KJA Sözcüsü: Kadınların öz örgütlülüğü devleti korkutuyor

KJA Sözcüsü Ayla Akat Ata, kadınların öz örgütlülüğünün devleti daha çok korkuttuğunu belirtti, "Devlet, kadın öz örgütlülük alanlarında istediği değişim ve dönüşümün sahibi olamıyor. Bu nedenle kadın örgütlülüğünü risk olarak görüyor" dedi.

KJA Sözcüsü Ayla Akat Ata, kadınların öz örgütlülüğünün devleti daha çok korkuttuğunu belirtti, "Devlet, kadın öz örgütlülük alanlarında istediği değişim ve dönüşümün sahibi olamıyor. Bu nedenle kadın örgütlülüğünü risk olarak görüyor" dedi. 

Özgür Kadın Kongresi (KJA) Sözcüsü Ayla Akat Ata, özyönetim ve kadınların mücadelesine ilişkin olarak ANF'nin sorularını yanıtladı. 

Ulus devlet içinde şekillenen tüm yönetim araçlarının erkek egemen zihniyetin ürünü olduğuna dikkat çeken Ata, "Kadının özyönetim ile ilgili kurduğu ilişki, erkek egemen sisteme karşı verdiği mücadeleyi de ortaya koyacak" dedi. 

Kürt kadınlarının yürüttüğü mücadelenin yarattığı kazanımları hatırlatan Ata, şöyle konuştu: "2007 yılında 8 kadın vekille parlamentoya girdiğimizde, 22 kişilik grup başkanlığında eşsözcülük ile parlamentonun yapısı bile değişti. Bizden sonra AKP ve CHP grup başkan vekillerinden birini kadın olarak belirledi. Eşbaşkanlık sistemi genel merkez düzeyinde yasalara girdi. Yerel yönetimlerde eşbaşkanlık modeli dünyada bir ilk ama bundan da önce yerel yöneticilerimizin işçileri ile kurduğu hukuk içinde kadının statüsünü geliştirmeyi ve kadına yönelik şiddeti birlikte çalışma ya da çalışmama ölçüsü haline getirmeyi önümüze koyduk. Şiddet uygulayan erkeğin maaşının kesilip eşine verilmesi, şiddetin devam etmesi durumunda işten çıkartılıp eşinin alınması, bizim işçi ile kurduğumuz hukuk açısından çok önemliydi."

Kadına yönelik şiddetle mücadele etmeyen erkeklerin örgütlü yapılar içinde yer alamadığına dikkat çeken Ata, bu örgütlenme modelinin deneyimi ve birikiminin devletin özel hedefi haline geldiğini kaydetti.

Kadınların yaptığı tüm çalışmaların devletin toplumla yaptığı sözleşmeyi değiştirmenin adımı olduğunun altını çizen Ata, "Kadınlar öz örgütlülüklerini gerçekleştirerek sistemi demokratikleştirebildilerse, sahip çıkılması gereken, topluma anlatılması gereken de budur" dedi.

Devletin halkın özyönetim iradesine karşı saldırısının sert olduğunu kaydeden Ata, "Devleti yöneten akıl, 1990'lı yılları hatırlatan söylemlere sahip oldu. Başbakan'ın 'Biz gidersek, Beyaz Toroslar gelir' söylemi çok ciddi bir tehdittir" diye konuştu.

KJA Sözcüsü Ayla Akat Ata, kadınların örgütlü yapısının devleti daha çok korkuttuğunun altını çizdi ve ekledi: "Toplumun erkek egemen yapısı, devleti, kadının örgütlülüğünden çok korkutmadı. Çünkü toplum erkek egemen, en nihayetinde nüfuz edebileceği bir kanal açık ama kadınların öz örgütlülük iradesine nüfuz edemiyor. Devlet, kadın öz örgütlülük alanlarında istediği değişim ve dönüşümün sahibi olamıyor. Bu nedenle kadın örgütlülüğünü risk olarak görüyor."

"Örgütlülüğü olmayanın özgür olamayacağını düşünüyoruz" diyen Ata, Şengal ve Kobane örneklerini verdi, "Şengal'de örgütlülüğü olmayan kadının, şiddetin nasıl hedefi haline geldiğini gördük. Kobane'de ise direnen kadının mesajı vardı" dedi.

'ASLOLAN VERDİĞİMİZ CİNS MÜCADELESİDİR'

Mücadeleyi tüm kadınlar özgür oluncaya kadar sürdüreceklerinin altını çizen Ata, şöyle konuştu: "Her koşulda bir tek kadın bile katledilmeyinceye kadar mücadeleyi devam ettireceğiz. Bütün örgütlülüklerin temelinde bu var. Tabi ki ulusal talepleri de olan kadınlarız biz ama aslolan verdiğimiz cins mücadelesidir. Biliyoruz ki devlet bir egemendir, ama üniversitedeki rektör de egemendir, işyerindeki patron da, evdeki baba, erkek kardeş de bir egemendir. Her yerde erkek egemen anlayışa karşı mücadele ediyoruz ve her boyutuyla bir eşitlik ve özgürlük arayışımız var. Elit bir hareket olmayacağız, kadın mücadelesinin bugün toplumda pohpohlanan tarzına mahkum olmayacağız. Aynı zamanda öz örgütlülüğümüzün özgürlüğümüzü beraberinde getireceği inancıyla hem devletin hem de yaşadığımız mekanlarda egemenlerin müdahalelerine rağmen başarıya ulaştıracağız."