Paris’te siyasi cinayetler konulu konferans düzenlendi

Fransa’nın başkenti Paris’te "Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez'in dosyası ışığında, politik Cinayetler ve Adalet Arayışı" konulu bir konferans düzenlendi.

Fransa’nın başkenti Paris’te "Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez'in dosyası ışığında, politik Cinayetler ve Adalet Arayışı" konulu bir konferans düzenlendi. Konferansta konuşan dava avukatlarından Jean-Louis Malterre, “Soruşturma için İsviçre, Belçika, ABD, Almanya ve başta Fransa olmak üzere araştırma yapıldı. Dosya içerisindeki bir bilgisayara dair teknik veriler nedeniyle ABD'de araştırma yapıldı. Soruşturma esnasında Türk makamlarından özellikle telefon trafiğine dair bazı bilgiler de talep edildi. Ama bu talep Türkiye tarafından karşılanmadı” dedi.

Kürt Kadın Hareketi öncülüğünde, Fransa Demokratik Kürt Konseyi, Uluslararası Kürt Kadın Hareketi Temsilciliği ve Fransa Ulusal Kürdistan Dayanışma Koordinasyonu'nun Fransız Parlamentosu Victor Hugo konferans salonunda "Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez'in dosyası ışığında, politik Cinayetler ve Adalet Arayışı" başlıklı bir konferans gerçekleştirdi.

Konferansa, çok sayıda politik şahsiyet, hukukçu, üç Kürt kadın devrimcinin aile fertleri, Kürdistani kurum temsilcileri, dava avukatlarının yanı sıra YPJ komutanı Nesrin Abdulla ve HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş da katılarak bir konuşma yaptı.

Saine Saint Denis Bölgesi Komünist Parti milletvekili Marie-Georges Buffet’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen konferans üç Kürt kadın devrimcinin anılmasıyla start aldı. 

Cansız, Doğan ve Şaylemez'in yaşamından kesitleri konu alan kısa bir sinevizyon gösterimi ardından aileler adına Metin Cansız, Hasan Doğan ve Cumaali Şaylemez kısa birer konuşma yaptı.

İlk konuşmayı yapan Fidan Doğan’ın babası Hasan Doğan, “Katliamın üzerinden tam üç yıl geçti. Vahşice katledildiler. Üç yıl geçmesine rağmen halen aileleri ve Kürt halkını rahatlatacak bir gelişme yaşanmamıştır. Belirsizlik uzadıkça cinayetin üzerinin kapanacağını düşünmeye başlıyoruz" diyen Hasan Doğan, Fransa Cumhurbaşkanı'nı katliamda yaşamını yitiren ailelerini kabul etmesi talebini bir kez daha yineledi. 

Fransa’ya seslenen Metin Cansız, ise "Kürtlerin vicdanında kaybettiğiniz güveni yeniden kazanmak istiyorsanız, katledilmelerine engel olmadınız bari katillerini açığa çıkarın" diyerek bir kez daha katliamın arkasındaki güçlerin aydınlatılması yönünde talebini yineledi.

Bu katliamın kalplerde büyük bir yara açtığını belirten Cumaali Şaylemez de şunları söyledi: "Fransa açısından bu katliam büyük bir ayıp. Bunlar kadındı, siyasi faaliyetlerini yürütüyordu, silahsızlardı. Fransa'nın servislerinin de bu katliamda payının olduğunu düşünüyorum. Eğer bu katliam aydınlanabilseydi, Fransa'da diğer katliamlar yaşanmazdı diye düşünüyorum."

Şaylemez Fransa’nın üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

Anma ardından organizasyonda yer alan Fransa Ulusal Kürdistan Dayanışma Koordinasyonu sözcüsü Joël Dutto yaptığı konuşmada, "Bu katliam dosyasının sadece bir tetikçi etrafında değil, katliamın arkasındaki güçlerin aydınlanması konusundaki çabamız sürecek. Amacımız bu katliam aydınlanırsa artık insanların kanıyla oynanmaması konusunda belki bir yol alırız" dedi.

PARİS KATLİAM DOSYASI ELE ALINDI

Konferansın ilk oturumu Paris katliam dosyasının analizi yapıldı. Dosya avukatlarından Sylvie Boitel’in moderatörlüğünde gerçekleşen oturumda, üç Kürt kadının dosya avukatlarından Jean-Louis Malterre, Türkiye soruşturmasını takip eden aile avukatı Pınar Akdemir söz aldı. 

Bu soruşturmanın çok hızlı başladığını söyleyen Av. Jean-Louis Malterre, “Ömer Güney tutuklandıktan sonra soruşturma başladı. Haziran 2015'te dosya kapandı. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sevk edildi. Sevk kararında dosyanın terör dosyası olduğu ifade edildi. Bu dosya üzerinde 3 bin 500 fasıl içeren bölüm bulunuyor. Soruşturmanın süreci boyunca çok büyük endişe taşıdık. Soruşturma için İsviçre, Belçika, ABD, Almanya ve başta Fransa olmak üzere araştırma yapıldı. Dosya içerisindeki bir bilgisayara dair teknik veriler nedeniyle ABD'de araştırma yapıldı. Soruşturma esnasında Türk makamlarından özellikle telefon trafiğine dair bazı bilgiler de talep edildi. Ama bu talep Türkiye tarafından karşılanmadı. Fransa'da Türkiye ve Fransa arasında özellikle Kürtler söz konusu olduğunda adli bir işbirliği söz konusu. Hatta Fransa'da bir hakim bu konuda görevlidir. Aynı hakim gidip Türkiye'de VİP’te uçuşlar yapıp üst düzeylerle görüşmeler yapıyordu. Gidip Türk makamlarına Fransa'daki dosyaları sunuyordu. Bu sıkı işbirliği 2013 yılına kadar sürdü. Ama bu konuda bir işbirliğini görmüyoruz" dedi.

Malterre özellikle katliama kadar Fransa'nın Fransa'da yargılanan, izlenen Kürt politikacıların bilgilerinin özel olarak Türkiye'ye sunulduğunun altını çizdi. 

Fransa istihbaratının dosyaya sunduğu raporu değerlendiren Malterre şunları ifade etti: “Fransa istihbaratı avukatların talebi üzerine belgeleri dosyaya sundu. Her üç kadın ve Güney üzerine ellerinde verileri içeriyor. Güney'i tanımadıklarını belirtiyorlar. Ama Güney yakalanmadan üç gün önce Güney hakkında tutulmuş bir tutanak var. Bu karalanmış olarak dosyaya verilmiş. Diğer taraftan Sakine Cansız'ı bir gün öncesine kadar izlediklerini dosya içerisindeki tutanakların tarihinden anlıyoruz. Çünkü verilerin tamamı siyahla çizilerek dosyaya sunulmuş. Üzeri karartılmamış bölümlerde de genel geçer herkesin bildiği kişilere dair istihbarat belgeleri var. Ama bu belgeden son dakikaya kadar Sakine Cansız'ı izlediklerini anlıyoruz. Güney'den haberlerinin olmaması imkansız. Fransız istihbaratının elinde veriler var ama bu paylaşılmıyor." Malterre, Fransız istihbaratının son ana kadar Sakine Cansız'ı izlediğinin altını çizdi. 

Dosya avukatlarından Pınar Akdemir de katliamdan hemen sonra Türkiye'de hem siyasi organların hem de basının iç infaz tezi üzerine yoğunlaştığını belirtti. Aynı dönemde Ankara’da da bir soruşturma başlatıldığını söyleyen Akdemir, “Soruşturmanın iç infaz tezi üzerinde başladığını ardından söylemin Gülen Cemaatine mal edilmek üzerine kurulduğunu gördük. Bizzat bu Cumhurbaşkanı tarafından ifade edildi. Soruşturma üzerinde gizlilik kararı var. Böylesi bir soruşturmanın nereye varacağını da bilmiyoruz" diyerek aile avukatlarının kaygılarını dile getirdi. 

Konferans "Sakine, Fidan ve Leyla’nın katliamı ışığında ve Fransa'da yaşanan politik cinayetler" konulu oturum ile devam etti. Oturumun moderatörlüğünü Fransa Ulusal Kürdistan Dayanışma Koordinasyonu’ndan Sylvie Jan yaptı. Oturumda dosya avukatı Antoine Comte, politik cinayetler konusunda araştırmacı kimliğiyle bilinen Nils Andersson, Paris'te daha önce katledilen Mehdi Ben Barka'nın oğlu Bachir Ben Barka ve Tamil halkı adına Thira Thircuchchat birer sunum yaptı.

BEN BARKA: BÜTÜN CİNAYETLERİN ORTAK NOKTALARI VAR

Nil Andersson Fransa'da yaşanan 25 siyasi cinayete dair bilgi verdi. Bachir Ben Barka da adalet için burada olduklarını söyledi. Bugün üç kadına dönük yaşanan suçun daha önce aydınlanmayan süreçlerin devamı olduğunu sözlerine ekleyen Ben Barka, “Bütün yaşananlara karşı elbet sessiz kalmamalıyız. Bu mücadeleyi yıllardır sürdüren biri olarak bütün cinayetlerin ortak noktaları var. Dışarıdan gelenlerin Fransa'da sürekli suç ortakları var. Bir takipsizlikten bahsettiğimizde Fransa'nın suç ortaklığını görebiliyoruz. Yabancı ajanlar Fransa'ya çok rahat geliyor ve insanları öldürüyor. Üstelikte gelen ülkelerle sürekli Fransa arasında yargı işbirliği var. Bunlar Fransa'da yaşanan katliamlar arasındaki ortak noktaları görüyoruz. Fransa cinayetlere zemin hazırlıyor. Güvenlik konusundaki zafiyetleri görüyoruz. Babamı kaybedişimizin 50 yılı. Yoksul ülkelerin insanları için mücadele yürütüyordu. Babam bu nedenle istihbarat servislerinin hedefindeydi. İsrail ve Fransa'nın babamın ölümünde büyük sorumluluğu var. Tek bildiğimiz rehin alındığı Paris dışına götürüldüğü ve öldürüldüğü. Ama 50 yıldır sorularımızın cevabı yok. Nereye defnedildiğini bilmiyoruz. Devletlerin suçu ortaya konulmadı. 50 yıldır uğraşıyoruz. Umudumuzu yitirdik. Devletin çıkarları, Fas'ın, Fransa'nın çıkarları, her hükümet değişikliği ile yeni bir evre ama her zaman devlet çıkarı önde. Yani babamın ölümü bir devlet sırrı olarak halen aydınlanmayı bekliyor."

THİRCUCHCHAT: MÜCADELEMİZDE KÜRTLERLE ÇOK SIKI BAĞLARIMIZ VAR

Tamil halkını temsilen konferansta konuşmacı olan Thira Thircuchchat Paris'te şu ana kadar üç yöneticilerinin katledildiğini ama herhangi bir yargının yapılamadığına dikkat çekti. 1996'da iki Tamilli gazetecinin ve üçüncü katliamın 8 Kasım 2012’de Paris'in orta yerinde yaşandığını belirten Thircushchat, Sri Lanka istihbarat birimlerinin işin içinde olduğu halde Fransa'nın olayların üzerini kapattığını vurguladı. Adalet arayışını sürdüren anne babalar ve geride kalanların ise daha sonra Tamil topraklarında katledildiğini belirten Thircushchat, "Kürtlerle mücadelemizde çok sıkı bağımız var. Birlikte adalet arayışında mücadelemiz var. Fransa şunu bilmeli, yaşanan cinayetler devlet terörüdür. Bütün siyasi cinayetler için adalet sağlanmalı" diyerek bunun insanlığın haysiyeti için zorunlu olduğunu belirtti.

COMTE: KATLİAMLA KÜRT HALKI HEDEFLENDİ

Dava avukatlarından Av. Antoine Comte ise yıllardır Fransa'da yaşanan katliamların aydınlatılması konusunda yürüttüğü hukuksal mücadeleden kesitlere yer verdi. Yaşanan katliamın Kürt halkını hedefleyen bir siyasi bir katliam olduğunu ifade eden Comte, Fransa'da yaşanan bütün cinayetlerin ortak noktasının Fransız makamlarının suskunluğu ve cani devletlerle işbirliğini görmek gerektiğinin altını çizdi. 

Konferansın öğleden sonraki bölümü saat 14.15'den itibaren "Uluslararası boyutta cezasız kalan davalara dönük mücadele" başlığı ile devam etti. 

Paris katliamı avukatı Virginie Dusen’in moderatörlüğününü yaptığı oturumda İsviçreli avukat Olivier Peter, Paris Barosu avukatlarından Alexandre Balguy-Gallois birer sunum yaptı.

Virginie Düsen, katliamın yaşandığı dönemdeki siyasi ortamı özetleyerek oturumu açtı. Barış sürecini baltalamaya dönük yapılan katliama rağmen Kürt halkının barış talebinde ısrarının arkasında durduğunu vurgulayan Düsen, "Bugün Türkiye'de Kürtlere dönük yaşananlara bakıldığında barışı istemeyen güçlerin kim olduğunu daha net görüyoruz" ifadesini kullandı. Türkiye'nin siyasi cinayetler tarihine de dikkat çemen Düsen, bu cinayetlerden birinin de Hrant Dink'in öldürülmesi olduğunun altını çizdi. 

Politik mültecilerin korunma hakkından bahseden Düşen, "Paris katliamı dosyasına bakıldığında devletin sorumluluğu bu konuda çok açık bir biçimde görülüyor. Bu anlamda Fransa'nın büyük sorumluluğu görülüyor" diyerek bu insanları korumayarak Fransa'nın sorumluluğunun altını çizdi.

PETER: FRANSA’DA ÇOK SAYIDA CİNAYET YAŞANDI

Üç Kürt kadını ve şu anda Kürdistan’da yaşamını yitiren kadınları anarak konuşmasına başlayan İsviçreli avukat Olivier Peter şunları söyledi: “Avrupa devletlerinin sorumlulukları konusunda konuşacağım. Devlet cinayeti nedir? Devletin bir servisi tarafından gerçekleştirilen cinayettir. Bazen bu sadece lojistik destekte olabilir ama bunun devlet cinayeti olduğunu değiştirmez. Fransa topraklarında sayısız cinayet ve girişim de yaşandı. Örneğin Bask militanlarına karşı Fransa'da sayısız katliam girişimi oldu. Burada Avrupa devletlerinin sorumluluğunun düzeyi nedir diye sormak gerekiyor? Bu cinayetleri farklı ülkelerin istihbarat birimleri işlemiş olsa bile burada Avrupa'nın sorumluluğu yoktur diyemeyiz. Cinayetler Avrupa'da yaşanıyor. Bu insanları korumakla sorumludur. Gerek zemin olmak, gerekse tetikçi gönderenler bu cinayetlerin sorumlularıdır. Şu ana kadar yaşananlara bakıldığında kameralar işlemez, istihbaratların kayıtları yoktur. Siyasi kimlikleri itibariyle takip edildikleri halde ölenlerin izlenmediği belirtilir. Hiçbir devlet yaşam hakkını yok etmeye dönük bir cinayetin parçası olamaz. Ama bu tabloya bakıldığında devletler bu sürecin farklı boyutlarıyla içinde olmuşlardır.

Özellikle Kürtlerin PKK terör örgütleri listesindedir diye kriminalize edilmeleri Kürt politikacıları gizli servislerin hedefine sokmaktadır. Mültecileri devlet suçlarına karşı nasıl koruyacağız. Özellikle Kürtler düşünüldüğünde Kürtleri kriminalize etmekten derhal vazgeçilmesi boyutuyla işe başlamalıyız. Soruşturmaların bağımsız bir biçimde sürmesinin hukuksal basıncını sürdürmeliyiz. Katliamlara bulaşan devletleri, yardımcı olanların yargılanması konusunda bütün Avrupa zorlanmalı."

Avrupa'daki birçok siyasi cinayete değinen Peter, adalet arayışının büyütülmesi konusunda Avrupa çapında bir mücadelenin yürütülmesi gerektiğini belirtirken, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın "Kürt halkının mücadelesi taşlar üzerinde gül yetiştirmektir" sözünü hatırlattı. Mücadelenin zorluklarını bildiğini ve yaşanan son gelişmelere de değinerek anlatan Peter, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AHİM) süren Kürt davalarına da dikkat çekti.

Savaş süreçlerinde öldürülen gazeteciler konusunda araştırmalar yürüten avukat Alexandre Balguy-Gallois ise devletlerin sorumluluğunda olan ve sonuçsuz kalan davalar üzerine bir konuşma gerçekleştirdi. 

Konferansın son oturumda ise "Dönemin politik durumu ve siyasi görüşler" başlığı etrafında son siyasal gelişmeler değerlendirildi. Modatörlüğünü gazeteci Laure Marchand’ın yaptığı bölümde Avrupa Kürt Kadın Hareketi'nden Nursel Kılıç, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ve Eliane Assassi konuşmacı olarak yer aldı. 

DEMİRTAŞ: KATİLAM BARIŞ GÖRÜŞMELERİNİ HEDEFLEDİ

HDP Eşbaşkanı Demirtaş, üç Kürt kadın şahsında bütün şehitleri anarak sözlerine başladı. Katliamın yaşandığı dönem İmralı'da görüşmelerin başladığını hatırlatan Demirtaş "Sayın Öcalan o görüşmede süreci sabote etmek amacıyla büyük provokasyonlar olabileceği konusunda uyarıda bulunarak, "Herkes kendine dikkat etsin" dediğini hatırlattı.

“Daha ilk görüşmede bu kaygısını bizimle paylaşmıştı" diyen Demirtaş, yaşanan katliamın barış görüşmelerini hedeflediğinin altını çizdi. Söz konusu katliam karşısında Kürt halkının, ailelerin, Kürt kadınlarının barıştaki ısrarının sürdüğünün altını çizen Demirtaş, böylelikle katliamcıların amacının boşa çıkarıldığını ifade etti. Gelinen aşamada ise AKP'nin kendi çıkarları uğruna barış sürecini heba ettiğini belirten Demirtaş, Fransa'nın cinayetin arkasındaki güçleri çözmesi durumunda kendi ülkesinde süren diğer katliamların da önlemini almış olması anlamını taşıyacağını vurguladı. 

Fransa'nın PYD'nin Cenevre görüşmelerine katılımı konusunda daha net bir tutum alması gerektiğini hatırlatan Demirtaş, konuşmasını "üç yıl önce Paris'te katledildi üç Kürt devrimci kadın. Son üç yılda on binlerce Sakine, Leyla, Fidan kendini mücadeleye kattı. Onları katledilenler kendilerini öldürdüler. Onlar şimdi her yerdeler, onları yok etmeyi başaramadılar, başaramayacaklar" dedi.

Demirtaş’ın konuşmasından sonra kitle Cizre, Silopi ve Kürdistan coğrafyasında yaşanan katliamlara dikkat çeken dövizlerle ayağa kalkarak katliamları protesto etti. 

Kürt Kadın Hareketi adına Nursel Kılıç ise yaşanan katliamı bir kadın kırımı olarak değerlendirirken, katliamın üzerinden üç yıl geçmesine karşın halen katliamın arkasındaki güçlerin aydınlatılmamasının düşündürücü bir olay olduğunu belirtti. Her üç Kürt kadın devrimcinin Kürt kadın hareketi tarihinde anlamına değinen Kılıç, katliamın arkasındaki güçlerin açığa çıkarılması gerektiğini hatırlatarak, "Bu katliam aydınlanana kadar mücadelemiz sürecek" ifadelerini kullandı. 

Fransız senatör Eliane Assassi PKK'nin terör örgütleri listesinden çıkarılması gerektiğinin altını çizdi. "Bu katliamın üstü uluslararası çıkar ilişkileri gözetilerek örtülemez" diyen Assassi, “Fransa ve Avrupa Erdoğan'ın diktatörlüğünün politikalarına göz yummaması gerekiyor" ifadelerini kullandı.