GÖRÜNTÜLÜ

Toplumsal adalet öz savunmayla güçlendi

Kadın öz savunmasıyla toplumsal adaletin güçlendiğine dikkat çeken Kuzey ve Doğu Suriye Kadın Toplumsal Adalet Meclisi Üyesi, “Örgütlü kadınla da öz savunma güçlü kılındı” dedi.

Kuzey ve Doğu Suriye’deki kadınlar, adaletin sağlanması ve haklarının korunması için oluşturulan toplumsal adalet sistemi ve öz savunma mekanizmalarıyla daha örgütlü bir hale kavuştu. Kadın haklarının korunması amacıyla ilk kez 20 Mart 2011’de Qamişlo’da kurulan Kadın Evi’yle başlayan örgütlenme, 16 Kasım 2018’de Kadın Toplumsal Adalet Meclisi’yle zirveye ulaştı.

Kuzey ve Doğu Suriye Kadın Toplumsal Adalet Meclisi Üyesi Newroz Esad, kadın öz savunmasında Kadın Toplumsal Adalet Meclisi’nin rolüne, adalet mekanizmasıyla kadın haklarının nasıl güvence altına alındığına ve adalet sistemindeki yetmezliklere ilişkin ANF’nin sorularını yanıtladı.

Kadınların öz savunma hakları adalet sistemleri tarafından ne ölçüde desteklenmekte ve güvence altına alınmaktadır?

Suriye rejimi döneminde, kadın haklarını savunan, koruyan ve garanti altına alan kanun ve adalet sistemi olmaması nedeniyle Kadın Devrimi olarak tarihe geçen Rojava Devrimi’yle bir volkan patlaması misali kadına ve haklarına dönük gerçekleşen ihlallerde bir patlama yaşandı. Kadının kendisini tanımaması, toplum ve aile içerisinde yaşanan sorunların gün yüzüne çıkması ve gelişen müdahaleyle kadın öz savunmasında zayıflıkların yaşanmasına neden oldu. Kadın haklarının nasıl korunacağı, haksızlığa karşı nasıl bir yol ve yöntem kullanılacağı konusunda toyluklar yaşanıyordu.

İlk dönemlerde zaten kanunlar yoktu. BAAS rejimin kanunları üzerinden yürütülen bir sistem bulunuyordu. Bu sisteme alternatif olarak ilk olarak Kadın Evi kuruldu. Kadının hakkını koruyan, öz savunmasında yanında olan, kadını örgütleyen ve kadını yalnız bırakmayan bir sistem kuruldu. Böylece kadın öz savunmasının ilk adımları atıldı. Kadın öz savunmasını gerçekleştirebilmesi için bir kapı açıldığını söylemek yanlış olmaz.

Kadın Evi’nin kurulması kendiliğinden gelişmedi. Bir kadın nasıl olur da hakkını ister, nasıl olur da bir Kadın Evi kurulur gibi geleneksel toplum yapısıyla şekillenen bir baskıya karşı direnişle elde edilen bir haktı. Kadın öz savunması gelişiyordu. Bu da kadınlar için yeni bir durumdu. Kadınlar nasıl davranacaklarını, haklarını nasıl elde edecekleri konusunda birçok engelle karşılaştı. Eğer bir kadın katledildiyse kadın suçludur, şiddet gördüyse kadın suçludur, psikolojik baskı gördüyse kadın suçludur gibi erkek egemen zihniyetin hakim olduğu toplumla Kadın Evi mücadele etti. Kadının savunmasını, hakkını arayan adres Kadın Evi’ydi. Kadının kendisini tanıması, hukuki haklarının garanti altına alınması, kadın haklarının savunuculuğu ve kadının sesi Kadın Evi’ydi. Bir kadın katledildiyse ‘namus’ meselesi denilerek üstü kapatılıyordu. Toplum içerisinde kadın haklarının korunması mücadelesi bir düzeye ulaşması ardından bu hakların güvence altına alınması gerekiyordu. Toplumla mücadelenin bireysel ya da belli kadınların haklarının savunulması, öz savunmanın güçlenmesi için yetersiz kalıyordu. Örneğin Kadın Evi bir şehirde güçlü, örgütlü fakat bir diğer şehirde örgütlülüğü tam olarak istenilen düzeye ulaşılamadıysa komple kadının hakları güvence altına alınamazdı. Kadın Kanunu’nun çıkarılmasıyla başlayan süreç Aile Kanunu’yla da kadın hakları güvence altına alındı. Çocuk yaşta evlilikten tutalım çok eşliliğe, kadına dönük şiddete kadar kadın haklarını koruyan Aile Kanunu’yla öz savunma güçlendirildi.

Kadınların güvenliği ve öz savunma ihtiyaçları göz önüne alındığında, adalet sisteminin sağladığı koruma ve destek mekanizmalarının yetersizlikleri nelerdir?

Bir kadın ekonomik, toplumsal, psikolojik ve fiziki rahatsızlıklar içerisinde boğuşma gibi durumlar yaşarsa ister istemez adalet mekanizmasında boşluklar yaşanacaktır. Kadın Toplumsal Adalet Meclisi, kadın haklarını savunsa da kadının güvenliğini ve öz savunmasının yanında yer alsa da ekonomik sorun yaşayan bir kadın yaşam mücadelesinden tıkanma yaşayabilir, iradeli bir çıkış gösteremeyebilir ve var olan tabloya mahkum olabilir. Dolayısıyla adalet mekanizmasının daha da işlevli kılınabilmesi için komünlerden meclislere kadar daha aktif bir çalışmanın olması gerekmektedir. Kadının kendini ifade edebileceği, yeteneklerini dışa vurabileceği ve iradesini ortaya çıkarabileceği ortamlara daha fazla ihtiyaç var. Söz konusu durumda kadın dayanışmasının güçlü olması da etkilidir. Kadının, kadınla var olacağı, toplumsallaşacağı, sorunlara çözüm odaklı yaklaşacağı mekanizmalarının da varlığı doğrudan adalet mekanizmasında etkili olacaktır. Kadın Toplumsal Adalet Meclisi de suç pozisyonunda olan bir kadının sadece suça karşılık ceza yaptırımına tabi tutmaktan ziyade tekrar topluma karışması açısından öze dönüşü sağlayan mekanizma, yol ve yöntemleri geliştirmesi gerekiyor. Bir suça karşılık yaptırım uygulama yöntemi, yeterli değildir. Bu yaptırıma karşı değişim ve dönüşümün yaratacak mekanizmaların kurulması gerekmektedir.

Kadınların öz savunma haklarıyla ilgili yasal düzenlemeler, adalet sistemi çalışanlarına ve kadınlara yönelik eğitim programlarıyla nasıl güçlendirilmelidir ve bu süreçte hangi adımlar atılmalıdır?

Adaletin sağlanması, kanunların anlaşılması ve doğru bir şekilde yürürlüğe girmesi için uzun vadeli avukat, hakim ve savcı eğitimlerimiz bulunuyor. Ayrıca dört yıllık hukuk eğitiminde katkılarıyla adalet sistemi güçlendiriliyor. 2015-2016 yılları arasında eğitim programlarımızda ciddi sorunlar yaşanıyordu. Kadın Kanunu ve Aile Kanunu’nu kapsayan, maddelerini tartışan ortamların oluşturulmasıyla adalet sistemi oluşturuldu. Bunların yanı sıra toplumsal adalet sistemini oluşturabilmek için toplumsal bir devrimin yaratılmasına ihtiyaç var. Toplumsal devrim de ancak yeni bir zihniyetin oluşturulmasıyla sağlanabilir.

Kadınların adalet arayışında karşılaştığı zorluklar, öz savunma ile nasıl ilişkilendirilebilir?

Toplumsal adaletin şeffaflığına güvenen birçok kadın, haklarını korumak ve elde etmek için Kadın Evi’nden mahkemelere kadar mücadelesini sürdürüyor. Zulme, baskıya, şiddete karşı hakkı olana ulaşma direnişi veriyor. Bu direniş, topyekun olmadığı için ister istemez zorluklar yaşanıyor. Bu zorluklar kısa bir sürede çözülemez. Zihniyet devriminin gerçekleşmesi, ahlaki ve politik bir toplumun yaratılmasıyla güçlendirilebilir. Hakkını arayan kadınların yanı sıra toplum, aile, çocuk ve eş baskısından çekinen, ürken ve geri adım atan kadınlar da söz konusu. Daha örgütlü kadınla daha öz savunması güçlü kadın yaratmak mümkün. Kadının, kendisini ve cinsini tanıması, irade sahibi olması ve toplum baskısına boyun eğmemesi öz savunmayı güçlendirecektir. Bu nedenle  adaletin sağlanmasını da beraberinde getirecektir. 

Rojava Kadın Devrimi toplumsal adalet anlamında neleri değiştirdi?

Rojava Devrimi’nin Kadın Devrimi olarak yankılanmasının esası, kadının hakkının alınması, korunmasının garantilenmesi ve güçlü kadın örgütlülüğünün sağlanmasıydı. Dolayısıyla toplumsal adaletin hakim kılındığı bir zemin oluşturuldu. Askeri alanda kadın öz savunması güçlü olmasaydı toplumsal öz savunma da güçlü olamazdı. Bazı kesimler tarafından Kadın Evi küçük görülüyor. Kadın Evi, binlerce kadının hikayesiyle dolu. Kadınların acılarını, duygularını ifade edebileceği mekanlar oluşturuldu. Bununla sınırlı kalmayarak erkek egemen zihniyeti eliyle yazılan kanunları tarihin çöp sepetine attı ve yeni kanunlar oluşturdu. Aile ve Kadın Kanunu’yla demokratik bir aile inşa etme mücadelesini sürdürmeye devam ediyor. Kadını yargılayan, suçlu pozisyonun ötesinde varlığı yok sayılan ve namus adı altında öldürülen kadınların dönemine son verdi ve bu mücadele hala da sürüyor. En büyük devrim toplumsal adalet devriminin temelinin atılması ve hala da sürdürülmesiyle gerçekleştirildi. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, toplumsal adalet anlamında en önemli adımdı. Toplumla yürütülen mücadele ve yürürlüğe geçirilen kanunlarla kadın ve erkeğin eşit haklara sahip, demokratik bir aile yapısının şart olduğunu topluma kavratabildik. Dolayısıyla her geçen yıl toplumsal sorunların daha da azaldığını görüyoruz. Volkan gibi patlak veren sorunlardan, sorunlara çözüm odaklı yaklaşan bir yaşama imza attık. En büyük değişim ise tartışma ortamının oluşturulmasıdır. Kadın ve erkekler bir araya gelerek sorunlarını tartışabiliyor, çözüme kavuşturamadığı sorunları Kadın Evi’ne danışarak, Kadın Evi’nin desteğini alarak çözüme kavuşturuyor.

Kadın Toplumsal Adalet Meclisi olarak nasıl bir örgütlenmeye sahipsiniz?

Tüm şehirlerde Kadın Evi, Uzlaşma Komitesi, Adalet Divanı bulunmakta. Bunları bir araya getiren, örgütleyen, perspektifler sunan ve kadın öz savunmasının gelişmesine katkı sunan Kuzey ve Doğu Suriye Kadın Toplumsal Adalet Meclisi var. Toplumsal Adalet Meclisi ve Kadın Toplumsal Adalet Meclisi kolektif bir çalışma yürüterek toplumsal adaleti sağlıyor. Kadın Toplumsal Adalet Meclisi ne kadar kadının sesi ve iradesiyse o denli de toplumla muhattaptır ve her bir konuda söz hakkına sahiptir. 7 kantonda oluşturulan örgütlenme sistemi birbirinden haberdar ve farksız bir şekilde faaliyet yürütmektedir. Çıkarılan kanunlar, toplum düzeyinde belirlenen ve onaylanan kanunlardır. Birkaç kişinin bir araya gelerek belirlediği kanunlar değildir. Dolayısıyla kanunlar işler durumdadır. Sadece Arap halkının yoğun yaşadığı kesimlerde şeriat kanununa olan inançtan kaynaklı çocuk yaşta evlilik ve çok eşliliğin önü istenilen düzeyde alınmış olmazsa da gelenek ve göreneklerin bir nebze de olsa aşılabildiği söylenebilir.

Kadın Toplumsal Adalet Meclisi olarak ne gibi zorluklarla karşı karşıyasınız?

Kadın Evi’nde sadece kadınlar olarak faaliyet yürütülüyordu fakat Toplumsal Adalet Meclisi’nin kuruluşu ve devamında Kadın Toplumsal Adalet Meclisi’nin kurulmasıyla kolektif bir çalışma sürecine geçiş oldu. Erkek egemen zihniyetin kadını küçük görmesi, her koşulda kadının suçlu çıkarılması, kadın haklarının yok sayılması derin çelişkilerin ve zihni çatışmaların yaşanmasına neden oluyordu. İlerleyen zamanla başlatılan eğitimlerin sonucuyla avukatlardan tutalım hakim ve savcılara kadar iki cinsi birlikte çalışma yürüttü. Tabii çıkarılan kanunların önemini de unutmamak lazım. Çünkü kanunlarla kadın hakları garanti altına alında, kadını suçlu potansiyeli gören zihniyetle zorlu bir mücadele yürütüldü. Ayrıca yürütülen mücadele sadece Kadın Toplumsal Adalet Meclisi’ne ait olan bir mücadele değildir. Her kadın, davasına sahip çıkmalı, iradesini güçlendirmelidir ki çalınan haklarını geri alabilsin.

Son olarak hedeflerinizden bahseder misiniz?

Toplum, adalet sistemine destek olursa yaşanan sorunlar ve acılar son bulacaktır. Aslında yargılanacak bir durum kalmayacaktır. Böylece ortada ne bir suç ne de bir ceza kalacaktır. Herkes hakkına sahip çıkarsa hak için mücadele ederse mahkemelik bir iş ortadan kalkmış olacaktır. Demokrasi, eşitlik, adalet ve hakikatten yana olan bir toplum, zamanla sorunlarını çözen pozisyona ulaşacak toplumsal adaleti sağlayacaktır ve mahkemelere de böylece ihtiyaç kalmayacaktır. Böylesi bir toplum yaratmak esas hedefimizdir. Tabii bunu yaratabilmek için eğitim sistemimizin ve öz savunmanın daha da güçlendirilmesi gerekiyor.