Kongra Star Koordinasyonu adına Evîn Sweed, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres'e hitaben bugün bir açıklama yayımladı.
'BM, TARİHİ BAŞARISIZLIĞA İMZA ATTI'
Açıklamada, Türk devletinin işgalci saldırılarının sürdüğü vurgulanarak, BM'nin işgalin durdurulmasını hedefleyen açıklamalar yapmadığına, uluslararası güvenlik mekanizmalarını işletmediğine dikkat çekildi.
"193 üye devleti olan BM, tüm Ortadoğu halklarına istikrarsızlık, göç ve kaos getirecek olan, Barış Pınarı adıyla masum insanların kanını akıtan bu işgal savaşını önleyemedi" vurgusunda bulunulan açıklamada, devamla şunlar kaydedildi:
"Bu, tarihin yazacağı en büyük başarısızlıklardan biri olacaktır. Bugün hâlâ günlük olarak köylere Türk devleti ve çeteleri tarafından baskınlar düzenleniyor, masum insanlar öldürülüyor, kadınlar kaçırılıyor. En önemlisi de on binlerce insan başta Serêkaniyê’den olmak üzere toprağından, evinden, onlarca yıllık emek değerlerinden kopup kendi vatanında mülteci konumuna düşürülüyor. Tüm bu tablo içinde BM kendisini sadece 'mültecilere maddi yardım' gibi basit bir misyonla sınırlıyor. Halbuki çözüm arayışı kapsamında BM yaşadığı tıkanıklığı aşmada Suriye savaşını tarihi bir çıkışa dönüştürebilirdi. Misyonuna denk bir rol oynayarak tüm devletlerin, Suriye’nin ve Ortadoğu’nun demokratikleşmesinde uluslar üstü rolünü icra edebilirdi. Ancak tüm Suriye savaşı boyunca, Efrîn savaşında ve en son Serêkaniyê-Gre Spî işgallerinde tercihini bir kez daha taraf olmaktan ve zalimden yana kullanarak tarihi fırsatlara sırt çevirdi.
'ONLARCA DEFA SAVAŞ SUÇU İŞLENDİ; SESSİZ KALDINIZ'
(...)
Sadece Serêkaniyê'de bile onlarca defa savaş suçları işlendi. Çocuklar dahil sivil insanlara karşı kimyasal silahlarla saldırıldı. On binlerce sivil insan bir-iki gün içinde kendi toprağından koparıldı. Suriye Gelecek Partisi'nin Eşbaşkanı Hevrîn Xalef katledildi. DAİŞ’e karşı savaşan bir YPJ savaşçısının bedenine insanlık onurunu zedeleyen işkenceler yapıldı. Tüm bunlar söz konusuyken sivillerin ve sivil alt yapının korunması nasıl mümkün olabilir, size soruyoruz... Diğer yandan insanlar evlerini, dükkânlarını, tüm mal varlıklarını arkalarında bıraktılar. Türkiye devletinin bu kirli savaştaki ittifak gücü onların hepsini ganimet olarak görüp talan etti. Bu sivilleri ve sivil altyapıyı koruma hukukunun hangi bendi oluyor acaba?
'KADINLAR KAYGILI VE ÖFKELİ'
BM’nin bu ve sayısız insanlık ve savaş suçu karşısında harekete geçmesi beklenirken en son BM Genel Sekreteri-Erdoğan görüşmesine ilişkin BM Genel Sekreterinin yaptığı açıklamalar; bu bölgede yaşayan biz kadınlarda çok ciddi kaygı ve öfke yaratmaktadır. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres Suriye’deki krizin askeri değil, kapsayıcı bir siyasi çözümle mümkün olduğuna inandığını açıklamıştı bir süre önce. Doğal olarak Suriye’de yaşayan insanlar bu çözümde BM’nin rolünün farkında. Ancak askeri şiddeti durdurması beklenen BM buna dönük etkileyici ve belirleyici adımları atamadı. Üstelik siyasi çözüm şansını baltalayıcı, halklar arasındaki düşmanlığı körükleyici ve resmen ‘etnik temizlik’ olarak adlandırılabilecek zorla demografik değişim ve soykırıma onay verici açıklamalarda bulundu. BM’nin bu tavır ve politikalarını kadınlar olarak kabul etmiyoruz ve kınıyoruz.
On binlerce insanımızın sürgün edildiği Serêkaniyê ve Gre Spî’ye Erdoğan’ın kurmak istediği ve plan-projelerini BM Genel Sekreterine sunduğu mülteci şehirler projesi karşısında BM Genel Sekreteri’nin açıklaması halkların geleceği açısından son derece kaygı uyandırıcıdır. Açıklamada Suriyelilerin bu şehirlere ‘gönüllü, güvenli ve onurlu’ bir şekilde geri dönüşünün BM için belirleyici olduğu ifade ediliyor. Acaba BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ve Genel Sekreteri Serêkaniyê, Gire Spî ve Til Temir’deki evlerinden, topraklarından zorla göç ettirilen on binlerce insanın aynı şekilde ‘‘gönüllü, güvenli ve onurlu’ bir şekilde şehirlerine geri dönme hakkını neden görmezden geliyor? Bu şehirlerin gerçek sahiplerine ne olduğu sorusunu sormaktan, görmekten uzak bir vicdani körlükle ve toplumsal mühendislikle sorunlar çözülemez. BM Genel Sekreteri bu projenin BM Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından inceleneceğini açıkladı. Aynı açıklamada Türkiye devletinin BM’ye birçok finans destek sunduğuna yer verilmesi de hayli düşündürücüdür. Türk ordusunun yıktığı şehirler şimdi Türk sermayesiyle, kâr hırsıyla mülteci kentler biçiminde yeniden inşa edilmek isteniyor.
'BM, HALKLARI TİCARİ ANLAŞMALARA KURBAN ETMEMELİ!'
BM’yi tarafsızlığı esas almaya ve halkların kaderlerini ticari anlaşmalara kurban etmemeye çağırıyoruz. On binlerce insanın toprağından edildiğine ve onların yerine çetelerin el koyduğuna dair yüzlerce kanıt ortadayken BM’nin inceleme heyetinden bahsetmesi trajik-komiktir. Bizler Kuzey-doğu Suriye ve Rojava bölgesinde yaşayan kadınlar olarak BM’nin Suriye krizinin başından itibaren oynamaya yanaşmadığı rolünü oynamaya çağırıyoruz."
TALEPLER
Açıklamada, BM'ye görevi hatırlatılarak, şu talepler sıralandı:
"BM’nin de önemsediğini söylediği siyasi kalıcı çözümün gerçekleşmesi için Türkiye devletinin Kuzey-doğu Suriye’ye yönelttiği saldırgan işgalci politikalarını sonlandırması için BM’yi daha ciddi politika ve uygulamalar üretmeye çağırıyoruz.
BM tarafsızlığının korunması adına, mülteci şehirler projesinin demografik değişim ve etnik soykırım pahasına gerçekleştiği hakikatini görmek için Serêkaniyê ve Gre Spî’ye BM Mülteciler Yüksek Komiserliği bünyesinde oluşturulacak bir tarafsız uzman heyetin gönderilmesini talep ediyoruz. Bu heyetin Serê Kanî ve Gre Spî’den zorla göç ettirilen on binlerce insanın; BM için belirleyici olan ‘‘gönüllü, güvenli ve onurlu’’ bir şekilde toprağına dönme hakkının ihlâl edilip edilmediğini yerinde görüp incelemesini istiyoruz. Ayrıca Erdoğan’ın mülteci şehirler projesine onay vermeden önce şehirleri mültecileştirme politikasının sonuçlarını incelemeye çağırıyoruz.
150 kişilik Suriye Anayasası Komitesinde Suriye’de 9 yıllık savaşta DAİŞ çetelerine karşı kahramanca savaşan, Suriye’nin demokratikleşmesi ve kadın özgürlüğü için uzun yıllar mücadele eden kadınların temsil edildiğine inanmıyoruz ve bu anayasa komitesini tanımıyoruz. Bu komitede kadın temsilinin %20 olması sorunu çözmez. Suriye Gelecek Partisinin halk tarafından seçilmiş eş başkanı Hevrîn Xalef yoldaşımızın katili çete başına Cenevre’deki anayasa komisyonunda yer verip de Hevrîn’in yoldaşlarını anayasa komitesinden dışlamanın siyasi anlamı son derece açıktır. DAİŞ VE El Nusra ile işbirliği yapan ÖSO temsilcilerine yer verip de yıllardır DAİŞ’e karşı mücadele veren QSD’nin ve MSD’nin temsilcilerine yer vermemenin siyasi anlamı açıktır. 9 yıldır Demokratik, özgür ve barış içinde bir Suriye için binlerce bedel veren en temel toplumsal kesim kadınlardı, özellikle Kürt kadınları. Bu gerçeği inkâr eden ve eli kanlı çeteleri anayasa masasına davet eden her anayasa girişimi Suriye topraklarında kaosu derinleştirecektir. Çağrımız, anayasa komitesinin Suriye’de yaşayan tüm etnik toplulukların ve kadınların seçilmiş temsilcilerini dikkate alarak demokrasinin gerçek savunucularına yer vermesidir."