Kaya: ABD ve Rusya 'teslimiyeti' dayatıyor

Kuzey-Doğu Suriye'ye yönelik komployu değerlendiren gazeteci Kaya, ABD ve Rusya'nın "teslimiyeti dayattığını" kaydetti. 21. yy'ın Sykes-Picot’sunun kurbanının Kürtler yapılmak istendiğini belirten Kaya, dünya halklarının işgali kabul etmediğini söyledi.

Türk devletinin Kuzey-Doğu Suriye'ye yönelik işgal saldırıları ve ABD ile Rusya'nın işgal üzerinden yaptığı pazarlıklar iki ayrı kulvarda ama aynı paralellikte devam ediyor.

Türk devletinin işgaline icazet veren ABD, Ankara'da Türk yetkililerle yaptığı görüşmede 13 maddelik işgale "meşruiyet" kazandırmaya yönelik bir metin yayınladı.

Görüşme sonrası ABD Başkanı Donald Trump, "Ateşkes iyi gidiyor. Hızlıca sonlanan bazı küçük çatışmalar oldu. Kürtler yeni bölgelere yerleştiriliyor. Petrolü güvenceye aldık" diyerek Kürtlerin Kürtlerin Dêrazor'a sürülmesi gerektiğini söyledi.

Bu görüşme sonrası Soçi'de Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında yapılan görüşmede de yine Kürtlerin kendi topraklarından tehcir edilmesini öngören 10 maddelik bir mutabakat metni yayımlandı.

Soçi görüşmesi sonrası Kremlin Sözcüsü Dimitry Peskov'un da Kuzey-Doğu Suriye halklarını Türk devleti saldırılarıyla tehdit etmesi dikkat çekti.

Kuzey-Doğu Suriye Yönetimi ise şu anda hem ABD'de hem de Rusya'da savaşı önlemek için görüşmeler yapıyor. Sahada ise Türk devleti ve DAİŞ kalıntısı çete gruplarının saldırıları devam ediyor.

Kuzey-Doğu Suriye'ye yönelik planları ve saldırıları ANF'ye değerlendiren deneyimli gazeteci Nihat Kaya, "hem ABD, hem de Rusya'nın tek kelime ile Kürtlere teslimiyeti dayattığını" kaydetti.

Kürtlerin ve bölge halklarının dayatılan teslimiyet politikasını kabul etmediğini ve savaş dışındaki seçeneklerle bu ablukayı kırmaya çalıştığını belirten Kaya, "Kuzey-Doğu Suriye'nin bu çemberi kıracak potansiyelinin olduğunu" kaydetti.

Gazeteci Nihat Kaya'nın değerlendirmelerinin satırbaşları şöyle:

ABD'NİN ÇEKİLME KARARI

ABD'nin çekilme kararı yeni başlamadı. Kararı zaten Aralık 2018'de açıklamıştı. Burada sorulması gereken soru "Ne oldu da Trump o zaman çekilmekten vazgeçti" olmalı. O zaman ciddi bir tepki doğdu ABD iç politikasında. Bunun yanı sıra DAİŞ'in karadaki varlığı hala devam ediyordu. Çünkü ABD'nin bölgeye gelişi DAİŞ'in varlığı üzerine kurgulanmıştı. Zaten o zaman ABD yönetiminde birçok kişi istifa etti. Bunu üzerine ABD yönetimi geri adım atar gibi yaptı...

ŞİMDİ NEDEN ÇEKİLME KARARI ALINDI?

Bana göre, çekilme kararının alınmasını 3-4 ay önce Kudüs'te ABD, Rusya ve İsrail arasında yapılan toplantının kapsamında ele almak gerekir. Bu toplantının hala içeriği tam olarak yansımış değil, ama temel gündem maddesinin İran olduğu ifade ediliyor. Birçok yorumcu bunu 21'inci yüzyılın Sykes-Picot'su olarak yorumladı. Bence de öyledir. Bu toplantıdan bölgenin yeniden nasıl dizayn edileceği görüşüldü. Çünkü sürekli yeni bir dizayn'dan söz ediliyor. Fakat bu dizayn hepimizin hemen aklına gelen yeni haritalar şeklinde değil. Çünkü 21'inci yüzyılın dizaynının karakteri çok daha farklı. Ekonomik olarak bir yayılma şeklinde ele almak gerekir...

IRAK VE SURİYE ÖRNEKLERİ

Mesela ABD 2003'te Irak'a girdikten sonra çok fazla kimse bunu işgal olarak görmedi. Irak'ta askeri olarak ABD'nin hakimiyeti söz konusu iken, Rus şirketleri neredeyse ABD şirketlerinden daha çok Irak'ta bulunuyor. Bu durum Suriye için de geçerli olabilir. 21'inci yüzyılında dizayn karakterine göre önemli olan pazarın açık olup olmadığıdır. Önemli olan doğal kaynakların dünyaya açılıp açılmadığıdır...

ABD SURİYE'DE SAHAYI TAMAMEN RUSYA'YA MI BIRAKTI?

Kudüs'te yapılan anlaşma çerçevesinde ABD'nin Suriye'de askeri olarak sahayı Rusya'ya bıraktığını söyleyebiliriz. Çünkü ABD'den yapılan açıklamalar ve hamlelere baktığımızda Rusya'nın açıklama ve hamleleriyle bir paralellik gösterdiğini görüyoruz. Birbirini tamamlayan ve birbirleriyle örtüşen açıklamalar...

TRUMP'IN 'PETROLÜ GÜVENCEYE ALDIK' AÇIKLAMASI

Bu sözler ABD'nin çekilmeyeceğinin garantisi değil. Bugün değilse yarın çekilebilir. Ama çekilirken Türk işgaline izin vermesi ve yaşanan saldırılar eğer ateşkes olmasaydı, durumu Trump'ın azline kadar götürebilirdi. Diğer yandan uluslararası kamuoyundan gelen tepkilerin önü alınmasaydı, Suriye eksenli devletler arası yapılan birçok anlaşmanın bozulmasına neden olabilirdi. Yapılan ateşkes teskin edici rol oynadı. Bana göre bu kamuoyunun tepkisini dindirme amaçlıydı...

TRUMP'IN 'KÜRTLER YENİ YERLERİNE GEÇSİN' TWEETLERİ

Bu başlı başına bir halka harekettir. Diğer yandan bölgede yapmak istediklerinin ne olduğunu ele veren bir açıklamadır. Petrol bölgesi olarak kastedilen Dêrazor sahipsiz bir yer değil. Oranın yaşayan yerli bir halk var. Arap halkı var. Kürtlerin de sahip olduğu zaten bir Rojava var. Bunun adı demografik değişimdir. Trump'ın söylemlerin demografik değişimi dayatan açıklamalardır. Trump'ın bu söylemi Erdoğan'ın Rojava'yı işgal etme ve 3 milyon mülteciyi getirip buraya yerleştirme söylemiyle örtüşüyor zaten...

SOÇİ'DE YAPILAN MUTABAKAT

Trump ile Erdoğan'ın demografik değişim söylemleri, Putin'in söylemleriyle de örtüşüyor. Soçi'de yapılan mutabakat, bölgenin siyasi ve idari yapısının ne olacağını öngörmüyor. Orada sadece bir sınır muhafızlığı durumu var. Dêrik'i, Qamişlo'yu, Kobanê'yi kim yönetecek, sorusunun cevabı yok. ABD ile yapılan anlaşmada, bu bölgelerin yerel meclisleri tarafından yönetilmesi gibi bir madde var. Ama Soçi'de böyle bir şey de yok. Daha geri bir durum var. Rusya durumu bir oldu-bittiye getirerek, yeniden Suriye Arap Cumhuriyeti'ni tesis etmeyi hedefliyor...

TÜRK DEVLETİNİN SALDIRI TEHDİTLERİ

Türk devletinin saldırı tehditleri ABD ve Rusya'nın elinde bir sopa olarak kullanılıyor. Kürtlere karşı, Kuzey-Doğu Suriye halklarına karşı bir sopa olarak kullanılıyor. Bunu ABD de, Rusya da, rejim de kullanıyor...

ABD VE RUSYA NE YAPMAYA ÇALIŞIYOR?

İngiltere ve Fransa'nın yaptığı 20'nci yüzyılında Sykes-Picot anlaşmasını bugün ABD ve Rusya yapmaya çalışıyor. Bu planın önündeki en büyük engel olarak da İran duruyor. Bölgesel bir güç olan İran, ABD'nin de Rusya'nın da istediğini tam olarak yapmasının önünde engel. Suriye'de bile İran'ın onayı olmadan Rusya her istediğini tam olarak yapamıyor...

SURİYE'DE RUSYA VE İRAN'IN AĞIRLIKLARI

Suriye ordusu bile şimdi ikiye bölünmüş durumda. Bir kısmı Rusya, bir kısmı İran yanlısı. Karada etkili olan İran'dır, ama hava üstünlüğü Rusya'da. Ama dünyaya açılım konusunda Suriye'yi dünyaya açan Rusya'dır. İran yaşadığı ambargodan dolayı bunu yapamıyor. İran'ın bir şekilde törpülenmesi gerekiyor. Ama yerel ve bölgesel güçler olmadan ABD ve Rusya tek başına bu törpülemeyi ya da kırmayı başaramıyor...

TÜRK DEVLETİNİ İRAN'A KARŞI CEPHEYE ÇEKME HESAPLARI

Türk devleti coğrafi, askeri ve radikal gruplar üzerindeki etkinliğiyle İran'a karşı cephede etkin olarak kullanılabilecek en önemli güçlerden biri. Ancak 2012'den beri İran'a yönelik ambargoları kıran hep Türkiye oldu. Türk devleti, yıllardır inkar ve imha temelinde çözmeye çalıştığı Kürt sorununa destek için böyle bir cepheye dahil olacağını söylüyor. Türk devleti bu cepheye dahil olmak için tek şartı var: Kuzey-Doğu Suriye'nin tasfiye edilmesi. ABD ve Rusya ise Türkiye'yi yanlarına çekmek için Kürtleri feda etme yolunu seçiyor. Yani 20'nci yüzyılda yapılan Sykes-Picot'nun kurbanı nasıl ki Ermeniler yapıldıysa, 21'inci yüzyıldaki yeni Sykes-Picot'nun kurbanı ise Kürtler yapılmak isteniyor...

NE OLUYOR?

"Ne oluyor?" sorusuna tek kelimeyle yanıt vermek gerekirse teslimiyet dayatılıyor. Bunu ABD de, Rusya da aynı şekilde dayatıyor. Kürtlerin, Kuzey-Doğu Suriye'nin teslim olması dayatılıyor. Ankara'da yapılan görüşme de, Soçi'de yapılan görüşme de bunun içindi. Kürtlere ve Kuzey-Doğu Suriye'ye hiçbir seçenek sunulmadan teslim olmaları dayatılıyor. Kuzey-Doğu Suriye'den bir heyetin ABD'de, bir heyetin Rusya'da, bir heyetin Avrupa'da bulunması ve yürütülen diplomasi bu teslimiyet dayatmasını diplomasi yoluyla kırmaya dönüktür...

'TESLİMİYET' POLİTİKASINI KIRMA...

Kuzey-Doğu Suriye büyük bir tehlikenin içerisinde. Eğer bu teslimiyet politikası kırılamazsa çok daha büyük bir savaş bölge halklarını bekliyor. Çünkü siyaset ve diplomasinin tıkandığı yerde savaş devreye girer. Bu olayın bir yönü. Ama eğer bu teslimiyet politikası kırılıp boşa çıkarılırsa, olayın tersine dönmesi ihtimali de çok yüksek. Bu sefer olayların Türkiye ve AKP hükümetinin aleyhine dönmesi ihtimali doğar...

KUZEY-DOĞU SURİYE'NİN GÜÇLÜ YANLARI

Kuzey-Doğu Suriye'nin herhangi bir argümana ihtiyacı yok. Var olan gerçekliğini biraz daha dünyaya anlatabilirse bu yeterlidir. Diğer yandan Kuzey-Doğu Suriye 2011'den beri yapılan tüm açıklamalarında Suriye'nin toprak bütünlüğüne vurguda bulunmuş ama bu görmezden gelinmiştir. Kuzey-Doğu Suriye dünyanın başına bela olan DAİŞ'i binlerce evladını feda ederek bertaraf etti. Bunu dünya kamuoyuna daha fazla anlatmak gerek...

KUZEY-DOĞU SURİYE'NİN ZAYIF YANLARI

Zayıf olunan noktalar ise bölgede devletler düzeyinde yürüyen bir siyaset var ve buna yeterince sirayet edilmemesidir. Bunu kırabilmek gerekir. MSD Eşbaşkanı'nın ABD Kongresi'nde konuşması, QSD Genel Komutanı'nın ABD Başkanı ve Rus Genelkurmay Başkanı ile görüşmesi önemlidir, ama yeterli değildir. Avrupa, Asya ve dünyanın diğer farklı ülkeleri nezdinde de güçlü bir trafik başlatmaları önemli olacaktır...

HALKLARIN GÜCÜ

Bir kez daha görüldü ki, Kuzey-Doğu Suriye'nin en güçlü yanı dünya halkları ile oluşturmuş olduğu bağdır. Kobanê zamanında nasıl ki dünya halkları ayağa kalktıysa ve halkların vicdanı işgali kabul etmediyse bugün de aynısı için ayakta olacaktır. Bu bağı çok güçlü bir şekilde sağlam tutmak gerekir. Devletlerin yaptığı tasfiye planının tasfiyesi için dünya halklarının desteği çok çok önemli.