Reqqa'da İtalyan bir savaşçı

Reqqa'da savaşan İtalyan savaşçı Egid, devrim için ve kapitalizme karşı YPG'de olduğunu belirterek, "Öcalan'ın da kitaplarında söylediği üzere, öncelikle kadınların özgür olması gerekir ki sonra bütün dünyada insanlık özgürleşebilsin" dedi.

Reqqa'nın özgürleştirilmesi için farklı halklardan savaşçılar da DAİŞ'e karşı cephelerde. Bunlardan biri de İtalyan Çekdar Egid.

Torino'da yaşayan Egid, "2014 yazında DAİŞ ortaya çıkıp yeni hilafetleri olarak İslam Devleti'ni ilan ettiğinde ben ve bir arkadaşım Turin'in yerel radyosu olan Radyo Blackout'ta haftalık yayınlar yapmaya başladık. 3 ay boyunca İslam Devleti, İslam-Sünni inancı, Şii inancı, Ortadoğu'nun jeopolitik durumu, İran ve Suriye'de olanlarla ilgili yayın yaptık. Mesela Sünni İslamcılarla Şii İslamcılar, Suudi Arabistan ve İran arasındaki dolaysız savaş ve bu tür ilişkileri ele aldık" dedi.

Kürdistan'a dört kez geldiğini söyleyen Egid, "İlk olarak 2014 yılında Bakur'a, Türkiye ve Suriye arasındaki sınıra gitmiştim. Kürt arkadaş ve yoldaşların, Kobanê'ye en yakın yer olarak toplandıkları Suruç ve Mehser köyüne gittim. 2014'te DAİŞ'in Kobanê'deki Kürt halkına karşı başlattığı savaş vardı. Amerika'nın hava saldırıları ve diğer gelişmeleri buradan izleyebildim. Sonra iki kez daha Bakur'un farklı yerlerine gittim. Kurtuluşundan 3 ay sonra da Kobanê'ye gidebildim. Burada bütün bir kentin ve bütün binaların savaşla yıkıldığını gördüm" diye belirtti.

NEDEN KATILDI?

"Bu Kürdistan'a dördüncü gelişim ama ilk kez YPG'ye katıldım" diyen Egid, katılım sebebini ise şöyle açıkladı:

"YPG'ye neden katıldım? Devrim için. Bir anarşist olarak devlet karşıtıyım. Bu devrimin üç temel noktası var. Birincisi, siyasi tarafı olan demokratik konfederalizm. İkincisi, radikal çevrecilik, benim tamamen inandığım bir konu. İtalya'da, tipik bir davranış olarak para uğruna doğayı katletmek isteyen kapitalizme karşı da mücadele ediyorum. Üçüncüsü ise kesinlikle temel bir nokta olan, özellikle Ortadoğu'da problemli ve dünya genelinde de o kadar iyi olmayan kadın hakları konusu. Benim düşüncem, Abdullah Öcalan'ın da kitaplarında söylediği üzere, öncelikle kadınların özgür olması gerekir ki sonra bütün dünyada insanlık özgürleşebilsin.

Yani, temel olarak, devrim için buradayım çünkü bu istisnai devrim milliyetçilik bakış açısı üzerinden gelişmiyor. Bu devrim bir Kürt devleti değil de, bütün farklı etnik grupların bir arada yaşayabileceği konfederalizmi savunuyor. Din ayrımı olmaksızın, Kürtler, Araplar, Çeçenler, Türkmenler, Êzidîler gibi farklı toplulukların kendi dinini yaşatabileceği ama birbirine karşı savaşmayacağı, bütün halkların barış içinde yaşayabileceği ve hayatını sürdürebileceği bir sistem bu. Ancak ben tamamen idealistik ya da pasifist değilim.

Ebubekir Bağdadi'nin öncülük ettiği DAİŞ gibi faşist, kapitalist ve vahşi bir grubun Kürt halkına saldırarak bütün topraklarını yok etmek istediği bir durumda, tabii ki Kürt halkı da silah alarak kendi hayatlarını savunmak zorunda kalıyor. Kendini savunma fırsatı yoksa, bir topluluk özgür değildir ve esir olacaktır. Benim burada olmamım nedeni de bu. Yaklaşık 7 aydır buradayım. YPG'ye katıldım ve elimden geleni yapıyorum. Farklı cephelerdeki bütün gruplara lojistik destek sağlıyorum.

Benim için önemli olan bir diğer konu ise, devrimin Kürt halkı için esas bir gereklilik olduğu gerçeği, çünkü dünyadaki bütün halkların kendi dilini konuşma ve istedikleri gibi yaşama hakları var. Ancak Ortadoğu'daki Kürt halkı bu hakka sahip değil. Kendi dillerini konuşamıyorlar, hatta çocuklarına Kürtçe isim bile veremiyorlar. Kendi dillerini öğrenemiyorlar, Kürt kültürünü ifade edemiyorlar. Bütün halkların kendi kültür ve geleneklerine göre yaşama hakkı var ama Kürtlerin yok. Kürt halkı var, ama yok. Bu yüzden bu durumdalar; Kürdistan, Türkiye'de Bakur, Irak'ta Başur, Suriye'de Rojava ve İran'da Rojhilat olarak dört devlete bölünmüş durumda. Bu dört devlet de Kürt halkına baskı uyguluyor çünkü aslında hiç var olmamalarını istiyorlar. Elbette bu durum direniş ve devrime yol açacaktır."

Egid, Qereçox'ta çok iyi bir eğitim aldığını belirtirken, şöyle devam etti:

"Heval Zinar Tolhildan adında çok iyi bir öğretmenim vardı. Kendisi son derece sabırlı bir şekilde bana öğretebileceği her şeyi öğretmeye çalıştı. Bu temel Kürtçe bilgimle onları anlayabiliyor ve Kürt taburu ile birlikte yaşamımı sürdürebiliyorum.

Kürt dili olarak tek bir durum söz konusu değil, Kürtçe tek bir dil değil, aksine bir grup dillerin bütünü çünkü Kürdistan'ın bütün parçalarında farklı diller var. Kurmanci, Zazaki, Sorani, Gorani, Elani gibi farklılıklar söz konusu. Bu konuda birazcık sorun yaşıyorum. Benle konuşan arkadaşlar farklı kelimeler telafuz ediyorlar. “Nasılsın?” demek için bile birçok seçenek var. Batılı birisi olarak bu durum benim için biraz zorluk demek çünkü tek bir dilden ziyade farklı diller var. Bu da Kürtlerin tek bir halk olmaması, aynı yerde yaşayan birçok farklı insanın olmasının sonucu."

'BURADA GERÇEK YOLDAŞLIK VAR'

İtalyan Çekdar Egid, son olarak yoldaşlık ilişkisine değinerek, şunları ifade etti:

"Askeri yapıyla ilgili olarak, 'düzen ve disiplin' olarak adlandırılan bu yapının çok önemli noktaları var. Benim için burdaki en önemli şey 'hevalti' olarak adlandırılan yoldaşlık durumu. Herkes birbirine yardımcı olmaya çalışıyor. Benim bir sorunum olduğunda, diğer hevaller bunu sorup ilgileniyorlar. Bütün arkadaşlar sürekli olarak gelip 'Nasılsın, iyi misin, herhangi bir sorunun var mı, bir şeye ihtiyacın var mı' diye soruyorlar. Bunu her zaman yapıyorlar ve bu sadece lafta değil, gerçek bir şey. Burası güzel bir yer. Buradaki birçok insanın çok güzel, kocaman kalpleri var ve insanlara çok iyi davranıyorlar. Birlikte yiyip, birlikte yaşayıp, birlikte savaşıyorlar. Böyle bir birlik ve yoldaşlık olmazsa düşmana karşı da yürüyemezsin, sadece DAİŞ'e karşı değil, Türkiye ya da ilgili herhangi tarafa karşı da. Öncelikle bir grup olması lazım, iyi bir grubun olduğunda, bundan sonra savaşa katılabilirsin."