Köylerin ve kentlerin ışığından ülkemize göz kırpıp geldik. Kent ışıklarını her karşılayışımızda Cizre’nin ruhuydu bizi bekleyen, Sur’du, Nusaybin’di. Tüm düşman saldırılarına karşı bir dağ başında toplandık. Bu ateşten zamanlarda ülkemizin bizlere kucak açan dağlarını selamladık ve kongre salonuna geçtik. 21. yüzyılın Şengal ile Kobanê ile Cizre ile bir soykırım yüzyılı haline getirmek isteyenlere karşı 10. Kongra Gel Genel Kurulu bir varoluş ve özgür yaşam kararlılığı oldu.

Kongrenin her anı direnişi, direnişle var olmayı, birlikte olmanın özgürleştiriciliğini kanıtlarcasına anlam yüklüydü. Toplanmanın özgürlük hissi verdiğini, toplanmada bir aşk olduğunu ve aşkın mutlaka toplumsal olduğunu kongrenin başından son anlarına kadar canı gönülden duyumsadık, paylaştık. Bu aşkı birbirimizin gözünden okuduk ve yüreğimizde yeni anlamlar yeşertişini izledik.

Faşizmin, ulus devletçiliğin, soykırım ve inkar imha saldırılarını üst düzeyde tuttuğu bir süreçte, deyim yerindeyse bir ateş çemberinin ortasında kendimize dağ rüzgarlarıyla kendini arındıran bir zaman aralığı yarattık.

Kongrede herkesin her an dikkatinde olan, bilincin üst düzeyde harekette olduğu yanlar vardı. Bunlardan biri kongre genel kurul bileşenleri, delegeleri olarak yüksek bir duyarlılıkla yaşamın her anını örgütleyerek düşmanı boşa çıkarmak kararlılığıydı. Bunu gerçekleştirmek için hepimiz yek dil, yek vücut olduk. Tüm engelleri aştık, yüksek bir duyarlılıkla toplanıp tartışarak demokratik ulusu inşa kararları alarak düşmanı boşa çıkardık. Her şeye rağmen ve bir kez daha...

Diğer bir belirgin yan ise tüm genel kurul üyelerinin hem sürecin yakıcılığını anlama, hem geçmiş sürecin derslerini çıkarma, bunun derinliğine ulaşarak tecrübe edinme, hem de önümüzdeki dönemde yerine getirilmesi gereken görevlerin bilincinde olma anlamında yarattıkları ortaklıktı. Büyük bir olgunluk sağduyu, kararlılık Önderlik çizgisine bağlılık vardı.

Her yaştan delegenin kongreye katılmış olması toplumumuz karşısında büyük bir duyarlılık ve anlayış göstermemizi sağlayan, bunu denetleyen doğal bir mekanizma oldu.

Genel Kurulun öncüleri Mehmet Tunç, Asya Yüksel’di. Özyönetim direnişlerinin öncüleri olan Çiyager, Nucan, Axin ve Andok’tu. Açılışı onlar yaptı. Onlara bağlılık sözlerimizle ve saygı duruşuyla başladık çalışmamıza. Kürdistan halkının özgür yaşam öncüleri öncülükleriyle, direnişleriyle, bıraktıkları son sözleriyle bizlere nasıl yaşamamız, nasıl çalışmamız, nasıl mücadele etmemiz gerektiğini söylediler. Kongrede onların sesi ve sözü hep vardı, hep yüksekti, tüm oylamalarda istisnasız ruh, gönül ve anlam birliğiyle kabul edilendi.

“Diz çökmedik, çökmeyeceğiz, halkımız bizimle onur duysun” sözü tam karşımızdaydı. Onlarla onur duymanın zorluğunu, onların direnişleriyle onur duymanın bize büyük görevler yüklediğini bilerek her anı anlamlandırmaya çalıştık. Mehmet Tunç’un, Seve’nin, Pakize’nin, Fatma’nın ve Asya’nın direnişleriyle onur duymak onların direnişini yükselterek zafere taşımakla mümkün olabilirdi ve 10. Kongre Gel Genel Kurulu tam da bunun kararlılığını ve ortaklığını yarattı.

Her lehçeden ve dilden sözler vermek suretiyle başladık çalışmamıza. Her inancın karşısında saygıyla durduk, hep birlikte bizlerde inancı yaratan Önderlik ve şehitler gerçeği karşısında saygıyla durduk, bir olduk.

Şengal soykırımından kurtulan değerli insanlarımızı dinlerken, Şengal’in acıları yüreğimizin derinliklerinde bir daha kanadı. Şengal’in, Ezidi toplumunun ve özelde Ezidi kadınlarının anısına kadın soykırımına karşı vereceğimiz mücadeleyi yükseltme kararlılığımızı bir kez daha sınadık.

Kongrede 21. yüzyılda gerçekleşen saldırıların, Şengal’de, Cizre’de, Sur’da, Kobanê’de gerçekleşen saldırıların hepsinin aynı faşist, ırkçı ve Kürt varlığına yönelen aynı zihniyet, aynı soykırım anlayışı olduğunu, hepsinin aynı iktidarcı, erkek egemenlikli zihniyetin ürünü Kürt soykırımları olduğunu bir kez daha bilince çıkardık. Şengal’den ve Kobanê’den gelen delegelerin aynı ruhu ve aynı direniş kararlılığında bu bilincimizi sınadık.

Şengal ile susadık, Kobanê ile çatıştık, Cizre ile alev aldık. Kendi küllerinden kendini yaratmayı tarihsel bir görev olarak yeniden belirledik ve görevlerimizi sahiplendik. Bu soykırımlar karşısında var olmanın tek koşulunun Kürdistan ve Ortadoğu demokratik uluslaşmasını yaratmak olduğu gerçeğini Önder Apo’nun görüşleri ışığında bir daha anladık.

Yanlış yaşamların içinde sahi olanları aramanın ne denli boşuna olduğunu, doğru hayatın yanlış yaşanamayacağını Önderliğimizin, şehitlerimizin ve yoldaşlarımızın dilinden yeni bir anlam buluşmasıyla dinledik. Kongrede değerlendirme yapan bir arkadaşımızın “kendisi olmak, farkını en derin bir şekilde ortaya koymaktır” sözünü doğrularcasına, bu kan revanda, bu topyekûn saldırılar ortasında, bu ateşten zaman içinde toplanan ve büyük kararlaşmalar yaratan 10.Kongre Gel Genel Kurulu, tam da Apocuların farkını ortaya koyduğunun bir göstergesi oldu.

Demokratik uluslaşmanın her alanda inşası için önemli kararların alındığı 10.Kongra Gel Genel Kurulu ile tarihsel ve güncel görevleri belirlemek kadar bu görevleri gerçekleştirmenin araçlarını oluşturma yaklaşımları da ortaya konuldu. Profesyonel kadrolar kadar, demokratik ulusun inşası için başta Kürtler olmak üzere sistemimizi kabul eden her çalışanın, her bir bireyin, kadınlar ve gençler başta olmak üzere herkesin bu görevlere sımsıkı sarılacağına inançla, Önderliğimize, şehitlerimize bağlılık ve zafer sözleriyle kongreyi başarıyla tamamladık.

Varlığını sağlama ve özgürlüğünü kesinleştirme, özgür ve demokratik yaşamını inşa etme yüzyılında olan bu çağda, Kürdistan toplumunun 21. yüzyılın tüm soykırımlarına rağmen var olacağına, özgür yaşayacağına ve Ortadoğu demokratik konfederalizminin öncülüğünü yapacağına, bunun için tüm halkımızın seferberlik ruhuyla kongrenin yarattığı kararlılığı sahipleneceğine ve kendi sistemini inşa etme mücadelesini her alanda yükselteceğine olan inancımla 10. Kongra Gel Genel Kurulumuzu tüm halkımıza kutluyorum.

*Kongre delegesi