GÖRÜNTÜLÜ

Efrînli Leyla dönüş umudunu yitirmiyor

Efrîn’i işgal saldırılarına karşı direnişin 58. gününde savaşçılar birlikte Efrîn’den çıkan Leyla Mihemed Reşo, 7 yıldır direndiklerini belirterek, mutlaka onurlu bir şekilde Efrîn’e döneceklerini söyledi.

Efrîn'den zorla göç ettirilen Leyla Mihemed Reşo, savaşın gölgesinde direnişini sürdürüyor, geleceğe umutla bakıyor.

İşgalci Türk ordusunun 20 Ocak 2018’de Efrîn’e dönük işgal saldırıları nedeniyle 350 bin Efrînli topraklarından göçertildi. Katliamlara ve saldırılara şahit olan 350 bin kişiden bazıları göç yolunda vefat etti, bazıları ise Şehba’da kurulan 5 kampa yerleşti. Bunlardan biri de 7 yıldır Veger Kampı’nda Efrîn’e dönmeyi bekleyen Leyla Mihemed Reşo (40). Bir şehit (Mehmud Mustafa-14 Eylül 2020’de şehit düştü) ve bir savaşçı annesi olan Leyla Mihemed Reşo, Şiyê ilçesinin Anqalê köyünden ve Çeqela köyünde yaşamını sürdürdü.

MANEVİ DEĞERLERLE AYAKTA KALIYORDUK

Evin büyük kız çocuğu olan Leyla Mihemed Reşo, annesinin vefatı üzerine çocukluğunu ailesine ve kardeşlerine bakarak geçirdiğini belirterek, şunları söyledi: “Geçimimizi sağlayabilmemiz için çalışmam gerekiyordu. Hem tarlamızda hem de başka tarlalarda çalışıyordum. Evin tüm işleri de bana aitti. Ailem yurtsever bir aileydi. Hevaller evimize gelmişti. Geliş gidişleri artmıştı. Babam, hevallerin yaşam tarzından etkileniyordu. Bu nedenle bize baskı yapmazdı. Bir süre sonra yurtsever bir ailenin çocuğuyla da evlenmiştim. Yaşam koşullarımız zordu, geçimimizi sağlamak daha da zordu ama hem ailemin hem de eşimin ailesinin yurtsever olması manevi değerlerle ayakta kalmamızı sağlıyordu.”

5 ÇOCUĞUNU KÜRTÇE OKUTTU

5 çocuk annesi olan Leyla Mihemed Reşo, tüm zorluklara rağmen 5 çocuğunu da okuttuğunu dile getirerek, şöyle devam etti: “Çocuklarım hem okuyorlardı hem de daha da gelişmeleri için Kürtçe dili eğitim kurslarına gönderiyordum. Kendim okumamıştım. Küçük yaşlarda koskocaman bir evin yükü omuzlarıma bindirilmişti, okumaya hasret kalmıştım. Özellikle kız çocuklarımın okuması için büyük bir çaba harcadım. Ben okumadım, onların okuması gerekiyordu. Okuma yazma bilmeleri beni mutlu ediyor. Özellikle ana dilleri olan Kürtçede çok geliştiler.”

İŞGAL ÖNCESİ MUTLU BİR YAŞAM

Leyla Mihemed Reşo, Efrîn’den göç etmek zorunda kalmadan önceki yaşamlarıyla ilgili şunları paylaştı: “Efrîn’de güzel bir hayatımız vardı. Hem hayvancılıkla hem de tarımcılıkla uğraşıyorduk. Bize ait olan hayvanlar ve araziler vardı. Komşularımıza da yardımcı oluyorduk. Kolektif bir yaşamımız vardı. Maddi olarak durumumuz çok iyi değildi ama mutlu ve huzurluyduk. Doğal bir yaşam sürüyorduk, köy hayatıydı. İç içeydik, herkes elini birbirine uzatır, zor günlerinde destek sunardı.”

YARALI SAVAŞÇILARLA İLGİLENDİ

İşgalci Türk ordusunun saldırılarına karşı 58 gün boyunca direnip Efrîn’den çıkmadıklarını söyleyen Leyla Mihemed Reşo, şunları dile getirdi: ”Büyük acılar yaşadık. Saldırıların gerçekleştiği anda evde değildim. Öz savunma faaliyetlerindeydim. Toplantımız vardı. Vuruşların başlamasından bir süre sonra ancak evime gidebildim. Şiyê ilçesine bağlı Xelîl köyü hedef alınmıştı. Komşularım ve akrabalarım evlerinde değildi. Çeqela Jêr’e ulaşmışlardı. Evimin kapısına vurdum vurdum ama kimse açmadı. Kendilerini sağlama almışlardı. 7 kişiydik. Her birimiz bir yere dağılmıştık. Ben de yaralı ve hasta arkadaşlarla ilgileniyordum. Çocuklarım da Mabeta ilçesine bağlı Qenterê köyüne gitmişti. Çocuklarım ve savaşçılar arasında bir seçim yapmaktan ziyade savaşçılar da benim çocuklarımdı. Topraklarımızı ve bizleri koruyorlardı. Birbirimize ihtiyacımız vardı. Bu nedenle savaşçıların yanında kalarak yaralarını sarıyordum. Savaşan güce yemek ve ekmek yapıyorduk. Savaşçılarımız olmasaydı biz de olmazdık.”

KÖYÜ DE İŞGAL EDİLDİ

Türk ordusunun Çeqela köyüne ulaşması ardından köyünden çıkmak zorunda kalan Leyla Mihemed Reşo, şunları paylaştı: “Savaşçılarla köyün ortasında bir yerdeydik. Türk ordusunun bünyesindeki çete elemanları köyün aşağısına ulaşmıştı. Arkadaşlar oradan çıkmamı söyledi. Evime doğru harekete geçtim. Hasta bir amca vardı. Onu da alıp köyden çıkacaktım. Evimden ve köyümden çıkmak istemiyordum. Arazimizi, hayvanlarımızı, evimizi arkamızda bırakıp çıkmıştık. Yolun yarından vefat edenlerden tutalım çocuklarını kaybeden kadınlara kadar birçok olay yaşadık. 7 gün boyunca eşimi kaybettim. Nereden olduğundan haber alamıyordum. Bazıları yaralı, bazıları şehit düşmüş, diyordu. 35 gün Qenterê köyünde kaldık. Köyüme dönmek istiyordum ama çeteler yerleşmişti. Geri dönüş olmazdı. Qenterê köyüne gelmiştik ama uçaklar vızır vızır üzerimizde dönüyordu. Onlarca katliama, şehadete şahit oldum. Qenterê köyüne de ulaştılar. Bu sefer de Efrîn merkeze bağlı Coqê köyüne gitmek zorunda kaldık. Burada 15 gün kaldık. Köy sakinleri çoktan çıkmıştı. Çevre köylerden gelenler sadece kalmıştık. Savaş git gide yoğunlaşıyordu. Kendimizi koruyacak bir yerimiz kalmamıştı. Efrîn merkeze gitmek zorunda kaldık. Üstümüzdeki elbiselerimizle köyümüzden, evimizden çıkmıştık. Nereye gidecektik, ne yapacaktık biz de bilmiyorduk. Efrîn merkeze yabancıydık. Ne tanıdıklarımız vardı ne de sığınacak bir yerimiz. Başımızı koyacak bir ev bulmuştuk ama hava saldırılarından dolayı huzur bulamamıştık.”

58. GÜNDE ŞEHBA YOLUNA DÜŞTÜLER

Saldırıların Efrîn merkeze yoğunlaştığı dönemde 300 kişiyle bir depoda kaldıklarını kaydeden Leyla Mihemed Reşo, “Zor günlerdi. Küçük bir depoya 300 kişi yerleşmiştik. Sonrasında 300 kişiden üç aile tek kalmıştık. Savaşçılar çıkmadan çıkmayacağız, diyorduk. Savaşçılarla diyalogumuz vardı. Bizi bırakıp gitmezlerdi. Nitekim öyle de oldu. 58. günde birlikte Efrîn’den çıktık. Üç gün boyunca yürüdük. Nereye gideceğimizi de bilmiyorduk. Yolda kaybolanlar, vefat edenler, geride kalanlar çoktu. 3. günün sonunda Şehba’ya ulaştık. Evim, köyüm geride kalmıştı. Komşularım neredeydi bilmiyordum. Göç yolunda kimseyi de görmedim. Bir yandan evim -ki el emeğiyle kurmuştum- geride kalmıştı, bir yandan da aklım komşularımda, akrabalarımdaydı” şeklinde konuştu.

VEGER KAMPI’NDA DÖNMEYİ BEKLİYOR

7 yıldır Veger Kampı’nda yaşayan Leyla Mihemed Reşo, göç hayatına da değinerek şunları ekledi: “Kamp yaşamı, göç en çok da kadınları zorluyor. Toprağına bağlı olan kadın, kendi eliyle büyüten, yeşerten kadın, göç hayatına adapte olamıyor. Zaten kamplarda yaşamak çok zor. Yazın derdi ayrı, kışın derdi ayrı. Yazın gölgelik bir yer bulamıyoruz. Çadırlarda da zaten oturulmuyor. Kışında suyun içinde kalıyoruz. Çadırı bir oda gibi düşünün. Küçük bir odada ne kadar yaşayabilirsiniz ki? Bir odada tüm ihtiyaçlarını gidermek kolay değil ama direniyoruz. 7 yıldır bir gün olsun geri adım atmadık. Çeteleri Efrîn’den çıkaracağız ve onurlu bir şekilde Efrînimize döneceğiz.”