Delal Amed: Kadınlar öncü rolünü oynamalı

YJA Star Merkez Karargah Komutanı Delal Amed, Kürt kadınları özyönetimin oluşturulması ve savunmasında öncü rolü oynaması gerektiğini belirtti.

YJA Star Merkez Karargah Komutanı Delal Amed, Kürt kadınları özyönetimin oluşturulması ve savunmasında öncü rolü oynaması gerektiğini belirtti. Amed, saldırılara karşı kadınların savunma güçleri olarak gerekli cevabı vereceklerini ifade etti.

YJA Star Merkez Karargâh komutanı Delal Amed, sorularımızı yanıtladı.

Sizce Ateşke süreci ne zaman son buldu. 24 Temmuz’da yapılan saldırılar ile mi son bulduğunu düşünüyorsunuz?

24 Temmuz ile AKP devleti ve hükümeti Kürdistan Özgürlük Hareketine karşı en büyük hava saldırılarını başlattı. Aslında sadece Medya Savunma Alanlarına yaptığı askeri operasyonlarla yetinmedi; aynı zamanda yurtsever Kürt halkına ve HDP çalışanlarına operasyonlar düzenleyerek tutuklama furyası başlattı. Üç hafta içerisinde halkımızdan neredeyse bin 500’e yakın kişiyi tutukladı. Böylelikle tüm Kürt halkına karşı tüp yekûn bir savaş başlattı. Elbette ki bu operasyonların ve savaş kararının nasıl verildiğine bakmak gerekir. 2013 Newrozu’nda Önderliğimiz Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu’nun barışı için manifesto niteliğinde bir deklarasyon yayınladı. Biz hareket olarak bu deklarasyonun tüm gereklerini yerine getirirken AKP hükümeti ve devleti bu süreci fırsat bilerek kapsamlı savaş hazırlıklarını sürdürdü. Bu süreç içerisinde Kürdistan ve Türkiye’de ciddi bir çatışma yaşanmamışsa gerilla güçlerimizin yüksek bir duyarlılıkla Türk ordu güçleriyle temasa girmemesinden kaynaklanmıştır. Bunun yanı sıra Kürdistan’da hareketimize karşı açık bir savaş içerisine girmemiş ancak kendi devrimini yapmış olan ve kantonlarını ilan eden Rojavalı Kürt halkımızın kazanımlarına paramiliter çeteler eliyle savaş ilan etmiştir. Bu çetelere her türlü desteği vererek Türkiye sınırlarından Rojava’ya saldırmalarının önünü açtı. Bu çerçevede Rojava'lı Kürt halkımız devrimine sahip çıkarak direniş içerisinde olmuştur. Genel anlamda şunu söyleyebiliriz: AKP hükümeti 24 Temmuz’dan önce de hem güçlerimize hem de halkımıza büyük savaş yürütüyordu.

AKP hükümetinin savaş ilan etmesinde HDP'nin seçim başarısı ve Rojava başarısının etkisi var mıdır?

AKP’nin DAİŞ desteği elbette tüm demokrat, aydın, barışçıl ve özgürlükçü Türkiye halkları ve yurtsever Kürt halkı tarafından görüldü. Özellikle de AKP’nin Kobanê direnişi karşısındaki tutumu halkımız ve demokratik kesimler tarafından büyük tepki gördü. Kürdistan’da neredeyse tabela partisi haline gelen AKP, Kürt düşmanlığı tutumunu artık saklayamayacak dereceye gelince Kürt sorununun çözümünü askıya aldığını Erdoğan’ın ağzıyla itiraf etti. Seçim sürecinde Önderliğimizin demokratik çözüm ve barış çabalarını askıya alarak ulusalcı bir dille seçimlerde tek başına iktidar olma arayışlarına girdi. Buna karşın demokratik Türkiye halkları ve Kürt halkı, HDP’nin demokratikleşme projesi ile seçimlerde AKP’nin tek başına iktidar hayallerine son vererek seçimlerde büyük bir başarı sağladı. 7 Haziran seçimlerinden sonra hedefine ulaşamayan AKP, Erdoğan diktatöryası anlamına gelen başkanlık sistemini kurabilmek için manevra yapmaya başladı. En son DAİŞ çetelerinin Kobanê’de hezimete uğramasından sonra AKP devleti ve hükümeti manevra yaparak Amerika’nın öncülüğünde kurulan uluslar arası koalisyona dahil olacağını açıkladı. Daha önce dahil olmamasının gerekçelerini ise PYD’nin DAİŞ’ten daha tehlikeli olduğunu savunacak kadar şuursuzluğuyla gösterdi. Uluslararası alanda DAİŞ ittifakıyla yalnız kalan Türkiye koalisyona girmeyi PKK ve DAİŞ’e karşı mücadele ve Rojava’yı işgal etme anlamına gelen tampon bölge şartlarıyla açık etti. Bu şartları kabul edilmeyince DAİŞ içerisinde Türkiye gladyosuna bağlı bazı kişileri harekete geçirerek 20 Temmuz’da Kobanê’ye inşa çalışmalarına katılmak üzere gitmeye çalışan 300 Sosyalist Demokrat Gençlik üyesinin Suruç'ta basın açıklaması yaptığı anda katliam yaptı ve bu katliamda 33 devrimci genci katletti. Bu vesileyle şehit düşen enternasyonal devrimci gençleri bir kez daha anıyoruz. Ardından Ceylanpınar'da iki polis öldürüldü. Yine DAİŞ içerisinde Türkiye gladyosuna bağlı bazı kişileri harekete geçirerek Nizip sınırında askerlere ateş açıldı. Bunları bir gerekçe haline getiren AKP hükümeti ve devleti 24 Temmuz’da PKK'ye, YDG-H’a, DHKP-C örgütüne ve DAİŞ’e karşı savaş ilan ettiğini duyurdu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, gerçekleştirilen operasyonların sadece PKK'ye yönelik olmadığını aynı zamanda IŞİD'e karşı da başlatmış olduğunu söyledi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tabi herkes tarafından görüldü ki DAİŞ’e karşı göstermelik yapılan birkaç hava saldırısı dışında her hangi bir mücadele verilmedi. Şimdiye kadar yaptığı tutuklama operasyonlarında kaç DAİŞ üyesi tutuklanmıştır? Ama binlerce Kürt gencimiz ve demokratik siyaset geliştiren HDP’liler bugün cezaevlerinde tutukludur, binlercesi işkencelerden geçirilmektedir. AKP’nin bu savaş ilanı açık ki, Kürt halkına karşı bir topyekûn savaş kararıdır. Şunu herkes bilmelidir ki gerekçe olarak bu son gelişen bazı misilleme eylemleri gösterilmektedir ki bu büyük bir yalandır. Türk devleti ve AKP’nin geliştirdiği bu saldırılar birkaç gün içerisinde planlanmış bir saldırı değildir. Bu saldırılar aylarca hazırlığı yapılmış, planlı geliştirilen topyekûn bir savaştır. Üç hafta içerisinde 1500 kişinin tutuklanması ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük hava saldırısı operasyonunu düzenlemek birkaç gün içerisinde hazırlanacak operasyonlar değildir. Seçim sürecinde Erdoğan’ın A, B ve C planlarımız var demesi boşuna değildi.

Gerçekleştirilen hava saldırılarında çok sayıda kaybınızın olduğu söyleniyor. Aynı zamanda Zergele katliamında bile güçlerinizin köyde bulunduğu için köyü vurduklarını ve yaşamlarını yitirenlerinde gerilla olduğu söyleniyor bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kandil’in Zergelê köyünde sivil insanlarımıza dönük katliam yapıldı. Sekiz masum Kürt insanımız hunharca katledildi. Bunu bile inkâr ettiler. Nasıl ki Bakurê Kürdistan da Roboski katliamını gerçekleştirip saklamak istedilerse aynısını burada da yapmak istediler. Ancak ortaya çıktı ki Zergele de yaşamını yitirenler sivil Kürt halkımızdı. Buda bölgeye gelen heyetler tarafından ortaya çıkarıldı. TSK'nın insanlık dışı operasyonlarını her ne kadar ana akın medya gizlese de gerçekler bir kere daha ortaya çıkmıştır. Bizde buradan Zergele'de yaşamını yitiren halkımıza başsağlığı diliyoruz. Köyleri bombalayarak PKK kampı vurduk diye halka lanse etmeye çalışıyorlar. Söylendiği gibi Medya Savunma Alanlarına geliştirilen hava saldırılarında 300- 400 rakamları gibi bir kaybımız yoktur. Tamamen Yalandır! Halkımızı korkutmak, sindirmek, baskı altına almak için uydurulmuş yalan propagandalardır. Bunlar kesinlikle psikolojik savaş amaçlı yapılmaktadır. Bu saldırılarda yaşamını yitiren yoldaşlarımızı kimlik bilgileriyle resmi olarak yayınladık. Bu konuda kamuoyundan gizlediğimiz hiçbir şey yoktur.

Saldırılara karşı eylemleriniz devam edecek mi?

Tüm halkımız ve demokrat, özgürlükçü Türkiye halkları şunu bilmelidir; biz bu saldırılara karşı sessiz kalamazdık. Bu saldırılara karşı gerillanın misilleme eylemleri başladı. Şimdiye kadar gerilla güçlerimizce geliştirilen tüm eylemler misilleme amaçlı geliştirilmiştir. Henüz tam olarak başlatmamış olduğumuz bu süreçte de ortaya çıkıyor ki AKP Hükümeti ve devleti güçlerimiz karşısında yenilgiye uğratılmış bir pozisyondadır. Eğer ki Önderliğimiz üzerine 5 aydır sürdürülen tecrit en kısa sürede kaldırılmasa ve gerekli koşullar gerçekleştirilmese aynı zaman da halkımız üzerinde yürütülen siyasi tutuklamalar ve baskılar sona ermezse tam olarak başlatmamış olduğumuz savaş başlatılacaktır.

Bakurê Kürdistan'ın birçok alanında öz yönetim ilanları oldu. Halkın baskılara karşı ilan ettiği öz yönetim kararını nasıl değerlendiriyorsunuz. Bu konuda halka bir çağrınız var mı?

Evet sizin de belirttiğiniz gibi artık Kürdistan’da halkımız Kürt gençliği öncülüğünde yaşadığı yerlerde, sokaklarında, mahallelerinde, ilçelerinde kendilerini AKP polislerinin saldırılarından koruyabilmek için savunma pozisyonuna girdi. Bu çerçevede Varto, Farqin, Silopi, Cizre, Gever, Şemzinan ve Kürdistan’ın diğer alanlarında özerklik ilan edildi. Sergilenen direnişi selamlıyoruz. Sokaklara ve evlere zorla giren AKP polisleri halka işkence yaparak ve sokak ortalarında kapı önlerinde halkımızı katlederek 90’lı yılları aratmayacak bir kâbusu başlattılar. Evler yakılıyor, köyler yakılıyor halkımızı sürgün ve ölümle yüz yüze bırakıyorlar. Bu kabul edilemez. Hiç kimse buna sessiz kalmamalı. Tüm demokratik, barışçıl, özgürlükçü ve sosyalist güçler tavır göstermelidir. Buna karşılık halkımız bulundukları alanlarda özyönetimlerini ilan ederek ve sokaklarına hendek kazarak direniş pozisyonuna girdi. Elbette bu saldırıların önünü almak için alınan bu tedbirler meşrudur ancak bu özerklikle beraber halkın kendi öz savunmasını da oluşturması gerekiyor. Tüm Kürt halkı bulunduğu her alanda direnişe geçmeli ve özyönetimini ilan etmelidir. Bu geçici bir direniş değildir. Özyönetimini ilan etmek bir süreçtir. Kürdistan halkı özgürleşinceye kadar bu mücadelesini devam etmeli ve daha da kapsamlılaşması gerekmektedir. Hiçbir eve, sokağa, iş yerine, mahalleye işkenceci polisler alınmamalıdır. Kürt halkı evlatlarına sahip çıkmalıdır. Sokak ortalarında yaşlı, genç, demeden katliam yapan bu polislerin özgürlük alanlarına girmelerine izin verilmemelidir. Gever’de gördüğümüz görüntülerde gençlere işkence yapan polislerin ellerini ve kollarını sallayarak evlerinize girmelerine izin vermeyin. Elbette bu direnişi sağlayacak olanlar yurtsever Kürt halkımızdır. Şu anda gerillalarımız gerekli misilleme eylemlerini yapmaktadır fakat özyönetimleri savunmak halkın görevidir. Bu temelde tüm Kürt halkı ayaklanmalı ve topyekûn direnişe geçmelidir.

Tüm bu süre içerisinde kadının savunma gücü olan YJA Star nasıl bir pozisyon içerisinde olacak?

Tüm savaş ve katliamlarda bilindiği gibi en fazla mağduriyet durumuna geçirilen kuşkusuz ki kadınlardı. Bizler de bu süreçte kadınların savunma güçleri olarak buna izin vermiyoruz ve vermeyeceğiz. Şu an hiçbir gücümüz şehirlerde yok fakat olası kadın katliamlarında gerekirse güçlerimiz bu konuda gerekli cevabı verip misilleme eylemi yapmaya hazırdır. Bunların yaşanmaması içinde tabi Kürt kadınları özyönetimin oluşturulması ve savunmasında öncü rolü oynamalıdır. Tüm kadınlar direnişe geçmeli ve Rojava’da YPJ ile, Şengal’de YPJ Şengal’le sembolleşen Kürt kadın direnişinin ardılı olmalıdır. Bu konuda Kürt kadınlarına ağır bir sorumluluk düşmektedir. Bilinmeli ki gelişen saldırılarda ilk hedef alınan kadınlar olmaktadır. Şengal’de Kürt kadınlarımız kaçırıldı ve pazarlarda satıldı. Daha kısa bir zaman önce böylesi bir vahşeti Kürt kadını yaşadı. Bu saldırıyı geliştiren DAİŞ’in AKP zihniyeti olduğu bilinmelidir. Dün DAİŞ’ti, bugün AKP’dir. Bu saldırıyı unutmamak gerekir bu yüzden tüm Kürt kadınları öz savunmasını oluşturmalı ve aktif katılmalıdır. Kürt kadını kendini evde koruyamaz bu yüzden kendisine çizilen sınırları aşmalı ve öz savunmasını bir an önce oluşturmalıdır. Bizler de YJA Star güçleri olarak halkımızın ve kadınlarımızın savunması için gerekli her şeyi yapmaktan çekinmeyeceğiz.

Muş Varto ilçesinde yaşamını yitiren kadın gerilla olan Kevser Ertürk cenazesine karşı yapılan saygısızlık kamuoyundan birçok tepki geldi. Sizler bunun nasıl bir saldırı olarak görüyor ve değerlendiriyorsunuz?

AKP devleti ve hükümeti ateşle oynamaktadır. Halkımıza karşı gerçekleştirilen baskılara karşı öz savunma mücadelesinin sembolü haline gelen Ekin Van (Kevser Ertürk) yoldaşımız verdiği mücadelede sonuna kadar savaşarak onurluca şehit düşmüştür. Özgürlük militanı ve direnişçisi olan Ekin yoldaşımızı saygıyla anıyor ve bir kez daha intikamını alacağımız sözünü yineliyoruz. Ekin yoldaşımızın cenazesine yapılan işkence, hakaret ve sokak ortasında çırılçıplak bırakılması tüm Kürt halkının onuruna yapılmış bir saldırıdır. Sergilenen bu vahşetin ötesi yoktur. Dağlarda Kürt halkının ve kadınların özgürlüğü için savaşan bir kadın gerillamız elbette ki Kürt halkının onuru, gururu ve şerefidir. Ekin yoldaşımızın cenazesine yapılan işkence ve hakaret Kürdistan toplumu olarak değer yargılarımızın ayaklar altına alınarak çiğnenmesidir. Bu aynı zamanda düşmanın çaresizliğini de gösteriyor. Elbette Kürt halkımız kendi toplumsal değer yargılarına, onuruna ve şerefine sahip çıkacak, dayatılan bu onursuzluğu asla kabul etmeyecektir. Şuana kadar Kürt halkımızın ve kadınlarımızın Ekin yoldaşımızın cenazesine sahip çıkma eylemleri ve mücadeleleri anlamlıdır fakat daha da güçlendirerek devam ettirilmelidir. Şu iyi bilinmelidir ki Türk devlet sisteminin adaleti ve hukuku yoktur. Bugün özyönetimlerini ilan eden Kürt halkımız şunu bilmelidir ki adalet ve hukuktan anlamayan ve cenazemizden bile korkup saldıran bir zihniyete karşı mücadele araçlarımız devrimci olmalıdır. Tüm Kürdistan halkımız ve özelliklede kadınlarımız yapılan bu saldırıya etkin bir biçimde ve devrimci özgürlük araçlarıyla gerekli cevabı vermelidir.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit devam ediyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Önderliğimiz İmralı koşullarında büyük bir direniş göstererek Kürt sorununun çözümü için eşsiz çabalar gösterdi. En son 2013 Newrozu’nda yayınladığı deklarasyonla barış için büyük bir adım attı ve bu adımı Dolmabahçe mutabakatına kadar getirdi. Bu süreç içerisinde Hareket olarak üzerimize düşen tüm görev ve sorumlulukları büyük bir titizlik ve fedakarlıkla yerine getirdik. Fakat AKP hükümeti ve devleti bu barış şansını heba etti. Erdoğan “masa yok” diyerek müzakere çalışmalarını bir tarafa atarak Önderliğimizin İmralı heyetiyle görüşmeleri durdurulmuştur ve tecrit politikaları tekrar devreye girmiştir. Aslında tecrit 2011 Temmuz’undan beri devredeydi. Önderliğimizin avukatlarıyla ve ailesiyle görüşmeleri hukuksuz bir şekilde engellenmektedir. Aslında 24 Temmuz ile başlayan saldırılar Önderliğimize geri adım attırma amacıyla yapılmıştır. Barışın mimarı olan Önderliğimiz şuanda İmralı’da büyük bir direniş vermektedir. Önderliğimiz bizim savaş ve barış gerekçemizdir. Biz Önder Apo’nun militanları olarak bu tecrit ve izolasyon politikalarını yıkacağız. Önderliğimiz özgürleşinceye kadar mücadeleyi tüm gücümüzle yürüteceğiz.

Bu çerçevede halkımız ve özelliklede kadınlar Önderliğin bu direnişine cevap vermelidir. AKP polislerinin saldırıları karşısında topyekûn direnişe geçmelidir. Özyönetim mücadelesiyle Özgür Kürdistan ve Özgür Önderlik gerçeğine ulaşacağız. Kürdistan kadınları öncülüğünde mücadeleyi geliştiren halkımız bu mücadelede yalnız olmadığını bilmeli. Bizler Kürdistan kadın savunma güçleri YJA STAR olarak Zilanlaşarak bedenini bomba yapıp düşmanında patlayan, Beritanlaşarak ihanet ve işbirlikçiliğe teslim olmamak için kendini uçurumlardan atan ve Ekinleşerek sokaklarda kendi öz savunmasını yapan halkımızın direnişini canı pahasına savunan bir geleneğin devamcısı olarak bu mücadele sürecinde üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye her zamankinden daha fazla hazır olduğumuzu belirtiyor, bu temelde tüm Kürt halkını, kadınları ve gençleri mücadeleyi yükseltmeye çağırıyorum.