Aynı göğün altında: Savaş...

İstanbul DEPO’daki “Günde Bir Dolar” ile “Kırmızı Gökyüzünün Altında” sergileri; farklı şekillerde ve alanlarda ele aldıkları savaş ve göç kavramlarını irdeliyor.

İstanbul DEPO’daki “Günde Bir Dolar” ile “Kırmızı Gökyüzünün Altında” sergileri; farklı şekillerde ve alanlarda ele aldıkları savaş ve göç kavramlarını irdeliyor.

Lübnanlı fotoğrafçı ve yönetmen olan Jocelyne Saab’ın “Günde Bir Dolar” adlı fotoğraf sergisi ve video çalışması; Lübnan- Suriye sınırı yakınında, Bekaa Vadisi’ndeki mülteci kamplarındaki insanların hayatına yakın plan bir bakış atıyor. Saab’ın çalışmasına ismini veren “Günde Bir Dolar”, mülteciler için ayrılan günlük para miktarı. Jocelyne Saab’ın kadrajına, gerek filminde gerekse de fotoğraflarında, yaşamaları için günlük bir dolar ayrılan mültecilerin gündelik hayatları ve kampın “eşyanın tabiatına aykırı” denilecek cinsten görüntüsü giriyor. Bu aykırılık, devasa reklam panolarının basıldığı malzemeden yapılmış çadırlar ve bu reklamların vaat ettiği hayatı yaşayamayan mülteciler yan yana kadraja yansıdığında ortaya çıkıyor...

Sanatçının bu kareler üzerinde yaptığı bazı müdahaleler, mülteci kampındaki yaşama, kendiliğinden eklenmiş tüketim kültürüne “popart” bir tarz katıyor. Ortaya çıkan bu ironik tablo, günde bir doların karşılığı oluyor adeta. Kapitalizm ve savaş, uçsuz bucaksız bu topraklarda da yaşamaya/yaşatmamaya devam ediyor...

GÖÇÜN İZİNDE...

Türkiyeli sanatçı Pınar Öğrenci'nin daha önce farklı sergiler için ürettiği “Kırmızı Gökyüzünün Altında” da savaş ve göç temalı video işlerini bir araya getiriyor. Yer yine Orta Doğu ve yine savaş sonrası yollara düşen insanların hayatları ile peşlerinden giden savaş var başrolde.

“LED Işıklı Şehir İstanbul”, “Mawtini”, “Üstümüzden Hafif Bir Rüzgâr Esti” ve “Kırmızı Gökyüzünün Altında Saklambaç Oynardık” adlı çalışmalarla savaşın ve göçün hikâyelerinin izinden giden Öğrenci, farklı yönleriyle ele aldığı konuyu bu defa bir bütün halinde ortaya koyuyor.

Öğrenci, “LED Işıklı Şehir İstanbul”da Suriye Savaşı sonrası göçlerle birlikte değişmeye başlayan İstanbul’u; mültecilerin şehirle kurduğu ilişkiyi ve ortaya çıkan yeni ekonomiyi dahası mimari ile dil bağlamındaki ağı takip ediyor. “Mawtini”de Filistin ve Irak milli marşlarının popüler bir şarkıya dönüşmesi ile ilgili. Marşın değişen hikâyesini araştıran sanatçı, evrim geçiren sözlerin ve ritimlerin Arap milliyetçiliğinden Orta Doğu’daki savaşlar sonrası parçalanmış ulus fikrine doğru uzanan bir yola doğru gittiğini gösteriyor.

KIRMIZI, TÜM SAVAŞIN RENGİ

Sanatçının Viyana'da tanışıp arkadaş olduğu, Bağdatlı ud sanatçısı Ahmed Shaqaqi'nin hikâyesinden yola çıktığı “Üstümüzden Hafif Bir Rüzgâr Esti” ise daha çok “yurt ve yurtsuzluk” üzerine denilebilir. Öğrenci, savaşın yerinden ettiklerinin sadece insanlar olmadığını, kültürü de sürdüğünü vurguluyor burada. “Kırmızı Gökyüzünün Altında Saklambaç Oynardık” ise Ahmed'in Bağdat'taki çocukluk anılarından yola çıkıyor; Amerikan İşgalinden sonra Suudi çöllerinden gelen fırtınalarla gökyüzünün kırmızıya dönmesinden ilham alan bu çalışma, tüm bu videolar bütününe de adını veriyor. Kırmızı sadece Orta Doğu’daki değil, Türkiye sınırlarındaki faşizmin ve savaşın da rengi oluyor.

İki kadın sanatçının gözünden izlediğimiz bu çalışmalar aynı göğün altındaki büyük savaşı anlatıyor. Bildiğimiz ve sınırların hem içinde hem de dışında gün be gün yaşadığımız bir savaş...

Sergiler Mayıs ayının ortasına kadar DEPO’da devam edecek.