Kürtlerin kanayan yarası Zilan Deresi romanlaştı
Yazar İkram İşler’in Zilan Deresi’nde kurşuna dizilerek katledilen 15 bin kişinin hikayesini anlattığı romanı “Zilan” Sitav Yayınevi tarafından yayınlandı.
Yazar İkram İşler’in Zilan Deresi’nde kurşuna dizilerek katledilen 15 bin kişinin hikayesini anlattığı romanı “Zilan” Sitav Yayınevi tarafından yayınlandı.
Van’ın Erciş İlçesinde 13 Temmuz 1930 yılında binlerce insanın toplatıldığı Zilan Deresi’nde Türk Devleti askeri tarafından kurşuna dizilerek katledilen 15 bin kişinin katledilme hikayesi ile ilgili kapsamlı araştırma yaparak Sitav Yayınevinde ‘Zilan’ Adlı romanını yayınlayan yazar İkram İşler, Türk devlet sisteminin oluşturulması için başlatılan etnik temizlik projesi ile ilgili ANF’nin sorularını yanıtladı.
Başta ‘Zilan’ dosyasını yazma fikri ve ne zaman yazmaya başladınız?
Gençlik yıllarımda bizim köyde Hacı Haydar adında bir yaşlının belinde süngü izi olduğunu duymuştum. Üniversite yıllarında bu adam ile süngü hikayesini konuştuk. Bende Hacı Haydar’ın hikayesinden başlayarak Zilan Deresinde yaşanan katliamı görgü tanıkları ile yaptığım röportajlarla Zilan hikayesini yazmaya başladım. Trajik olaylar ile yüz yüze kalan tanıklardan bir tanesi de Hacı Haydar’dır. Katliam sırasında Hacı Haydar daha bebek iken etrafındaki herkes öldürülürken buda belli bir saatten sonra acıkıp ağlıyor. O sırada askerlerden biri sırtına bir süngü saplayarak süngünün ucunda havaya kaldırarak fırlatmış. Haydar bebeğin annesi de silah dipçiği ile ağzındaki tüm dişlerini ağzına doldurana kadar dövmüşler. Öldü diye bıraktıkları kadın daha sonra sağ kurtulup bebeğini alarak gizli bir Ermeni asıllı birinin yardımı ile kurtulabilmişler.
Daha sonra farklı tanıklarla mı görüştünüz?
Daha sonra Haci Haydar’ın gösterdiği 2 görgü tanığı ile görüştüm. Ape Nadir adında bir yaşlının anlatımlarında ise, amcasının kızı Dilber ile birlikte katliamdan kaçarken bombardıman sırasında önüne bir kafatası düşüyor. Apê Nadir’e gelen kurşunların Dilber’e isabet ediyor. O sırada kendi kuzenin kafa tasının düştüğünü görüyor.
Yine Delalo adında akli dengesini yitirmiş bir kadın var, bizde çocukken neden bu kadına Delalo deniliyor diye merak ediyorduk. Bizde Halim Hoca ölmüş, bir kalıp sabun çalmış diye Delalo’yu kızdırırdık. Halim Hoca da Delalo’ya kol kanat gelmiş, kızı olarak onu kabul etmiş. Delalo’nun hikayesi de çok hazin. Geliyê Zilan’da uzun süre cesetlerin adlında kalmasından dolayı akli dengesini yitirmiş. Bende Delalo’nun hikâyesinin peşine düştüm. Delalo çok hassas bir kız, Zilan Deresi de ormanlık bir yer olduğu için ayılar ve kurtlar bulunuyor. Delalo ve ailesi gözü önünde katledildiği derede kurtuluyor kurtulmasına ama kurt ulumalarını duyuyor. Yırtıcı hayvanlar, etrafında binlerce insan var, karanlıkta silahlı insanları tekrardan görüyor. Karanlığa kaçarken ağlama yerine artık kahkaha atıyor. Romanımda da yazmışım, deliren ve çıldıran bir sürü insan var. Katliam sırasında cesetlerin altında kalarak sağ kurtulup dağlara sığınan çocukların avlanması söz konusu idi. Avcılar ve Atıcılar Derneğinde üye olanların hepsinin tazıları var, devlet te bunları alıp görevlendiriyor. Diyor; gelin ormana kaçan bu insanları avlayın. Birçok çocuk bu şekilde öldürülüyor. Öldürmekten kurtulan çocuklardan bir tanesi şimdi de canlı tanık olarak bana olan biteni anlatmıştır. İsmi de Heci Tahir, gözü önünde iki kişi çalılıkların arasından kaçarak öldürüldüğüne tanıklık ediyor.
Romanınızda Vasıf Çınar ile ABD’li Jhon Dewey’i işaret ediyorsunuz. Zilan Katliamı ile bu kişilerin bağlantısı nedir?
Atatürk’ün akıl babası da ilk Milli Bakanı olan bir Kürt’tür. İsmi de Vasıf Çınar’dır. Bu şahıs Bedirhaniler’dendir. Atatürk, Vasıf’a; ‘sen köklü bir ailedensin, sana uygun bir soy isim buldum, bundan sonra soyadın Çınar’dır’ der. Bu Çınar, Atatürk’e milleti etkilenmenin en büyük yolu, Amerika’dan John Dewey’i getirmelisin der. Bu ismi geçen Jhon Dewey, Amerika’da beyin yıkama uzmanıdır. CIA’nın beyin yıkayıcısıdır. Jhon Dewey, Türk eğitim sisteminin temelini kendisi atıyor. Bu Türk eğiyim sistemi ile tüm beyinleri yıkayabilirsiniz diyor. Başarmıştır da. Çünkü diğer tüm etnisiteler şuan Türkçe konuşmaktadır. Değişemeyen Kürt milletinden korktuğu bir ferdi alıp Amerika’ya götürmüştür. Kürt olan bu şahsın ismi de Zaro Axa’dır. Zaro Axa’nın Amerika’da ne işi olduğunu gazeteciler sorar ama cevap bulamazlar. Asıl orada Zaro Axa bir kobay olarak alıp götürülür. Zaro Axa orada kılıktan kılığa sokup çıkartıyor, bakıyor başarabiliyor, gelip raporlarını yazmaya başlıyor. 135 yaşında Zaro Axa değişmişse herkesin değişebileceğini söylüyor. buradaki bütün milletleri tek bir millet haline getirerek beynini yıkamaya çalışıyor ve başarıyor. Ama uyduruk bir millet ortaya çıkıyor. Türkiye’deki Türklüğün Orta Asya’da bir karşılığı yok. Bakınız Oradaki Kazak’tır, Azeri’dir, Kırgız’dır. Her biri kendini farklı ifade eder. Türk kavramının genel olduğunu söyleyen sadece Türkiye’dir. Buda Atatürk’tür ve kendisi de Türk değildir.
Peki ismi geçen bu 3 doktor kimdir?
Türkiye’de Türklüğü ortaya koyan 3 tane doktor vardır. Bugün devlet halen onların yolundan gitmektedir. Dr. Ziya Gökalp, Dr. Baho, Dr. Sami’dir. Birisi Kürt, birisi Laz, birisi de Gürcüdür. Kendilerinin Türklük tezinde önce Ermeniler bu coğrafyadan kopartılacak, Süryaniler, Êzidiler yok edilecek, Kürtler de zamana yayılarak asimile edilecek. bu program halen devam ediyor. Bunu Zilan, Dersim, Çorum’da görmek mümkündür.