Silopi’de kadınlar şahsında öz yönetim, öz savunma ve kadın öncülüğü hedeflendi

REPAK Yönetim Kurulu üyesi Meral Çiçek, “Pakize, Sêvê ve Fatma arkadaşlar kadın öncülüğünün, öz yönetimin ve öz savunmanın kimliksel temsiliydiler. Saldırı arkadaşlarımız şahsında taşıdıkları misyonadır" dedi.

REPAK Yönetim Kurulu üyesi Meral Çiçek, “Pakize, Sêvê ve Fatma arkadaşlar kadın öncülüğünün, öz yönetimin ve öz savunmanın kimliksel temsiliydiler. Saldırı arkadaşlarımız şahsında taşıdıkları misyonadır. Paris ve Silopi katliamında amaç ve katiller aynıdır” dedi.

Silopi Halk Meclisi Eşbaşkanı Pakize Nayır, DBP PM üyesi Sêvê Demir ve KJA üyesi Fatma Uyar’ın infaz edildiği katliamı değerlendiren Kürt Kadınları İrtibat Merkezi (REPAK) Yönetim Kurulu üyesi Meral Çiçek, Silopi katliamının çok planlı ve bilinçli gerçekleştiğini söyleyerek, “Her gün kadınlar katlediliyor, bir kadın kırım politikası uygulanıyor ancak Silopi katliamı daha özgün ele alınması gereken planlı bir olaydır” şeklinde konuştu.

3. yıldönümüne girdiğimiz Paris katliamında yaşamını yitiren PKK kurucularından Sakine Cansız, KNK Paris Temsilcisi Fidan Doğan ve Gençlik Hareketi üyesi Leyla Şaylemez ve Silopi’de katledilen üç Kürt kadın siyasetçinin mücadelelerini yükselterek katliamlara yanıt vereceklerini söyleyen Çiçek, “Bu arkadaşları saygıyla anıyorum. KJA’nın da belirttiği gibi yasta değil isyandayız. Anılarına bağlılığın gereği olarak mücadeleyi daha da yükselterek katliamcılardan hesap soracağız” dedi.

‘YER VE ZAMAN MANİDARDIR’

“Türk devletinin planlı ve bilinçli saldırıları sonucunda hem Kürdistan’da hem de Türkiye’de çok sayıda kadın arkadaşımız katledildi ancak Silopi’deki katliamı özgün olarak ele almak gerekiyor” diyen Çiçek, “Hem arkadaşlarımızın infaz edilmiş olması hem de 9 Ocak Paris katliamının 3. yıldönümüne yakın bir tarihte katliamın gerçekleştirilmiş olması manidardır” dedi.

Katliamın Kuzey Kürdistan’da öz yönetim ve öz savunma direnişinin merkezlerinden olan Silopi’de gerçekleşmesinin tesadüf olmadığını kaydeden Çiçek, “Paris katliamını yapan güçlerle Silopi katliamını yapan aynı güçlerdir. Siyaset, amaç ve hedef aynıdır. Katiller aynıdır” şeklinde konuştu.

‘PAKİZE NAYIR SİLOPİ’NİN ÖZ YÖNETİM İRADESİYDİ’

Hedeflenen arkadaşlarının kimliklerinin de saldırının bilinçli ve planlı olduğunu gösterdiğini söyleyen Çiçek şunları belirtti: “Sêvê Demir arkadaşımız KJA Koordinasyonundan ve DBP yönetiminden bir arkadaştı. Ve kadın özgürlük mücadelesinin bir kadrosuydu. Sêvê arkadaş şahsında kadın özgürlük çizgisi ve mücadelesi hedef alınmıştır. Pakize Nayır arkadaşımız Silopi Halk Meclisi Eşbaşkanı olması itibariyle, Silopi halkının öz iradesiydi aslında ve bu arkadaş şahsında Silopi halkının öz iradesi hedeflenmiştir. Fatma Uyar arkadaş bir kadın aktivisttir ve mevzileri terk etmemiştir. Dolayısıyla kadının öz savunması, öz yönetim duruşu, özgürlük çizgisi, saldırılar karşısındaki direnişi ve öncülüğü hedef alınmıştır.”

‘KADINLAR ÖNCÜ OLDUĞU İÇİN HEDEFTE’

Daha önce de Türk devletinin öz yönetim ilan edilen kentleri, ilçeleri ve özellikle kadınları hedeflediğine vurgu yapan Çiçek, “Dikkat edilirse son dönemlerde bu saldırı konsepti daha da yoğunlaştırıldı. Amed’de, İstanbul’da kadın infazları yapıldı. Botan’da ve Sur’da anneler hedeflendi. Dikkat edilirse ablukanın ve ablukaya karşı direnişin sürdüğü yerlerde direnişe öncülük eden, ısrarla mevzileri bırakmayan, nöbet yerlerini terk etmeyen daha çok analardır. Anaların ve kadınların mesajı ve irade beyanı gayet nettir. İşte diğer kesimlere de öncülük yaptıkları için kadınlar hedef alınıyor. AKP hükümeti, Kürtlerin meşru ve halkı direnişini bastırmak, teslim almak için Silopi’deki gibi katliamlara yönelmiş durumdadır” şeklinde konuştu.

SOYKIRIM VE KADIN KIRIM

REPAK olarak Silopi katliamından sonra bir toplantı gerçekleştirdikleri ve bir dizi karar aldıkları bilgisini veren Çiçek, kurum olarak yapacakları çalışmalara dair şunları belirtti: “Kadın kurumları olarak ne yapabileceğimizi tartıştık. REPAK olarak kadın katliamlarına yönelik bir dosya hazırlayacağız. AKP’nin sadece soykırımcı bir siyaset yürütmediğini, aynı zamanda kadın kırım politikası izlediğini görüyoruz. Sadece katledilen kadın sayısı bile çok büyük bir kadın kırımın olduğunu gösteriyor. Kadın kırımla Kürt halkına soykırım dayatılıyor. Konuyu bu boyutuyla gündeme taşımak için çalışmalar yürüteceğiz. Uluslararası kamuoyuna, belli başlı kuruluşlara ve farklı platformlara konuyu taşıyacağız. Bu temelde yetkilileri harekete geçirmeye çalışacağız. Bununla birlikte Kürt Kadın Hareketi olarak, bu katliamların sorumlusu olan AKP hükümetinin yargılanması ve hesap vermesi için ilgili kurumlar nezdinde girişimlerde bulunacağız. Gerekli başvuruları yapacağız. Türk devleti savaş suçu işliyor. Katledilen onlarca çocuk var. Bu bile tek başına bir savaş suçu, insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamına giriyor.”

‘ORTADOĞULU KADINLAR NEZDİNDE BİR DİZİ FAALİYET YÜRÜTECEĞİZ’

Ayrıca Ortadoğu kadınlarının Kürdistan’daki mücadeleyi tanıması, dayanışma ve ortak tavır sahibi olma konusunda bir dizi faaliyet yürüteceklerini söyleyen Çiçek, “Bölgemizde çok yoğun bir savaş var ve Kuzey Kürdistan’da yaşananlar maalesef Ortadoğu’ya da çok yansımıyor. REPAK olarak bir yandan dışarıya yönelik çalışmalar yürütürken öte yandan Ortadoğu’daki kadınların duyarlı kılınması ve Kuzey Kürdistan’da gerçekleştirilen kadın kırıma karşı ortak mücadele edilmesi temelinde çalışmalar yapacağız” dedi.

‘KÜRDİSTAN TURNUSOL KAĞIDIDIR’

“Eğer insan hakları kuruluşlar ve uluslararası örgütler bahsettikleri değerleri temsil etmiş olsalardı Kürdistan’a ve Kürdistan’da yaşananlara karşı çok daha duyarlı olurlardı” diyerek batının Kürdistan’a karşı sergilediği tutumu eleştiren Çiçek, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Kürdistan’a karşı duyarsızlık, temsil ettiklerini iddia ettikleri değerlerle ne kadar bütünleştiklerini de gösteriyor. Tabii bu konuda siyasi çıkarlar önemli bir rol oynuyor. Eğer bu kuruluşlar, barış, temel insan hakları, adalet, yaşam hakkı, insan hak ve özgürlüklerini savunuyorlarsa derhal harekete geçmeleri gerekiyor. Öz yönetim ve gelişen saldırılar karşısında geliştirilen duruş, bu bağlamda bir göstergedir. Kimin hangi değerleri savunduğu konusunda da Kürdistan bir turnusol kağıdı görevi görüyor. Bu kurumların, sessizlikleriyle Türk devletini katliamlara karşı cesaretlendirdiğini bilmeleri gerekiyor. Evet, tepki var, bir bütün olarak görmeme yok ancak tepkiler çok yetersizdir.”

‘PARİS KATLİAMI AYDINLATILSAYDI SİLOPİ OLMAZDI’

3. yıldönümüne girdiğimiz Paris katliamına dair “Eğer Fransa veya diğer ülkeler zamanında tedbir alsaydı Paris katliamı olmayacaktı. Paris katliamı olduktan sonra zaman kaybetmeden aydınlatılmış olsaydı, bugün Kuzey Kürdistan’da durum çok farklı olabilirdi. Kaldı ki katilin bağlantıları, MİT’le olan diyalogları herkes tarafından biliniyor. Yani karanlıkta kalan bir şey değil. Ama aradan üç yıl geçmesine rağmen Fransa konuyla ilgili doğru dürüst bir adım atmadı. Bu tutum, aynı katliamcı güçlerin Silopi’de benzer bir katliam yapmasına yol açtı. Türk devletine mülteciler konusunda 3 milyar dolar verip Kürt katliamlarına sessiz kalanlar da suçludur, katliamlardan sorumludur. Eğer bu sorumluluğun, suçların üzerlerinde kalmasını istemiyorlarsa bugün adım atmalılar. Bu güçler etkilerini kullanarak yarın işlenecek katliamların önüne geçmezlerse nasıl ki şu ana kadar işlenen katliamlarda sorumlulukları varsa, bundan sonrakilerde de vebali boyunlarında olacaktır” şeklinde konuştu.

Kürtlerin kimseden bir beklentisinin olmadığını, kendi öz güçleriyle mücadele verdiğini söyleyen Çiçek şunları ekledi: “Ama diğer güçlerin, STK’ların, sivil toplumun ve siyasetin bu konuda taraf belirlemesi gerekiyor. Gelinen aşamada bir soykırım ve buna karşı öz yönetim direnişi varsa vicdan sahibi olan herkes tutumunun ne anlama geldiğini hesaplayarak hareket etmelidir. Çünkü gelinen nokta şu: Ya devletin yani katliamcının tarafındasındır ya da katledilenlerin, katliama karşı direnenlerin tarafında.”

‘HEWLÊR, MAHABAD VE AFRİNLİ KADINLAR AMED’İ HİSSETMELİ’

Dış güçlerin baskısından ziyade bölge halklarının ve kadınların mücadelesinin belirleyici olduğuna dikkat çeken Çiçek, “Türk devletinin gerçekleştirdiği katliamlar ve kadın kırım, bir parçaya özgü değildir. Katliamlar bütün Kürtlerin iradesine yöneliktir. Çünkü halkımız kendi iradesi doğrultusunda kendi yaşamını belirlemek istiyor. Irkçı, faşist, tekçi devlet zihniyeti ise bu talebe katliamlarla yanıt veriyor. Olup bitenler bu kadar açık ve nettir. Bu, Kürt halkına yaklaşımdır. Teslim almak isteyen, imha ve inkarcı zihniyetin, sömürgeci bakışın Güney Kürdistanlı yetkililerle görüşürken masaya bayrak koyması bu gerçeği değiştirmez. Hewlêr’de yaşayan kadınlar da, Afrin ve Mahabad’da yaşayan kadınların da bunu böyle görmesi ve his etmesi gerekir” dedi.

ORTADOĞU KADINLARINA ÇAĞRI: GELİN KATLİAMLARI BİRLİKTE DURDURALIM

Kürt kadınlarının dört parça Kürdistan’da ulusal temelde birlik ve mücadele içerisinde olmaları durumunda katliamları durdurabileceğini, aksi durumda ise katliam politikalarının daha da derinleşeceğini söyleyen Çiçek Ortadoğulu kadınlara şöyle seslendi: “REPAK olarak hem dört parça Kürdistan’da yaşayan kadınlara hem de Ortadoğu kadınlarına çağrımız; AKP’nin Kürt halkına yönelik katliamlarına ve Kürt kadın kırımına karşı sesimizi yükseltelim. Buna karşı duralım. Bugün Silopi’de yaşananların Gazze’de yaşananlardan hiçbir farkı yoktur. Katliamcı zihniyet aynıdır. Eğer birlik olur ve sesimizi yükseltirsek, Ortadoğu’daki katliamcı politikalara karşı durabiliriz. Bu temelde Ortadoğu kadınlarını, kadın örgütlerini birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.”