Cumartesi Anneleri adalet arayışını sürdürdü

Cumartesi Anneleri 543. haftasında adalet arayışını sürdürdü. Eylemde, AKP’nin savaş politikaları kınanırken, gözaltında kaybedilen Mehmet Ertak'ın akıbeti soruldu.

543'üncü haftasında südüren Cumartesi Anneleri, "Bu haksız, hukuksuz, adaletsiz düzeniniz sürsün diye tek bir evladımızın bile ölmesine rıza göstermeyeceğiz. Çekin kirli ellerinizi evlatlarımızın yaşamından" dedi. 
Cumartesi Anneleri, adalet arayışlarının 543'üncü haftasında da Galatasaray Meydanı'ndaydı. "Failler belli kayıplar nerede?" pankartını açan Cumartesi Anneleri, ellerinde karanfil ve kaybettikleri yakınlarının fotoğraflarını taşıdı. Eylemde 18 Ağustos 1992'de Şırnak'ta kaybedilen Mehmet Ertak'ın akıbetinin soruldu. AKP hükümetinin devreye koyduğu savaş politikalarına tepki gösterildi. 
18 Ağustos 1992'de Şırnak'ta gözaltında kaybedilen Mehmet Ertak'ın eşi Emine Ertak'ın yolladığı mektup okundu. Ertak'ın oğlu Serhat Ertak da, babası kaybedildiği zaman kendisinin 6 yaşında babasının ise 32 yaşında olduğunu dile getirerek, "Ben babamın kaybedildiği yaşa geldim. Biz sadece babamın kemiklerini istiyoruz" dedi. 
Konuşmaların ardından haftanın basın açıklamasını Cumartesi İnsanları'ndan Özlem Dalkıran okudu. Türkiye'de yine bir savaşın ilan edildiğini belirten Dalkıran, "Yine kentler ablukaya alındı, JİTEM yöntemleri devreye sokuldu, evler bombalandı, insanlar öldürüldü, keskin nişancılar insan avına çıktı, ormanlar yakıldı, insanlar yerinden edildi, ölü bedenler hayasızca teşhir edildi. Yine, asker, polis, gerilla cenazelerinde Türkçe-Kürtçe ağıtlar birbirine karıştı" dedi.

Dalkıran, Türk devletinin katliam ve savaş politikalarınana" Artık yeter" diye tepki gösterdi. Dalkıran, "Bu haksız, hukuksuz, adaletsiz düzeniniz sürsün diye tek bir evladımızın bile ölmesine rıza göstermeyeceğiz. Çekin kirli ellerinizi evlatlarımızın yaşamından. Çekin kirli ellerinizi evlatlarımızın tabutlarından" şeklinde konuştu. 
Ertak'ın gözaltında kaybedilişine ilişkin de bilgiler veren Dalkıran, Şırnak'a bağlı Rezuk Mezrası'nda kömür ocağında işçi olarak çalışan Ertak'ın 18 Ağustos 1992 tarihinde ailesinin durumunu öğrenmek için Şırnak'a doğru yola çıktığını ancak içinde bulunduğu aracın polis kontrol noktasında resmi giyimli kişilerce durdurulduğunu, ardından Ertak'ın gözaltına alınarak Şırnak Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldüğünü söyledi. 3 kişinin Ertak'ın gözaltına alındığına ve 6 kişinin ise gözaltında işkence gördüğüne tanıklık ettiğini belirten Dalkıran o tarihten bu tana Ertak'tan haber alınamadığını söyledi. 
Ailenin Ertak'ın durumuna ilişkin savcılığa başvurduğunu, olayın soru önergeleriyle Meclis'e taşındığını ancak buna rağmen, tüm başvuruların sonuçsuz kaldığını belirten Dalkıran, "İç hukukta sonuç alınamayan dosya, AİHM'e taşındı. Ve AİHM, Ertak'ın gözaltında ölümünden ve bedeninin kaybedilmesinden hükümetin sorumlu olduğunu ve devlet yetkililerinin neden olduğu sonucuna vararak Türkiye'yi oy birliğiyle mahkum etti" diye konuştu. 

Dalkıran, Ertak'ın kaybedilmesinden Şırnak Emniyet Müdürü Necati Altuntaş, TMŞ Müdürü Mehmet Kaplan, Şırnak Tugay Komutanı Mete Sayar ve OHAL Valisi Ünal Erkan, dönemin başbakanı Süleyman Demirel, İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, Genel Kurmay Başkanı Doğan Güreş, Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis, Emniyet Genel Müdürü Yılmaz Ergün, MİT Müsteşarı Teoman Koman'ın sorumlu olduğunu söyledi. 
Eylem açıklamanın ardından son buldu.