Demirtaş'tan tasfiye girişimine yanıt: Boyun eğmeyeceğiz

Demirtaş, partisinin Bingöl'deki kongresinde yaptığı konuşmada, dokunulmazlık üzerinden tasfiye girişimine ilişkin, "Biz böyle zulme boyun eğmiş parti değiliz. Davası haklı olan ayakta kalır" dedi.

Demirtaş, partisinin Bingöl'deki kongresinde yaptığı konuşmada, dokunulmazlık üzerinden tasfiye girişimine ilişkin, "Biz böyle zulme boyun eğmiş parti değiliz. Davası haklı olan ayakta kalır" dedi. Demirtaş, Ensar Vakfı'ndaki cinsel istismara da değinerek, "Bizim partimizden ya da başka partiden asla kabul edemeyiz. Herkes haddini bilecek ona göre hareket edecek" diye belirtti. 

Partisinin Bingöl Olağanüstü Kongresi'nde konuşan HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, hafta içerisinde Meclis Genel Kurulu'nda görüşülmesi beklenen "dokunulmazlık" teklifine ilişkin "Parlamentoda doğmadık ki orada yok olalım. Zindanlarda doğduk zindanlarda büyüdük" dedi. Demirtaş, Ensar Vakfı'ndaki çocuk istismarı ve sonrasında yaşanan tartışmalara ilişkin ise "Kim savunursa savunsun açık ve net söylüyorum. Bizim partimizden ya da başka partiden asla kabul edemeyiz. Herkes haddini bilecek ona göre hareket edecek" dedi. 

HDP Bingöl İl Örgütü'nün 1. Olağanüstü Kongresi, Mem û Zîn Düğün Salonu'nda düzenlendi. HDP bayrakları ile süslenen salona, PKK'nin öncü kadrolarından Mazlum Doğan'ın posteri ve "Yaşamı örgütlüyoruz, özgürlüğü büyütüyoruz" pankartı asıldı. Kongrede sık sık "Bijî berxwedana YPS'ê", "Bijî Serok Apo" ve "Bê Serok jiyan nabe" sloganları atılarak, öz yönetim direnişi selamlandı.

'KANIN SORUMLUSU AKP'DİR'

Demirtaş, kongrede halkı selamladıktan sonra konuşma yaptı. Demirtaş, konuşmasında şu hususlara dikkati çekti:

"Biz halkımızla birlikte bu cesarete ve özgüvene sahip olduğumuz için rahatlıkla her yerde barış diyoruz. Ve samimiyiz bu konuda da. Bak bugün biz iktidarda olsaydık, bu sabah iktidara gelseydik ertesi gün 24 saat içinde savaşı durdururduk, başarırdık bunu. Fakat bunlar iktidara geldiği günden beri akan kan daha da arttı. Biz iktidar olsaydık akan kanın sorumlusu biz olurduk. Kim hükümetteyse akan kanın siyasi sorumlusu odur. Biz iktidarda olsaydık, halk bize o görevi verseydi biz ülkemizin sorunlarını konuşarak çözerdik. Diyalogla müzakere ile çözerdik. Kürdün sorununu çözerdik, Zazanın sorununu çözerdik, Alevinin sorununu çözerdik. Başörtülünün, Ermeninin, Hıristiyanın, kimin ne sorunu varsa onu çözerdik. Adaletle eşitlikle huzur içerisinde bir ülke yaratırdık. Çünkü bizim şöyle bir derdimiz yok, 'İlla seni Türk yapacağız' diye uğraşmazdık kimseyle. İlle seni zorla Kürt yapacağız diye de kimseyle uğraşmazdık. İlle senin başını açacağız, kapatacağız diye kimseyle uğraşmazdık. Hepsine eşitçe yaklaşıp hepsinin sorununu adaletle çözerdik.

DİYALOG ÇAĞRISI

Türk halkı sanıyor ki bu kan mecburi akıyor. Hayır, bu kadar ölen insana yazıktır. Kürde de, Türke de yazıktır. Polise, askere, PKK'lisine, gencine yazıktır. Mecbur değiller. Konuşarak diyalogla tek bir insanın burnu kanamadan sorunları çözebiliriz. Fakat yaptıklarına bak. Biz bunu söyledikçe vatan haini, bölücü, terörist biz oluyoruz. Dokunulmazlıkları tartışılan biz oluyoruz. Bunlar tam bir fitneci, tam bir iftiracı, yalancı, ikiyüzlü, bütün siyasetlerini bunun üzerine kurdular. Gerçekten de bütün olup bitenlere baktıkça hayret ediyorum. Zaten siyasetçiler hep biraz yalancı olurlar, fakat bu kadar mı olur... Bunların kökü yalan be! Tırnağından, saçının teline kadar yalan. 

ENSAR VAKFI'NDAKİ CİNSEL İSTİSMAR

Karaman'da vakıf meselesinde gördünüz, 40'tan fazla çocuk taciz ve istismara uğramış. Bunu kimse konuşmuyor. Vakfı konuşuyorlar. Aman vakfa bir leke gelmesin. Benim partimde dahil herkes bir tek çocuğun tırnağına kurban olsun. Orada önemli olan vakıf mı çocuk mu? Sen çocuğu koru önce çocuğun hakkını savun. Çıktılar vakfı savundular. Vakfa leke konduramazsınız dediler. Bir kere olmuş olabilir. Ama neredeyse bu vakfı kutsal bir vakıf olarak ilan edecekler. Peki, önemli olan insan mıdır, çocuk mudur kurumları mıdır? Bunlar için vakıflar daha önemli. Neden? Çünkü bu vakıflarla topluma AKP'nin sapkın tarikat anlayışı pompalanıyor. Bu şekilde AKP var oluyor. Yardımlar dağıtılıyor, eğitimler veriliyor, burslar veriliyor ve sapkın bir anlayışla, İslam ile alakası olmayan bir anlayışla toplumu teslim alıyorlar. O yüzden vakıf onlar için çok önemli. Orada kadına mı taciz, tecavüz olmuş kapatın üstünü, çocuğa mı olmuş kapatın önemli değil, onlar için tek önemli şey vakıfları. Sizin vakfınız batsın, nasıl böyle bir anlayışı kabul edebiliyorsunuz? Kim savunursa savunsun açık ve net söylüyorum. Bizim partimizden ya da başka partiden asla kabul edemeyiz. Herkes haddini bilecek, ona göre hareket edecek. Mikrofonu eline alan vakfı savunuyor çocuğu savunun çocuğu. 

TASFİYE GİRİŞİMİ

Bingöl'de işverenler, esnaflar daha iyi bilir. İhale almak için önce rüşvet vermeleri gerekir. Her dönem bu anlayış vardı. Fakat ayıptı, günahtı haramdı. Bunların döneminde normal oldu. Taçlandırıldılar, ödüllendirildiler açık rüşvet yiyenler. Kimin dokunulmazlığını tartışıyorlar. Bizimkini tartışıyorlar. Ama hırsızlıkla suçlanmış olanların dokunulmazlığını kaldırmadılar. Kaldırıp, yargının önüne çıksaydılar da suçlu mu suçsuz olduklarını anlasaydık. Ama kaldırmadılar. Bakanların dokunulmazlığı geldiğinde 'hayır' oyu verdiler AKP'liler. Yarın öbür gün bizim dosyalarımız gelecek ve birleşti üç parti. Hırsızlık mı yaptık? Evde para sayma makineleri buldunuz da dolarları ayakkabı kutularında mı sakladık? Yok, bunları yapsaydık bizde kıymetli olurduk. Çünkü hırsız bunların nezdinde daha çok kıymetlidir, halkının davasını savunanlar tehlikelidir. Pişman değiliz, pişman olacak bir şey yapmadık. Ben veya herhangi bir arkadaşımızın, Allah korusun, şu anda huzurunuza çıktığımızda dokunulmazlığımız hırsızlıktan dolayı kaldırılsaydı ne yapacaktık. Şuraya çıkabilir miydik? Size mahcup olurduk. Halkımızın dili var, kültürü var, tarihi var, vatanı var, Kürt var Kürdistan var demişiz, değeri var demişiz, yanlış mı söylemişiz? Yalan mı konuşmuşuz, yok. Zaten tarih boyunca doğru söyleyenin başına hep böyle şeyler gelmiş ondan sonra kazanılmış özgürlükler. İstiyorlar ki biz çıkalım şimdi yalan söyleyelim, Türkiye toplumuna pembe yalanlar söyleyelim, öbür tarafta ihaleleri götürelim. 

Biz de öyle olalım. Çıkalım 'vatan, millet, Sakarya' diyelim arkadan trilyonları götürelim. Hep beraber talancı, soyguncu olalım. Bingöl'e gencecik cenazeler gelsin. Bütün bu suçumuzu, günahımızı örtmek için gidelim pozda verelim şehit cenazesinin önünde, milleti kandıralım. 'Vatan bölünmez hesabı sorulur' diyelim ve sonra ihalemize, işimize bakalım, parayı götürelim. Böyle yapsak bizim dokunulmazlıklarımıza karışmazlar. 

Biz parlamentonun deri koltuklarına sevdalı değiliz, oraya tutkun değiliz, biz halkımıza bağlıyız o kadar. Siz ise o koltuk için hiçbir şeyden vazgeçmezsiniz. Biz o koltuk için tırnağımızdan vazgeçmeyiz ama halkımız için kellemizden vazgeçeriz. Hepinizin içi rahat olsun. Biz böyle zulme boyun eğmiş parti değiliz. Davası haklı olan ayakta kalır. Bedel ödeteceklermiş. Fiziken her şeyi yapabilirsiniz. Parmak sayınız buna yeter. Dokunulmazlığımızı kaldırırsınız. Kıyamet kopmaz. Mücadele devam eder. Parlamentoda doğmadık ki orada yok olalım. Zindanlarda doğduk zindanlarda büyüdük. Öyle moral bozmaya tedirginlik yapmaya çalışıyorlar. Rahat olsun halkımız, bizim tek korkumuz halkımıza mahcup olmayalım. Allah bize bunu göstermesin, ömrümüz cezaevinde geçsin. Şanımızla şerefimizle yatarız orası da mücadele alanıdır.

'BAŞ EĞMEYECEĞİZ'

1924'te Şêx Sait efendiye de bunu yaptılar. Bundan 12-13 yıl sonra Dersim'de, Seyit Rıza'ya, Ağrı'da, Sivas bölgesinde ve Sason'da aynı şeyleri yaptılar. 'Ya baş eğeceksin ya baş vereceksin' dediler. Bak 90 yıl geçti. Kimse sana başını eğmedi. Evet, çok baş kestiniz, çok katliam yaptınız ama eğilmiş bir baş yok karşınızda."

Kongrede, HDP il eşbaşkanlığına Zerrin Berdibek ve Mahmut Bozan seçildi.