GÖRÜNTÜLÜ

Rûken Ehmed: Kadınların ataerkil zihniyete karşı mücadelesi güçleniyor

19 Temmuz Rojava Devrimi’nin 12’nci yılında kadınların ataerkil zihniyete karşı mücadelesinin güçlendiğini ifade eden TEV-DEM Eşbaşkanı Rûken Ehmed, ancak örgütlü kadının devrimi güçlendireceğini söyledi.

12. YILINDA ROJAVA KADIN DEVRİMİ

19 Temmuz Devrimi’nin halkların varlığı, kültürü, kimliği ve kadın özgürlüğünü sağlayan bir devrim niteliğinde olduğunu söyleyen Rûken Ehmed, devrim kazanımlarının korunması ve güçlendirilmesi için Devrimci Halk Savaşına işaret etti.

Dosyamızın üçüncü bölümünde 19 Temmuz Devrimi sürecine öncülük eden TEV-DEM Eşbaşkanı Rûken Ehmed’in değerlendirmelerine yer verdik.

Rojava Devrimi öncesi Suriye’deki kadınlar nasıl bir atmosferde yaşıyordu?

Devrim öncesi, Suriye’de kadınları bir araya getiren kurum ve kuruluşlar yoktu. Sadece kadınlar birliği vardı. O da farklı ulusları ve görüşleri kapsayan, fikir alışverişinde bulunan bir birlik değildi. Baas rejimi içerisinde yer alan kadınların içinde bulunduğu bir birlikti, sistemin bir merkeziydi. Kadınların öncülük yapacağını, rolünü oynayabileceği ve karar mercii olacağı bir sistem bulunmuyordu. Bu durum hem Suriye hem de Rojava alanı için geçerliydi. Parlamento sisteminde kadınlar yerini alıyordu fakat iktidar sistemin çıkarları doğrultusunda kullanılan, bir araç haline getirilen kadınlar vardı. Kadınlar sistemin ve partinin hizmetindeydi. Kadının iradesi ve kimliği yok sayılıyordu. Kendi düşünceleriyle kendini temsil eden bir pozisyondan uzaktı. Eğer bir kadın öğretmen ise öğretmenliği iktidar sistemine hizmet eden bir öğretmenlikti. Eğer doktor ise sisteme göre doktorluğunu icra ediyordu. Eğer parlamentoda ise o sisteme ayak uydurmak zorundaydı. Hatta bazı kadınlar Baas rejiminin sistemini anlatan ve eleştiren kitaplar yazdığı için uzun yıllar zindanlarda tutuldu.

Önder Apo’nun Rojava’ya geçmesiyle Kürt kadınında gözle görünür bir değişim yaşandığını söylemek doğru olacaktır. Çalışmalar içerisinde kadının özgünlüğü, iradesi, varlığı ve düşünceleri görünür kılınmaya başlandı. 2000’li yıllara kadar bu örgütlülüğe isim belirleyecek bir imkânımız yoktu. Fakat aktif olarak faaliyetler yürütülüyordu. Toplum içerisinde öncülük yapan, etkili olan kadınlar ortaya çıkmıştı. Faaliyetler içerisinde olan birçok kadın, Baas rejiminin zulmüyle karşı karşıya kaldı. Bunlardan biri de hala akıbeti bilinmeyen Nazlı Keçel’dir.

2005 yılına girdiğimizde Yêkîtiya Star kurulmuştu. 2011 yılına kadar gizli bir şekilde faaliyet yürüten Yêkîtiya Star, devrim öncesi de Şam, Dêrik, Efrîn’den Reqa’ya kadar örgütlü bir şekilde faaliyet yürütüyordu.

Devrimle beraber nasıl bir değişime gidildi?

Kadın özgürlük mücadelesini büyütmek için zemin yıllar önce hazırlanmıştı. Tabii bu, Önder Apo’nun yaklaşık 20 yıl Suriye’de kaldığı süre zarfında yaratılan bir zemindi. Fakat Suriye sistemi bu zemine fırsat tanımıyordu, gizli bir şekilde faaliyet yürütülüyordu. Kadın, devrimin başlamasıyla geç kalmadan toplum içerisine karışabildi. Kadın Evi, kadın meclisi, kadın akademileri kuruldu, komün ve meclislere kadınlar öncülük yaptı. Önceleri evlerde görülen eğitimlerin akademikleşmesi kadınlar öncülüğünde gerçekleşti. İlk olarak gerçekleşen en önemli adımlardan biriydi akademi sistemleri. Baas rejimi döneminde çözülmeyen bir yığın haline getirilen kadın ve toplum sorunları, kadının iradesi gözetilmeksizin kanunlar aracılığıyla hükme bağlanan sorunlar artık Kadın Evi’nde çözülme kavuşmaya başlandı. Kadın öz savunmasında komiteler kurulmaya başlandı. Bu da önemli bir adımdı. Kadın, devrimin tamamlanmasını beklemeden kolları sıvadı. Devrimle öz savunmasını geliştirdi ve devrime öncülük yaptı. İlk kurulan öz savunma grupları içerisinde onlarca kadın yer aldı. Diplomasi, eğitim, akademi alanında komitelerini kurdu ve var olan sistem içerisinde aktif bir şekilde yer aldı. Bu sistem 2014 yılına kadar böyle sürdü. 2014 yılı sonrası da daha da genişleyerek sürdü.

Kadınların bu süreçte karşılaştığı zorluklar ve engelleri anlatabilir misiniz? Ve şu an gelinen düzeyi değerlendirebilir misiniz?

Ataerkil zihniyetle karşı karşıya kalan kadınlar birçok yönden zorlandı. Gizli bir şekilde faaliyet yürüten kadın, toplumun kadınlara çizdiği sınırın dışına çıkana kadar büyük mücadele verdi. Devrim öncesi de hâkim olan ‘kadındır çalışamaz, evden çıkamaz, konuşma hakkı ve iradesi yoktur, bir kadının dışarı çıkması ayıptır’ gibi kadını görmezden gelen yaklaşımlara karşı büyük mücadele verdi. Devrimle de kurulan Kadın Evi, akademi vb. yerlere ulaşan kadınlar engellere karşı karşıya kalıyordu. Kadın Evi kuruldu; kadınlar artık erkekleri dinlemeyecek veya kadınlar artık evlerinde oturmayacak, çocuklarına bakmayacak gibi yaygın fiziki ve psikolojik baskıların olduğu bir süreci yaşadı. Fakat Önder Apo’nun düşüncesiyle edinilen tecrübe aracılığıyla bu zincirler kırıldı.

Bahsettiğimiz engeller sadece o güne mahsus değildir. Günümüzde de aynı anlayışlara sahip ataerkil zihniyetle mücadele ediyoruz. Eskiye oranla azalmış olsa da irade olan, hakkını savunan, örgütlenen, öz savunmasını sağlayan, topluma öncülük eden, akademilerini kuran, ekonomik bağımsızlığını elde eden kadın, bu kazanımları benimseyemeyen ataerkil zihniyetle mücadele etmektedir. Kadınların mücadelesi ataerkil zihniyete karşı güçleniyor. Örgütlenen kadına karşı fiziki ve psikolojik şiddet hala devam etmektedir. Güçlenen kadından korkan ve ataerkil zihniyetten arınamayan erkekler kadınları hala hedef almaktadır. Eğer kadına dönük şiddet yaşanıyorsa, tecavüz ve tacizler yaşanıyorsa nedeni de kadınların elde ettiği kazanımların, kadın direnişinin benimsenmemesinden kaynaklanmaktadır. Ataerkil zihniyete sahip olanlar hala kadının attığı önemli adımları benimsememektedir, bu adımlardan ve örgütlü kadından korkmaktadır.

19 Temmuz Rojava Devrimi’nin, Kadın Devrimi olarak yankılanması, ilham kaynağı olmasının asıl nedenleri nelerdir?

Kadın Özgürlüğü Mücadelesinde büyük emek veren ve bunun öncülüğünü gerçekleştiren Önder Apo’nun Suriye’de kalmış olması ilk nedendir. 1993 yılında gerçekleşen Kadın Ordulaşması, 1998 yılında gerçekleşen Kadın Partileşmesi, Rojava Devrimi’nin Kadın Devrimi olarak yankılanmasında büyük öneme sahiptir. Gerilla içerisinde kadının en önemli temel taşlardan biri olması, Rojava Devrimi’nin kadın direnişiyle örülmesinde önemli bir etkiye sahiptir. Kadın Özgürlük Mücadelesinde öz savunmada kadının gücü, diplomasi, siyasette kadının öncülüğü doğrudan Rojava Devrimine de etkisi oldu. Dolayısıyla kadınlar, Rojava Devrimi’ni Kadın Devrimi olarak inşa edebildi. Bu devrim içerisinde Önder Apo, 2013 yılında şöyle bir değerlendirmede bulunmuştu: “Rojava Devrimi, Kadın Devrimi olarak tanımlandı fakat kadın örgütlenmesi güçlü kılınmazsa iktidar sistem bu devrimi ortadan kaldıracaktır.” Kadının örgütlenme düzeyi sağlanmış olsa da eğitim, ataerkil sistemini yıkma, öncülük, eşbaşkanlık sisteminde, komün ve meclis sisteminde zayıflıklar yaşanıyor. Tüm ulus ve inançları sahip kadınları örgütleme düzeyine ulaşabilmelidir. Türk devleti işgali altında şiddet, tecavüz, taciz ve katliamla yüz yüze kalan kadınlara, Süveyda ’da direnen ve var olan sisteme başkaldıran kadına ulaşma, örgütleme ve güç vermiş olsa da hala sorunlar yaşanıyor.

2014 yılında Kobanê ile başlayan ve 2019 yılında Baxoz ile sonlanan DAİŞ’e dönük mücadelede kadınlar öncülük yaptı. Arîn Mîrkan, Rêvan, Zozan ve Zehralar şahsında DAİŞ’e karşı mücadelede öncülük yapan kadınlar sayesinde dünya DAİŞ gibi bir tehlikeden kurtarıldı ve bu da dünya nezdinde Kadın Devrimi’nin yankılanmasına vesile oldu. Çünkü bu denli yoğun ve ağır saldırılar karşısında kadın güçlü bir şekilde örgütlenerek dünyanın başına bela olan DAİŞ’e karşı muazzam bir zafer elde etti.

Bu sadece öz savunma konusunda sağlanmadı. Hevrîn Xelef gibi kadın öncüler sayesinde binlerce Arap kadın siyasi partiler içerisinde yer aldı ve bu partilere öncülük etti. Jiyan Tolhildan öncülüğünde Reqa, Tebqa, Dêrazor gibi yerler özgürleştirildi. Bu durumlar dünyanın dikkatini çekti. Binlerce enternasyonal kadın ülkelerinden gelerek YPJ saflarına katıldı. Diplomasiden siyasete, ekonomiye ve öz savunmaya kadar yerlerini aldılar. Bu tecrübelerini de kendi ülkelerine taşırdılar.

12 yıllık süreçte ne tür hatalar, eksiklikler yaşandı? Bu eksiklikler nasıl giderilebilir?

Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetim sistemi içerisinde daha büyük adımlar atabilirdik. Çünkü bir devrim içerisinde eşbaşkanlık sistemi yeni bir modeldi. Dolayısıyla kadınlar, ataerkil sisteme, iktidara meyilli yaklaşımlara, değişim ve dönüşüme karşı büyük adımlar attı fakat daha güçlü bir mücadele tarzı belirleyebilirdi. Özerk Yönetimi tamamıyla kadın bakış açısıyla yönetebilirdik. Çünkü Özerk Yönetim modeli Rojava, Suriye ve hatta dünya için yeni bir modeldi. Bu açıdan ne kadar tüm kurum ve kuruluşlarımızda kadınlar yer alıyor olsa da zihniyeti değiştirme ve dönüştürme boyutunda yeterli değildir. Toplumsal Sözleşme’yle yüzde elli eşit temsiliyete sahip olan kadınlar büyük bir zafere imza attı fakat bu eşit kota sisteminin içeriğinin nasıl doldurulacağı en önemli konuların başında geliyor. Ayrıca tüm çalışmalarımızda bir kadın bile örgütlülükten uzak kalmamalı, örgütlendirilmeli, diyoruz.  Bu konuda da eksikliklerimiz bulunmaktadır. Şu ana kadar tüm kadınlara ulaşabilmiş değiliz. Kadının irade olması için tüm kadınlara ulaşabilmemiz gerekir. Tabii bunların yanı sıra Kongra Star’dan Suriye Kadın Meclisi’ne, Kuzey ve Doğu Suriye Kadın Meclisi’nden Zenobiya Kadınlar Topluluğuna, Kadın Toplumsal Adalet Meclisi’ne kadar önemli adımlar atıldı.

Devrime dönük tehlike ortadan kalkmış değil. Bu değerlerin korunması ve büyütülmesi için nasıl bir yol haritası izlenmelidir?

Kuzey ve Doğu Suriye-Rojava Devrimi’ne dönük tehditler basite alınacak gibi değildir. Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırılar, katliamlar sürüyor. Türk devleti alt yapıyı hedef alıyor, bölgenin istikrarını ve huzurunu bozuyor. Kürt halkının dostları dışında tüm dünya sessiz kalıyor.

Aslında en büyük tehlike ve bu doğrultuda yürütülen siyaset, halkı topraklarından göçertme politikasıdır. Ekonomiye darbe vurarak halkların toprağını terk etmesi sağlanmaya çalışılıyor. Halkımız, düşmanın savaşla, siyasetle, diplomasiyle başa çıkamadığı için göçertme politikasına yöneldiğinin kısmen de olsa farkına vardı. Toprağından göçertilen bir halkın dilini, kültürünü, kimliğini koruması mümkün değildir. Zaten işgalcilerin amacı da toprağından göçerterek dilini, kültürünü ve kimliğini yok etmektir.

Rojava Devrimi 13’üncü yılına girdi. Bu 13 yılda ağır savaşlar yaşandı ve ağır bedeller ödendi. 12 bini aşkın şehit, 20 bini aşkın yaralı savaşçısı olan bir devrimden söz ediyoruz. Çoğu şehrimiz büyük oranda tahribata uğradı. Yeniden inşası söz konusu. Ama işgal saldırıları son bulmuş değil. Halkımızın, düşmanın hiçbir zaman istikrarın sağlanmasına izin vermeyeceğinin farkında olması gerekiyor. Devrimin kazanımlarını korumamız hatta bunun da ötesinde kazanımları güçlendirmemiz gerekiyor. Çünkü düşman gerçekliği, karşı sistem topyekûn bir savaş ilan etmiştir. Dolayısıyla ekonomi, öz savunma, siyasi boyutuyla Devrimci Halk Savaşı doğrultusunda örgütlenmeye ihtiyacımız vardır, örgütlenme bu doğrultuda olmalıdır. Devrimci Halk Savaşı, bizi güçlendirecektir, var olan saldırılara karşı koruyacak ve zafere ulaştıracaktır.

19 Temmuz Devrimi'nin günümüzdeki etkileri veya yansımaları nelerdir?

19 Temmuz Devrimi, çok güçlü bir devrimdi. Suriye’de yaşayan Kürtlerin yaşadıkları gözler önündeydi. Ne halkların sesi, rengi ne dinlerin farklılıkları ne de kadınların iradesi vardı. Sahnede sadece Arap halkı gözüküyordu fakat o da tüm Arapları kapsayan bir politika değildi. Şu an ise Kürt, Çerkez, Türkmen, Ermeni, Asuri-Süryani-Keldani halkları Rojava Devrimi içerisinde bir role sahiptir. Bu tablo büyük bir etki yarattı. Müslüman, Hristiyan, Êzidî inançlarına sahip halklar bir arada yaşamlarını sürdürmeye devam etti. Kurulan kurum ve kuruluşlar, komün ve meclisler içerisinde tüm inançlardan halklar yerini alıyor. Bu muazzam atmosferi sağlayabilmek, adaleti, demokrasiyi ve eşitliği yaratabilmek kolay bir durum değildir. Fakat Rojava Devrimi bunu başarabildi. Baas rejimi döneminde tek bayrak, tek dil, tek kimlik ve tek din sistemine alternatif demokratik ulus paradigmasını yaşamsal kıldı. Tüm renkleri kucaklayan, tüm renklere kapı açan, tüm renklere yaşam sunan, tüm renklere çözüm seçeneği sunan Rojava Devrimi, bu nedenle günümüzde etkileri oldukça çarpıcıdır.

Hegemon sistemlerin yürüttüğü savaşlar tek din, tek mezhep, tek bayrak, tek kimlik yaratma savaşıdır. Özerk Yönetim sistemi; yani Demokratik Ulus paradigması, ne kadar ulus varsa o kadar zenginlik vardır, ne kadar dil varsa o kadar zenginlik vardır, ne kadar kimlik varsa o kadar zenginlik vardır anlayışıyla halklara düşman olan sisteme karşı çıktı. Bu bağlamda Rojava Devrimi, halkların varlığı, kültürü, kimliği ve kadın özgürlüğünü sağlayan bir devrim olmuştur. Devrimle beraber inşa sürecini de yaşayan Rojava Devrimi, tarihte yaşanan devrimler arasında örnek olmuştur. Çünkü yaşanan devrimler sorunları ve çözümleri erteleyen inşayı son aşamaya bırakan bir sistemi esas almaları nedeniyle toplum irade sahibi kılınamamış ve iktidar egemen zihniyet devrimlere darbe vurarak ortadan kaldırmıştır. Bu nedenle öz savunma, ekonomi, siyaset vs. tekrar sistemin eline düşmüştür.

Önder Apo, eğitim ve öz savunma sistemi devlet tekeline girmemelidir, diyor. Yani toplum, öz savunmasını ve eğitimini iktidar egemen zihniyetin insafına bırakmamalıdır. Eğer bir toplum öz savunmasını kendi sağlarsa yaşamını da bu doğrultuda inşa eder. Rojava Devrimi’nin sonuçları ortadadır. Yaratılan sistem Şengal’de etkili oldu. Şengal 2014 yılı öncesi ne ile karşılaştı, neler yaşadı. Günümüzde ise bir karış toprağını kimseye emanet etmiyor, öz savunma istemini oluşturdu. Toplum öz savunmasını, ekonomisini kendisine ait duruma getirirse iktidar sistemin bu toplumu ortadan kaldırması mümkün değildir. Bu yüzden Rojava Devrimi, halkların umudu oldu.

19 Temmuz Rojava Devrimi’ni koruyabilmek, güçlendirmek ve halkların hizmetine sunmak için halkımızın 19 Temmuz Devrimine sahip çıkacağından kuşkumuz yoktur. Halkımız, 19 Temmuz ne yarattığını ve daha neler yaratacağının hatta dünya sistemi üzerinde nasıl etkiler yaratacağının farkına varması gerekir. Bu yüzden özel savaş politikalarına karşı halkımız iradeli, direnişçi bir duruş sergilemelidir.