Sema Yüce kadının özgürlük öyküsüdür

Sema Yüce’yi anlatan PAJK Üyesi Heja Zerya, “Kürdistan kadınının toplumsal, yaşamsal, yurtseverlik özü özgürlük kök hücresine dayanarak yeniden kimlik kazanıyor, örgütlüyor, örgütleniyor" dedi.

Sema Yüce’yi anlatan PAJK Üyesi Heja Zerya, “Kürdistan kadınının toplumsal, yaşamsal, yurtseverlik özü özgürlük kök hücresine dayanarak yeniden kimlik kazanıyor, örgütlüyor, örgütleniyor. Kobanê’de direnen Kürt kadını, halkı ve farklı halkların enternasyonal direnişi Zilan, Sema, Şilan, Şirin, Viyan, Sara, Arin çizgisi kazanmıştır” dedi.

Kürdistan Özgür Kadın Partisi (PAJK) üyesi Heja Zerya, 21 Mart’ı 22 Mart’a ağlayan gece, “Beynimi, yüreğimi ve bedenimi 8 Mart’tan 21 Mart’a ulaşan ateşten bir köprü yapmak istiyorum” diyerek bedenini ateşe veren PKK’li Sema Yüce’yi, cezaevi günlerini anlattı. Zerya, Yüce’nin hakikatin peşinde koşmanın, özgürlüğün adı ve toplumsallığın kendini olduğunu söyledi.

‘ÖJZGÜRLÜĞÜN ADI SEMA YÜCE'DİR’

Sema Yüce’nin bir özgürlük arayışçısı olduğunu söyleyen Zerya, “Özgürlük arayışsa; sormak, sorgulamak, hep kadını en iyi tanımlayacak, anlatacak ve yaşatacak hakikatin peşinde koşmaksa özgürlüğün adı Sema Yüce’dir. Yaşam, özgürlük toplumsallıksa Sema Yüce toplumsallığın kendisidir. İyi, güzel ve doğru yaşamanın arayışını, yaşamının bütün yıllarına yayan direngen bir Kürt kadın gerçekleşmesidir. Sema Yüce, sadece eylemiyle değil, yaşamıyla, mücadelesiyle de ‘xwebun’ yani kendi olmak isteyen kadının bin bir türlü inişli çıkışlı ama hep çıtayı yüksek tutan kişiliğidir. Gelenekselliğe her anlamda savaş açmış olmanın her tür zorlanmasının yaşadığı gibi kadın ve erkekteki güncel geleneksel algı sınırlarıyla boğuşmak, çatışmak, dönem dönem yıpranmak, dönem dönem zorlamak gibi gerçekliklerle de karşı karşıya kaldı. Sema Yüce, cinsiyetçi devlet ve toplum başkaldırarak kendini yaratan kadının özgürlük öyküsüdür” dedi.

‘YAŞAM KAYNAĞIYDI’

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın madde ve enerjiyi tanımlarken, erkekteki enerjinin form almış, maddeleşmiş olduğunu, kadındaki enerjinin ise form almadığı yani maddeleşmediği ve sürekli bir akışkanlığı ifade ettiğini söyleyen Zerya, Sema Yüce’nin bu tanımlamayı yaşamsal bir kimliğe dönüştüren kadın olduğunu belirtti. Esnek, kapsayıcı, kalıplara sığmayan, empatiyi dünyanın en ücra köşesinde, tarihin derinliklerindeki bir kadının, bir ezilmişlik ve ötekileştirilmişlikle hızla geliştiren yönleri klasik algı sınırlarının zorlandığını ifade eden Zerya, “Yaşarken tam anlaşılmayı, kadınla buluşmayı, yoldaşlaşmayı en çok isteyen, bunun için erkek egemen ve geleneksel kadın zihniyet kalıpları, sınırları ve algıları ile en çok çatışandı Sema yoldaş. Yaşam kaynağıydı, çekim merkeziydi, etkileyici ve sürükleyiciydi” dedi.

‘O, YAŞAM EMEKÇİSİDİR’

“Önder Apo’nun kadın yoldaşlığı ve mücadelesini ‘senden geri olanı ilerlet, senden ileri olana ulaş’ biçiminde tanımladığı kadın toplumsallığını gerçekleştirmenin mütevazı örneğidir Sema yoldaş. Bir yandan çok iddialı, kararlı, kadın öncülüğünü geliştirmede bilinçli ve ısrarlı bir devrimci kişilik, diğer yandan da bu öncülüğü kolektif geliştirmede kendinde gerçekleşeni her zaman ve zeminde paylaşmaya açık bir yürek ve beyin vardır. Çoğalarak çoğaltabileceğinin erdemini yaşamının tüm ayrıntılarına işleyen bir nakkaştır. Kadının düşünce gücünün, yaşam gücünün gelişmesi, pasif değil eylemci, etkileyici ve dönüştürücü olması konusunda bıkmadan, usanmadan, inanarak, isteyerek yürüdü ve yürütme mücadelesi verdi” diyen Zerya, Yüce’nin yaşamı bütün renkleri, zenginlikleri, özgünlükleri ile işleyen, yaşam tutkunu, aşk tutkunu, aşk düzende ve bilgelikle örme uğraşında kendini gerçekleştiren, güzelleştiren ve sevilir kılan bir devrim, yaşam emekçisi olduğunu belirtti.

‘ÖZGÜRLEŞTİRME MÜCADELESİ YÜRÜTEN BİR KİŞİLİK’

Kapitalist modernitenin beynini, yüreğini ve bedenini parçalayarak her türlü kullanıma, köleleştirmeye açan saldırganlığına karşı, Yüce’de gelişen mücadelenin hakikat bütününün mücadelesi olduğuna vurgu yapan Zerya, Yüce’nin beyninin, yüreğinin ve bedeninin özgürleştirme mücadelesi yürüttüğünü dile getirdi. Parçalanmış kadın kişiliği yerine, kendini toplumsallaştıran ve yaşam kaynağına dönüştüren bir kimlik kazanma, var olma biçimine dönüştüğünü söyleyen Zerya, “Hummalı bir bilinç edinme, öğrenme, öğrendiğini Önderlik felsefesi ve ideolojisiyle yoğurma çabası, farkına vardığı bu parçalanmışlığı aşma iddiası olabilir ancak. Derin bir tarihsel bilinç edinme, kadın tarihi, halklar tarihi, kültür, edebiyat ve estetik konusunda sistematik bir çalışması vardı. Kadın Filozoflar ve Estetik kitapları sürekli dönüp dönüp okuduğu, yer yer tarih gezintisinde ortak olduğu kaynaklardı” şeklinde konuştu.

Zerya, Sema Yüce’nin eylemi gerçekleştirdiği geceyi şöyle anlattı: “Önderlik 8 Mart’ta Med TV’de tüm dünya kadınlarına kadın kurtuluş ideolojisini müjdelerken, Çanakkale Cezaevi’ndeki Kürdistanlı ve Türkiyeli kadınlar olarak pür dikkat kesilmiştik. O zaman zindan sınırlarını aşarak, bin bir zorlukla içeriye sokulan antenle Med TV’yi izliyor, dolayısıyla Önderliği dinleyebiliyorduk. Hepimiz etkilenmiştik ancak Sema arkadaş Önderliğin bu konuşmasından başka türlü etkilenmiş, heyecanlanmıştı. Eylemini adım adım örerken kadın direnişi, ideolojisi ve Kürt halk direnişi ile buluşturan bir yoğunlaşma içindedir. Herkes köşesine çekildikten sonra, günlüğü ile baş başa kalan Sema yoldaş, şu cümleleri yazar; ‘Önderlik özlemlerimizin, umutlarımızın dili oldu. Söylemek isteyip de söylemeye cesaret edemediklerimizi söyledi’. Eylemiyle böyle bir cesaretin dili oldu.”

‘SEMA, TOPLUMSAL HAKİKATTE BULUŞMAYI ANLATIR’

Yüce’nin cezaevi merkezi yönetiminde olduğunu da kaydeden Zerya, “Sadece kadın arkadaşlardan değil, genelden sorumluydu. Kadın arkadaşlar kadar, erkek arkadaşlarla da ilgili, saygı ve sevgi ilişkilerini süreklileştiren bir duyarlılığı vardı. Her konuda her düzeyde kendinde biriktirdiği ne varsa ve yoldaşlarda biriken deneyimleri ortaklaştırma ve birlikte gelişmekten, geliştirmekten zevk alan, canlı, heyecanlı bir duruşu vardı. Bu anlamda yoldaşlığı büyütme ve yoldaş olma hissini derin yaşayan, yaşatan, her türlü sorununda, acısı ve sevincinde ortak olmak isteyen bir yönü vardı. Eyleminden sonra Fikri Baygeldi yoldaşın ‘Sema benim komutanım’ diyerek tereddütsüz eyleme gidişi bu yoldaşlığın sembolüdür. Bu emeğin ürünüdür. Parçalanmış kadın-erkek bütünselliğini aşma, toplumsal hakikatte buluşmayı anlatır. Böyle bir hakikat savaşçılığı Sema yoldaşı anlatır. Tabii hakikatin en çok parçalanan yanı, kadın gerçeğiyle daha ilgilidir. Bu ilgi, bütünlüğü doğuran bir etkiye yol açar. Tanımlanan kadın, tanımlanan erkek ve toplumdur. Tanımlanan özgürlük düzeyidir” dedi.

“Sema yoldaş, çok kültürlü, çok kimlikli bir zenginlik kaynağıydı” diye devam eden Zerya, bu zenginliğin bir ruh olduğunu, öylesine kuru bir teorik tespit ve bilgilenme olmadığını söyledi. Sema Yüce’nin demokratik özgür yaşamın böyle kurulabileceğine derinden inandığını ifade eden Zerya, şöyle devam etti: “Hiç unutmuyorum, Mehmet Uzun’un Nar Çiçekleri adlı kitabını ilgiyle okumuş ve hep bahsederdi. Heval Sema, Nar Çiçekleri kitabından çok etkilendiğini söyler ve okunmasını önerirdi. Anadolu ve Kürdistan topraklarında yaşanan katliam ve acıyı derinliğine hisseden, bilincine kazıyan Sema yoldaşın, yüreğine milyonları sığdırarak sürdürdüğü yaşam ve mücadele yürüyüşü, halklarımızın ortak yaşam kültürünü özümseyen, yaşayan ve yaşatan bir öze sahip.”

‘DİYALOGLARINI UNUTMUYORUM’

Zerya bir anısını da “Yoğun ve oldukça zengin hazırlanmış ve diğer sol yapılardan kadınların da katıldığı bir Newroz programı ve akşam sadece kendi içimizde yaptığımız moral gecesinin ardından herkes televizyon başına gitmişti. Koğuşta heval Sema ve ben kalmıştık. Belki de mektubunun son satırlarını yazdığından habersiz, gün içinde canımı sıkan bir diyalogu paylaşmak için yanına gittim. Sarı rengi çok sevdiğimden o gün sarı bir tişört giymiştim. Şimdi bizden kopmuş biri yanıma gelip ‘Bu rengi niye giydin, renk insanın yaşam tercihidir’ diye bir söz söylemişti. Canımı sıkmıştı. Küçük rafları olan bir kütüphanenin öne çıkan küçük masasında çalışan Sema arkadaşa yoğunlaşmasını fazla dağıtmamak için, küçük bir girişimle olayı anlattım. O eylemsel yoğunlaşma içinde, ciddi bir yaklaşımla, ‘Takma kafana, o kendi bakış açısıyla ilgilidir’ biçiminde kısa birkaç şey söyledi, ardından da ‘Dikkat et, bu seni yaşamda biraz zorlayacak’ dedi. Son sohbetimiz ve nasıl böyle bir kararlaşma içinde olduğunu fark edemedim, diye zorlandığım, öylesi tarihsel ve yaşamsal bir yoğunlaşma halinde iken benim kafama takılan basit şey ve öyle bir anda bile onun sabırlı diyalogunu hiç unutmuyorum” diye anlattı.

‘DÜŞMANI YÜREĞİNDEN VURDU’

Yüce’nin eyleminden başta yanı başındaki yoldaşları olmak üzere, cezaevlerindeki tüm devrimci tutsakların, Kürdistan halkı ve mücadele arkadaşlarının etkilendiğini belirten Zerya, düşmanın bile iradi duruşundan etkilendiğini ve cezaevlerinde ilk kez böyle bir eylemin olduğunu söyledi. Cezaevlerinde ilk kez böyle bir eylem olduğunu da vurgulayan Zerya şöyle devam etti: “Zilan tarzı bir eylem yapma isteminin bir biçimi olarak kendi eylemini tanımlıyordu. Düşmanın beyninde ve yüreğinde yangınlar çıkarmayı, tüm düşmanlıkları kadın beyni, yüreği ve bedeniyle kül etmeyi, küllerinden yeniden doğmayı amaçlıyordu. ‘Kadınlar küllenen Kürt ateşinin kıvılcımlarıdırlar’ diyerek kendini anlatıyordu. Belki de kendilerini en iyi kendileri anlattıkları için başka anlatıcıları çıkamıyor. Bu yüzden tarih oluyorlar, bugün oluyorlar, yarınımızı aydınlatıyorlar.”

‘SEMA’DAKİ ÖZGÜRLÜK ENERJİSİ ORTADOĞU KADININI BULUŞTURUYOR’

Her PKK’li kadının hafızasına adı gibi kazınmış, unutulmayacak cümlelerin Zerdüşt meşalesi olarak yollarını aydınlattığını, beyni, yüreği ve bedenini çalan tanrılardan geri alarak özgürleştiren tanrıçalar geleneğinin tarihsel sembolü olduğunu dile getiren Zerya, kadının özgürlük ideolojisi ve felsefesi ile özüne kavuşan Kürdistan ve Ortadoğu direnişçiliği tüm insanlık için yeni ve özgür yaşamın çekim merkezi olduğunu söyledi.

Kürdistan kadınının toplumsal, yaşamsal, yurtseverlik özünün özgürlük kök hücresine dayanarak, yeniden kimlik kazandığını, örgütlediğini ve örgütlendiğini kaydeden Zerya “Kobanê’de direnen Kürt kadını, halkı ve farklı halkların enternasyonal direnişi, Zilan, Sema, Şilan, Şirin, Viyan, Sara, Arin çizgisi kazanmıştır. Demokratik ulus ve demokratik sosyalizmin kadın öncülüğünde, başarısının cinsiyetçi tüm ideoloji ve sistemlere dur diyerek gelişeceğini kanıtlayan bir süreç yaşanıyor. Sema yoldaştaki tarihsel ve toplumsal kökleriyle bulaşan yaşam ve özgürlük enerjisi, coşkusu ve sevinci, yeni ve özgür yaşamın özsuyu olarak Ortadoğu kadını ve halklarını kendi kimlik, kültür ve tarihleriyle buluşturuyor. Tarih bundan sonra böyle yazılacak. Kadın kendini aydınlatarak tarihi ve toplumu aydınlatmaya devam edecek.”