KJA'dan 'demokratik çözüm ve barış' çağrısı

KJA, AKP'nin savaş politikasına tepki göstererek, kadınları demokratik çözüm ve barışı geliştirmeye çağırdı.

Özgür Kadın Kongresi (KJA) tarafından yapılan yazılı açıklamada, verilen her kararın tarihi sonuçlar doğuracağı zor bir dönemden geçildiğine, AKP'nin 7 Haziran'daki başarısızlığının ardından savaş kararı aldığına dikkat çekildi.
"7 Haziran, savaşı adım adım örgütlemek isteyenlere karşı barışı savunanların isyanı olarak da okunmalıdır" denilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

'TECRİTTE ISRAR SAVAŞ KONSEPTİNİN PARÇASI'

"Türkiye Cumhuriyeti’nin yetkilileri  ve PKK arasında, 1993 yılından bu güne kadar farklı zamanlarda, farklı mekanlarda, farklı kesimlerin katkısı ve ilgisi ile sağlanan görüşmeler;  kimi zaman eylemsizlik, kimi zaman tek taraflı ateşkes,  1999 ve 2013’te gerillanın sınır  dışına çekilmesi, 1999’da gerilladan ve Avrupa’dan, 2009’da Mahmur’dan ve yine gerilladan  Barış Grupları’nın gelmesi gibi tarihi gelişmeleri  beraberinde getiren sonuçlar doğurmuştur. Bunların hiçbiri kendiliğinden gerçekleşmemiştir. Görüşmeler  ve var olan kısmi çözüm iradesinin sonuçlarıdır.
Geçici AKP Hükümeti bu gerçeğe sırtını dönerek tarihi bir hata yapmakta ve insanlık karşısında büyük bir suç işlemektedir. Sınırlı da olsa diyalog sürecinin araladığı çözüm kapısının,  müzakereler ve sonucunda atılacak  demokratikleşme adımları ile  sonuna kadar açılması mümkün iken , görüşmelere son verilerek Kürt Halk Önderliği üzerindeki tecrit de ısrar edilmesi,  devreye konulan savaş konseptinin bir parçasıdır.
Her gün savaş uçaklarının kalktığı ama savaşın inkar edildiği bir coğrafyanın kadınları olarak hafızamız çok tazedir. Yine   mücadele eden kadın hedef alınarak , toplumun kadınla vurulmak istenmesi yeni bir politika değildir. Kaybettiğimiz en değerlilerimizi, yapılan katliamları, yaşamını yitiren sivilleri,  gözaltında kayıpları , işkenceyi,  tacizi ve tecavüzü, faili meçhul cinayetleri, sürgünleri, yakılan köyleri ve ormanları, göç yollarını,  kültür ve tarihimizin yok edilmek istenmesini, yasakları ve  sansürü nasıl unutabiliriz?"

'TÜRKİYE'NİN İTİBARI KALMADI'

Açıklamanın devamında, AKP'ye şu ifadelerle seslenildi: "Uyguladığınız savaş konseptinin sonuçlarının neler olabileceğini biliyoruz. Acı bir gerçektir ki, siz de biliyorsunuz.  Katliam ve tecavüz faili olarak yargılanan Musa Çitil’i Diyarbakır’a Jandarma Komutanı olarak atarken, sanığı olduğu  faili meçhullerle ilgili dosyaların açılmasını 'Türkiye’nin karanlık geçmişini aydınlatacağız' diye müjdelediğinizi unutmuş olamazsınız! 2009 yılında verdiğiniz siyasi  soykırım kararını;  on binlerce insanın gözaltına alınmasının, dolup taşan cezaevlerinin çözüm olmadığını unutmadığınızdan da eminiz!"
Sıkıyönetim ve OHAL’in, boşaltılan köyler ve yakılan ormanların çözüm olmadığının, aksine çözümsüzlüğü derinleştirdiğinin ifade edildiği açıklamada, şöyle devam edildi:
"Radikal bir demokrasi talebi ve bu talebi parlamentoya taşıyan altı milyon seçmenin iradesi ortada iken parti kapatmanın çare olmadığını da biliyorsunuz. Sınır ötesi hava operasyonu  kararı verdiğinizde,  Solin bebeğin ailesi ile birlikte bir aracın içerisinde 2011 yazındaki hava operasyonunda can verdiğini unutmuş olamazsınız.
İşte bu yüzden uyarıyoruz!
Kirli bir özel savaş stratejisi olarak devletin resmi haber ajansının geçtiği bilgi ve haberlerin, sadece Kürdistan'da değil Türkiye  ve dünya kamuoyunda  bir itibarının kalmadığı bilinen bir gerçektir. Kaldı ki, yazılı ve görsel medya  ilk defa bir  psikolojik, özel savaş aracı olarak  kullanılmamaktadır. Bir Yüzleşme, Hakikat ve Adalet Süreci yaşandığında bu kirli  ilişki rol  açığa çıkacak ve sorumlular hesap verecektir.
Ama bugün yani 2015 yılında 'gerçek' yöneten aklın esareti altında değildir. Çünkü, Zergele halkı sahipsiz değildir, yaşanan katliam Güney Kürdistan halkı ve siyasetçileri  tarafından lanetlenmiştir.  Zergele’ye giden HDP heyeti hazırladığı raporla gerçeği tüm dünyaya ilan etmiştir. Acı gerçek şudur ki,  Zergele’de siviller  Türk savaş uçaklarının bombardımanı ile katledilmiştir. Gerisi, yani psikolojik savaş medyasının geçtiği haberler  gerçek dışı ve yalandır. Egemen erkek aklın kendi düşkünlüklerinden beslenerek,  medya aracılığıyla toplumsal değer yargılarını sömürme, savaş için alan açma girişimidir.
2012 yılının son aylarında İmralı Cezaevi’nde başlayan görüşmelerin ardından BDP’li siyasetçilerin İmralı Cezaevi’ne giderek Sayın Abdullah Öcalan ile görüşmeye başlaması ve 21 Mart 2013 Newrozu'nda  Sayın Öcalan‘ın kaleme aldığı tarihi mektupla  yaptığı  çağrının ilgili tüm kesimlerce karşılık  bulması ile başlayan süreç, yıllardır yitirdiğimiz  her canın, yaşanan tarifi imkansız acıların ve maddi kayıpların katlanarak  yaşanmaması adına sahip çıkılması gereken bir süreçtir."

'DİYALOG VE MÜZAKERE KANALLARI AÇILMALI'

Yeni Türkiye’nin inşasının, eşit ve özgür  bir birliktelik hukukunun oluşturulabilmesi ile, onun da ancak  diyalog ve müzakere kanallarının açık olması, siyaset kurumunun sorumluluk üstlenmesi  ile mümkün olduğunun vurgulandığı açıklamada, "Rojava Devrimi ve özellikle de Kobane Direnişi halkların bir arada eşit, özgür ve gönüllü birlikteliğinin dolayısıyla  Demokratik  Ulus’un inşasının mümkün olduğunu ortaya koymuş  ve Türkiye halklarına da umut vermiştir. 7 Haziran seçimlerinde bu umudun açığa çıkardığı irade, kendisini büyük bir başarıyla parlamentoya taşımış,  demokratik çözüm ve barış  için tarihi bir fırsat sunmuştur.  Rojava ‘da çağın en vahşi çetelerine karşı insani değerleri savunan ve direnen güçler  açısından  da bu başarı,  büyük bir güç ve moral kaynağı olmuştur. Açık olan şudur ki; yeni yaşamı bir arada, özgür ve eşit temelde inşa arzusu  ve iddiası sahiplenilmiş ;  yaşanan  fikir ve gönül birlikteliği var olan suni sınırları ortadan kaldırmıştır. Bu  yöneten akıl için korkulacak bir gerçek değil, sahip çıkılması, inanç ve kararlılıkla  örülmesi gereken bir başlangıçtır" diye kaydedildi.

KADINLARA ÇAĞRI

Açıklamanın sonunda, "KJA olarak tüm kadınları bu gidişe 'dur' demeye, örgütlenerek sürece cevap olmaya , demokratik çözüm ve barışı geliştirmeye çağırıyoruz" denildi.