Direnişin ebedi sembolü Zerge Ana

Kaybettiği evlatlarının acısını direnişe dönüştüren Zerge Ana, toplumsal hafızanın ve özgürlüğün ebedi bir sembolü olarak hafızalarda bir anıt gibi yükselecek.

ZERGE CINÊD

DAİŞ çetelerinin 15 Eylül 2014’te Kobanê’ye yönelik saldırısı, şehrin direniş gücünü sınamak için kritik bir dönüm noktası oldu.

Ancak 26 Ocak 2015’te DAİŞ’in aldığı büyük yenilgi, bu karanlık güçlerin umutlarını yerle bir etti. Yenilgiyi kabullenemeyen işgalci Türk devleti ve DAİŞ çeteleri, 25 Haziran 2015’te yeniden harekete geçti ve Kobanê’ye saldırdı. Bu saldırı, çoğunluğu kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşan yüzlerce masum insanın hayatını kaybetmesine ve yaralanmasına yol açtı.

Kobanê’nin Berxbotan köyü, bu trajedinin yaşandığı en karanlık köşelerden biri oldu; 28 sivil katledildi. Berxbotan köyünden olan Zerge Ana, o acı günün tanıklarından biriydi. Anılarında, o gecenin korkunç sessizliğini ve kaybettiği insanların yüzlerini, yaşadığı derin acılarla birlikte taşıdı.

BERXBOTAN KATLİAMINDA DEHŞETE TANIK OLDU

Gözlerinde geçmişin acılarını ve geleceğin umutlarını barındıran bir ana olarak, hayatının en kritik anlarında insanlığın sınırında durdu. Evlatlarını ve torunlarını kaybetmenin tarifsiz acısını iliklerinde hissetti. 25 Haziran 2015’te, Berxbotan köyünde, işgalci Türk ordusu ve DAİŞ çetelerinin gerçekleştirdiği saldırıda bu dehşeti yakından yaşadı. O gün, savaşın ne kadar yıkıcı ve acımasız olduğunu gösteren bir katliamın tanığı oldu. Bombaların ve kurşunların arasında, bir topluluğun bel kemiği olan bir ana vardı. Çocukları Mustafa, Helîme ve Kîfah Bahaddîn ile torunları Jiyan Bahaddîn ve Aras Cinêd, özgürlük mücadelesinin masum varlıkları olarak hayatlarını kaybetti. Üç evladını ve iki torununu Berxbotan köyü katliamında yitirdi. Çocuklarını ve torunlarını özgürlük için veren, mücadele azmini kaybetmeyen bir nehir gibi direnerek güçlendi.

KÜRT ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNİN MERKEZİNDE BİR HAYAT

Zerge Cinêd, yüreğinde derin bir hikâye taşıyan 75 yaşında bir mücadeleci. Kobanê’nin güneyindeki Berxbotan köyü, onun hayatının izleriyle dolu ve geçmişin ağıtlarını taşıyan bir yer. Yaşanmışlıklarla yoğrulmuş, tarih kokan anılarla dolu bu köyde doğup büyüyen Zerge Ana, yaşamının büyük bölümünü burada geçirdi. Yüzündeki derin izler, verdiği savaşların ve tanıklık ettiği acıların birer nişanesi; gözlerindeki derinlik ise geçmişin ağır yükünden.

Zerge Ana, Berxbotan köyünün toprağında filizlenmiş bir özün sembolüydü. Eşi Elî Bahaddîn’in 1986 yılında Kürt Özgürlük Mücadelesi ile tanışması, sadece bir dönüşümün değil, hayatında yeni bir sayfanın da açılışıydı. Zerge Ana’nın evi, bu mücadelenin merkezlerinden biri haline geldi ve özgürlük hayali için atılan cesur adımlara ev sahipliği yaptı. Oğlu Osman Bahaddîn’in (Ferhat) PKK saflarına katılmasıyla Berxbotan köyü, tarihinde bir ilke tanıklık etti.

Zerge Ana, bu süreçte hem gurur hem de hüzün yaşadı. Bu an, sadece bir evladın yola çıkışı değil, tüm köyün kaderi için de bir dönüm noktasıydı. Osman, Zerge Ana’nın büyüttüğü ve her sabah sevgiyle uyandırdığı, hayalleriyle sarmaladığı bir kuşak umuduydu. Rûbarok’ta 1992’de şehit düşen bir evlat değildi; bir sembol, bir bahar rüzgârı gibi doğan umudun ve direnişin taşıyıcısıydı. Kaybının derin acısını yüreğinde taşırken, oğlu sayesinde özgürlük hayalleri ve mücadelesi Berxbotan köyünde kök saldı.

REJİME KARŞI DİRENİŞ

Suriye toprakları üzerinde dimdik bir dağ gibi durdu. Rejimin baskılarından yılmadı; köklerini derinlere salarak hayata meydan okudu. Dilinden dökülen her hece, halkının geçmişten gelen hikayesini, acısını ve direncini taşıdı. Rejimin kin ve öfkeyle yaptığı sistematik saldırılar karşısında bir nehir gibi coşarak aktı. Yüreğinin derinliklerinden kopup gelen bir su kaynağıydı; ruhundaki öz, halkının kimliğini, kültürünü ve varlığını savunma azmiyle dolup taştı.

Kendi tarihinden ve kültüründen mahrum bırakılan insanlar arasında Zerge Ana’nın sesi yükseldi. Cesaretiyle halkının acılarına ayna tutarak, onları unutturmamak için var gücüyle mücadele etti. Her adımında, her sözünde ve her eyleminde geçmişin karanlık gölgelerine meydan okudu. Yasa ve yasaklarla dolu bir dünyada haykırarak “Ben buradayım!” dedi. Mücadelesi, kişisel bir varoluş mücadelesinden ziyade Kürt halkının sesi, sözü oldu; direnişin ve umudun ebedi simgesi olarak yaşamaya devam etti. Haksızlığa karşı durmanın, kimlik ve dil uğruna savaşmanın sarsılmaz bir anıtı oldu.

ROJAVA DEVRİMİ VE ZERGE ANA

Rojava devriminin sembollerinden biri olarak, direnişin ruhunu taşıyan Zerge Ana, sınırları aşan bir cesaret ve kararlılık sergiledi. 2012 yılında Kobanê’ye yönelik saldırılar başladığında, kalabalıkların arasından sıyrılarak gençlerin ve kadınların ön saflarında yer aldı. Hikâyesi, toplumsal mücadelede yalnızca bir ana olmanın ötesinde, bir simge haline geldi. Duruşu, iki unsuru temsil ediyordu: Öz savunma ve özgürlük mücadelesi. Elindeki kleş; bir silah değil, acılarının ve umudunun sesiydi. Korkusuzca kararlılığını ortaya koyarak, düşmanın gözlerinin içine bakabildi. Aynı zamanda devlet baskısı altında ezilen bir toplumun umut ışığıydı.

Kobanê direnişi, bir kimliği, kültürü ve umudu savunmak anlamına geliyordu. Bu nedenle Zerge Ana, başkaldırının özüdür; hayatta kalanların cesaretle düşmana karşı direniş bayrağını tutarak kendilerine ait bir dünyayı yaratma iradesini simgeliyor. Gençler için bir örnek anne figürü olarak, onların hayallerini ve mücadelelerini besleyen bir ilham kaynağıydı. "Ben buradayım, savaşıyorum!" diyen sesi, her köşede yankılanarak inanç, azim ve dayanışmanın bir ifadesi haline geldi. Kobanê'nin barış dolu sokaklarında adı anıldı; direnişin ve özgürlüğün tarihsel izleri olarak hafızalarda yer aldı.

YAŞAMI BOYUNCA ŞEHİTLERİN İZİNDE YÜRÜDÜ

Zerge Ana, savaşın acımasız yüzüne gözleriyle bakmayı öğrendi. Yüreğindeki sevgi ve özlem, direniş ateşini körükleyen en güçlü kaynak oldu. Yaşamı boyunca gördüğü şehitlerin izinde yürüyen, onların anısını her daim canlı tutan bir sembol haline geldi. Torunlarının özgürlük idealine sahip çıkarak Kadın Savunma Birlikleri (YPJ) ve Demokratik Suriye Güçleri (QSD)’nin bünyesinde yer alması ve düşmanla kıran kırana savaşmasının kaynağı, Zerge Ana'nın toprağına ve Kürt Özgürlük Mücadelesine olan bağlılığıydı. Şehitlerin anısı yankılanırken, Zerge Ana özgürlüğe giden yolda bir ışık kaynağı olarak sonsuza dek süzüldü.

Dört evladını şehitler kervanına uğurlayan Zerge Ana, son olarak 19 Ağustos’ta oğlu Ebdulqadir Bahaddîn’in vefatının ardından 21 Ağustos’ta geçirdiği kalp krizi nedeniyle hayatını kaybetti. Zerge Ana, hayatı boyunca savaşın ve kayıpların derin izlerini taşıdı ve direnişin, umudun sembolü oldu. Analığının yanı sıra, toplumun kolektif hafızasını da temsil eden bir kadındı. Kaybettiği evlatlarının anısı, yaşadığı acılar ve yeniden doğan umudu ile halkının özgürlük mücadelesini sürdüren bir nehir gibi akmaya devam edecek. Zerge Ana’nın hikâyesi, geleceğin aydınlık umutlarını besleyen bir ilham kaynağı olarak hafızalarda bir anıt gibi yükselecek!