'Hayal Etmeyi Sürdür' filmine yoğun ilgi
'Dröm Vidare' (Hayal Etmeyi Sürdür) filmi İsveç'te gösterime girdi.
'Dröm Vidare' (Hayal Etmeyi Sürdür) filmi İsveç'te gösterime girdi.
Kürt Yönetmen Rojda Şekersöz’ün 'Dröm Vidare' (Hayal Etmeyi Sürdür) filmi hafta sonu İsveç sinemalarında gösterime girdi.
Filmin gösterimi dolayısıyla Şekersöz ve filmde oynayan sanatçılara ilgi yoğun. Televizyon, gazete, sanat ve kültür dergilerinin muhabirleri yönetmen ve oyuncularla söyleşiler yapmak için girişimlerde bulunuyor.
Film, günümüzde sıkça tartışılan bir soruna, varoşlarda yaşayan göçmen ve işçi sınıfının sorunlarına el atıyor.
GÖTEBORG FİLM FESTİVALİ'DE İZLEYİCİ ÖDÜLÜ'NÜ ALDI
Bu yılın başlarında düzenlenen Göteborg Film Festivali’nde gösterilen 457 film arasında festivalin en büyük ödülü Dragon’a aday iki film arasında yer alan Dröm Vidare, bu ödülü alamadı ama izleyiciler tarafından en beğenilen film ödülünü almayı başardı.
İsveç Kiliseler Birliği de, “İyi de ve kötü de dostluk ilişkilerini ve yeni bir yaşam için asla geç olmadığını saygı verici bir biçimde anlattığı için" Dröm Vidare filminin yönetmeni Rojda Şekersöz’e ödül verdi.
Filmin gösteriminden önce filmin Yönetmeni Rojda Şekersöz ve filmin oyuncularından Gizem Erdoğan ile görüştük.
Şekersöz 12 Eylül 1980 faşist askeri darbesinden sonra İsveç’e iltica eden bir ailenin çocuğu. Stockholm’de dünyaya gelen Şekersöz, bir ilki gerçekleştirerek İsveç’in seçkin okulu Dramaten Enstitüsü’ne girmeyi başaran en genç öğrenci olmayı başardı.
Lise eğitimi gördüğü yıllarda Kürdistan gezisi sırasında çektiği fotoğrafları Stockholm merkezindeki Kültür Evi’nde sergiledi. Enstitüyü bitirirken yönetmenliğini yaptığı “Bakire Yolculuğu” filminde İkinci Dünya Savaşı yıllarında tarafsız bir politika izlediğini iddia eden İsveç’in iddialarının tersine Nazi Almanyası'yla işbirliği yaptığını, Nazilerin trenlerle asker ve mühimmat taşımasına izin verdiğini, faşizm karşıtları ve komünistlere yönelik baskıları arttırdığını gözler önüne serdi.
Tiyatro ve Sinema Sanatçısı Gizem Erdoğan ise Türkiye’den çalışmak amacıyla İsveç’e gelen bir ailenin çocuğu. Tiyatro Yüksek Okulu’nu bitirdikten sonra Şehir Tiyatrosu’nda görev yapmaya başladı. Romeo ve Juliet, Kral Lear’in aralarında bulunduğu pek çok tiyatro oyununda rol aldı. Şu sıralar İsveç Devlet Televizyonu'da gösterilecek olan gençler arasındaki çeteleşmeleri ele alan bir belgeselin çekimlerini yapıyor.
'DAYANIŞMA VE KARDEŞLİĞİ ANLATIYOR'
Film, büyük illerin varoşlarında yaşayan gençler arasındaki dostluk, dayanışma, kardeşliklerini ve geleceğe yönelik hayallerini anlatıyor. “Dröm Vidare” kriminal bir suçtan dolayı çektiği hapis cezasından sonra özgürlüğüne kavuşan Mirja'nın arkadaşlarıyla bir tatil cennetinde uzun bir tatil yapma hayallerini anlatır. Ancak bu hayalini gerçekleştiremez ve ciğerlerinden hasta olan annesini tedavisi ve geçinebilmek için bir otelde temizlikçilik yapmaya karar verir.
Çekimler Stockholm ve İsveç'in kuzeyindeki Luleå ilinin varoşlarında yapılmış. Filmde İsveçlilerin yanı sıra Güney Kürdistan, Rojava ve Türkiye'li sanatçılar ağırlıkta. Filmin çekimlerini ise Ermeni Kameraman Gabriel Mkrttcihan yapmış.
Şekersöz ve Erdoğan, varoşlarda çekildiği ve orada yaşayan gençlerin sorunlarını yansıttığı için filmlerinin medyada bir varoş filmi olarak değerlendirilmesine itiraz ediyorlar. Filmin esas olarak işçi sınıfı ve alt tabakalara mensup gençlerin sorunlarını ve aralarındaki ilişkileri anlattığını söylüyorlar.
'KOLEFTİF BİR ÜRÜN'
Şekersöz, işçi sınıfının gençlerinin sorunlarının gündeme getirmeyi Devrimci Komünist Gençlik içinde bir zamanlar birlikte çalıştıkları Johanna Emanelsson ile kararlaştırdıklarını söyledikten sonra şunları kaydediyor:
“Dröm Vidare kolektif bir ürün. Fimin senaryosunu Johanna yazdı. Johanna ve filmin çekimlerini yapacak şirketin iki yöneticisiyle tartışarak filmi yapmayı kararlaştırdık. Çekimlerden önce de filmde rol alacak sanatçılarla toplantılar yaptık ve görüşlerini aldık. Yapılan tartışmalar sonucu senaryoya son şeklini verdik. Böylelikle herkesin katkısının olduğu kollektif bir film ortaya çıktı."
Gizem Erdoğan da, bugüne kadar dek çok tiyatro oyunu ve filmde rol aldığı halde ilk kez kendisi ve diğer sanatçılara senaryo hakkında düşüncelerinin sorulduğuna tanıklık ettiği söylüyor.
'KOLEKTİF ÇALIŞMA YETENEKLERİ GELİŞTİRİYOR'
“Çoğu zaman bize oynayacağımız rolü söyler ve elimize söylememiz gereken metni verirler. Ama Rojda tam tersini yaptı. Hepimiz düşüncelerimizi söyledik. Böyle olunca sanatçılar oyuna daha fazla konsantre oluyor ve ortaya daha mükemmel ürünler çıkıyor” diyen Erdoğan, kolektif çalışmanın insanın yeteneklerini de geliştirdiğine de dikkat çekiyor.
Şekersöz filmle kitlelere ve gençlere ne tür mesajları vermeyi düşündükleri sorusunu “Doğrudan bir mesaj vermeyi düşünmedik. İnsanların olanları görmelerini ve düşünmelerini istedik. Ele aldığımız çok klasik bir hikaye. Hapisten çıkan birinin yeni bir yaşam kurma mücadelesini anlatıyor. Bu filmi özel yapan filmde rol alan sanatçılar ve olaylara yaklaşımları. Estetiğe çok önem verdik. Gerçekleri olduğu gibi yansıtmaya çalıştık. İşçi sınıfına ve alt sınıflara mensup insanların anlatıldıkları filmlerde gençler yırtık ve eski elbiseler giyen kişiler olarak gösteriliyor. Oysa işçi çocukları yoksulluğu görünmesin diye iyi giyinmeye özen gösteririr. Bu, bana küçükten böyle öğretildi” diyerek yanıtlıyor.
'KÜÇÜMSENİYOR'
Şekersöz ve Erdoğan, İsveç medyasının ilgisinden hoşnut olduğu kadar filmin varoş filmi olarak adlandırılmasına tepkili. Her ikisi de filmin bir sınıf filmi olduğu ve işçi ve alt tabakalardan gençlerin sorunlarını anlattığını ısrarla belirtiyor.
Şekersöz, film varoşlarda yaşayan işçi ve alt tabakadan gelen gençleri anlattığı için İsveç medyasında üstü örtülü “Bunlar kendi yaşamlarını anlatıyorlar” şeklinde bir anlayış olduğunu sezdiklerini belirterek şunları kaydediyor:
“Yani kolay bir şey yaptığımızı, bunu yapmak için çaba göstermeye gerek olmadığı ve sadece yaşamlarımızı anlattığımız şeklinde bir anlayış var. Sanki belgesel bir film yapmışız. Oysa bu filmin gösterime girmesi üç yıldan fazla zaman aldı. Eğitimimizin ve ortaya çıkardığımız ürünün estetik ve kültürel değeri inkâr ediliyormuş gibi bir duyguya kapılıyoruz.”
Erdoğan ise, “Bu filmde rol alan tüm sanatçılar konservatuar veya tiyatro yüksek okulu mezunu ve iş deneyimleri var. Onlar bunu görmek istemiyor ve kenar semtlerin gençleri filmde rol almış gibi düşünüyorlar” diyerek medyaya tepki gösteriyor.
'YAPISAL IRKÇILIK VE ÖN YARGILAR VAR'
Bu düşüncenin ardında ne olduğu sorusunu da “Biz göçmen gençleri bir seviyeye gelmek için İsveçlilere kıyasla daha fazla mücadele etmek zorundayız. Bunu başardık ama İsveç'te yapısal ırkçılık ve insanların kafalarında ön yargılar var. Belki bilinçli bir şekilde yapmıyorlar ama bu onların kafalarında yer etmiş” diyerek cevaplıyor.
'HAYALİM ROJAVA...'
Erdoğan'ın en büyük hayali; Rojava'ya giderek orada Türk, Kürt, Arap, Ermeni ve Süryanilerin bir arada kardeşce yaşadıkları sistem ve Rojavalı kadınlar hakkında belgesel bir film yapmak ve tüm dünyaya Rojava'da olanları göstermek.
Önümüzdeki günlerde Şehir Tiyatrolarında 1900'lü yıllarda İsveç'ten Amerika'ya olan göçü konu alan oyunda başrol oynayacak olan Erdoğan, “Hayal etmeyi sürdüreceğim ve bir gün Rojava'ya giderek hayalimi gerçekleştireceğim” diyor.