Çatak toplu mezar davası AYM’ye taşındı

Van’da uzun yıllardır devam eden Çatak toplu mezarlar davasında ailelerin tüm taleplerine rağmen kimlik tespitinin yapılmaması üzerine avukatlar Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

Van’da uzun yıllardır devam eden Çatak toplu mezarlar davasında ailelerin tüm taleplerine rağmen kimlik tespitinin yapılmaması üzerine avukatlar Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Konuya ilişkin düzenlenen basın toplantısında konuşan dava avukatlarından Turan Ece, “1998 yılından bu yana yaptığımız tüm başvurular Türkiye mahkemelerince reddedildi. Tek isteğimiz kimliklerin tespiti olmasına rağmen bu talebimiz hep reddedildi. Biz de bunun üzerine Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunduk” dedi.

Van’ın Çatak ilçesindeki toplu mezarlarla ilgili davada herhangi bir ilerleme kaydedilmemesi üzerine Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapıldı. Konuya ilişkin Mezopotamya Hukukçular Derneği’nde yapılan basın toplantısına MHD Van Eşbaşkanı Emine Ebiri, MHD Üyesi Sevda Aydın ve Turan Ece katıldı.

Basın toplantısında konuşan Avukat Turan Ece, toplu mezar sorununun halen çözülmemiş olmasının aileler ve yakınları üzerindeki ağır bir işkence oluşturduğunu belirterek şöyle konuştu: “İnsan gerçek anlamda yas tutan tek varlıktır. Gerçek anlamda bir yas ise ancak insanlık tarihi kadar eskilere dayanan dini ve kültürel ritüellerin yerine getirilmesi ile mümkündür. Beden parçalansa da en azından yas tutabilecekleri cenazelerin olmasından dolayı tutunacak bir alan yaratabilen yas prosedürü müvekkiller yönünden halen gerçekleşmemiştir. Yine somut dosyamız açısından, çatışmada sağ yakalanarak işkence sonucu yaşamını yitirme ancak tanıklıklarla ortaya çıkacak bir durumdur. Ancak yıllar geçse de kimse bundan bahsetmez, bahsedemez. Zorla kaybetmeler ve toplu mezarlar toplumda yarattığı bu atmosferle beraber oldukça ağır bir cezalandırma yöntemi olarak ele alınabilir.”

Zorla kaybetme ve toplu mezarlar hakikatini yaşamış ülke deneyimlerinin gösterdiği üzere devletin, mezarların açılmasına, tüm bilimsel yöntemleri kullanmayı kabul ederek, ikna olsa bile bu sürecin geçmişle hesaplaşma ve kolektif hafızaya katkı sunmasına dair ciddi dirençler gösterildiğini de söyleyen Ece, “Toplu mezarlar açılıp yeniden gömülmeleri sağlansa bile devlet için halen o insanlar ‘rejim karşıtı’ ya da ‘terörist’ olarak kalabilmektedir ve bu da gerçek bir geçmişle yüzleşme olmamaktadır. Devletler toplu mezarlar pratiğini devletin ideolojisine ters düşen kişilere karşı bir cezalandırma yöntemi olarak kullanırken, sadece mezarlara attıkları insanları değil, onların ailelerini, politik olarak aidiyetlerinin olduğu örgütleri, hatta sonraki kuşakları cezalandırma ve bir korku atmosferi oluşturma amacını gütmektedir. Bu yüzden mezarların açılması sadece o kişiler ve yakınları hatta politik bağı olan kişilerin belleklerine değil, tüm toplumsal hafızaya hizmet etmektedir” dedi.

18 yıl boyunca başvurucuların hakikate erişim için yaptıkları tüm arayışlara rağmen, ilgili makamlar tarafından bir bilgilendirme yapılmadığı ve yakınlarına işkence uygulayanlara yönelik tek bir hukuki işlem yapılmadığını da kaydeden Ece, mevcut haliyle 1998 yılından bu yana başvuruculara uygulanan bir politik cezalandırmadan bahsetmek çok da yanlış olmayacağını da sözlerine ekledi.

Ece konuyla ilgili Anayasa Mahkemesine başvurduklarını ve dava sonuçlanıncaya kadar mücadelelerine sürdüreceklerini kaydetti.