GÖRÜNTÜLÜ

Av. Ertak: Sadece istismarcılar değil; zemin hazırlayanlar da suçlu

Amed Barosu'ndan Av. Ertak, halihazırdaki kanunların cinsel istismarı tetikleyen nitelikte olduğunu belirterek, sadece istismarda bulunanın değil, buna zemin hazırlayanların da suçlu olduğunu söyledi.

Amed Barosu Çocuk Hakları Merkezi Üyesi Avukat Çiğdem Ertak, ülkede AKP eliyle meşrulaştırılan çocuk istismarcılığını ANF'ye değerlendirdi...

Av. Ertak, "Dünyada ve Türkiye’de çocuklara karşı işlenen suçların en başında ihmal ve cinsel istismar gelmektedir. Peki, ihmal ve cinsel istismar nedir? İhmal; çocuğa karşı yükümlü kişinin çocuğun gelişimi için gerekli olan ihtiyaçları karşılamaması veya karşılama noktasında bu ihtiyaçları dikkate almamasıdır. Çocuk ihmali sağlık, eğitim, barınma, beslenme veya güvenli yaşam koşullarının sağlanması gibi konularda gerçekleşen bir durumdur. Saydığımız birçok konuda gerçekleşen ihmal çocuğa karşı kötü muamelenin de en yaygın halidir. Fakat istismar kadar görünür bir yara ve iz bırakmadığı için istismar kadar dikkat çekmiyor ve ihbar edilmiyor. Cinsel istismar ise; olgun, ergen veya yetişkin bir kimse tarafından kandırılma, korkutma, tehdit veya baskı yolları ile çocukla herhangi bir şekilde cinsel eylemde bulunarak cinsel haz alma durumudur" şeklinde konuştu.

'KANUNLAR SUÇLUYU KORUYOR'

Av. Ertak, Ceza Kanunu’nun 103. Maddesi’nde, 2014 yılında yapılan değişikliklerle çocuk istismarında caydırıcı denilecek ceza oranlarının ve uygulamalarının kaldırılması ile çocuğun zararına kararlar alınmasının önünün açıldığına dikkat çekti. Av. Ertak, şu bilgileri verdi:

"103. Madde’nin 2014 değişiminden önceki hali ile çocuğa cinsel istismarda bulunan kişiye 8 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası verilebilirdi fakat 2014 yılında yapılan değişiklik ile cinsel istismarın ‘sarkıntılık’ düzeyinde kalınmasından bahsediliyor. Eğer cinsel istismar ‘sarkıntılık’ düzeyinde kalırsa 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılıyor. Yine ‘sarkıntılık’ düzeyinde kalan istismarın failinin de çocuk olması durumunda davanın açılması mağdurun vasisi veya velisinin şikayetine bağlı tutulmuş. Yani ebeveynin şikayetten vazgeçmesi durumunda dava düşüyor! Bir de 15 yaş sınırından söz ediliyor. Eğer cinsel istismar 15 yaşını doldurmayan veya 15 yaşını doldurmuş olmasına rağmen hukuki anlamda fiili kavrama kabiliyeti olmayan çocuklara karşı işlenmiş ise bu durumunda cinsel istismardan bahsedilir fakat 15 yaşını doldurmuş ve fiilin hukuki boyutunu anlamlandırıp, sonucunu kavrayabilen çocuklara karşı hile, cebir, tehdit veya iradeyi etkileyen herhangi bir nedene dayanırsa cinsel istismardan bahsedilir. Vücuda organ ya da başka bir cismin sokulması ile gerçekleşen cinsel istismar ise ‘nitelikli cinsel istismar’ sayılıp cezanın yarı oranında arttırılması gündeme gelir. Tüm bunlar bir yana bahsedilen 103. Madde’nin son fıkrasında gerçekleştirilen değişiklik ile daha önce var olan ‘suçun sonucunda mağdurun ruh ya da beden sağlığının bozulması halinde 15 yıldan az olmamakla birlikte hapis cezasına hükmolunur’ düzenlemesi 2014 yılında tamamen kaldırıldı. Bu değişiklik yapılırken ‘zaten bu suçun mağduru olan kişinin ruh ve beden sağlığının bozulduğundan bahsedilmesi gerekir’ düşüncesi ile hareket edildi. Fakat hali hazırda çocuklar açısından ‘zararında’ diye nitelendirebileceğimiz bir durum ortaya çıktı."

'GÖRÜNÜR HALE GELDİ'

Çocuk istismarının görünür hale geldiğini belirten Av. Ertak, “Toplumsal baskılar, ailenin korkması, kaygılar, çocuk kız çocuğu ise ileride evlenememe riski, mağdur olan çocuğun korkuları, kaygıları ve ‘beni suçlayacaklar’ gibi düşüncelerle örtülmeye çalışılan fakat hep var olan bu vakalar son süreçte görünür hale geldi" ifadelerini kullandı.

'KOŞULLARI YARATANLAR DA SUÇLU'

Ensar Vakfı’nda yaşanan cinsel istismar olayında sadece istismarı gerçekleştiren öğretmenin değil, bu durumun yaşanmasına neden olan koşulları yaratanların da suçlu olduğuna işaret eden Av. Ertak, şöyle devam etti: “Özellikle yurt ve benzeri kaplı ortamlarda bu tür vakaların yaşanma ihtimali çok fazla. Bu nedenle olayın oluşunu, ortaya çıkışını ve koşulları bir bütün olarak değerlendirmek lazım. Biliyorsunuz, olay yaşandıktan sonra Aile Bakanı, ‘Bir kere böyle bir durumun yaşanması vakfın güvenirliğini etkilememeli’ tarzında bir açıklamada bulundu. Aslında bu olaydan sonra bakan olarak topluma vermesi gereken mesaj şuydu; ‘Biz hükümet olarak bu durumu tüm ayrıntısı ile titizlikle inceleyeceğiz ve sorumluları kim olursa olsun cezalandıracağız.' Çünkü ancak bu şekilde davranırsa bu olayların önüne geçebilirdi."

NE YAPILMALI?

Amed Barosu Çocuk Hakları Merkezi Üyesi Avukat Çiğdem Ertak, "Halihazırdaki hukuki düzenlemeler maalesef çocuğun cinsel istismarına yeşil ışık yakacak düzeyde düzenlemeler" diyerek, son olarak şunları kaydetti:

"Öncelikle kanuni düzenlemelerin çok acil şekilde caydırcı ve önleyici sonuçlar yaratacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerekir. Düzenlenen kanunların toplumda çok açık şekilde bu algıyı uyandırması gerekir; ‘cinsel istismar gerçekleştiren kişi cezalandırılır.’ Böyle bir algı bu ülkede henüz mevcut değil! En basit hali ile çocuğa cinsel istismarda bulunan kişinin kamu görevlisi olması durumunda bu kişinin görevine derhal son verilmesi gerekir. Bu pratiğin her koşul altında ve her vakada hayata geçirilmesi gerekiyor. Sadece bu da yetmez; bu tür suçları işleyen kişilerin bir daha çocuk ile diyalog ya da ilişki kurabileceği alanlardan derhal uzaklaştırılması gerekiyor. Bunların yanı sıra çocuğa ve çocuk ile iletişim halinde bulunan kişilere eğitim verilmesi, eğitim sisteminin bu nokta yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Son olarak da çocuklarla ilgilenen vakıf, dernek ve yurt gibi kapalı alanların açık bir şekilde denetime tabi tutulması, denetim mekanizmalarının ise şeffaf şekilde işletilmesi gerekir."