadar acı şeyleri görmezden geliniyorsa, eski hale, 7 Haziran öncesine dönmek mümkün değildir. Sorunun, direnişin, mücadelenin amacı sorunun çözümüdür. Kürt halkını kabul etmektir. Kürt halkının anayasada yer almasıdır. Dilini, kültürünü, kimliğini özgür bir şekilde yaşamasıdır. Kendi sistemlerini oluşturmalarıdır. Eğer bunlar kabul edilmiyorsa ateşkes olsa ne olur olmasa ne olur... 40 yıl önce neden dağlara çıktık? Çünkü biz köle olmayı, varlıksız, ahlaksız, yok olmayı kabul etmedik. PKK, ahlaksızlığa, yoksuzluğa, faşizme, zorbalığa karşı baş gösterdi. Yine aynı şey olursa PKK neden silah bıraksın, PKK neden savaşmasın? Mücadele sonuna kadar devam edecektir. 

Özgürlük mücadelesinde büyük bir ilerleyiş var. Büyük direnişlere sahip özgürlük mücadelesi. Bu direnişlerden bir tanesi de Önder Apo'nun İmralı Adası'nda göstermiş olduğu büyük direniştir. Önder Apo'nun durumu özgürlük hareketinin durumudur. Önder Apo üzerinde saldırı başladı, günümüze kadar özgürlük hareketi üzerindeki saldırılara kadar geldi. Öylesine söylemiyoruz; Önder Apo, bizim savaş ve barış gerekçemizdir. Biz savaşıyoruz ama barışı ancak Önder Apo getirebilir. Bütün çalışmalarımızın merkezi Önder Apo'dur. Önder Apo etrafında direniş halkları oluşturacağız. Bu mücadeleyi büyüteceğiz. Bunun için de hem Önder Apo'nun mücadelesi kutsaldır bizler için, hem de dört parçadaki direniş gelişerek büyüyecektir.

Kuzey Kürdistan direnişi 21. yüzyılın en büyük direnişi olarak adlandırıldı. 21. yüzyılın direnişi... Kuzey Kürdistan'da açığa çıkan direniş için söylenilecek laf bulamıyoruz. Büyütülen mücadele, gösterilen direniş, yapılan miting ve yürüyüşler aslında her şeyi ortaya koyuyordu. AKP'nin bir yandan PKK'yi bitireceğini, bir yandan da anayasa çıkartıp Erdoğan'ın Türkiye'nin başkanı olması çabasında olduğunu gördük. Bunun için savaşı başlattılar. Şehirlerde özgürlük hareketini bitireceklerini dile getirdiler, geri kalanları da 2012 yılında olduğu gibi Medya Savunma Alanları'na hava saldırıları yaparak bitireceklerini düşündüler. AKP ve Türkiye devleti gerillayı sıkıştırıp bahara hazırlıksız girmelerini istiyordu, bunun içinde yoğun bir çaba içerisine girdiler. Ama istediklerini, planladıklarını hayata geçiremediler. Sur ve Cizîr'de yaşanan savaş Kürt halkının iradesini yükseltti. Sur ve Cizîr direnişi bugün Nusaybin ve Şırnak direnişi ile birleşti, bu direniş görkemli bir şekilde sürüyor. Kuzey Kürdistan'daki savaş varlık savaşıydı. Şehadetler oldu ama bunlar kutsal şehadetlerdir. Kışın yaşanan savaşın anlamı çok büyüktür. Kürt halkına, özgürlük hareketine, özgürlük mücadelesine diz çökeceksiniz, diyorlardı. Kimin diz çöktüğünü gördük. Davutoğlu nereye gidiyorsa "diz çökmeyeceğiz, direneceğiz, başaracağız" diyordu. Kimin direndiği kimin diz çöküp çökmediği görüldü. Kimin kazandığı da görüldü. Kim altta kaldı, kim kaybetti; onu da gördük. AKP kaybetti, Davutoğlu kaybetti. Davutoğlu her şeyi Erdoğan gibi yaptı. Erdoğan özgürlük savaşı karşısında çaresiz kalmış ki Davutoğlu'nu kovdu. Yerine birilerini arıyor ki belki durum düzelir, diye.

Özgürlük Hareketini etkisiz bırakmak istediler. Ama bunu başaramadılar. Gerillaların son dönemdeki eylemleri takdire şayandır. Medya Savunma Alanları'na hava saldırıları ile gerillayı etkisiz kılacaklarını düşündüler ama yanıldılar. Gerillalar Kürdistan'da etkili eylemler gerçekleştirdiler. Yine Kuzey Kürdistan'da ve Türkiye'de Kürt halkına yapılan zulüm karşısında sessiz kalmayıp Ankara'nın göbeğinde TAK militanları Zınar Raperin ve Doğa Jiyan'ın eylemleri Türkiye'deki siyasetin gidişinde belirleyici oldu. Onların duruşu, ruhu aslında, 'Türk devleti bu zihniyetinde ısrar ederse Kürt gençlerinden alacağı cevap bu eylemler olacaktır' demekteydi. Önümüzdeki dönemde mücadelenin daha fazla geliştirilmesi gerekmektedir. Geride bıraktığımız süreç, şu andaki sürecin alt yapısını hazırladı. Zafere daha yakın olunan bir süreçtir. Bu temelde kadınlara ve gençlere çağrımız odur ki, mücadele saflarında yerlerini alsınlar. Mehmet Tunçlar'ın, Pakize Nayırlar'ın, Sêvê Demirler'in ruhu ile mücadele etsinler. Lice'de şehit düşen Azad Siser şahsında bu mücadele uğruna can veren, şehit düşen yoldaşları anıyor, mücadelelerine bağlılık sözünü yineliyorum."