Bayık'tan çağrı: Herkes Türkiye işgaline karşı durmalı

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Bayık, “Türkiye Rojava, QSD, Kuzey Suriye Federasyonu’na karşı duruyor. DAİŞ, El Nusra, Ehrar el Şam’ı hakim kılmak istiyor. O yüzden çağrım herkese budur ki, Türkiye'nin işgaline karşı durun” dedi.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Rojava'daki gelişmelere ilişkin Stêrk TV'nin sorularını yanıtladı...

KCK'nin açıkladığı deklarasyonun ardından Antep'te katliam yapılmasına ve Cerablus işgaline değinen Bayık,şunları ifade etti:

ANTEP KATLİAMI

Hareketinizin açıkladığı deklarasyonun hemen ardından Antep'te bir katliam meydana geldi ve Türk devleti bunu kendisine gerekçe yaparak Cerablus'a girdi. Türklerin Cerablus’a girmesi ile birlikte Erdoğan sizce Türkiye'yi nasıl bir duruma sürüklemiştir?

Biz deklarasyonu yayımladıktan birkaç saat sonra Antep'te bir katliam gerçekleştirildi. Bu katliam deklarasyona verilen bir cevaptı. Deklarasyonu etkisiz kılmak, gündemi değiştirmek ve herkesi bu gündemin içine çekmek için bu katliamı yaptılar. Belki DAİŞ adı ile bu katliamın yapıldığını belirttiler. DAİŞ'e yaptırıldı ama AKP tarafından bu katliam yapıldı esasında. İyice bakıldığında görülüyor ki, ne zaman Hareketemiz bir adım attı, bu adımı boşa çıkarmak ve çürütmek için bu katliamı DAİŞ adına yaptılar. Türkiye'nin içinden olsun yada dışından, bu bir tesadüf değildi ve herkes bunu görüyor. Şimdiye kadar DAİŞ AKP’ye yönelik hiçbir eylem yapmamıştır. Yapılan bütün saldırılar Kürtlere, demokrasi güçlerine ve solcu kesime yönelik yapılmıştır. Yani özcesi AKP muhalefetine karşı yapılmıştır. Kürtlere yaklaşmaya çalışan ve Kürtlerin bir hak sahibi olmasını isteyen kesimler hemen hedef alınıyor. İstedikleri, hem Türkiye içinden, hem de uluslararası çapta kimse Kürtlere yaklaşmasın, Kürtlere yardım etmesin ki böylelikle Kürtleri yok edebilsinler.

DAİŞ adına yapılan her saldırıda bir adım atmak istiyorlar. Şimdiye kadar uluslararası yaşanan bütün durumlarda bu ortaya çıktı. Ne zaman DAİŞ bir eylem yaptı ise görülüyor ki, Türkiye bir adım atmıştır. Antep'teki katliam ile birlikte de Türkiye Cerablus'u işgal etmek için adım atmıştır. Antep Katliamı'nı Cerablus'a girmek için kendilerine bir adım yapmışlardır. Biz yaptığımız açıklamada da vurguladık. Katliam yapıldığında bunu kendilerine bir adım yapacaklarını ve niyetlerinin Rojava'yı işgal etmek olduğunu söyledik. Ben Antep'teki şehitleri yeniden anıyorum ve ailelerine başsağlığı diliyorum. Yaralılar için de acil şifalar diliyorum.

CERABLUS İŞGALİ

Türkiye'nin Cerablus'a girmesi esnasında uluslararası güçler sessiz kaldı. Cerablus'un işgalinde onların çıkarları ne olabilir?

Eskiden kimse Türkiye'nin Rojava ve Suriye'ye girmesini istemiyordu. Buna karşı duruyorlardı. Bunun karşısında duranlar Türkiye'nin Cerablus'a girmesine karar verdiler. Değişen neydi ki fikirlerini değiştirdiler? Niye birden kararlarını değiştirdiler ve Türkiye'nin tarafından yer almaya karar verdiler? Bunlar amaçları için siyaset yaparlar. Onlar için demokrasi, özgürlük, adalet ve insan hakları sadece propaganda mazemesidir. Herkesi kandırmak içindir bunlar. Bu söylemlerin altında esas amaçlarını gizlemektedirler. Amaçlarını esas alırlar. Onların ekonomik, siyasi ve askeri amaçları esestır. Hiçbir zaman demokrasi, özgürlük, adalet ve insan haklarını esas almazlar. Gerçek budur. Cerablus'a girmeleri yeni bir durumu ortaya çıkarmıştır. Herkes yeni bir durumun içine girmiştir. Suriye savaşı ve Ortadoğu savaşı değiştirildi.

Artık insan eskisi gibi siyasetin ve savaşın yürütülebileceğini söyleyemez. Savaşta ve siyasette değişiklikler yaşanacaktır. Olumsuz bir etkisi olacaktır Suriye savaşının üzerinde. Şimdi bir ittifak yaparak Türkiye'nin buraya girmesini onayladırlar. Bunu da amaçlarına ulaşmak için yaptılar. Bu ittifakı nereye kadar yapacaklar, o da beli değil. Ne kadar da Cerablus'a girme noktasında ittifak yaptılar ise de aralarında çelişkiler de yaşanmaktadır. Bu ittifak temelinde amaçlarına ulaşmak istiyorlar. Hepsinin amaçları da ayrıdır. Birbirine yakın amaçları da var, çelişkileri de var. Onun için de bu ittifakları da ancak bir yere kadar devam edecektir. Bu da Türkiye'ye karşı yürütülen çalışmalara bağlıdır. Türkiye niye buraya girdi? Biliniyor ki Türkiye'de bir dağılma yaşanmakta. Türkiye'nin kurumlarında bir zayıflama yaşanmıştır. Türkiye'de ordu çok büyük bir güç olarak görülürdü, büyük bir inanç vardı. 15 Temmuz'dan sonra inanç ve büyüklüğü noktasında fazla güven kalmamıştır. Çünkü ordu ayaklar altına düşmüştür. Şimdi Erdoğan, Devlet Bahçeli ve Kılıçdaroğlu el ele vermişler ve Türkiye'yi bu durumdan çıkarmak istiyorlar. Türkiye'de ordunun zayıf olmadığını gösterme çabası içindedirler. Cerablus'u işgal etmek ile Türkiye'ye ve uluslararası güçlere bunu kabul ettirmek istiyorlar. Bununla birlikte zayıflıklarının üstünü örtmek istemektedirler.

Öteki yandan ise, Minbic'te Demokratik Suriye Güçleri (HSD) ve YPG’nin de aralarında bulunduğu güçler büyük bir başarı elde etiler ve DAİŞ büyük bir darbe aldı.

DAİŞ şahsında Türkiye, Erdoğan ve AKP de bu büyük darbeyi almıştır. HSD’nin önünü nasıl alacaklar ki, HSD daha büyük adımlar atamasın? Öte yandan nasıl yapacaklar ki DAİŞ, El Nusra, Ehrar El Şam daha fazla zayıf düşmesini engellesinler? Bunlar için Cerablus'u kendilerine esas aldılar. Çünkü eğer DAİŞ zayıf düşer ise Türkiye siyaset yapamaz. Türkiye, DAİŞ, El Nusra vb. çeteler üzerinden siyaset yapmaktadır. Minbic zaferi de Türkiye'nin bu siyasetini tehlikeye koymuştur. Kuzey Suriye Federasyonu'nun, HSD’nin ve Kürtlerin önü açılmış oldu bu zafer ile. DAİŞ ve El Nusra çeteleri artık bu ilerleyişin önünde duramazlar. Yeni Suriye de bu esaslar temelinde ilerleyecektir. Bu ilerleyişi Türkiye kendisine karşı büyük bir tehlike olarak gördü. Onun için de ABD, Rusya ile bir ittifak kurmaya giti. Kürtler üzerinden, özelikle Rojava Devrimi üzerinde bir konsept yürütülmektedir. Kürtlerin Rojava Devrimi ile birlikte ilerleyişlerini gördüler. Minbic zaferi ile birlikte bu ilerleyiş daha da güçlenmiştir. Bunu kendileri için tehlike olarak gördüler ve bunun önünü almak istediler. Onun için de Türkiye'nin Cerablus'a girmesini kabul ettiler.

DAİŞ Cerablus'u Türkiye’ye teslim etti, diyebilir miyiz?

Ankara’da İran, ABD, Mesud Barzani toplandı; Türkiye, Suriye, ve Rusya arasında ilişki gelişti, böyle bir trafik oluştu. Irak ve Suriye’nin üzerinde duran tüm güçler Ankara’da buluştular. Zaten bunlar daha Ankara'dayken Türkiye Cerablus'a girdi. Nasıl Musul'u DAİŞ’e teslim ettilerse, Cerablus'u da Türkiye'ye teslim ettiler. Cerablus’ta hiçbir savaş gelişmedi. DAİŞ direk Türkiye ye teslim etti. Türkiye "Cerablus'u aldık" diye propaganda yapıyor. Ortada başarı diye bir şey yoktur. DAİŞ’i korumak için ittifak yaptılar. Türkiye bu esas üzerine Cerablus'a girdi. Birçok DAİŞ elemanı da elbiselerini değiştirip oradaki güçlerin içine yerleştirildi. Bununla birlikte Cerablus yine DAİŞ’in elinde kaldı, eğer Cerablus QSD’nin eline geçseydi o zaman DAİŞ zayıflardı ve uluslararası alanda eylemler de yapamazdı. Cerablus'un Türkiye'nin eline geçmesiyle DAİŞ’in Cerablus üzerinden faaliyetlerini yürütmesi garantilenmiş oldu.

BARZANİ'NİN ROLÜ

Türkiye QSD’ye karşı savaşıyor. Türkiye'nin Cerablus’a girmesiyle birlikte birkez daha açığa çıktı ki, Türkiye-DAİŞ ilişkisi vardır. Zaten daha önceden de vardı, fakat Türkiye'nin Cerablus'a girmesiyle herkes bir daha gördü ki, Türkiye-DAİŞ ilişkisi vardır. Türkiye ABD, Rusya ve KDP yardımıyla Türkiye ve Suriye arasındaki sınırı kaldırdı. Özellikle KDP Türkiye'ye büyük bir hizmet yaptı. Barzani’nin Ankara'da olduğu zaman, Türkiye Cerablus'a girdi. Mesela Barzani bir açıklama yapıp şöyle dedi: "Ortadoğu'da büyük bir gelişme olacak." Bu şekilde Türkiye'ye destek verdi. Cerablus'a girilmesine karşı durmadı. Türkiye neden Barzani'ye çağrı yaptı? Cerablus'a girdiğinde Kürtlere ve dünyaya mesaj vermek istedi, herkesi kandırıp, "Türkiye Kürtlere karşı Cerablus'a girmedi" demek için ve böylelikle bazı Kürtleri gevşetmek istedi. Bu, bazı Kürtler Rojava’ya ve Özgürlük Hareketine sahip çıkmasın diye. Çünkü Kürt Özgürlük Hareketi'ne darbe vurmak istediler. Bu amacını gerçekleştirmek için de bazı Kürtlerden faydalanmak istiyor. İşgalcilerin siyaseti de budur; "Biz köpekleri, köpeklerle öldürmek istiyoruz. Siyah ve beyaz köpeğin arasında hiçbir fark yoktur!" Bunu bir kez daha tekrarlıyor. Kürt halkının bunu görmesi lazım, Kürt halkının bu soruyu Barzani’ye sorması lazım, Türkiye Cerablus'a girdiği zaman sen neden Ankara'daydın, sen orada ne yaptın, neye hizmet ettin, açıklaman kime hizmet ediyor, Kürtlere hizmet ediyor mu? Herkesin bunu sorması lazım ve cevabını istemesi lazım.

KDP’ye bağlı bazı kesimler propaganda yapıyor, diyorlar ki, "Barzani’nin Ankara'ya gitmesi KCK deklarasyonuna ilişkindir, çözümün olması için rol sahibi olması için." Bu tamamen kandırmacadır, bu doğru değil, bu propagandalarla Barzani'nin gitmesini saklamak istiyorlar. Mesud Barzani Türkiye ye gittiği zaman öncelikle MİT ve özel savaş kesimlerinin yanına gidiyor. Bu tesaduf değil, bunun bir anlamı vardır. Türkiye bir konsept yürütüyor ve ondan bir fayda almak istiyor. Bazı imkanlar da Barzani'ye veriyor olabilir. Bu şekilde KDP’den fayda almak istiyor ve Özgürlük Hareketine darbe vurmak istiyorlar. Başta bu siyaseti yürüten KDP'nin uyanık olması lazım ve işgalcilerin hizmetine girmemesi lazım.

'TÜRKİYE'YE KARŞI TÜM PARÇALARDA BÜYÜK DİRENİŞ GELİŞTİRİLMELİ'

Uluslararası güçler ve Türkiye her zaman Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olduklarını belirtiyorlar. Bu güçlerin Suriye topraklarına girmesi Suriye’nin toprak bütünlüğünü ortadan kaldırmak değil midir? Bu güçlerin Suriye topraklarını kendi aralarında paylaştığı söylenebilir mi?

Suriye’nin gerçek anlamda demokratikleşmesini isteyenler ve Suriye’nin birliğinden yana olanlar, demokrasi güçleri, Demokratik Suriye Güçleri (DSG), Demokratik Federasyon ve Kürtlerdir. Suriye’de diktatörlüğe, faşizme ve kötülüğe karşı duranlar, Suriye’de demokrasinin gerçekleşmesini isteyenler bu güçlerdir; DAİŞ, El-Nusra, Ehrar el Şam vb. değildir. Bu yüzden herkes adalet ve demokrasiyi esas almalı. Fakat yaklaşım bu çerçevede değil. Bazıları taktiksel bir yaklaşım gösteriyor, bazıları da açık bir biçimde bu güce karşı duruş sergiliyor.

Bu iki tarafın da amacı Suriye’yi demokratikleştirmek, Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamak değildir. Kendi amaçlarını gerçekleştirmek istiyorlar. Eğer amaçlarını gerçekleştirmek Suriye’yi parçalamaktan geçiyorsa, o şekilde davranırlar. Suriye’nin Cerablus’a girmesi Suriye’yi parçalamaktır. Çünkü Türkiye DAİŞ, Ehrar el Şam ve El Nusra üzerinden, Suriye, Irak ve Ortadoğu’da kendi amaçlarına ulaşmayı istiyor. Şu an Türkiye’nin yanında yer alanlar bu siyasete hizmet ediyor durumdalar. Türkiye Kürt düşmanlığını yapıyor.

Bu yüzden halkımız tüm parçalarda Türkiye’nin gerçeğini iyi görmeli. Türkiye birçok kenti yıktı, birçok insanı katletti. Bunu yaparken de, ‘’Ben hendekleri kaldırıyorum, demokrasiyi savunuyorum" dedi. Bu biçimde halkı kandırdı. Ama şimdi açık bir biçimde Kürt düşmanlığı yaptığı ortaya çıktı. Türkiye’nin Rojava’da, Suriye’de hiçbir işi yoktur. Orada Kürtler ne yaparlarsa kendi haklarıdır. Kürtler Suriye halklarıyla kendi sorunlarını çözüme kavuşturabilir. Niye Türkiye oraya müdahale ediyor? Bundan da anlaşılıyor ki Türkiye Kürt düşmanlığı yapıyor. Rojava’yı işgaliyle Türkiye’nin gerçeği daha da belirginleşti. Türkiye düşmanlık yapıyor ve Kürtleri ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Kürtler bu gerçeği görüp AKP propagandalarına kanmamalı. Kendisine sahip çıkıp, Türkiye’ye karşı Kürdistan’ın tüm parçalarında büyük bir direnişe geçmelidir. Bütün Kürtler, halklar, dini kimlikler, demokrasi güçleri, solcular Türkiye’ye karşı durmalıdır. Türkiye Irak ve Suriye’de de demokratikleşmenin önünde duruyor. Suriye ve Irak’taki esas sorunu Türkiye yaratıyor. Soykırımı esas almış, bu yüzden halklara, demokrasiye ve özgürlüğe düşmandır. Cerablus’a girmesi bunu net biçimde göstermiştir.

Türkiye'nin Cerablus'a girmesinin anlamı nedir?

Türkiye Mercidabık Savaşı üzerine bu adımı attı. Aynı zamanda Cerablus'a girdi. Mercidabıkç neresi? Minbic'tir. Aynı bölgedir. Nasıl Yavuz Sultan Selim Mercidabık ile Suriye'yi aldı, aynı zamanda Ortadoğu'yu da ele geçirdi, şimdi de Türkiye ve Recep Tayyip Erdogan Yavuz Sultan Selim'i kendilerine esas alıyorlar. Aynı zamanda İstanbul’da Yavuz Sultn Selim adıyla köprü yaptı. Bununla şunu demek istiyorlar; "Ben Osmanlı'yı kendime esas alıyorum." Yani Türkiye'nin amacı demokrasi değil, halklara karşıdır, özellikle Kürtlere karşıdır. Çünkü Kürt halkı şu an Ortadoğu'da demokrasi ve özgürlüğü temsil ediyorlar. AKP-Erdoğan demokrasi ve adaletin düşmanıdır. Kürtler şahsında tüm halklara düşmanlık yapıyor. Ondan dolayı Yavuz sultan Selim'i kendilerine esas alıyorlar. Bu halklar için büyük tehlikedir. Özellikle Suriye halkına, Kürt, Arap, Çerkes, Süryani, Ermeni ve tüm kesimlerin Türkiye'nin bu işgaline 'dur' demesi lazım. Tüm örgütlerin kendi aralarındaki çelişkileri bir kenara koyup birlikte ülkelerini korumalıdırlar. Demokrasi güçlerinin de Suriye halkının yanında olmalıdır. Ancak bu şekilde tehlike arz eden Türkiye'nin karşısında dururlar.

Türkiye’nin amacı açıktır çünkü Yavuz Sultan Selim'i kendine esas alıyor. Yavuz Sultan Selim Mercidabık ile Suriye'yi ele geçirdi ve aynı zamanda Ortadoğu'yu ele geçirdi. Yani amaçları Minbic, Efrîn, Bab, Rai ve Halep'tir. Bu temelde Rojava Devrimi'nin kaybetmesi demokrasi güçlerinin kaybetmesidir. Suriye'nin ele geçirilmesidir. Irak'a baskı yapmaktır, Musul'u fiili olarak ele geçirmek istiyordur. Bunu da herkese kabul ettirmek istiyorlar. Bununla birlikte Irak'ın birliğini de değiştirmek istiyorlar. Sadece Suriye'de değil aynı zamanda Irakı’da hedefliyorlar. Fakat bunu yapamıyorlar, Yavuz Sultan Selim'in yaptığı zaman da, şimdi ise yapılamıyor. Türkiye'nin şu anda olduğu durum buna elvermiyor. Yine Kürt halkı eski Kürtler değil, Ortadoğu halkı eskisi gibi değil, Türkiye’ye boyun eğsin. Uluslararası alan da buna müsaade etmiyor, buna müsaade eden bazı kesimler ise Türkiye’nin bazı isteklerini kabul etmelerindendir, bunu da kendi amaçları için yapıyorlar. Çünkü amaçları Ortadoğu üzerinedir, bunun üzerine Ortaduğu'yu kolayca Türkiye’ye teslim etmiyorlar. Mümkünse Türkiye’yi sıkıştırıp isteklerini kabul ettirmek istiyorlar.

'KÜRTLER DAHA BÜYÜK SONUÇLAR ALACAK'

Türkiye şu an da Cerablus'ta Kürtleri tehdit ediyor. Birkaç köyde katliamlar yaptı, acaba Türkiye bu tehditlerinin Türkiye’ye de etki yapacağını da hesaplayamıyor mu?

Türkiye şantaj ve tehditlerle kendini bu krizin içinden çıkarmaya çalışıyor ve amaçlarını bazı güçler ve devletlere kabul ettirmek istiyor. Mesela Türkiye ve İran Kürtlersiz bir Suriye’yi ABD, Rusya ve Avrupa’ya kabullendirmek istiyor. ABD, Rusya ve Avrupa’nın bunu kabul etmemesi lazım. Onları uyarıyorum; kim ki Kürtlere düşmanlık yaparsa büyük kaybedeceklerdir. Birinci ve ikinci dünya savaşlarında sonuçlar almış olabilirler, fakat şu an sonuç alamazlar. Kim Kürtlere düşmanlık yaparsa kaybeder, kim Kürtlerle dostluk yaparsa o zaman da çıkarlarını koruyabilirler. O yüzden kimsenin Suriye’ye yardımcılığını Kürtlersiz yapmamalı. İşgalci güçler de bunu bilmelidirler; daha önce Kürtlerle düşmanlık yaparak bazı sonuçlar almış olabilirler, doğrusu hiçbir sonuçta almadılar. Kendilerini kandırdılar sonuç aldık diye. Fakat bugün açığa çıktı ki bugüne kadar yürüttükleri siyaset onlara zarar vermiştir. Ne kadar Kürtleri bitirmek isteseler de fakat bitiremeyeceklerdir. Bununla Kürt hareketini daha da güçlendireceklerdir, Kürtler daha fazla kendilerine sahip çıkacaklardır ve bu siyasete karşı çıkacaklardır. Kürtler karar vermiş; artık kölelik bir yaşamı kabul etmeyeceklerdir, kimliğini özgür bir şekilde yaşayacaklardır, artık kimse Kürtleri bitiremeyecek. Kürtler bundan sonar daha büyük sonuçlar alacaklardır.

Türkiye çok sıkışmış durumda, bir dağılma içerisindedir. Her ne kadar kendini güçlü göstermek istese de, her ne kadar bazı güçler yardım etse de, kendini bu durumdan kurtaramayacak. Kürtler eylemlerini Bakur ve Rojava’da daha güçlendirecektir ve işgale karşı duracaklardır. Türkiye bu siyasetiyle kendini daha çok sıkıştırıyor, kendini Osmanlı'nın sonu gibi yapıyor. Nasıl Osmanlı dağılmışsa, Türklerin bitmesine de çok az kalmıştı ve zorla Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdular. Şu an onu da yapamayabilirler, o yüzden uyarıyorum; bu siyasetten vazgeçmelidirler, AKP, CHP ve MHP el ele vermişler milli cephe yürüteceklermiş. Bu siyasetle Türkiye'yi bu durumdan kurtaramazlar. Bu siyaseti ne kadar yürütürlerse, Kürtler de bu siyasete karşı savaşı daha da büyüteceklerdir.

O yüzden Kürtlere çağrım budur; Türkiye'nin bu siyasetine hizmet etmeyin. Kürtler bugün özgürlüğe yaklaşmışlardır. Kürtlerin, Kürtlerin yanında olması lazım, Türkiye’nin işgalciliğine karşı durmalıdırlar. Türkiye kendini büyük gösteriyor, fakat büyük değil, kimsenin böyle görmemesi lazım. Türkiye tutuklama ve öldürmeyle herkesi teslim almak istiyor. Kimse bu siyasete hizmet etmemeli, Kürtler her alanda ulusal birliğini, ulusal kongresini, ortak stratejisini oluşturmalıdır ve bütün güçlerini işgalci güçlere karşı kullanmalıdır. İkinci Lozan'ı yapmak istiyorlar, eğer bunu yapamazlarsa, Kürtleri daraltmak istiyorlar, küçültmek istiyorlar, devrimlerini etkisiz kılmak istiyorlar ve Kürtleri Ortadoğu halklarına öncülük yapamayacak hale getirmek istiyorlar. Eğer Kürtler buna karşı dururlarsa, ne ikinci bir Lozan'ı yapabilirler, ne de Kürtleri daraltabilirler. Eğer Kürtler direnişi büyütürlerse bu konsepti paramparça edebilirler. Hem kendileri için, hem de bölge halkı için büyük başarılı sonuçlar geliştirebilirler. Kürtlerden istenilen şey budur.

'TÜRKİYE İŞGALİNE KARŞI DURULMALI'

Türkiye Rojava Devrimi'ni ortadan kaldırmak istiyor, bunun ortadan kaldırılması tüm parçadaki Kürtlerin ortadan kaldırılması anlamına gelir. Bu yaklaşım insanlığın düşmanlığıdır. Çünkü bugün DAİŞ’e karşı duran, Rojava, QSD, Kuzey Suriye Federasyonu da sadece kendileri için savaşmıyor. Tüm insalık için, tüm dünya için savaşıyorlar. Türkiye Rojava, QSD, Kuzey Suriye Federasyonu’na karşı duruyor. DAİŞ, El Nusra, Ehrar el Şam’ı hakim kılmak istiyor. Bu Kürtler üzerinde büyük bir tehlikedir, Ortadoğu ve dünya için de büyük bir tehlikedir. Kürtler direnecektir, Türkiye ve DAİŞ’e karşı duracaklardır, aksi takdirde en büyük zararı insanlık görecektir. Herkes Rojava, QSD, Kuzey Suriye Federasyonu’na destek vermelidir. Tüm Suriye halkı, tüm partiler, kültürler ve dinler hep birlikte Türkiye işgalciliğine karşı durmalıdırlar. Ülkelerini, şehirlerini, toprağını, köylerini ve değerlerini korumalıdırlar. Türkiye’nin Suriye'yi işgal etmemesi için, kendi iktidarını ve DAİŞ’in iktidarını orada oluşturmaması için Ortadoğu'ya ve dünyaya taşımaması için herkes el ele verip Suriye'nin birliğini korumalıdır. Eğer büyük bir direniş olursa Türkiye çıkmaza girer ve büyük darbe alır. Bu durumda tüm halklar büyük kazanacaklardır. O yüzden çağrım herkese budur ki, Türkiye'nin işgaline karşı durun.