Özgürlük arayışının ‘Dağa Düşen İzleri’
“Dağa Düşen İzler” anı kitabı, hayatlarımızın nasıl ateşten bir ırmağın içinden geçtiğini ve nasıl bir mecrada yol aldığımızı anlatıyor.
“Dağa Düşen İzler” anı kitabı, hayatlarımızın nasıl ateşten bir ırmağın içinden geçtiğini ve nasıl bir mecrada yol aldığımızı anlatıyor.
Zamanın kalbinde özgür yaşam arayışımızı sürdürürken, aynı zamanda kendi özgür toplumsallığımızın geleceğe akan tarihselliğinin içinde yol alıyoruz. Özgür yaşam arayışı bizler için biraz da araftan geçmek ile özdeştir. Oluşumuzun hikayesi, onun gerçekleşme biçimi yeni yaşamımızın izlerini içinde taşıyor. Hayatın içinde ışığı dalga dalga topluyor, damla damla süzüyor ve bunu biriktirerek, yaşanabilir bir hayat, bir dünya kuruyoruz.
Kendi toplumsal özgürlüğümüzü gerçekleştirme arayışında, kendi edebiyatımızı da oluşturmaya çalışıyoruz. Bir süre önce Aram Yayınevi’nden çıkan Güneş Tekin ve Aryen Deniz imzalı “Dağa Düşen İzler” kitabı da bunun sorumluluk duygusuyla ele alınmış bir eser niteliği taşıyor. Özgürlüğe kulaç atan her bir özgürlük arayışçısı, kendi yüreğinden bir damla katıyor bu akışa. Kalbimizin cevherinden süzülen her bir damla buluşup o özgür ırmağı yaratacaktır. 40 yılı aşkın bir zamandır halkımız ve onun özgürlüğe tutkun çocukları, bir “büyük özgürlük romanı” yazmaya çalışıyorlar. Özgürlük sevdasının ve akışının parçası her yürek, bu romanın bir parçasıdır. Özgürlüksel akışa iz bırakmak isteyenler “özgürlük” dediğimiz güzelliğin bedenleşmiş haline ortak olmak çabasını taşıyorlar.
“Dağa Düşen İzler” anı kitabı, hayatlarımızın nasıl ateşten bir ırmağın içinden geçtiğini ve nasıl bir mecrada yol aldığımızı anlatıyor. Çoğumuz yanıbaşımızda onlarca canımızı yıldızlara uğurladık. Ve birçoğumuz gidenlerin ardından yaşıyor olmanın “derin sızısını” yüreğimiz yaşıyoruz. O güzel çocukların anılarını, düşlerini, büyük umutlarını hayatın yüreğine not düşerek nefes almaya çalışıyoruz.
Halkımıza, varlığımıza, kimliğimize, yaratılan değerlerimize karşı amansız kültürel saldırılar gündemdeyken, özgürlüksel akışı büyüten, toplumsallığı değişim ve dönüşüme sürükleyecek çabalardan kendimizi geri tutmamamız gerekiyor. Özgürlüğe dayalı bir toplumsal zihniyeti geliştireceksek, hakikat arayışlarımızın fırtınalı yolculuklarını kaleme alırken, o fırtınalı yolculuklarda insanı ayakta tutan ruhun sırrını, adanışı yaratan direncin arka planını ve büyük yaşam sevdasına yönelten nedenleri çarpıcı şekilde ortaya koyabilirsek, doğru bir yaşam arayışının bazı sorularına da cevap bulabiliriz. Çünkü toplumu kendi gerçek doğasına taşımanın her çabası, kutsallık değerindedir.
Bizler özgürlüğü ararken ve onu hakikat ile buluşturmaya çabalayıp bir bedene kavuştururken, hayatı daha güzel ve yaşanılır kılma uğruna kendi dünyamızdan yıldızlara bir yol açıyoruz. Sadece hakikatin sırrını keşfetmek isteyenlerin ve bunun için ömür adayanların hissedebileceği bir yolu yıldızlara uğurladığımız canlarımızdan “Dağa Düşen İzler”deki özge canlarımızdan (Fırat’tan, Feraşin’den, Savaş’tan) ve başka da binlercesinin yüreğinden bir köprü kurmuşuz kendi yüreğimize. Onlardan bize ve hayata kalan izlerde özgür bir yarına duyduğumuz sevdayla, onların yüreğindeki o sonsuz maviye akıyoruz.
“Dağa Düşen İzler” bize bu ırmağın amansız yolculuğunu, hayata son kez bakan o güzel çocukların-canlarımızın yüreğindeki ışığı, sevdayı ve duyguyu yansıtıyor. Güneş Tekin, bunu kendi gönül gözüyle bize taşıyor. Doğasının bize cenneti anımsattığı Dêrsim’in o uçurumlu diyarlarında hayatı hissetmek ve uçurum rüzgarlarının ışıkla ve güzellikle uyumunu tanımak ve yaşamak istiyorsanız “o büyülü güzelliği” sizler de hissedebilir, yaşayabilirsiniz. Güneş Tekin ve Aryen Deniz’in kaleminden.
Hayati Kaytan / Bolu F Tipi Cezaevi