Yönetmen Sofia Coppala, 4 yıl sonra bir dönem filmi olan 'The Beguiled' ile Cannes'da. Coppola, savaş dışı kalmış bir erkeğin, yeniden hakimiyet kurma, iktidar olma ve elde etme arzusunun hayatını almasını tüm çıplaklığıyla anlatıyor.
Sofia Coppola, 70. Uluslararası Cannes Film Festivali’nde yarışan 3 kadın yönetmenden biri. iddialı bir film ile Altın Palmiye'nin peşinde. Güçlü bir kadroyla çektiği 'The Beguiled', Amerika iç savaşında yaşanan bir öyküyü anlatıyor.
Dünya sinemasının usta isimlerinden Francis Ford Coppola’nın kızı Sofia Coppala, 4 yıl sonra bir dönem filmi ile karşımızda. Filmografisinde 'The Virgin Suicides', 'Lost in Translation' ve 'Marie Antoinette' gibi yapıtlarla kendisine özgü bir tarz yaratan Sofia Coppala, 'The Beguiled' filmiyle Altın Palmiye peşinde. Tarihi bir filme imza atıan Coppola, Nicole Kidman ve Colin Farrell ikilisini başrolde oynatmış. Film, 1966 yılında Thomas P. Cullinan tarafından yazılan 'A Painted Devil' isimli romandan ikinci uyarlama. İlk olarak yönetmen Don Siegel tarafından 1971 yılında çekilen ve Clint Eastwood’ın başrolünü oynadığı aynı hikaye şimdi de Coppola'nın perspektifiyle karşımızda.
Bir dönem filmi olan 'The Beguiled', Amerikan İç Savaşı yıllarında Kuzey’den gelen yaralı bir askerin, ormanda küçük bir kız çocuğu tarafından yaralı halde bulunmasını, ardından yatılı kız okuluna taşınmasını ve buradaki kadınlar tarafından tedavi edilmesini anlatıyor. Dar bir mekanda çekilen film, 1.36 dakika. Başarılı bir yönetmenliğin yanı sıra oyuncuların performansı ise filme farklı bir değer katıyor.
BİR SOLUKTA İZLENEBİLİR
Coppala’nın daha önce çektiği 'Marie Antoinette' ve 'The Virgin Suicides' izlerini de taşıyan film, bir solukta izlenecek türden. Cannes’ın yarışma bölümünde olan film, genç kızların eğitim gördüğü yatılı olarak sığınan asker Colin Farrell (John McBurney) ile birlikte yaşanan değişimi aktarıyor. Kadınların iyileştirme girişimine karşılık yaralı askerin bütün kadınları arzulaması üzerine örülüyor. Asker John McBurney’in üç kadını aynı anda arzulaması ve onlarla ilişki yaşama girişimi kendisinin de sonu oluyor. İyileşmeye doğru giden asker, bu arzularından dolayı merdivenden düşünce bacağındaki yara, tekrar kötüleşiyor ve bacağının kesilmesine varıyor. Bunu kabullenmeyen John McBurney, yaşadığı kriz ile kaos yaratmaya başlıyor. Kadınlar, çareyi yemeğine zehir katmakta buluyor; John McBurney, ölüyor.
SAVAŞ DIŞI KALMIŞ 'ERKEKLİK'
Savaş dışı kalmış bir erkeğin, geldiği alanda yeniden hakimiyet kurma; elde etme arzusuyla bulunduğu yeri savaş alanına çevirme girişimi ve hayatına mal etme davranışları tüm çıplaklığıyla yansıtılıyor. Yönetmen, erkeklerin iç dünyasındaki güç, hırs, savaş ve sahiplik duygusunu olağanüstü bir dil ile anlatıyor. Bunu yaparken eğlenceli sahneleri de eksik etmiyor.
Filme, mutlaka Cannes’ın bir ödülünü kapacak gözüyle bakılıyor. Filmine ilişkin yapılan basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Sofia Coppola da bu konuya değinerek, erkeklerin bitmez tükenmez arzuları, kışkırtıcı ve her şeye sahip olmanın yarattığı felaketini yansıtmaya çalıştığını söyledi.
Öte yandan Nicole Kidman ve Colin Farrell ikilisi bu yıl aynı yarışma bölümünde olan Yorgos Lanthimos’un yönettiği 'The Killing of a Sacred Deer'da da başrolleri paylaşıyor. En İyi Kadın Oyuncu ödülünü, 'The Killing of a Sacred Deer' filmindeki performansıyla kazanacağı beklentisi var.
SAFDİE KARDEŞLER DE SAHNEDE
Amerikalı genç kardeşler Benny ve Josh Safdie de 'Good Time' filmiyle yarışma bölümünde gösteriliyor. Film, dün sabah eleştirmenlerin karşısına çıktı. Klasik bir Amerika filminden öteye geçmezse de ödül alması şaşırttı olmaz. Film, iki kardeşin banka soygunu ardından polis ile kovalamacasına odaklanıyor.
Cannes’ın 9. gününde ise tek Alman filmi olan 'Aus Dem Nichts' gösteriliyor. Fatih Akın’ın yönetmenliğini yaptığı filmin başrolünde ise dünyaca ünlü oyuncu Diane Kruger var. Film, kocası ve oğlunu bir saldırıda yitiren Katja’nın intikamını irdeliyor.