’Önce kadınları vurun’ talimatı yürürlükte…-Cahit Mervan

Katiller, önce kadınları vurabilirsiniz. Unutmayın ki onların yerini dolduranda ilk önce kadınlar oluyor. Yani sizin kabusunuz olan Kürt ve devrimci kadınlar.

Eileen MacDonald bundan 25 yıl önce yazdığı kitabın adı ‘Shoot the Women First’ yani ‘‘önce kadınları vurun’’ başlığını taşıyordu.

‘‘Önce kadınları vurun’’ sözü kitabın yazarına ait değildi. Bu batı Almanya’da ‘’anti-terörist birliklere’’ verilen bir emirdi. Ancak yazarın belirttiği gibi kimse böyle bir emri almamıştı!

Yazarın araştırmaları sonucu elde ettiği bilgiler bu emri doğrular nitelikteydi. Hatta bir istihbarat elemanı olan Christian Lochte ‘’hayatını seven herkes için önce kadınları vurmak çok akıllıca bir düşüncedir’’ diyordu.

Gerçektende Batı Almanya devleti silahlı gruplarla mücadele ederken ‘’anti-terör timlerine’’ böylesine bir talimat vermiş miydi?

Bu hiçbir zaman doğrulanmadı.

 Ancak Eileen MacDonald kitabında anlatıldığı gibi sadece Almanya’da değil, İngiltere, İspanya ve birçok yerde önce kadınlar hedef alındı. Bütün bunların bir tesadüf olamazdı. Talimat olmasa da önce kadınların hedef alınmasının derinlerde bir nedeni vardı elbette.       

9 Ocak 2013’te Paris’te üç Kürt kadını,  Sakine Cansız,  Leyla Şaylemez ve Fidan Doğan sadece Kürt, devrimci, PKK’li oldukları için mi tarihin tanıdığı en kalleş yöntemle infaz edildiler?   Bu sıfatlarının yanı sıra kadın olmaları, hem de öncü kadın olmaları, onların böylesine kalleşçe bir katliamla karşı karşıya kalmalarına neden oldu.

Dün Paris’te, bugün ise Kürdistan’da Türk devletinin ölüm mangalarına-şuan ki adıyla Esadullah çetelerine- ‘önce kadınları vurun’ talimatı verdiğinden hiç şüphe yok.

Zaten birkaç gün önce Dicle Haber Ajansı’nın ele geçirdiği Şırnak’taki Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı 172. Zırhlı Tugay Komutan Yardımcılığı 3. Tank Tabur Komutanlığı’nın ‘’hizmete Özel’ gizli genelgesi bunu açıkça ortaya koyuyor.

 “Hizmete Özel” ibreli genelgede özet olarak şu söyleniyordu: 

“Savcının karşısına çıkmaktan korkmayın, vurun’’

Askeri personelden kimi vurması isteniyor?  Genelde Kürtleri, özelde ise direnen Kürtleri vurun deniyor.

Direnen Kürtler ise belli; En önde kadınlar ve gençler geliyor.

AKP rejiminin 2014 yılı Ekim ayının sonunda kararlaştırdığı, 7 Haziran seçim sürecinde devreye koyduğu, ‘Kürtleri haritadan silme konsepti’ çocukları, gençleri ve kadınları hedef alıyor.

Türk devletinin ölüm mangaları tarafından son üç ayda öldürülen kadınların sayısı 40 buluyor. 

En son Silopi’de üç Kürt kadın siyasetçinin katledilmesi de ‘’önce kadınları vurun’’ talimatının bir sunucudur. 

Doğrudur. Bu faşist ve tekçi rejimin bütün Kürtlerden nefret ediyor. Kolektif hak talebinde bulunan bütün Kürtleri bir kaşık suda boğmak istiyor. Ama en çokta Kürt kadınlarından nefret ediyor. Onlara karşı kin besliyor.  Medyalarında en aşağılık haberlerin direnen kadınlar için yapılması bir tesadüfü değil. Kürt kadın milletvekillerini sözüm ona küçümsemek için Recep Tayyip Erdoğan’ından Bülent Arınç’a kadar söylenenler biliniyor.

Savaşın olmadığı ‘ateşkes’ dönemlerinde dahi yapılan barışçıl eylemlerde polisin, özel hareket timlerinin, jandarmanın kadınlara nasıl saldırdığı bilinmektedir. Hangimiz sadece Newroz kutlamak için devletin yasağına karşı alanlara çıkmak isteyen kadınlara karşı Türk rejiminin terörünü unutabilir ki?

Elbette Kürt kadınına karşı bu rejimin kin ve nefretinin nedenleri var. 

Kürt devriminde kadınların öncülüğü sadece Kürdistan’da sosyal-kültürel bir devrime yol açmıyor.  Sömürgeciliği kökünden sarsıyor.

Yüzyıllardır eve hapsedilmiş, erkek egemen toplumun baskısı altında nefes dahi alamamış, toplumun yarısından fazlası kadınların harekete geçmesi sömürgecileri, onların ölüm mangalarını çileden çıkarıyor. Bu nedenle sömürgeciler katletmekten başka bir şey bilmeyen mahlûkatlar haline dönüşüyor.

Kadınların, diğer bütün devrimlerde olduğu gibi erkeklerden bir kaç adım önde olmaları, cesaret, bilinç, öncü güç ve örgütleme kabiliyeti olarak öne çıkmaları, zorlukları aşmada inançlı ve sonuna kadar kararlı olmaları onları ‘’doğal’’ olarak sömürgecilerin, ölüm mangalarının hedefi haline getiriyor.

Silopi’de Türk cinayet şebekeleri tarafından katledilen DBP PM üyesi Sêvê Demir, Silopi Halk Meclisi Eşbaşkanı Pakize Nayır ve KJA aktivisti Fatma Uyar’un kısa hayata hikâyeleri dahi bu yalın gerçeği bize çıplak gözle gösteriyor.

Aslında benzeri bir katliam daha önce Silvan’daki abluka günlerinde denendi.  HDP’li kadın milletvekillerinde aralarında olduğu bir grup kadın bir evde mahsur kaldı.  Özel hareket timleri ve polisler kadınların sığındığı eve yüzlerce mermi sıktılar. Evin duvarları kevgire döndü. Bir tesadüf sonucu kimse yaşamını yitirmedi.

Silvan’da katliamı başaramayanlar aynı şeyi Silopi’de uygulamaya koydular. Yarın başka bir yerde bunu yapacaklar.   

Ölüm mangalarının bu üç devrimciyi, Sêvê, Pakize ve Fatma’yı, bilerek, önceden tasarlayarak infaz ettiklerinden hiç şüphe yok. Bu nedenle olayın ayrıntılarından çok bu katliam emrini kimin verdiği ve kim tarafından uygulandığı önemlidir.

Zaten daha cenazeler hastanede iken partisinin grup toplantısında konuşan başbakan Ahmet Davutoğlu cinayetleri HDP’yi açıktan ölüm mangalarına hedef göstererek üstleniyordu. Daha öncede ‘ev ev temizleyeceğiz’ diyende bu zattı.  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kürt kadınına, çocuk ve gençlerine karşı duyduğu kin ve nefret zaten biliniyor.

Ortada bir iç savaş var. Ancak ortada açıktan işlenmiş savaş suçu var. Savunmasız, silahsız üç Kürt kadını Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin ölüm mangaları tarafından infaz edilmişlerdir.  Bu açık bir savaş suçudur.

Bunun sorumluluğundan kaçmaları, sıyırmaları bugün belki mümkün olabilir, ama yakın bir gelecekte asla mümkün olmayacaktır.  İşlenen bu cinayetlerin ve suçların hesabı ahirete kalmayacak, bu dünyada sorulacaktır. Hem de savaş suçluları mahkemesinde. 

Katiller, önce kadınları vurabilirsiniz. Unutmayın ki onların yerini dolduranda ilk önce kadınlar oluyor. Yani sizin kabusunuz olan Kürt ve devrimci kadınlar.