GÖRÜNTÜLÜ

‘Direnerek yaşayıp, yaşatacağız’

KJA Yönetim Kurulu üyesi Altınkaynak: Devlet, Kürt kadını şahsında direnen, başkaldıran, olayları öngören ve farklılık yaratan toplumsal kesimlerin geleceğini daha doğmadan katletmek istiyor.

Öz yönetim ilanları ile birlikte özellikle hamile kadınların devlet tarafından hedef alınmasına tepki gösteren Altınkaynak, “Devlet, Kürt kadını şahsında direnen, başkaldıran, olayları öngören ve farklılık yaratan toplumsal kesimlerin geleceğini daha doğmadan katletmek istiyor” dedi.

Yüzyıllardır Kürdistan'da yaşatılan devlet terörü geçmişten bugüne çocuk, bebek, kadın, yaşlı, genç ayrımı gözetmeyen katliamlarla devam ediyor. Öz yönetim direnişleri ile birlikte anne karnındaki bebeklerin dahi hedef haline getirilmesi devlet politikasında 1938 Dersim isyanından günümüze katliam yöntemleri dışında hiçbir şeyin değişmediğini ispatlıyor. Dersim isyanı sırasında kadınların karnını keserek bebekleri katleden devlet günümüzde ise bunu namlularını kadınlarına çevirerek yapıyor.

Öz yönetim ilanları ile birlikte devlet güçlerinin kadına yönelik saldırılarının arttığını belirten KJA Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Altınkaynak şöyle konuştu: “Son beş ayda 35’in üzerinde kadın devlet güçleri tarafından katledildi. Bu saldırılar öyle çirkin boyutlara ulaştı ki devlet Nusaybin’de 7 aylık hamile Selamet’i çocuklarının gözü önünde katletmekten çekinmedi. Nusaybin’de Selamet Yeşilmen ile başlayan furya birçok yerde hamile kadınların katledilmesi veya düşük yapması ile devam etti. Devletin hamile kadınları hedef almasının nedeni çok nettir; ‘Yılanın başını küçükken ezeceksin' ya da ‘Ağaç yaşken eğilir’ politikaları çerçevesinde Kürt kadını şahsında direnen, başkaldıran, olayları öngören ve farklılık yaratan toplumsal kesimlerin geleceğini daha doğmadan katletmek!”

DEVLET, KADIN ŞAHSINDA KOLEKTİF YAŞAMI HEDEF ALIYOR

Kadın şahsında devletin hür düşünce ve kolektif yaşamı hedeflediğine dikkat çeken Altınkaynak, “Aslında Kürt kadını ve devlet arasındaki bu savaş yıllardır erkek egemen sistem ile kadın arasında yürütülen savaşın klasik örneğidir. Öz yönetim ilanları ile kadın devletin şimdiye kadar kendisine biçtiği kılıftan soyutlanıp ‘nasıl yaşamalıyım?’ sorusuna özgür iradesi ve kolektif bilinci ile cevap oluyor. Peki sistemin bugüne kadar kadına biçtiği misyon neydi? Kadın evinde oturacak, çocuklarını büyüyecek ya da erkeğin ötekisi, ikinci sınıf insan olarak muamele görecek fakat Kürdistan’da kırk yıldır sürdürülen kadın özgürlük mücadelesi bu algıyı bir anlamda ters yüz etti” dedi.

KÜRT KADINI MÜCADELESİNİ İLMEK İLMEK ÖRDÜ

“Kürt kadını kırk yıldır dağlardan şehirlere, şehirlerden köylere, köylerden sokaklara kadar mücadelesini adım adım, ilmek ilmek örgütledi” diyen Altınkaynak şöyle devam etti: “Kadınlar sadece erkeğe karşı değil, erkeğin düşünce sistematiğini oluşturan devlete karşı da mücadele yürütmüştür. Malum erkek devlet kendi kontrolünden çıkan, bakış açısının dışında seyreden, egemenlik alanının dışına taşan en ufak bir kıpırdanmayı bile kabul etmek istemiyor. Son süreçte kadınların şiddet, ölüm ve baskı ile bu denli karşı karşıya kalmasının sebebi budur.”

‘DİRENSEN DE ÖLECEKSİN, DİRENMESEN DE ÖLECEKSİN’

Devletin uyguladığı politikalarla kadını iki seçeneğe mahkum kıldığını belirten Altınkaynak, “Devlet kadına şunu söylüyor; ‘dirensen de öleceksin, direnmesen de öleceksin! Bu ikileme cevap olarak Kürt kadını ise; ‘direnerek yaşayıp, yaşatacağız' diyor.

DİRENİŞİN YAŞI YOKTUR

Kürt kadınları sokakta, evde, mahallede sesinin ulaşabildiği her yerde direniştedir. Bunun en güzel örneklerinden biri devlet ablukasını zılgıtları ile kıran Nusaybinli kadınlardır. Yine Cizre’den, Dargeçit'e, Silopi’den Derik'e, Silvan’dan Sur’a kadar her yerde kadınlar direnişin en ön saflarında yer arak 7’den 70’e fark gözetmeksizin direniyor. Devlet nezdinde ‘teröristliğin yaşı yok' yaklaşımının toplumsal gerçeklikteki karşılığı ‘direnişin yaşının olmadığı' gerçekliğidir. Çocuklar yeni yeni gelişen bellekleri, gülüşleri, yaşamları ile direnirken gençler güçleri ve düşünceleri ile yeni bir sistem yaratmaya çalışıyor” şeklinde konuştu.

‘KADINLAR KIRK YILLIK DİRENİŞİN MEYVELERİNİ TOPLAMAYA BAŞLADI’

Kadınların son beş aylık süreçte kırk yıllık direnişin meyvelerini toplamaya başladığına vurgu yapan Altınkaynak şunları ifade etti: “Direnişin en üst safhaya ulaştığı fakat buna karşılık saldırıların da en çirkin ve ahlaksız biçimine ulaştığı bir dönemden geçiyoruz. Ablukanın olduğu her yerde bir bütün olarak toplum hedefleniyor ki; en son Cizre’de katledilen Miray bebekten yola çıktığımızda öldürülmenin ve ölümün yaşının ne kadar düştüğünü görebiliriz. Toplumun en alt katmanından, en üst katmanına kadar devlet eliyle yapılmış ve yaş, cinsiyet, eli silahlı, silahsız ayrımı gözetmeksizin her türlü meşruiyetini yitirmiş saldırılar söz konusu.”

‘KORKU VE ÖLÜM EŞİĞİ AŞILMIŞTIR’

Kürdistan’da korku ve ölüm eşiğinin kadın şahsında asıldığını belirten Altınkaynak, “Mücadele ile varlığını erkek egemen sisteme kabul ettiren kadınlar, bu varlığın artık bir statüye kavuşmasını istiyor. Evinden çıkamaz, düşünce beyan edemez, topluma karışamaz denilen kadın bugün direnişte öncü pozisyondadır. Genç kadınlar, anneler, yaşlı kadınlar... Bunların tamamı alanlarda devrimin öncülüğünü yapmaktadır. Kürdistan’ın geleceğini yok etmek kadının iradesini yok etmekten geçiyor. Bu yönelimler sadece bedensel bir savaş yönelimi değil aynı zamanda psikolojik, toplumsal ve tarihsel bir savaş yürütmedir” dedi.