Güney Kurdistan’daki işgal: Kadınlar, göç ve direniş

İşgalci Türk Ordusu’nun Güney Kurdistan’ı işgal saldırısı devam ediyor. Bu saldırılara destek vererek, sürecin aktif bir parçası olan KDP yönetimindeki bölgelerde kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve intihar vakaları artıyor.

İŞGAL SALDIRILARI

İşgalci Türk Ordusu’nun Güney Kurdistan’ı aleni bir şekilde KDP ve Irak’la yürüttüğü ilhak saldırısı devam ediyor. Birkaç gün sonra iki ayını dolduracak olan işgal operasyonu, hiçbir kural ve kaide tanımadan sürdürülüyor. Altı yıl aradan sonra Mesut Barzani’nin Irak hükümeti ile görüşmesinden herhangi bir hayır çıkacağı zaten beklenmiyordu. Görüşme ve görüşme sonrasında süreç takip defterimize birçok bilgi kaydettik. Tabii ki bunda en fazla yer kaplayan, kafamızdaki sorulardı. Sıradan bir hükümet başkanı, nasıl olurdu da birçok devletin elçilikleriyle bu kadar sıkı bir görüşme trafiğine takılırdı? Küresel güçlerin büyükelçileriyle bu kadar geniş bir görüşme yapmasının izahı nasıl yapılabilir? Güney Kurdistan’ın ilhakı neden gündeme gelmedi? Türk devletinin işgal ve imha saldırıları, Irak’ın egemenliğine dönük saldırılar neden gündeme gelmedi? Peki ya birçok katliamdan geçmiş ve Barzani ailesini en iyi tanıyanlardan olan Güney halkı bu işgal planından nasıl etkilenecek? Bu ve benzeri birçok sorunun cevabı, kısa bir zaman diliminde operasyonun Bağdat ve Ankara yetkililerinin oluşturduğu ortak bir koordinasyonla Güney Kurdistan Bölgesi’nde yürütüldüğü gerçeğiyle ortaya çıktı.

Kuşkusuz bu, sadece özgürlük gerillalarını değil, Güney halkı şahsında tüm Ortadoğu halklarını etkileyecek. Ve Güney Kurdistan özelinde, aslında 3’üncü Dünya Savaşı’nın merkezi olan Ortadoğu’da yeniden bir dizayn süreci başlayacak. KDP, kısa bir süre içerisinde, tüm ahlaki ve vicdani ölçüleri, hatta feodal değer yargılarını bile bir tarafa iterek, açık bir şekilde herkesin gözü önünde ihanetçi tutumunu, işgalci T.C. Ordusu’na destek vererek ortaya koydu. Hatta destek değil, işgal operasyonunun bizzat yürütücü gücü oldu. Tecavüzcü Türk Ordusu’nun yaptığı ilk şey; Duhok’un Berwarî Bala köyüne giriş çıkışları yasaklayıp, Arapça "Türkiye sınırlarına giriş yasaktır" tabelasını asmak oldu. Hatta, tüm dünyanın gözü önünde Güney Kurdistan’ı kuşatmaya aldı ve işgalcilerin daha önceden başlattıkları askeri sevkiyat ve yığılma gittikçe arttı.

KÖY BOŞALTMALAR VE HALK ÜZERİNDEKİ BASKILAR

Tahminlere göre, 5 ila 10 bin arası Türk işgalcisi şu anda Güney Kurdistan topraklarında bulunuyor. T.C. Ordusu’nun isteği doğrultusunda köyler peyderpey boşaltıldı, kadınlara yönelik taciz ve tecavüzler arttı, Ezidi kamplarına baskılar yoğunlaştı, süreç hakkında konuşanlara yönelik tehdit ve şantajlar ahlaksızlık seviyesine ulaştı. Gerillaların konumlandığı yerlerin koordinatları KDP ve Irak yetkililerince işgalcilere verildi ve daha birçok şey yaşandı.

Tabii bu, Güney Kurdistan’da yabancı olduğumuz bir durum değil. 2020 yılında, HPG ve YJA Star gerillalarının işgalci Türk operasyonuna karşı Heftanin bölgesinde başlattıkları Cenga Heftanin direnişinde bu duruma çok yakından tanıklık etmiştim. KDP yetkilileri ve asayiş güçleri, muhtarlar aracılığıyla halka her gün "Köyünüz bombalanacak" uyarıları yapıyordu. Köylülerin korkutulduğu, ajanlığa zorlandığı, birçok köyün yakıldığı olaylar her gün yaşanıyordu. Irak Sınır Muhafızları adı altında kendini kamufle eden işgalci askerler ve çeteler tepelere yığdırılıyordu. Birçok köy bombalanıp boşaltılıyordu. KDP, köylerdeki arazileri ateşe verip "Gerilla yaptı" diye ahlaksızca iftiralarda bulunuyordu. Yani KDP, konumunu gittikçe basitleştiren, onursuzlaştıran bir düzeysizliğe varıyordu.

Şimdi de aynı sahnelere tanıklık ediyoruz. KDP, Medya Savunma Alanları’na yönelik saldırılarda açıkça Türk faşist devletiyle hareket etmeye başladı. Hem istihbarat hem de daha aktif destek vererek Metina, Heftanin, Zap, Şehit Delil Batı Zap Bölgesi ve Xakurkê’de yürütülen gerilla direnişlerini bitirmek için her türlü kötülüğü yapıyor.

KDP, işgalci TC Ordusu'nun isteği doğrultusunda, çok kısa bir zaman diliminde Metîna ve Heftanîn alanlarını karadan birbirine bağlayan Dêmka köyünü boşalttı. Girêbiyê eksenindeki Kani Tûyê, Şîvê, Zirêze, Bilican ve Korka köyleri de boşaltıldı. Bu köylerde kontrol noktaları ve üsler inşa ediliyor. Amediye ilçesinin Berwarî Bala bölgesinde bulunan Bazê köyü ile Bêrîzanê arasında ve yine Bêrîzanê köyü ile Kanî Belavê köyleri arasında iki askeri kontrol noktası kuran işgalciler, yoldan geçen halkı kimlik kontrolüne başladı. Talancı Türk Ordusu, bu ilhak operasyonunda Metina ve Berwarî Bala'nın tamamını egemenliği altına alarak ilhakını meşrulaştırma peşinde. Metina bölgesindeki Bazê ve Dergele köyleri hemen hemen her gün bombalanıyor.

GÜNEY HALKI KÖYÜNDEN EDİLİYOR

Güney halkı, yıllarca emek verip koruduğu toprağını, işgal uçaklarının altında yaşadığı köylerini bırakıp gitmek zorunda kalıyor. Sadece Müslüman köylere değil, başka inançtaki köylere de saldıran işgalciler, tüm insanlık değerlerini ayaklar altına alıyor. Özellikle Metina bölgesindeki Asuri köyü olan Mıska köyündeki kiliseye yapılan saldırı, Türk barbarlığını en iyi şekilde ortaya koyuyor. Yıllarca KDP'nin sömürüsüne maruz kalan Güney Kurdistan halkı, şimdi de Türk faşizminin baskısı altında tarihten silinmeye çalışılıyor. Köyünü bırakan köylüler, her gün öldürülme tehdidiyle yüzleşen gençler ve talan edilen, ateşe verilen Kurdistan doğası, özgür bir yaşam mücadelesine saldırı anlamına geliyor. Çünkü faşist KDP gerçekliği, gerilla ve kendi iradesinin farkına varan yurtsever Güney halkı şahsında Güney Kurdistan'da tek bir özgür Kürt'ün varlığını istemiyor. Özgürlük fikrine bile korkunç bir saldırı var. Özgür bir Güney Kurdistan, özgür bir Güney Kurdistan kadını, özgür bir Güney Kurdistan siyaseti, politikası, ekonomisi ve genci KDP tarafından istenmiyor. Ve bunu engellemek için elinden geleni yapıyor. KDP, 2014 Şengal Ezidî katliamında yaptıkları henüz unutulmadan, şimdi de katliamın devamını getirmek isteyen DAİŞ-AKP çetelerine rehberlik ederek Güney Kurdistan ilhakına kalkıştı. Yani insanlık anlamında ahlaktan yoksun bir duruşun zirvesindedir.

İŞGAL VE DÜZENSİZ GÖÇ

Güney Kurdistan’da, işgalci Türk Ordusu ve KDP’nin saldırıları yüzünden göçler başladı. Düzensiz göçle ilgili resmi istatistikler bulunmamakla birlikte, çeşitli medya kuruluşları konuyla ilgili birçok haber yaptı. Orta Doğu Araştırmaları Merkezi, 2020’den bu yana yıllık ortalama 32 bin kişinin düzensiz yollarla Güney Kurdistan’dan ayrıldığını ve bu rakamın üç yılda yaklaşık 96 bine ulaştığını öne sürdü. Farklı kaynaklardan edinilen bazı istatistikler ise, 2015’ten bu yana Güney Kurdistan’dan göç eden 760 binden fazla kişinin olduğunu iddia ediyor. Bunlara ek olarak; kadına yönelik ve aile içi şiddet, taciz- tecavüz olaylarında da Güney Kurdistan Hükümeti başat rol oynayan öznelerden biridir. Yaşanan sürece bakıldığında, KDP geçmiş siyasi tarihinde olduğu gibi kendini yeniden Türk devleti başta olmak üzere NATO devletlerine pazarlayarak sattı. Nitekim, Özgürlük Hareketi ve gerillasına karşı gizliden desteklediği çeteler, dönüp kendisine de vurmaya başladı.

İŞGALİN KADINLAR VE ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

İşgal operasyonundan elbette sadece gerilla ve KUrdistan doğası etkilenmiyor. Güney işgali, en fazla Kürt kadınlarına ve çocuklarına zarar veriyor. Çünkü işgalci Türk Ordusu’nun tecavüzcü, cinsiyetçi, ırkçı ve faşist duruşu, Güney kadın ve çocukları için bir tehdittir. Bu, gerek yumuşak bir güçle gerek de açıktan fiziksel, ruhsal, psikolojik ve sosyolojik bir şiddet biçimiyle kadınlara uygulanıyor. KDP, bu anlamda Güney kadınlarını, kendisine sığınan Ezidî kızlarını ve ajanları aracılığıyla kandırdığı Asuri kızlarını, hatta tutukladığı kadın gerillaları, köpeğin önüne yem atar gibi Türk Ordusu’nun şereften nasibini almayan çetelerinin kucağına atıyor.

KDP’nin içine girdiği bu işbirlikçi ve teslimiyetçi duruşunu, Güney halkı ve örgütlü kadın mücadelesi teşhir de etti. Bir yandan gerilla alanlarına ambargo uygulayıp, gerillanın onurlu duruşuna karşı üç maymunu oynayan KDP, şereften yoksun bir tutum sergiliyor. Diğer yandan, Güney halkına ambargo uygulayıp, halkı fakirleştirip yoksullaştırarak, kaçmaya ve kendisine sığınmaya teşvik ediyor. Kendisine sığınan halka yaklaşımında ise tam bir alçalma ve insanlıktan düşüş söz konusudur. Sığınmacı aileler arasında genç kızları ve kadınları adeta pazara çıkarmakta ve koyun gibi satmaya kalkıyor. Genç kızların fotoğraflarını çekip çeşitli ülkelere göndererek, beğenilen kızları yabancı erkeklere pazarladığı yönünde bilgiler mevcut.

GÜNEY KURDİSTAN’DA KADIN CİNAYETİ VE İNTİHARLAR

Yine, Şengal Katliamı'nda DAİŞ çetelerinden kaçan Ezidî halkının yerleşmek zorunda kaldığı mülteci kamplarında kalan kadınlara ve kızlara her gün taciz ve tecavüz olayları yaşanıyor. Tüm bunlar, KDP’nin halka, özellikle de kadınlara tam bir siyasi, kültürel ve ahlaki çürümeyi dayattığını gösteriyor. Kendi yönetimindeki Güney Kurdistan’da yaşanan kadın cinayetleri ve kadın intiharlarının sayısı gün geçtikçe artıyor. İktidarını büyüttükçe, kadın katliamı ve intiharlarının artışı dikkat çekici. Yasalarında dört kadınla evliliği serbest kılan, kadın bedenini satarak fuhuş ve uyuşturucu pazarını büyütmeye çalışıyor. Bu açıdan bakıldığında, KDP’nin bu süreçte tüm sanal medya ve diğer medya kuruluşlarında, kendi yayın organlarında, her an bir halk hareketinden korktuğunu ve ‘PKK ayaklanma yapacak, isyan başlatacak, Güney’e saldıracak’ yaygarasını kopardığını görüyoruz. Kuşkusuz bu durum, ne Önder Apo’nun kadın özgürlükçü paradigmasının giderek yayılmasından, ne de YJA Star gerillasının en zor koşullarda işgalci T.C. Ordusu’na karşı her gün eylem yaparak öz savunma duruşunu en radikal biçimde ortaya koymasından kopuk değildir. Özgür kadının güçlendiği ve YJA Star’ın yaptığı her eylemde ortaya koyduğu öz iradi duruşunu gören KDP, adeta Özgürlük Hareketi’nin hızla bastırılması ve tasfiye edilmesi için her şeyini seferber etmiştir. Bunun için gerillanın etrafındaki tüm köyleri boşaltıp, halkı göçe zorluyor. Hiçbir insana yapılmayacak en ahlaksız yargılamaları ve muameleleri Güney Kurdistan kadınlarına yapıyor.

EFSANEVİ KOMUTAN, BERİTAN

İşgalci Türk ordusu ve KDP’nin bu yaklaşımlarının tarihsel örnekleri var. Özgürlük Hareketi’ni, özgür kadını ve mücadelesini düşürme, marjinalleştirme, tasfiye etme çabaları tarihten beri vardı ve hala da var. Buna karşılık, gerillanın tarihsel anlamda direnişi, Kurdistan Özgürlük Mücadelesi’nde sayısız örnekle dolu.

Kurdistan Kadın Özgürlük Mücadelesi’nin efsanevi komutanı Gülnaz Karataş’ın (Beritan) 1992’de Xakurkê’nin Lelikan cephesinde KDP’li işbirlikçilere karşı gösterdiği irade, işgalci Türk ordusu askerlerinin ‘teslim ol’ çağrılarına karşı onurlu bir duruşla şehadete ulaşması, Güney Kurdistan kadınları ve halkı şahsında tüm Kurdistan halkını ve kadınlarını etkilemiştir. Efsanevi komutan Gülnaz (Beritan)’ın ardılları olarak gün geçtikçe arttık. Nasıl ki işgalcilerin saldırıları arttıysa, buna karşı çıkan, baş kaldıran, isyan eden, silah kaldıran, öz savunmasını yapan, bilinçlenen, ulusal anlamda güçlenen, yerel kültürden yola çıkıp mücadelesini evrenselleştiren Kürt kadınları da arttı.

GERİLLA BERFİN RÊBAZ VE TARİHİ ROLÜ

Güney Kurdistan’da doğup büyüyen ve Özgürlük Hareketi’ne katılıp 2022 Cenga Xabur Hamlesi’nde işgalci Türk Ordusu’na karşı savaşan ve şahadete ulaşan gerilla Berfîn Rêbaz, bunun en yakın tarihi örneğidir. İşgalci zihniyetiyle yaşamak asla kader değildir. Bu, işgalci Türk Ordusu’na karşı savaşan ve son nefesine kadar direnerek şahadete giden birçok PKK şehidi şahsında görülmüştür.

Kurdistan dağlarında yürütülen direniş, bizlere insanlık değerlerinin savunucu gücünün derinliğini gösteriyor. Bunun yanında; işgalcilikle, tecavüzcü güçlerle, faşizmle, ihanetle, cinsiyetçilikle yaşamanın kader olmadığını da gösterdi ve göstermeye devam ediyor. Yenilebilir, kırılabilir, yok edilebilir olduğuna YJA Star gerillaları şahsında her gün şahitlik ediyoruz. Tecavüzcü kültürün kirli maskeli ve maskesiz tanrılarına karşı, özgürlük için savaşan, savaşıp tanrıçalaşan kadınlar, savaşçı Gülnaz’ın ardılları olarak tecavüzcü kültürü bitirecekler!