Koçgiri Katliamı ve kadınlar
Kurdistan’da yıllardır devam eden katliamların en büyük mağdurları kadınlar. Koçgiri Katliamında da binlerce kadın, hem Koçgiri isyanın bastırılma sürecinde hem de sonrasında işkencelerle katledildi.
Kurdistan’da yıllardır devam eden katliamların en büyük mağdurları kadınlar. Koçgiri Katliamında da binlerce kadın, hem Koçgiri isyanın bastırılma sürecinde hem de sonrasında işkencelerle katledildi.
19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kurdistan coğrafyası, savaşlara ve şiddetle bastırılan isyanlara sahne oldu. Bu süreçlerde en büyük zararı şüphesiz ki kadınlar gördü. 1921 tarihli Koçgiri İsyanı, en kanlı biçime bastırılan isyanlardan biridir. Bölgede binlerce sivil insanın öldürülmesi için talimatlar veren ve görevini "Bölgeyi temizlemek" olarak tanımlayan Sakallı Nurettin, 38'de Dersim için görevlendirilen Abdullah Alpdoğan'ın kayınbabasıdır. Koçgiri'ye dair amacını "Zo diyenleri (Ermenileri) temizledik, şimdi sıra lo diyenlerde’’ diyerek özetlemiştir.
KATLİAMIN HESABINI HÜKÜMETTEN SORAN VALİ: EBUBEKİR HAZIM TEPEYRAN
Koçgiri'de şahit olduklarını "Yazamadıklarım, yazma azabına dayanabildiklerimden az değildir. Gelecek kuşaklara haklı husumet nedenleri aktaran ve aktaracak nedenleri ortadan kaldırmalıyız" diyerek özetleyen dönemin Sivas Valisi Ebubekir Hazım Tepeyran'ın anıları, Koçgiri'de yaşanan sivillere yönelik katliamın boyutunu gözler önünde sermesi bakımından önemlidir: "Askerle çemberlenen köyler ahalisi söylentilerin doğruluğuna, yani Kürtlerin tenkil, edileceğine inanarak hayatlarını kurtarmak için köylerini, evlerini terk ederek dağlara sığınmaya mecbur olmuşlardır.
Sırf can korkusuyla kaçan, isyan ve şekavetle suçlanarak boş kalan köyler yakılıp yıkılarak bütün mal ve eşyaları ve hayvanları müsadere edilmiştir. Bu suretle Ümraniye nahiyesine ve Zara Kaza’sının merkezine bağlı köylerden 76 ve Divriği Kazası’nda 56 toplam 132 köy muharip bir düşman istihkâmları gibi yakılmış, tahrip olunmuş ve yüzlerce nüfus öldürülmüştür. Ayrıca, bütün mal, eşya, zahire ve hayvanları yağma olunmuştur. Binlerce nüfus da dağlarda, kırlarda açlıktan ve sefaletten ölüme mahkûm edilmiştir... Nurettin Paşa, bu kadar insanı çatışma ile değil katliam biçiminde öldürmüştür."
Tepeyran'ın anılarında yer alan ve Koçgiri Katliamı sırasında Sakallı Nurettin'in yaptıklarına dair meclise rapor olarak sunduğu bu kısımda, isyan önderlerinin veya savaşçıların bulunmadığı köylerin korku salmak amacıyla askerlerce kuşatılışı anlatılmaktadır. Mecliste Koçgiri için düzenlenen açık ve gizli oturumlarda söz alan bölge mebuslarının anlatımları da Tepeyran'ın aktardıklarını destekler niteliktedir.
ERZİNCAN VEKİLİ EMİN BEY'İN MECLİS ZABITLARINA GEÇEN TANIKLIĞI
Erzincan vekili Emin Bey'in, meclisin gizli oturumunda bölgede yaşananlara dair aktardıkları çok çarpıcıdır. Topal Osman çetelerinin insanların mallarına nasıl el konulduğunu, nasıl işkence ettiklerini ve ayaklanma ile hiç alakası olmayan insanların eşlerinin nasıl ellerinden alındığını anlattığı bu bölüm, Meclis tutanaklarında yerini almıştır: "...Nurettin Paşa 'Ben bunları çember içine aldıktan sonra hükümetin tekliflerini daha teşdit edeceğim.' (şiddetlendireceğim) diyerek, çember altına aldım diyor ve tuttuğunu öldürmeye, ırzına geçmeye, namusuna taarruz etmeye kalkıyor. Rica ederim hanginiz bu fecayi karşısında sabredebilirsiniz? Buna üç yaşındaki çocuklar bile tahammül edemez ve böyle bir şeye maruz kaldığınızda, rica ederim, nasıl karşınıza çıkanlara kurşun atmazsınız? Bu suretle 18 milyon liralık servet mahvolmuştur. Bu paralar tamamıyla gitmiştir.
Ben ispata hazırım; 30 bin hayvanı Osman Paşa götürmüştür. Refahiye'de bir arkadaşım vardır, 20 sene evvel burayı vatan etmiş, evlenmiş bir Türk, servetine tama edilerek, karısı cebren alınmış ve 'Sen Alevisin' diyerek emval ve emlâki yağma edildikten sonra öldürülmüştür. Efendiler; dünyanın hangi yerinde böyle bir hareket görülmüştür ki babasını bir evladın elinde bir ip, diğer evladın elinde bir ip olarak çektirilerek tam 6 saat zarfında bu suretle feciane öldürülmüştür? Rica ederim efendi sen bu vaziyet karşısında asi olmaz mısın? Eğer asilik varsa ve bu ise, işte Ümraniye hadisesi!"
132 köy ile en az 40.000 nüfustan oluştuğu tahmin edilen Koçgiri bölgesinde resmi rakamlara göre isyana katıldığı değerlendirilen kişi sayısı 3 bin civarıydı ve bunların büyük bir kısmı da tüfeksizdi. Çatışmaya girmeksizin doğrudan askerler tarafından katledilen silahsız ve sivil insan sayısı hala net olarak bilinmese de isyanı bastırma bahanesi ile yakılıp yıkılan 76 köyün 16 köy olarak yeniden düzenlenme kararının alınması, bize katliamın boyutu hakkında fikir vermektedir. İsyana karıştığı gerekçesi ile yüzlerce kişinin hapsedildiği, af kararı çıkması için mecliste kamuoyu oluşturmaya çalışan bölge vekillerinin konuşmalarından anlaşılmaktadır.
KATLİAMIN EN BÜYÜK MAĞDURLARI: KOÇGİRİ KADINLARI
Koçgiri kadınlarının hem isyanın bastırılma sürecinde hem de sonrasında yaşadıkları ise başlı başına araştırma konusudur. 1921 yılının Mart ayında başlayıp Haziran ayına kadar süren, üzerinden 103 yıl geçen katliamın canlı tanıklarına ulaşmak günümüz itibarıyla mümkün değilse de kuşaklar boyunca o günlere dair anlatılan anılar sözlü tarih bakımından önem taşıyor.
Yazar Evin Çiçek'in 7 Mart 2010 tarihinde Evrensel'de yayınlanan yazısı, katliamın canlı tanıklarının anlatımlarını içermesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Kendisi de Koçgirili olan Çiçek, hem katliama tanık olan aile üyelerini dinlemiş, hem de bölge genelinde ulaşabildiği kadar tanığa ulaşarak anlattıklarını kaydetmiştir.
Rifo isimli bir köylünün Koçgiri'de kadınların gündelik yaşamdaki etkinliklerine dair anlattıkları çarpıcıdır: "Büyük Alşan Bey’in ailesinde, çocuklarının ve torunlarının evlerinde kadınlar etkindiler. Örneğin Büyük Alşan Bey'in Hanımı Hacıxan atına binip köy, köy dolaşabilen bir kadın. Gelinleri Xatuna Nazê marabaları yöneten, idare eden bir kadın. İzzet bey marabaların işine karışmaz. Herkes İzzet beyden korkar. Deli, dolu biri. Eşi ise kendi başına karar alıp verebilen bir kadın... Bizim kadınlarımız perde, bûrûk (ber) arkasında değillerdi. Dedem Rıfat Bey ve eşi birlikte köylere giderlerdi. Ailede kadınlar sınırlı değillerdi. Erkekten bir adım öndelerdi. Kadınlar üretimle, paylaşımla uğraşırlardı."
RUMLAR DİRİ DİRİ YAKILDI
8 Haziran 2022 tarihinde Devlet Bahçeli'nin, 22 Temmuz 2023 tarihinde ise İyi Parti İstanbul Milletvekili Burak Akburak'ın meclise "itibarının iade edilmesi" için kanun teklifinde bulundukları Topal Osman'ın tecavüz, cinayet, gasp ve hırsızlık suçlarından dolayı cezaevlerinde yatan adli suçlulardan kurduğu çeteler ile Karadeniz'de Rumlara yönelik gerçekleştirdiği katliamlarda insanları diri diri yaktığı bilinmektedir.
Refahiye'nin Çorax köyünden Qicê, Topal Osman'ın çeteleri tarafından yapılanları şu sözlerle anlatmaktadır: "Çeteler savaş, soykırım ganimeti olarak bayanlarımızı da aynen eşyalarımız gibi gasp edip, esir alıp kendileriyle birlikte götürüyorlar. (İmranlı'nın) Karaçayır köyünden Zarife isimli bir bayandan bahsediliyordu. Çok güzel bir insan. Trabzon lazları kadını kaçırıp götürüyorlar. Kocası olacak adam Laz alaylarının içinde. Yaşadı mı, öldü mü, kendisine ne yaptılar? Akıbeti bilinmiyordu. Ben büyüyene kadar o kadından bahsediliyordu.
Bizim gelinlerimiz, kızlarımız kafirlerin ellerine geçmemek için kendilerini sulara atıyorlar. Peştemalları ile gözlerini kapatarak kendilerini bahar sularına bırakıyorlar. Sular boğulmuş bedenleri kenarlara atıyorlar. Bu insanların üzerlerinde bulunan altın, gümüş vb. eşyaları soykırımcılar çekip alıyorlar. Görenler, tanıklar derileri soyulmuş bedenlerden bahsederlerdi. Bekolar, Çıragediği etrafındaki köylerin insanları Yenice'nin oradaki Karabudak Ça Mezin suyuna bedenlerini teslim ediyorlar.”
İmranlı'nın Çalıyurt köyünden Culcil isimli köylünün babasından nasıl öldürüldüğünü dinlediği bir gelinin cenazesini yıllar sonra bulmasına dair anısı çok çarpıcıdır: "Babam 1964'te 124 yaşında öldü. Sürekli yapılanları, yaşananları anlatırdı. Bizim oranın adetine göre evin sorumlu bayanı bütün anahtarları belindeki kuşağa bağlardı. Çeteler, evin gelininin belindeki anahtarları görünce 'Evin reisi sen misin, anlat, altınlar nerde? Çıkar, getir!' bağırtılarıyla birlikte tekmeliyorlar. Kadın altın olmadığını belirtince bir dişini çekiyorlar. Kerpeteni önünde tutuyorlar. 'Getirecek misin?' diyorlar. O da altınları olmadığını belirtiyor. İkinci dişini çekiyorlar. Bir yandan da köyü ateşe veriyorlar. Kadını orada öldürüyorlar. 1964’de o gelinin yakınlarına ev yaptım. Temeli kazarken kadının iskeletini, çürümüş şarı nermesini ve başına taktığı gümüş tepeliği (gırrık) bulduk."