Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ve beraberindeki heyet, “Ekmek ve Adalet Buluşmaları” kapsamında Dîlok’ta yaptıkları ziyaretleri halk buluşması ile sonlandırdı. Aleban (Şehitkamil) Belediyesine bağlı Kültür ve Kongre Merkezinde gerçekleşen buluşmaya, DEM Parti Şirnex Milletvekili Mehmet Zeki İrmez, Emek Partisi (EMEP) Dîlok Milletvekili Sevda Karaca, DEM Parti Emek Komisyonu Eşsözcüsü Mehmet Bozgeyik, DEM Parti, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Dîlok il örgütleri, Dîlok Barış Anneleri İnisiyatifi, hukuk ve meslek örgütlerinin yanı sıra çok sayıda kişi katıldı.
DEM Parti bayraklarıyla süslenen salonda, “Kadın yoksulluğuna, şiddette karşı ekmek ve adalet”, yazılı pankartlar asıldı. Salona giren Tülay Hatimoğulları ve heyet alkış ve zılgıtlarla karşılandı. Açılış konuşmasını yapan Bozgeyik, gelinen süreçte emek alanında ciddi bir örgütlenme gerektiğini fark etmeleri üzerine bu buluşmayı gerçekleştirdiklerini ifade etti.
Açık mikrofon olarak süren buluşmada emek örgütleri ve işçi örgütü temsilcileri söz aldı.
KHK ile işine son verilen kamu emekçisi Fatoş Bayındır, "Biz sadece tüm süreçte yaşanan hukuksuzlukların sonuncusuyduk" dedi. Ardından Akcanlar Tekstil İşçilerinden Ali Sarıçiçek, çalıştıkları kurumda yaşadıkları mobinglere karşı başlattıkları direnişi anlattı.
Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (Birtek-Sen) Başkanı Mehmet Türkmen, "Emek ve adaletin bir araya gelmemesini sağlamaya çalıştılar. İşçilerin pek çoğu bu ülkede barış için mücadele edenleri, devletin egemenlerin propagandasından etkilenerek devletin diliyle tanımlamaya başladılar. Ama aynı işçiler mücadeleye giriştiklerinde demokrasi ve adaletin olmadığını fark ediyorlar. Biri olmadan diğeri olmayacak bu iki mücadeleyi daha da büyüteceğimiz günler diliyorum" diye konuştu.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Dîlok Şube Başkanı Ömer Parlakçı, "Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana katliamlara, soykırıma uğradık. Pek çok alanda yaşanan hukuksuzluklara karşı gerçekten yüzleşmeler sağlanırsa bu sorunları çözeceğimizi düşünüyoruz" diye ifade etti.
Tülay Hatimoğulları, "Bu buluşmalar, bizlerin asıl kurtuluşunun, mücadelesinin şifrelerini içinde barındıran çok temel bir çalışmadır. Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir tarafında toplantılar gerçekleştirdik. İşçiler çiftçiler ev emekçisi kadınlarla buluştuk. Adalet arayan insanlarla buluştuk barış anneleriyle buluştuk, bu ülkenin demokratik bir şekilde yönetilmesi için mücadele eden her kesimle buluştuk. İşçiler emekçiler derken aklımıza gelebilecek bütün iş kollarıyla buluştuk ve toplantılar gerçekleştirdik. İnanın Türkiye’nin neresine giderseniz gidin Türküyle Kürdüyle, Lazıyla Arabıyla, Çerkesiyle Ermenisiyle 72 milletten insanla toplantılar ve buluşmalar gerçekleştirdik. Bu ülke çok derin bir ekonomik krizden geçiyor. Çünkü bütün dünyada derin bir ekonomik kriz var, kapitalizm bir kriz içindedir. Sermaye yaşadığı krizi işçinin, emekçinin, yoksulun sırtına yüklemek üzere yola çıkmış durumda. Bugün bu ülkede uygulanan Şimşek politikaları da bunlardan bağımsız değildir. IMF programının aynısını bizlere dayatıyorlar, bizlere ‘kemer sıkın’ diyorlar. İşçiye, emekçiye, yoksula ‘sen biraz daha yoksullaş, senin sırtından biraz daha geçineceğiz’ diyorlar. Sermayenin ve patronların çıkarlarını koruyacağız ve bunu senin emeğinle senin döktüğün alın teriyle gerçekleştireceğiz. Biz işçinin, emekçinin, ezilenin yanındayız. Biz alın teri döktüğü halde evine bir sıcak ekmek alamayan, çocuğuna bir litre süt götüremeyenlerin yanındayız, yanında olmaya devam edeceğiz" dedi.
"Biz milyonların yanındayız, saray ise 5’li çetenin yanında" diyen Tülay Hatimoğulları, "Buradan Antep’ten sana sesleniyoruz ey saray: Senin sırtımızdan geçinmene artık izin vermeyeceğiz" dedi. Fıstık üreticilerinin yaşadıklarına şahitlik ettiklerini belirten Tülay Hatimoğulları, "Antep’in fıstığı çok önemlidir. Biz bugün Antep’te fıstık üreticileriyle buluştuğumuzda onların neler çektiğini kendilerinden dinledik. Bütün tarım üretiminde olduğu gibi girdi maliyetleri ve mazot o kadar yüksek ki sulama, gübreleme faaliyetlerine harcadıkları paraların da haddi hesabı yok ve bu sene rekolte fazlası olduğu için dendi ki fıstığı sizden bu sene ucuza alacağız. Hatta geçen seneden daha ucuza alınıyor fıstık. Ama fıstığın bugün maliyeti geçmiş seneye göre yüzde 150 oranına artmış durumdadır. Bugün biz üreticilerden bunları dinledik. Burada sizlerin huzurunda özellikle altını çizmek istiyoruz. Anteplinin ürettiği fıstığa sahip çıkmak tarım politikalarına sahip çıkmak Antepliye sahip çıkmak anlamına gelir. Çiftçiye üreticiye sahip çıkmak anlamına gelir" ifadelerini kullandı.
Türkiye ve Kürdistan'ın pek çok kentinde pek çok üreticinin isyanda olduğunu vurgulayan Tülay Hatimoğulları, sadece Antep'te 40’tan fazla eylem ve grevin gerçekleştiğini kaydetti. Tülay Hatimoğulları, "Ekmek kavgası Türke Kürde, Araba, Laza, Çerkese bakmaz. Birleşik mücadeleyi örmek dışında bir seçeneğimizi yoktur, bizi bölmelerine asla izin vermeyeceğiz. İşçiler, emekçiler, ezilenler sömürülenler birleşe birleşe kazanacak. Bizler birleşe birleşe kazanacağız" diye konuştu.
Vergi sistemine dikkat çeken Tülay Hatimoğulları, "Biz DEM Parti olarak parlamentoda da parlamento dışında verdiğimiz mücadelede de adaletli bir vergi sisteminin mutlaka olmasının şartı olmasını her yerde vurguladık. Azdan az çoktan çok vergi sisteminin uygulanması sağlanmalıdır. Temel gıda ve temel tüketim ürünleri olmazsa olmazımız olan bütün ürünlerin üzerindeki KDV yükünün kalkması ve temel gıda, temel tüketim malzemelerinin ucuz bir şekilde yurttaşa ulaştırılması, kamucu devlet anlayışı ve kamucu ekonominin olmazsa olmazıdır. Biz parti olarak bunun mücadelesini her yerde vermeye devam edeceğiz" dedi.
Tülay Hatimoğulları, "Buradan bütün sendikalara, bütün emek alanındaki örgütlü yapılara sesleniyorum. Bizlerin hiçbir şeyden çekineceği yoktur. Ekmek mücadelesi kadar hak olan hiçbir şey yoktur. Onların tankı topu, onların silahı gözaltı ve silahı varsa bizim de birlikte ortak bir mücadeleyle yüreğimiz var, bilincimiz var, cesaretimiz var. Biz bu bilinç ve cesaretle daha çok örgütlenmeliyiz, daha çok alanlarda daha çok meydanlarda olmamız gereken bir dönemden geçiyoruz" diye belirtti.
'İKTİDAR TİMSAH GÖZYAŞLARI DÖKÜYOR'
Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda İsrail'e karşı gerçekleştirdiği konuşmayı hatırlatan Tülay Hatimoğulları, "Erdoğan İsrail’e oldukça yüksek perdeden bir çıkış yaptı sözde. Biz hep söyledik. Bu yürüttükleri politika, döktükleri gözyaşı timsah gözyaşıdır, gerçek değildir. Bakın her zaman için şunu söyledik: İsrail ile bütün ticari ilişkileri mutlaka ve mutlaka bitirmelisiniz, diye. Dediler ki biz İsrail ile bütün ticari ilişkileri bitirdik. Hep yalan. Başka isimlerle bu ticareti hatta 14 kat artırarak sürdürmüşler ve sürdürüyorlar" dedi.
İsrail'in Lübnan'a dönük saldırılarını hatırlatan Tülay Hatimoğulları, son olarak şunları söyledi:
"Antep bir sınır kenti. Suriye savaşında sınır kenti olarak bütün sınır kentleri gibi en çok etkilenen kentlerimizden. Her açıdan çok etkilendi. Demografik yapı da değişti. Buraya çok sayıda göç de gerçekleşti. Hatta göç meselesini biz tartışırken, emek üzerinden konuşurken şunları de çok duyduk: İşte dışarıdan gelen Suriyeliler gelip bizden daha ucuza çalışıyor, ucuz iş gücü. burada aslında savaştan kaçan Suriyeli mülteciyle Türkiye’deki işçiyi, emekçiyi karşı karşıya getiren de bu savaştır. Şimdi bu savaşlara yenisinin eklenme ihtimali çok yüksek. Lübnan’a dönük gerçekleşen saldırılar, İsrail’in Lübnan’a dönük gerçekleştirdiği saldırılar bölgede büyük bir savaşın habercisidir. Ben buradan bir sınır kenti olan Antep’ten barışa çağrı yapmak istiyorum. Bölgemizin her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Sınır kentlerimizin her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Suriye’nin, Lübnan’ın, Irak’ın, İran’ın Yemen’in bu coğrafyanın barışa her zamankinden fazla ihtiyacı var ve bu salondan sesimizi gür çıkarmak istiyoruz. Barış istiyoruz.
'HALK SARAYDAN BÜYÜKTÜR!'
Otoriterleşen iktidar sermaye ve sarayın çıkarlarını korurken bu ülkede faşist otoriter bir rejimi inşa etmeye çalışmaktadır ama şundan emin olalım ki başta Aleviler olmak üzere, Kürtler, emeği sömürülenler, katledilen kadınlar olmak üzere haklarımızı elimizden tek tek almaya çalışan, haklarımızı tırpanlayan bu iktidara bizler olur vermedik, yol vermedik, karşı olmaya devam ettik. Bugün iktidarın yaşadığı sıkışmışlığın nedeni toplumdan rıza almamış olmasıdır. Toplum iktidarın uygulamalarına asla rıza vermedi, vermeyecek. Buradan bu iktidara sesleniyoruz. Ey kendini dev aynasında gören kibir abideleri. Yurttaşı aç ve açıkta iken saray ve şürekası ile beraber sarayda yaşayan benciller, ey insanların nefes borusuna basan ve toplumu nefessiz bırakmak isteyen mezalimler. Halk sarayınızdan daha büyüktür. Üreten işçinin, emekçinin alın teri, bilek gücü, yönetme hakkı da sizden daha büyüktür ve güçlüdür. Bugün üretimden gelen gücünü işçi sınıfı kullandığı zaman bütün Türkiye felç olur. Bunu bilesiniz. Bize düşen en büyük görev, yerel ölçekte çıkan seslerimizi parçalı çıkan seslerimizi bir araya getirerek daha güçlü ve birleşik şekilde güçlü bir mücadeleyi açığa çıkarmaktır. Bundan emin olamam ki kendini o dev aynasında görenlerin o dev aynalarını, o saraylarını bizler hep birlikte paramparça edebiliriz. Yeter ki birleşelim, yeter ki bir arada olalım. Sözlerimi bitirirken bir az önce konuşan Pir Sultan Abdal Derneğinden canımızın hatırlatmasıyla Pir Sultan’ın sözleriyle tamamlamak istiyorum. Yürü be hızır paşa. Senin de çarkın kırılır, güvendiğin padişahın elbet bir gün devrilir. Bizler sarayları da padişahları da elbet bir gün devireceğiz. O güç bizdedir, o güç işçi sınıfındadır, o güç ezilen ve sömürülen halkların ta kendisindedir."