Rûken’in babası: Şehadetiyle onur duyduk
Sara ile birlikte fedai eylem sırasında şehadete yürüyen Rûken Zelal’in babası Felemez Zawî, “Halkı, ülkesi ve ülkesinin özgürlüğü için kendini feda etti. Şehadetiyle onur duyduk. Başımız diktir” dedi.
Sara ile birlikte fedai eylem sırasında şehadete yürüyen Rûken Zelal’in babası Felemez Zawî, “Halkı, ülkesi ve ülkesinin özgürlüğü için kendini feda etti. Şehadetiyle onur duyduk. Başımız diktir” dedi.
Rûken ve Sara, birlikte mücadeleye başladılar, birlikte direndiler ve birlikte şehit düştüler.
Mersin’de 26 Eylül 2022 gecesi Sara Tolhildan Goyi ile birlikte fedai eylem yapan Rûken Zelal’in babası Felemez Zawî, şehadetlerinin yıl dönümü vesilesiyle ANF’ye konuştu. Baba Felemez Zawî, aile olarak başından itibaren Kürdistan Özgürlük Mücadelesinin içinde yer aldıklarını, kapılarının her zaman PKK’lilere açık olduğunu söyledi. Felemez Zawî, şöyle devam etti: “Sanırım 1992 yılıydı. Bir gün arkadaşlar bana, ‘Önder Apo’yu görmek ister misin?’ dedi. Elbette görmek istediğimi söyledim. Biz 30 kişilik bir grup Halep’e Önder Apo’yu görmek için gittik. Daha önce Önderliği hiç görmemiştik. Önder Apo’yu bir kez gördün mü artık yolunu, çizgisini bırakman mümkün değil. Önderlik bu mücadeleyi, ezilmiş, hakları ve özgürlükleri gasp edilmiş halk için başlattı. Haklarını, ülkesini, dilini ve kültürünü savunamayan hiçbir halkın ayakta durma şansı olamaz. Önder Apo’nun geliştirdiği Özgülük Hareketi insanlığın onurunu, demokrasiyi, eşitliği ve özgürlüğü savunan bir harekettir. Ben gördüğüm günden bu yana hiçbir zaman Önderlik çizgisinden şaşmayacağıma söz verdim. Tüm çocuklarım ve onların çocukları da var olduğu sürece Önderliğin bu fikrini taşıyacak. Biz yaşayalım ya da ölelim hiçbir şekilde bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. Yıllardır biz de çocuklarımız da bu inanç ve felsefe üzerin yaşadık ve yaşamaya devam edeceğiz.
RÛKEN PARTİ TERBİYESİYLE BÜYÜDÜ
Rûken de bu parti terbiyesi üzerinde büyüdü. Arkadaşlar eve geldikleri zaman onlardaki saygı, insanlara yaklaşımı ve çocuklara olan sevgileri çok farklıydı. Bu nedenle çocuklar hep onları çok seviyordu. Bu da çocukların karekterlerinin gelişimi üzerinde ciddi bir etki yaratıyordu. Rûken de bu şekilde büyüdü. Tüm hayatında etkili oldu. Okulda başarılı bir öğrenciydi ve arkadaşları tarafından seviliyordu. Ailede, kardeşleri arasında ve mahallede seviliyordu. 9. sınıfa kadar en yüksek dereceyle geldi. Dışarıdan tek bir destek almadan sınıfını dereceyle bitirdi. Devam etmek istedi, ancak 2011’de Suriye karıştı ve devrimin ilk süreçleri artık başlamıştı. Her gün şehitler veriyorduk. Halk eylemleri, yürüyüşler oluyordu. Rûken tüm şehit merasimlerine ve yürüyüşlere katılıyordu. Bir gün eve geldi ve bana, ‘baba ben silah kaldırdım’ dedi. Bu gerçekten de hoşuma gitti ama bunun ağır bir yük olduğunu, rahat bir şey olmadığını ve altından kalkmasının zor olacağını söyledim. Bana, ‘baba başın dik olsun, ben her şeyin farkındayım ve tüm zorluklarını da biliyorum. İçin rahat olsun ben bunun üstesinden geleceğim ve başaracağım’ dedi. Arkadaşlar gelip bana söylemek istedikleri zaman Rûken, ‘siz neden gidip babama söyleyeceksiniz. Ben daha doğmadan bizim evin kapıları bu devrimin savaşçılarına hep açık olmuş. Bu bizim görevimiz ve biz bunu yapacağız’ demiş. Zaten dediğim gibi kendisi geldi, bana söyledi ve bana da ‘yolun açık olsun’ demek düşüyordu.
ŞEHADETİN ANLAMINI ÇOK İYİ BİLİYORUZ
Daha sonra uzun bir süre onu görmedim. Annesi beni arayarak Rûken ve Sara adında bir arkadaşının eve geldiğini haber verdiğinde, çok sevinmiştik. Bizim için Sara da artık bir çocuğumuz olmuştu. Hiçbir zaman ikisi arasında fark koymadık. Uzun bir süre kaldılar ve sonra gittiler. Artık ondan haber alamadık, ta ki bir gün bize şahadet haberi geldi. Biz yurtsever bir aileyiz ve şehadetin anlamını çok iyi biliyoruz. Bizim için Rûken de tüm arkadaşları gibiydi. Onun gibi binlerce genç hayatını feda etti. Kendi ülkesi için mücadele kararı veren, elbette şehadeti de göze almalıdır. Düşman hiçbir şeyi rahat bir şekilde vermez insana, eğer amacına ulaşmak istiyorsan o zaman her şeyi de göze alman gerekir. Önderliğimiz 25-26 yıldır esaret altında. Avukatlarının bile görmesine izin vermiyorlar. Yurtsever her insan kendi haklarını talep ettiğinde elbette buna karşı verecek bedelleri de oluyor.
HİÇBİR ZAMAN KAÇMAYI DÜŞÜNMEDİK
Hiçbir ülke rahatlıkla kazanılmamıştır. Elbette ülkesini savunan herkes şehit de düşer. Rojava’da da çok üzerimize geliyorlardı. Her gün saldırılar oluyordu. Biz de direnmek zorundaydık. Direnmeseydik bugün özgürleştirdiğimiz hiçbir yer elimizde olamazdı. Her birimiz bir yerlere dağılırdık. Türk devleti çeteleri sınırından geçirip Rojava’ya gönderiyordu. Onlar üzerimize geldikçe biz kendi savunmamızı yapıyorduk. Öyle küçük gruplarla gelmiyorlardı. Binlerce, on binlerce üzerimize geliyordu. Ellerinde son teknolojik silahlarla geliyorlardı. Biz de de sadece bir Rusi silahtan başka bir şey yoktu. Bazen köy, şehir demeden ilerliyorlardı. Biz hiçbir zaman kaçmayı düşünmedik. Zaten yurtsever insan kaçamaz. Kendi toprağını, yurdunu bırakamaz. Kendi evinde ölür ama asla kaçmaz. Kaçmak bizim işimiz değil. Zaten nereye gideceksin? Her tarafın düşmanla sarılmış. Türkiye’ye mi gideceksin? O en büyük düşman. Bu nedenle biz elimize silahlarımızı alarak savunmamızı yaptık.
BEDEL ÖDEMEYİ GÖZE ALMAK ZORUNDASIN
Kendi toprağının, dilinin, kültürünün savunmasını yapıyorsun. Zaten düşman senin üzerine gelmiş. Sen kimseye saldırmamışsın. Biz kendi ülkemizin savunmasını yaptık ve elbette bu şehit vermeden de gerçekleşemiyor. Hiçbir ülke kansız kendi bağımsızlığını kazanmamıştır. Kimse öyle hediye eder gibi sana bağımsızlığını veremez. Direnmek zorundasın. Direnmediğin sürece yaşamı bulamazsın. Bedel ödemeden hiçbir şey kendiliğinden gelemez, mümkün de değil. Kendi özgürlüğünü ve ülkesini isteyen herkes bedel ödemeyi göze almak zorundadır.
EVİMİZDEN ŞEHİDİN ÇIKMASI BÜYÜK ONURDUR
Heval Rûken de kendi halkı, ülkesi ve ülkesinin özgürlüğü için her tür bedeli göze alanlardandı. Tüm arkadaşları ve yoldaşları gibi kendisini halkı için feda etti. Bizim onların mücadelesi karşısında her zaman başımız diktir. Şehadetini bize açıklamaya gelen arkadaşlar biraz çekingendi. Onlara ne olduğunu sorduğumda, önce biraz çekindiler. Rûken’in şehit düştüğünü söyledikleri zaman, benim için en büyük onur oldu. Yurtsever ve iyi insanlar için şehadetin çok farklı bir anlamı vardır. Kutsaldır şehadet bizim için. Bizim evimizde bir şehidin çıkması elbette bizim için büyük bir onurdur. Bugün tüm aile sadece biz değil, tüm akrabaların evinde onların fotoğrafları en baş köşede asılıdır. Onların mücadelesi ve şehadetleri karşısında tüm ailemizin başı diktir. Şehadet herkese kısmet olan bir şey değildir. Rûken ve Sara, bu kutsal yolda kendilerini feda etmişler ve bizim onların mücadelesi önünde eğilmekten başka diyecek bir şeyimiz yoktur.
RÛKEN VE SARA’YI BİRBİRİNDEN AYIRMADIK
Bizim için Rûken neyse Sara da aynıdır. Hiçbir zaman ikisini birbirinden ayırmadık. Tüm akrabalarımızın evlerinde Sara ve Rûken’nin fotoğrafları yan yana duruyor. Onlar ikisi birlikte bu mücadeleye başladılar, birlikte direndiler, aynı fikir ve felsefe uğruna kendilerini feda ettiler ve birlikte şehit düştüler. Biz Önder Apo’nun felsefesi doğrultusunda bir yaşam için mücadele ediyoruz. Varlık-yokluk savaşı veriyoruz.
İNSAN, SAHİP OLDUKLARIYLA VARDIR
Ya Önder Apo’nun felsefesi doğrultusunda bir yaşam yaşayacağız ya da olmayacağız. Eğer dilin, özgürlüğün, ülken ve kültürün yoksa fiziki olarak yaşamanın da bir anlamı yoktur. İnsan sahip olduklarıyla vardır. Eğer tüm bunlar elinden alınmışsa yaşamazsan daha iyidir. Öyle bir yaşamın da hiçbir anlamı yoktur. Biz de sonuna kadar Önder Apo’nun çizgisinin peşinde olacağız. Onun dışında bir yaşamı kendimize kabul etmiyoruz. Önümüzde tek bir yol var; ya özgür olacağız ya da yok olacağız . Kendimiz için hiçbir alternatif kabul etmeyeceğiz. İnsanlığın onuru budur.”