Türkiye, 'Bağdadi'den haberimiz yoktu' diyemez

İdlib, MİT’in cirit attığı yer ve dahası oradaki çetelerin hemen hemen hepsi Türk ordusuyla yakın hareket eden güçlerden oluşuyor. Bu kadar aleni bir durum varken, Türk MİT’i ve ordusu 'DAİŞ lideri El Bağdadi’den haberimiz yok' diyebilir mi?

Faşist Türk ordusu direnişi kırmak için kimyasal silah kullansa da direnişi kıramadı. Nihayetinde Serêkaniyê, Girê Spî hattında başlayan direniş dalga dalga tüm Kürdistan ve dünyaya yayılarak, büyümeye devam etti, ediyor. Özellikle DAİŞ lideri Bağdadi ve sonrasında DAİŞ sözcüsü Ebu Hasan El Muhacir’in Cerablus’ta öldürülmesinde QSD’nin baştan bu yana etkili bir biçimde operasyon sürecinin içinde yer aldığı açığa çıktı. İnsanlığın başına bela olan Bağdadi ve sözcüsünün öldürülmesi ve tabii ki, Türk işgaline karşı Serêkaniyê ve Girê Spî direnişi QSD’yi tekrardan bütün dünya insanlığının birinci gündemine taşımıştır.

Bir de Türkiye’nin Rojava’da gerçekleştirdiği işgal saldırısı, kimyasal silah kullanımı, sivil katliamlar insanlığın gündeminde önemli bir yer tutarken, DAİŞ lideri El Bağdadi’nin üslendiği alan ve vurulduğu yerin Türk sınırına 5 kilometre mesafede yer alması bütün gözleri daha fazla Türkiye’ye çevirdi. Öncelikli soru, El Bağdadi Türkiye’ye geçmek isterken mi vuruldu? İkincisi soru ise Türkiye’nin üslerinin bulunduğu bu alanda DAİŞ lideri nasıl bu kadar rahat dolaşabilir?

Devletler çok acele etmese de hatırı sayılır birçok gazete bu konuyu es geçmedi ve iri puntolarla yayınlarında işledi. Sosyal medyada da Erdoğan ve Bağdadi’nin ortaklıklarına dair ortaya atılan iddialar hiç de azımsanmayacak düzeyde. Uzun süre ABD’nin DAİŞ’le Mücadele Özel Temsilcisi olan Brett McGurk, 'DAİŞ çetelerinin lideri El Bağdadi’nin öldürülmesi konusunda Türkiye’nin açıklaması gereken şeyler olduğuna' dikkat çekti.  

McGurk, Bağdadi’nin öldürüldüğü köyün uzun süredir Türkiye’nin gözlem noktalarıyla denetlendiğini hatırlattı. En önemlisi, ne Obama ne Trump'ın, Türkiye’nin DAİŞ ile geliştirdiği kirli ilişkilerden dolayı Ankara’ya güvenmediğini belirtti. Geçmişte başta Kürtler olmak üzere, Suriye rejimi, Rusya ve birçok Arap ülkesi DAİŞ ile Türkiye’nin çok sıkı ilişkiler içinde olduklarına dair önemli belgeler açıkladılar. El Bağdadi’nin bu alanda vurulması DAİŞ-Türkiye ilişkisine dair onlarca önemli belge-bulgudan biri.

Neden önemli bir belgedir? Çünkü, El Bağdadi’nin vurulduğu İdlib’e bağlı Barişa köyü Türkiye sınırının hemen dibinde bulunmaktadır. Yani mesafe 5 kilometre Barişa köyünün hemen yakınında Türk gözlem noktaları denilen askeri üsler var. Zaten Bağdadi de köyün orta yerinde bir ev ve adamlarının kaldığı çadırlar, evin etrafında daha önce kazılmış tünellerle çevrili bir alanda kalıyor. Öyle çok da gizlenmiş bir hava vermiyor insana. Yani rahat hareket ediyor. Alanı denetim altında tutan Türk güçleriyle ilişkisi olmasa aylarca İdlib’de kalabilir mi?

İdlib, MİT’in cirit attığı yer ve dahası oradaki çetelerin hemen hemen hepsi Türk ordusuyla yakın hareket eden güçlerden oluşuyor. Bu kadar aleni bir durum varken, Türk MİT’i ve ordusu 'DAİŞ lideri El Bağdadi’den haberimiz yok' diyebilir mi?

Önemli bir iddia; Bağdadi’nin Türkiye’ye kaçacağı öğrenilince operasyon düğmesine erken basılmak zorunda kalındığı yönünde. Zaten o nedenle Bağdadi’ye operasyon olacağı Türk hükümetine bildirilmemiş ve Türk hükümetiyle ortak hareket edilmemiştir.

Buraya kadar her şey anlaşılmaktadır. Ancak bundan sonrası daha önemli. Uzun süredir takip edilen Bağdadi, İdlib’de kaldığı sürede kimlerle görüştü? Görüştüğü kişiler arasında MİT ve Türk Özel Kuvvetler elemanları var mı? Hepsinden de önemlisi kaç sefer Suriye sınırını geçerek Türkiye geçti, nerelerde kaldı ve kimlerle buluştu.

Tüm bunların yanında, Bağdadi'nin vurulmasına ilişkin Trump’ın yaptığı açıklamada dikkat çeken bir husus daha var; vurulma anında ele geçen belgelerin olduğunu ve yine operasyon esnasında iki kişinin yaralı olarak ele geçirildiği biliniyor. Ya ele geçen belgeler Türkiye ile ilgiliyse ve bu sağ olarak yaralı yakalan kişiler Türkiye ile yapılan görüşmelerde yer alan kişilerse!

İlerleyen günlerde Türkiye’nin bu konuda ciddi bir biçimde başının ağrıyacağını belirtmekte fayda var. Şu ana kadar işgalci ve savaş suçlusu olarak insanlık vicdanında yargılanan Erdoğan, DAİŞ terör örgütüyle ortak iş yapmak, bu örgüte lojistik destek sunmak gibi nedenlerle yargının karşısına çıkabilir.