Ortadoğu'daki savaşlarla kadınlar göçertiliyor

Ortadoğu'da yaşanan savaşlar kadınları etkileyen olumsuz sonuçlar doğuruyor. Savaşın yarattığı kriz ve kaostan payını alan Kuzey ve Doğu Suriye’deki kadınlar zorunlu göçe maruz kalıyor, evlerine dönecek günü beklerken yaşam mücadelesini de sürdürüyor.

SAVAŞLARLA GÖÇERTİLEN KADINLAR

Ortadoğu'da yaşanan savaşlar ve çatışma gibi kriz ortamlarında kadınlar, birçok yönden saldırıya maruz kalıyor. Göç eden aileler içerisinde kadınlar ve çocukların bu süreçte karşılaştıkları zorluklar daha da artıyor. Savaşın yarattığı kriz ve kaostan payına alan Kuzey ve Doğu Suriye’deki kadınlar zorunlu göçe maruz kalarak, evlerine dönecek günü beklerken yaşam mücadelesini de sürdürüyor.

KUZEY VE DOĞU SURİYE’DE T.C İŞGALİ

Türk devleti, 25 Ekim 2012’den beri saldırdığı Suriye’de savaş ve kaosu egemen hale getirdi. Kürtlerin, 19 Temmuz 2012’de Rojava Devrimi’yle kendi öz yönetimini oluşturmasını sindiremeyen Türk devleti, kısa bir süre sonra bu kazanımlara saldırmak için onlarca plan devreye koydu. Bu planları, önce El Kaide’nin uzantısı El Nusra aracılığıyla gerçekleştirmek istedi. Kürtlerin direnişi karşısında istediği hedefe ulaşamayınca bu kez de DAİŞ çetelerini öne sürdü. Yine eş zamanlı olarak ‘SMO’ adlı çeteler koalisyonuyla planlarını gerçekleştirmek isteyen Türk devleti, beklediği sonucu alamayınca 24 Ağustos 2016’de kendi ordusunu sahaya sürdü. 24 Ağustos 2016’da ‘Fırat Kalkanı Harekâtı’ adıyla Cerablus, Bab ve Ezaz kentlerini, 20 Ocak 2018’de ‘Zeytin Dalı Harekâtı’ adıyla Efrîn’i, 9 Ekim 2019’da ise ‘Barış Pınarı Harekâtı’ adıyla Serêkaniyê ve Girê Spî’yi işgal eden Türk devleti, yaklaşık 9 yıllık işgal serüveninde Suriye krizini daha da derinleştirerek bölgeyi tam bir kaos ortamına dönüştürdü. Türk devleti ve güdümündeki çete gruplarının işgali altında bulunan Efrîn’de katliamlardan, tecavüzlere, işkencelerden, organ kaçakçılığına kadar birçok suç işlendi. Serêkaniyê ve Girê Sipî’de de bu durum farksızken Serêkaniyê sakinlerinin yüzde 85'inden fazlası evlerine geri dönemedi, asıl sakinlerin yerine DAİŞ’in aileleri yerleştirildi. Kadınlar, işgal ve göç durumlarında cinsel ve cinsiyet temelli şiddetin arttığı bir tehlikeyle karşı karşıya kaldı. Bu durum, kadınların fiziksel ve psikolojik sağlığını olumsuz etkiledi. Kadınların aidiyet duygusunu, kültürel bağlarını ve toplumsal ilişkilerini zedeleyerek, aileleriyle ve toplumlarıyla kopukluk yaşamasına neden oldu.

Türk devletinin 2018’de Efrîn’e başlattığı işgal saldırıları nedeniyle 350 bin Efrînli kentlerini terk etmek zorunda kalarak çevre bölgelere yerleşti. Şehba ve Efrîn’in ilçelerine yerleşen göçmenler hala Türk devletinin saldırılarına maruz kalıyor. Türk devleti, 9 Ekim 2019’da Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük yeni bir işgal saldırısı başlattı. Saldırılar nedeniyle Serêkaniyê, Girê Spî, Til Temir ve Zirgan’dan yaklaşık 500 bin sivil evlerini terk etmek zorunda kaldı.

Kuzey ve Doğu Suriye’de onlarca küçük kampın yanı sıra 17 büyük mülteci kampı bulunuyor. Bu 17 mülteci kampında ve Şehba’dan Tebqa’ya, Minbic, Qamişlo ve Dêrîk’e kadar Kuzey ve Doğu Suriye’nin 7 kantonunun farklı şehirlerine yerleşen göçmen kadınlar bulunuyor. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Göçmen ve Mülteci İşleri Ofisi’nden alınan bilgilere göre;  Hesekê’deki Hol Kampı’nda 16 bin 710, Serêkaniyê Kampı 8 bin 530 ve Waşokanî Kampı 4 bin 290, Erîşa Kampı 3 bin 2, Dêrîk’teki Roj Kampı’nda 849 ve Newroz Kampı’nda bin 93, Tebqa’daki El Mehmudlî ve El-Tiwêhna Kampı’nda 7 bin 309, Reqa’daki Til Semin Kampı’nda 3 bin 128, Minbic’daki Yeni Doğu Minbic Kampı’nda bin 792 ve Eski Doğu Minbic Kampı’nda bin 187, Dêrazor’daki Ebû Xeşeb Kampı’nda 3 bin 157 göçmen kadın bulunuyor. Böylece Kuzey ve Doğu Suriye’de bulunan 12 kampta toplam 51 bin 47 göçmen kadın yaşıyor.

PSİKOLOJİK SORUNLARA ZEMİN HAZIRLIYOR

Savaşlardan kaynaklanan zorunlu göçler ve sürgünler, cinsel ve cinsiyet temelli şiddet, kayıp ve yaralanmalar, sağlık hizmetlerine erişimde zorluklar, ekonomik güçsüzlük, aile bütünlüğünün bozulması ve toplumsal rollerdeki değişiklikler gibi bir dizi olumsuz etki altında kalan kadınların, toplum içindeki konumunu ve statülerini de etkiliyor. Örneğin, göç ettikleri yeni toplumlarda yeterince desteklenmemeleri nedeniyle ayrımcılığa, sosyal dışlanmaya uğruyor. Bu sonuçlar çeşitli psikolojik sorunlara yol açarken, genellikle kadınların ruh sağlığını olumsuz etkiliyor. Travma sonrası stres bozukluğu, savaş ve göçlerle sıklıkla yaşanıyor ve kadınlarda bu risk artıyor. Travmatik olaylardan sonra tekrarlayan duygusal tepkiler gibi durumlar yaşanıyor. Kadınlarda depresyon gibi ruhsal sorunlar yarattığı gibi kaygı, umutsuzluk, çaresizlik duyguları da yaygın hale geliyor. Yeni bir şehre veya ülkeye yerleşerek yeni bir hayatın başlangıcında sosyal desteğe tam olarak ulaşamamaları, kadınların kendilerini yalnız ve yabancı hissetmelerine neden oluyor. Bu durum da psikolojik sorunlara zemin hazırlıyor.

KİMLİK BELİRSİZLİĞİNE NEDEN OLUYOR

Kimlikleriyle yeni kimlikleri arasında çatışma yaşarken bu durum, özsaygı sorunların ve kimlik belirsizliğini beraberinde getiriyor. Sevdiklerini kaybetme, ayrılık ve kopukluk duyguları da kadınların psikolojik olarak zorlanmalarına yol açıyor. Çeşitli kültürel sorunlara yol açarken, bu tür zorunlu değişimler, kadınların kültürel kimlikleri, değerleri ve rolleri üzerinde önemli olumsuz etkilere sebep oluyor. Yeni bir ülkeye veya şehre yerleşen kadınlar, kendi kültürel kimlikleri ile yeni çevrenin ve toplumun kültürel normları arasında çatışma yaşıyor. Bu durum, kimlik bunalımına ve kimlik belirsizliğine neden oluyor.

İÇSEL ÇATIŞMALAR DERİNLEŞİYOR

Göç eden kadınlar, kendi kültürel değerleri ve alışkanlıkları ile yeni çevrenin kültürel pratikleri arasında uyumsuzluk yaşıyor. Böylece kadınlar toplumdan dışlanmış hissine kapılmasına neden oluyor. Göç eden kadınlar, kültürel olarak belirlenmiş toplumsal rollerinin değişmesi veya yeniden şekillenmesiyle karşılaşıyor. Bu durum, kadınların kendi kimlikleri ve rolleri arasında denge kurmalarını zorlaştırıyor. Yeni bir ortama uyum sağlama çabaları, kadınların kendi kültürel kimliklerine sadık kalma ile yeni toplumun normlarına uyum sağlama arasında dengesizliğe, içsel çatışmalara itiyor.

SAĞLIK SORUNLARI DERİNLEŞİYOR

Göçler, kadınların yaşamlarında çeşitli sağlık sorunlarına neden oluyor. Genellikle içinde bulunulan zorlu koşullar, stres, fiziksel ve psikolojik travma gibi faktörlerin buna etkisi oluyor. Kadınlar sıklıkla hijyenik olmayan koşullarda yaşamak zorunda kalıyor. Bu durum, enfeksiyon hastalıklarına yakalanma riskini artırıyor. Ayrıca yetersiz beslenme, sağlık hizmetlerine erişimde zorluklar ve sağlık tesislerindeki yetersizlikler de fiziksel sağlık sorunlarını tetikliyor. Travma, kaygı, depresyon gibi ruh sağlığı sorunları bu süreçlerde sıkça görülüyor. Bu da kadınların sağlıklı bir şekilde yaşamla başa çıkamamalarına, sosyal ilişkilerinde ve günlük aktivitelerinde zorluklar yaşamalarına neden oluyor.