ANALİZ

Savaşı yaratan zihniyettir

Türk devleti Kürtleri inkar etmekten ve Türkleştirmekten vazgeçsin, Kürt sorunu bir ayda çözülür. Kürt Halk Önderi ve Özgürlük Hareketi zemin hazırlıyor, kolaylaştırıcı rol oynuyor, ama adım atılmıyor. Çünkü böyle bir zihniyet ve politika yok.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı demokratik siyasal yollardan Kürt sorununun çözümünü tercih ettiklerini, ama bir partinin çıkarı için araçsallaştırılan bir çatışmasızlığın beklenmemesi gerektiğini belirten bir deklarasyon yayınladı. AKP iktidarının Kürt sorununu çözüleceğini kamuoyuna taahhüt etmesi ve bir siyasi heyetin Kürt Halk Önderiyle hemen müzakerelere başlaması çağrısında bulundu. Eğer görüşmeler ve müzakereler araçsallaştırılamaz ve bir oyalama konusu yapılmazsa kendilerinin de atılacak adımlar çerçevesinde sorumluluklarını yerine getireceklerini vurguladı. 

Kuşkusuz KCK’nin tutumunu herkes bilmektedir. AKP iktidarının çözüm zihniyeti olsa ve adımlar atılsa Kürt sorunu deklarasyonda belirtildiği gibi bir ayda çözülür. Ancak Türk devletinin ve AKP iktidarının çözüm zihniyeti yok. Savaşla, zorla Kürt halkının özgürlük özlemi kırılmak ve Özgürlük Hareketi tasfiye edilmek isteniyor. Böyle olmasaydı Dolmabahçe Mutabakatı reddedilmezdi. Dolmabahçe Mutabakatından sonra AKP’liler ve yandaş basın Dolmabahçe Mutabakatının tarihi bir adım olduğunu söylediler, yazdılar, çizdiler. Kürt sorununun demokratik yollardan çözüleceğini ve Türkiye'nin önemli gelişmeler yaratacağını vurguladılar. Ama çok kısa bir süre sonra Tayyip Erdoğan “ne mutabakatı, ne demokrasisi, bunların demokratikleşmeyle alakası yoktur” diyerek kestirip attı. Türkiye'nin en temel demokratikleşme sorunu olan Kürt sorununda çok makul çözüm yaklaşımı bile reddedildi. 

Bu reddedilişin anlamı şuydu; “biz görüşmeleri oyalama, zaman kazanma ve fırsatını bulduğumuzda ezmek için yapıyoruz; bu arada da bu ortamdan yararlanıp iktidarımızı sürdürüyoruz. Sizler ise bunu anlamayıp bu görüşmeleri ciddiye almışsınız” denilerek bu mutabakatın içinde olanlar azarlanmıştır. 30 Ekim 2014’teki Milli Güvenlik Kurulu toplantısında savaşla ezme kararı alındığı için Erdoğan bu kadar açık tutum göstermiştir. Zaten bu tutum ve bu mutabakatı sağlatan Kürt Halk Önderi üzerindeki tecritle savaş başlatılmıştır. Sadece 7 Haziran seçim sonuçlarına kadar beklenmiş, AKP'nin istediği sonuç çıkmayınca da savaş fiili olarak tırmandırılmıştır. 

Şimdi bu gerçek görülmeden değerlendirmeler yapmak kendini kandırmaktır, kafayı kuma gömmektir ya da niyetlere göre şu niye olmuyor, bu niye olmuyor demektir. Kürt sorununun çözülmemesinin tek nedeni vardır, o da zihniyettir; bu zihniyete dayalı politikalardır. Türkiye'de hala Kürtlerin varlığı resmi olarak kabul edilmiyor. Kürt’ün varlığını tanımaya dayalı bir çözüm anlayışı yok. Aksine zamana yayılmış bir biçimde soykırım amacı devam ediyor. Dolayısıyla zaman içinde gerçekleşecek soykırımı önleyecek adımlar atılmak istenmiyor. İşin püf noktası bu! Bunu anlamadan Türkiye'nin politikaları ve Kürt sorunu ile ilgili konuşmalar yapmak sadece boş konuşmaktır. Nitekim siyasi değeri, pratik değeri olmayan bolca boş konuşmalar yapılıyor. 

Bir daha vurgulayalım; Türk devleti Kürtleri inkar etmekten ve zamanla Türkleştirmekten vazgeçsin, Kürt sorunu bir ayda çözülür. Çözümün önünde ne Kürt Özgürlük Hareketi'nin ne de Kürtlerin zerre kadar bir engeli vardır. Kürt Halk Önderi ve Özgürlük Hareketi zemin hazırlıyor, kolaylaştırıcı rol oynuyor, ama adım atılmıyor. Çünkü böyle bir zihniyet ve politika yok. Tek amaç var, Kürt’ü ezmek ve soykırımcı sistem içine sokmaktır. Bunu anlamadan düşünen ve konuşan her Kürt soykırımcı sömürgeci özel savaş etkisinde kalan Kürt’tür. 

Kürtlerin ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin de Kürt sorununu çözmeyen, bu konuda adım atmayan, aksine soykırımcı sömürgeciliği sürdürmek isteyen bir düzeni kabul etmesi mümkün değildir. Bir daha 1970’ler öncesine dönülmesi akla bile getirilemez. Soykırımcı sömürgeciliğin her alanda engelsiz sürdüğü bir düzen barış düzeni değildir. Böyle barış olmaz. Bu, tek taraflı Kürt’e karşı soykırım savaşı düzenidir. Kürt’ün ezilerek susturulup kölelik düzeni içine sokulduğu düzendir. Hiç kimse artık Kürt’e bu düzeni kabul ettiremez. Bazıları kapitalist modernitenin konformist yaşam alışkanlıkları nedeniyle soykırımcı sömürgeciliğe razı olunmasını isteyen sözde sükunet ve sessizlik istiyorlar. Bu sükunet ve sessizlik istemek değildir; bu, soykırımcı sömürgeciliğe boyun eğme çağrısıdır. Bunu da özgür ruhlu hiçbir Kürt kabul etmez. 

Kürt sorununun çözüleceği açık ortaya konulmadan, Kürt sorunu çözülmeden Kürt halkının, kadınlarının, gençliğinin direnişi devam edecektir. Bunun dışında bir yol Kürtler için ölümdür; Kürt’ü ölüme yatırmaktır. 

Gerçek barış savunucuları Kürt sorununun çözümü için mücadele edenlerdir. Kürt sorununun çözümü için çaba göstermeyenler, Kürt sorununun çözümü için bedel ödemeyenler barış savaşçısı olamaz. Eşitlik ve kardeşlik barışı yaratır. Yoksa birinin hakim olduğu, diğerinin de haksızlığa uğradığı bir düzenin adı barış olamaz. Teslimiyet barışçı olmak değildir. Teslimiyet, daha büyük savaşlar ve acıların sebebidir. 

Kürt Özgürlük Hareketi Kürt sorununun çözümü için en makul yaklaşımı ortaya koymuştur. Türkiye sınırları içinde yerel demokrasi ve özyönetimlere dayalı bir çözüm öneriyor. Bu, sadece ve sadece Türkiye'nin gerçek anlamda demokratikleşmesi talebidir. Dolayısıyla Kürt Türkiye'nin demokratikleşmesinden başka bir şey istememektedir.

Kaynak: Yeni Özgür Politika