Engin: Efrîn özyönetim şehitlerinin bıraktığı mirasın devamıdır

Engin: Nasıl ki Kobanê’deki ve Rojava’daki direniş Mehmet Tunçların direnişini ortaya çıkarmışsa, bu direnişin devamı olan Efrîn’deki direniş bütün dünyaya yayılmışsa bu çizgi şimdiden zafere ulaşmıştır.

Kuzey Kürdistan'da 2015-2016 yılları arasında başta Cizre, Sur, Nusaybin, Şırnak olmak üzere birçok yerde Kürt halkı özyönetimlerini ilan ederek kendi kendilerini yöneteceklerini ve devlete ihtiyaç duymadıklarını dile getirmişlerdi. Bu direnişlerde büyük rol oynayan ve direnişin öncüleri olarak tanımlanan Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanları Mehmet Tunç ve Asya Yüksel Cizre’de 7 Şubat tarihinde Türk devleti tarafından katledilmişlerdi. Özyönetim ilanları ile başlayan direnişleri, Mehmet Tunç ile Asya Yüksel başta olmak üzere özyönetim direnişçilerinin Kürdistan’da nasıl bir ruh yarattıklarını, bu direnişin nasıl sonuçlar doğurduğunu ve Efrîn’de gerçekleşen Demokratik Modernite çağının direnişini KCK Yürütme Konseyi Üyesi Rotinda Engin ile konuştuk.

Özyönetim direnişlerinde büyük rol oynayan Cizre halk meclisi eşbaşkanları Mehmet Tunç ve Asya Yüksel’in şahadet yıl dönümü. Özyönetim direnişleri Kürdistan’da nasıl bir ruh yarattı? Hem Kürdistan’a ve genel olarak da dünyaya nasıl bir etkisi oldu?

Özyönetim direnişlerine girmeden önce başta Mehmet Tunç arkadaşın şahsında, Asya Yüksel, Mehmet Yavuzel, Sevê, Pakize, Fatma, Zeryan, Çiyager ve Nucan arkadaşları yine Efrîn’de direnen ve şehit düşen Avesta Xabur ve Barin Kobanê şahsında şehitlerimizi bir kez daha saygıyla, minnetle anıyorum. Mehmet Tunç’un şahadet yıldönümü ve 15 Şubat uluslararası komplonun da aynı zamanda 19'uncu yılındayız. Komployu şiddetle kınıyor ve lanetliyorum. Özyönetim direnişlerinin bir anlamı var. Neden Kürtler öz yönetim ya da özerk bir yaşam mücadelesi yürütüyor bu çok önemlidir. Biz demokratik konfederalizmi sadece Kürt halkı için değil bütün Ortadoğu halkları için oluşturmak istiyoruz. Demokratik konfederalizm veya özyönetimler ezilenlerin, halkların, kadınların bütün herkesin bir arada özgürce, eşit yaşamasının sistemidir. Fakat bu sistemi biz oluştururken buna dönük ciddi saldırılar gelişti. Bu savaşı biz başlatmadık. Bu savaşı 30 Ekim 2014'deki MGK kararı ile alındı. Bunun hemen ardından ise bütün Kürdistan’a dönük bir saldırı başlatıldı. Halkın çok haklı bir talebiydi. Bu talebe tahammül edemeyen bir ulus devlet gerçeği, Erdoğan gerçeği var. Saldırılar 24 Temmuz ile birlikte gelişti. Halkın da bu saldırılara verdiği cevap 12 Ağustos’ta özyönetimi ilan etmekle oldu. Çözümsüz olunmadı. Bu saldırılar karşısında Kürt halkının direneceği, kendi yaşamını kuracağı konusunda görkemli bir direniş gelişti.

ERDOĞAN DAİŞ'İ OLUŞTURUP KÜRDİSTAN'A SALDIRTTI

Özyönetim direnişlerinde Erdoğan bu saldırıları geliştirirken sadece Türk ordusu değil, Cizre’de, Silopi’de, Sur’da DAİŞ’in izleri de çok güçlüydü. Yine SADAT, Osmanlı ocaklarının izleri çok güçlüydü. O günden bu yana Türk ordusu ile birlikte bu çete güçleri Kürt halkına çok ciddi bir saldırı geliştirdi. O anlamda şunu görüyoruz; bu saldırı Şengal’de, Kobanê’de DAİŞ’in yürüttüğü saldırılarla paraleldi ki aynı döneme denk geliyor. Aslında DAİŞ’i oluşturan Erdoğan’dı, DAİŞ’in lideri de Erdoğan’dı. Dört parça Kürdistan’da ve daha birçok yerde DAİŞ’in lideri Erdoğan ile birlikte bu saldırılar başlatıldı. DAİŞ’in bitirilmesiyle birlikte görüyorsunuz; Erdoğan bugün Efrîn’e bir saldırı başlatmıştır. Özyönetim direnişlerinin bedeli çok ağır oldu fakat kahramanca da bir direniş yaşandı. Özyönetim sonuçlarını şöyle ele alabiliriz; birincisi, 2016’da halkımızın mücadele tarihinin en büyük direnişinin yaşandığı bir süreç oldu. Direniş çizgisi kesintisiz ve çok görkemli bir şekilde bugüne kadar getirildi. Efrîn bu direniş çizgisinin Mehmet Tunçların, Asya Yüksel ve 'Sonu muhteşem olacak' diyen büyük komutan Çiyager, Nucan ve Zeryan arkadaşların bu direniş çizgisinin kesintisiz sürmesinin sonucu olarak bugün Efrîn direnişi çok görkemli, destansı yürümektedir. Yine PKK’nin 40'ıncı yılında bu direnişi zafere muhteşem bir şekilde taşımanın bir sonucu olarak değerlendirebiliriz. Kuzey’deki özyönetim direnişleri gerçekleşmeseydi, başarıya ulaşmasaydı bugün Efrîn’deki direnişte belki darbe yiyebilirdi. Ama Mehmet Tunçlar, Asyalar yine Ferideler, Azadlar bu direnişi geliştirdi.

Yani Efrîn’deki direnişte bu ruhun bir devamı mı?

Evet, bu ruhun bir devamıdır. Mesela Mehmet Tunç ‘Biz diz çökmedik, halkımız bizimle gurur duysun’ dedi. Efrîn halkı bugün bu mesajı aldı, diz çökmeyeceklerini, Mehmet Tunç’un çizgisinde olduklarını ve kendileriyle gurur duyulması gerektiğini bütün dünyaya ilan etmekte. Bu Mehmet Tunç’un, Asyaların ve Pakizelerin çizgisidir. Özyönetim direnişlerinde bütün şehirler yakılıp, yıkıldı, kadınlar, çocuklar katledildi. Taybet ana 7 gün yerde kaldı, Miray bebek öldürüldü. Bugün Efrîn’de konuşan analar, çocuklar, 7’den 70’e herkes diz çökmeyeceklerini, kendileri ile gurur duyulması gerektiğini ve Mehmet Tunç çizgisinde olduklarını söylemekteler. Efrîn, kesintisiz direnişin getirdiği bir sonuçtur.

İkincisi; özyönetim direnişleri Rojava’nın mücadelesinin sürmesinde yine Şengal’deki mücadelenin sürmesinde büyük rol oynadı. Erdoğan ordusuyla, bütün bakanlarıyla, özel savaş hükümetiyle çok ciddi zorlanıyor. Bu Rojava’daki, Şengal’deki direnişe nefes aldırttı.

Üçüncüsü; özyönetim direnişi, Kerkük’teki, Efrîn’deki bu son süreçte gelişen saldırıların önüne geçmiştir. Uluslararası komplocu güçlerin oyunlarını boşa çıkartmıştır, en azından geciktirmiştir. Şengal’e saldırı olmuştu, Kerkük öncesi çetelerin yaptığı bir saldırı olmuştu. Germiyan, Duzxurmatu halkımıza saldırı oldu ve Efrîn'de onun devamıdır. Ama özyönetim direnişleri halkımızın diğer halklarla birlikte bu tehlikeyi bertaraf etmek için hazırlık yapmasını sağladı. Özyönetim direnişi bu açıdan Rojava ve Güney halkımıza soluk aldırmıştır.

KUZEY KÜRDİSTAN'DA TEK BİR İNSAN BİLE TESLİM OLMADI

Özyönetim direnişlerinin şöyle bir sonucu daha çıkmıştır; Erdoğan-Bahçeli’nin başını çektiği ulus devletlerin faşizm karakterinin daha fazla açığa çıkmasını getirmiştir. Bir soykırım hükümeti olduğunu, kadın katliamı hükümeti olduğunu, ekolojik yıkımı gerçekleştiren bir hükümet olduğunu yani hükümetlerin ulus devlet gerçeği, Türk faşizm gerçeği olduğunu açığa çıkarmıştır. O süreçte bütün AKP’nin bütün özel savaş bakanları her açıdan saldırdı. Bugün kadın katliamları çok fazladır, ekolojik yıkımlar çok fazladır. Dikkat edin; Türkiye ve Kürdistan’da yürütülen yangınlar sonucu birçok yer imara açılmıştır. Bu yangınlar öyle kendiliğinden olan yangınlar değildir. Turizm yerlerinde yangınlar gerçekleştirilmiş ve AKP buna peşkeş çekmiştir. Çocuk katliamları çok artmıştır. Özyönetim direnişleri aslında toplumsal sorunların kaynağının Erdoğan ve hükümeti olduğunu açığa çıkarmıştır. AKP çetelerinin ve ordusunun Vietnam’daki bir sendrom içerisine girdiğini gördük. Bu sendrom Efrîn’de halen de devam ediyor. Daha da derinleşecek. Yenilecek, bütün teknik gücü ile saldırmasına rağmen başaramadılar. İnsan iradesi karşısında yenildiler, öz güç karşısında yenildiler. Tek bir insan Kuzey Kürdistan’da teslim olmadı. Yakıldılar, evleri başlarına yıkıldı, siviller katledildi, analar, bebekler öldürüldü ama tek bir insan teslim olmadı. Bu açıdan bir sendrom gerçekliği ile karşılaştık. Zaten özyönetim direnişlerinden sonra 15 Temmuz diye bir darbe kliği ortaya çıktı. Sistem çöktü, Erdoğan’ın faşist hükümetinin devletini böyle sürdüremeyeceği gerçeğini ortaya çıkardı.

VİETNAM SENDROMU GİBİ EFRÎN'DE BATAKLIĞA BATTILAR

Çöktürme denildi ama kedileri bir çöküş içerisine girdiler…

Doğru, çöktürme planıyla tankıyla, topuyla özel savaş hükümetleriyle, harbiyle, medyasıyla halkın çok haklı talepleri üzerine gidildi ama kendileri çöktü. Faşizm çöktü. Öz yönetim direnişlerinde faşizmin çökeceğinin mesajını Mehmet Tunç, Asya, Pakize halklar adına çok iyi verdi. Aslında o çöküşün başladığının müjdesini verdiler. Faşizmin çöküşünü görüyoruz, bir Vietnam sendromu gibi Efrîn’de bataklığına battığını görüyoruz. Özyönetim direnişlerini Kuzey Kürdistan açısından bir başka önemi de Önder Apo’nun çizgisi yaşamsallaşmıştır. Bu çizgi artık pratikleşmiştir ve kök salmıştır. Kürt halkı Ortadoğu’daki halklarla birlikte özgür, eşit, demokratik birliktelik temelinde yaşamak istediğini ortaya koymuştur. Ben şunu demek istiyorum; Önderlik ‘demokratik modernite çağının zamanı, halkların zamanı gelmiştir. Bu öz yönetim direnişleri Şengal’de, Kobanê’de, Cizre’de, Şırnak’ta, Efrîn’de demokratik modernite çağının müjdesini halklara vermektedir. Yeni bir çağın müjdesini bütün dünyaya veriyoruz’ dedi. Bütün Ortadoğu halklarının Türküyle, Kürdüyle, Ermenisiyle, Asuri, Süryani, Çerkezi ve Keldanisiyle bugün sahiplenmesinin temel nedeni nedir? Aslında demokratik modernite çağında kendi demokratik konfederal sistemine sahip çıkma yaklaşımıdır.

DEMOKRATİK MODERNİTE ÇAĞININ DİRENİŞİDİR

Ben buradan şöyle bir eleştiri yapmak istiyorum; Çağın Direnişi diyoruz ama bu Demokratik Modernite çağının direnişidir. Bu çöken kapitalist modernitenin değil ona karşı Demokratik Modernite çağının direnişidir. Direnişin müjdesini Mehmet Tunç nasıl Cizre’de vermişse Asya Yüksel nasıl vermişse bugün Efrîn’deki halkımız da bu Demokratik Modernite çağının müjdesini bütün dünyaya vermektedir. Dikkat edin; Kuzey Kürdistan’da gelişen özyönetim direnişlerinde temel neydi? Bu kadar yıkım, tankıyla, topuyla, özel savaşla bu kadar anaların, çocuklarının katledilmesinin nedeni neydi? Kürdistan’ı insansızlaştırmaktı, göçe zorlamaydı. Bütün Kürdistan insansızlaşacaktı, bu kadar zulüm bu kadar baskı ile köyde yaşayamayan, şehirde yaşayamayan batı metropollerine, Kürdistan dışına çıkması sağlanacaktı. Ama gerçekten Kuzey Kürdistan’daki halk diz çökmedi, çok büyük bedeller verdi ama göçü engelledi. Kürdistan’ın insansızlaşmasını engelledi. Bugün Şırnak’ta, Cizre’de, Silopi’de halkımız kendi topraklarında yaşamaktadır. Efrîn’de aynı şey yapılmak istenmektedir. Bu kadar tankla, topla vurması Efrîn halkını göçe zorlamaktı. Gerçek anlamda devrimci halk savaşı yaşanmaktadır. Bu halkımızda diz çökmeyecek, çok görkemli onur duyulacak, gurur duyulacak bir gerçekliği yaratacaktır. AKP’nin o faşist çetelerini, DAİŞ çetelerini Efrîn’i işgal etmesini engelleyecektir.

GÜNÜMÜZÜN DEHAK'I ERDOĞAN'A KARŞI BÜYÜK MÜCADELE VERİLİYOR

Hem Cizre direnişçilerinden bahsettiniz hem de Efrîn’de sergilenen direnişten bahsettiniz. Sizce, Mehmet Tunç ve direnişçiler neye inanarak öylesine bir direnişin sahibi oldu?

Tabi bunun tarihsel nedenleri var. Bu sadece 40 yıldır Kürdistan’da yürütülen mücadelenin sonucu değil. Kürt halkı bu topraklarda Mezopotamya’da bir geçmişe sahip, tarihsel-toplumsal nedenleri var. Kürt halkı bu topraklarda bir halk olarak yaşadı. Huriler, Mitaniler, Gutiler, Urartular, Hititler, Kürtler… Kürtlerin bir tarihi, bir toplumsal hafızası var. Bu toplumsal hafıza hep direniş ile ayakta kalmış. Mesela Newroz’a doğru da gidiyoruz. Nasıl Dehak’a karşı devrimci Kawa öncülüğünde Kürt halkı Dehak’ı yendiyse, bugünde günümüzün Dehak’ı olan DAİŞ’in lideri Erdoğan’a karşı halkımız bir mücadele yürütmektedir.

İkincisi; Kürtler artık çağımızda kölece yaşamak istemiyorlar. Kürt halkı kendine öz güveni olan bir halktır, Kürt halkı iradesi olan bir halktır. Kültürüyle, toplumsal gerçekliğiyle kendisini ayakta tutan bir halktır. Bu Kürt halkının özgür ruhunda var. Toplumsal hafızasında var. Birinci dünya savaşında Kürdistan’ın dörde bölünmesi, Lozan’da bunun daha da geliştirilmesi gibi yani hep buna karşı durmuş. Özellikle birinci dünya savaşının ardından Arap halkı da 22’ye bölündü, artı Filistin 23. Kürt halkı, Arap halklarıyla birlikte bu mücadelenin daha fazla geliştirilmesi gerektiğini bilen bir halktır. Sürekli soykırıma karşı bir direniş var. Bir direniş geleneğinin getirdiği bir şeydir. Efrîn’deki mazlum halkımızda bu tarihsel mirasa dayanmakta ve haklı olduğunu bilmekte.

Bir de önderliğimizin demokratik ulus projesi çok önemlidir. Kürtler, özerk yaşamı bir kabile olarak, aşiret olarak özerk yaşamış bu çok anlamlıdır. Önderliğimiz bunu demokratik konfederalizm, demokratik özyönetim olarak tanımladı. Kürt halkı bunu tarihsel-toplumsal mirasından dolayı çok çabuk benimsedi. Bunun gerçekleşebileceğini gördü. Bunu Şengal’de, Kobanê’de, Rojava’da, Kuzey Kürdistan’da gördü. Rojava’da bunun 7 yıllık bir geçmiş var. Bunun yarattığı bir gerçeklik var. M. Tunç, Asya Yüksel, Pakize Nayırlardır, halk önderleri de bu gerçekliğe dayanmakta, inanmakta. Önderliğin paradigmasına inanıyor. Bu sistem de herkes Kürt halkının geliştirdiği bu direnişi görmelidir. Bu demokratik modernitenin doğuşudur. Onun içinde her doğum çok sancılı oluyor, çok acılı oluyor ama her doğumdan sonra çok önemli gelişmeler doğuruyor. Bu eğer böyle bakılırsa M. Tunçların, Çiyagerlerin, Nucan ve Zeryanların neden direndiği daha iyi anlaşılır.

DÜNYA KAMUOYU ERDOĞAN'IN DEDİKLERİNE İTİBAR ETMEMELİ

Özyönetim direnişlerinde bildiğiniz gibi birçok sivil katledildi. AKP hükümeti, Erdoğan Efrîn’e başlattıkları işgal saldırılarında sivilleri hedef almadıklarını ve orayı işgal etmeye gitmediklerini söylüyorlar. Fakat Efrîn’de neredeyse her gün sivil katliamların bilançosu veriliyor. Bu anlamda Erdoğan’ın sivilleri katletmiyoruz söylemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Demokratik modernite çağının destansı direnişini bir kez daha kutluyorum, bütün Efrîn halkını selamlıyorum. Başta Avesta Xabur ve Barin Kobanê olmak üzere bütün şehitleri saygı ve minnetle anıyorum. Bugün Avesta ve Barin Zilanlaşmıştır, Beritanlaşmış ve Saralaşmıştır. Kadın özgürlük çizgisinde mutlaka zafer ile taçlanacağını ortaya koymuşlardır. Şimdi bakın; Erdoğan sivillere hassasiyetle yaklaştığını belirtti. Kuzey Kürdistan’da kaç çocuk öldürüldü, yüzlerce. Özyönetim direnişlerinde Taybet anayı bütün dünya izledi. Miray bebek öldürüldü. Cemile 11-12 yaşlarındaydı evinde buzdolabı içerisinde bekletildi. Bu Erdoğan’ın karakterinde var, faşizmin karakterinde var. DAİŞ’in de nasıl kafa kestiğini, çocuk katliamı yaptığını, tecavüzcü olduğunu, binlerce kadını alıp götürüldüğü biliniyor. Dünya kamuoyu buna itibar etmemelidir. Kürdistan’da kaç çocuğun katledildiğine bakmalı. Kadın katliamları bugün 3-4 kat artmıştır. İş cinayetleri artmıştır. Katliam yapmaktan, kadın katliamı yapmaktan halkları soykırımdan geçirmekle ayakta durmaya çalışan bir hükümet gerçeği var.

ERDOĞAN AİLESİ KENDİNİ TÜRKİYE TOPLUMUNUN HAPİSHANESİNE GARDİYAN İLAN ETMİŞ

Faşist AKP-MHP Türkiye’nin doğusuna ve güneyine duvar örmüş. Zaten kuzeyle batısı da denizdir. Aslında Türkiye toplumu esaret altına alınmış, sadece Kürt halkı değil. Türkiye halkı şu an etrafı duvarlarla örülen bir hapishanede. Şimdi Efrîn halkını da bu hapishaneye dahil etmek istiyor. Efrîn özgürdür, Rojava özgürdür. Bunun böyle görmek gerekiyor. Faşizm çok fazla derinleşmiş. Zaten fiziki olarak duvar örmüş, Türkiye bir hapishaneye dönüştürülmüş, insanların düşüncelerinde, yaşam biçimlerinde, davranışlarının bu faşizme göre olması gerektiği belirtiliyor. Bugün sadece Kürt halkı katledilmiyor, başta Türkiye halkı olmak üzere Arapların, Ermenilerin, Asuri, Alevilerin, Êzidîlerin yani 72 millet denilen Türkiye toplumunun ve Rojava’nın halklar mozaiğinin önüne geçilmek isteniyor. Türkiye’de bir hükümet yoktur. Türkiye’de bir Erdoğan ve Erdoğan ailesi vardır. Erdoğan ailesi kendisini Türkiye toplumunun hapishanesine gardiyan ilan etmiş. Türkiye toplumu bu gerçeği görmelidir.

ÇETELERİ ZAYIFLAYAN ORDUNUN YERİNE GEÇECEK

Bence buna karşı çok büyük bir direniş gelişmeliydi. Bu süreçte Türk Tabipler Birliği'nde insanlar ses çıkardı, halklı olarak. Faşizm karşısında ses çıkaran, faşizm karşısında ses veren her şey çok anlamlıdır. Fakat Türkiye toplumu ‘faşizm çok ağırdır, işte biz konuşamıyoruz baskı üzerimizde çok fazladır’ diyor bu gerçekçi değildir. Bütün evin ışıkları bir anda sönse, bütün kepenkler indirilse, toplum ortak refleks verilse bu dünyaya mesaj olur. Doğru bırakmıyor yürünsün, basın açıklaması yapılsın, bırakmıyor ses çıkarılsın ama toplumun refleksleri var. Toplum kendini örgütlese bu sivil katliamların önüne de geçebilir. Türk ordusu geçekten çökmüştür. Bütün dünyaya kendisinin çöktüğünü göstermektedir. Sadece hava saldırılarıyla başaracağını sanan bir Türk ordusu var. Karadan, yerelden, savaşamayan bir gerçeklik var. Teknikle savaşan bir gerçeklik var ama insan üstünlüğü yoktur. Hep diyor ya ‘Bir Kürt-Türk savaşı çıkarmak istiyorlar.' Doğru, bir Kürt-Türk savaşına gidiyor o bir gerçektir. Emperyalizm, uluslararası komplocu güçler, Kürtleri ve Türkleri karşı karşıya getirip savaştırmak isteyebilir bu ayrı bir şey, onların politikasıdır. Ama Türkiye’de Erdoğan orduyu savaşa sokarak, zayıflatarak aslında hakimiyet sağlamak istiyor. Bütün çete güçlerini, kendi DAİŞ’ini egemen kılacak. Bugün Kürdistan’da Erdoğan’ın çeteleri gezmektedir. Erdoğan bu çeteleri hazırlamaktadır. Çeteleri, zayıflayan ordunun yerine geçirecek.

ÖSO DAİŞ'İN EL-KAİDE'NİN ARTIKLARIDIR

Çetelerden bahsediyorsunuz. AKP çetelerini çok masum göstermeye çalışıyor aslında bir nevi de meşrulaştırmak istiyor. İşte ÖSO çeteleri ailelere şöyle şefkatle yaklaştılar gibi haberleri çokça yapıyorlar…

Türkiye Pakistanlaşacak, Pakistan geçmişte nasıl çeteleri üretip üretip Afganistan’a gönderdi, Afganistan'ın başına bela etti. Bugün de Türkiye’de ortaya çıkmıştır ki DAİŞ, El-Kaide çeteleri Rojava’ya sürüldü, Rojava’dan çok görkemli bir direnişle çıkarıldı. Neye gitti o çeteler? Rojava halkının görkemli direnişleriyle çıkarılan çeteler nereye kaçtı? Kendi evlerine, Erdoğan’ın kucağına, liderinin yanına döndüler. Bugün ÖSO dedikleri DAİŞ’in, El-Kaide’nin artıklarıdır. Bu artıklar bugün Efrîne karşı savaşıyor. O çeteler de Kürt halkının nasıl savaştığını iyi bilen çetelerdir. O açıdan Efrîn direnişi kesinlikle başarıya ulaşacaktır. Bir destan yazılmaktadır. Demokratik modernite çağının doğuşunun müjdesini vermektedir. Demokratik Ulus çizgisinin kesinlikle kaybetmeyeceğini ilan etmektedir. Bu açıdan DAİŞ, El-Kaide, ÖSO ve Erdoğan Türkiye’nin başına bela olabilir. Türkiye toplumu bu tehlikeyi görmelidir, buna karşı direnmeli ve sesini yükseltmelidir. Kürt halkının direnişi yetmez. Bugün Rojava’daki gibi Kürdü, Çerkez’i, Türkmeniyle nasıl bir direniş geliştiriliyorsa Türkiye’de de bu direniş geliştirilmelidir.

ÖNDERLİĞİMİZİN PARADİGMASI KELEBEK ETKİSİ YARATMIŞTIR

Efrîn Nebiye Hurilerin, yine Mitani, Serekani, Hurilerin tarihsel geçmişi Efrîn’de çok fazla. Bir cennet bahçesi, bir tarih birikintisidir. Huri peygamberlerinin diyarı olan, Huri kadınlarının görkemli direnişinin geliştirildiği bir cennet bahçesi bin yıllar sonra tekrar Huri kadınlarının Avestalaşan, Barinleşen Huri kadınlarının o tarihsel mirası da çok güçlü bir direniş gerçekleştirmektedir. Bu anlamda tarih, arkeoloji, ekoloji ile uğraşan (bu kadar cennet bahçesi bombalanıyor) kesimler yine barış isteyen hareketler, sistem karşıtı bütün güçlerin Efrîn etrafında birleşmesini, Efrîn etrafında demokratik modernite çağının geliştirilmesini, buna güç katmasını, bunun bir parçası olmasını umuyorum. Bu cennet diyarını, bu destan yaratılan diyarı mutlaka zafere götürmemiz gerekiyor. Komutan Çiyager arkadaşın da dediği gibi Efrîn direnişinin sonu muhteşem olacak. Önderliğimizin demokratik ulus çizgisi bir kelebek etkisi yaratmıştır. Nasıl Şengal’deki direniş Kobanê'yi doğurmuşsa, Kobanê bütün Rojava’ya yayılmışsa, Kobanê’deki, Rojava’daki direniş Mehmet Tunçların, Cizre’nin, Silopi’nin, Sur’un, Nusaybin’in direnişini ortaya çıkarmışsa, Efrîn’deki direniş kelebek etkisi ile bütün dünyaya yayılmışsa bu çizgi şimdiden zafere ulaşmıştır.