Fransa’da yayınlanan Les Echos gazetesinin British Medical Journal’den aktardığına göre, araştırma kapsamında 8 yıl boyunca 48 bin kişinin beslenme modelleri incelendi. Bu kapsamda denekler ‘vejetaryen ve veganlar’, ‘vejetaryen ve pesketaryenler’ ile ‘et ve balık yiyenler’ olarak üç ayrı gruba ayrıldı.

8 yıl süren takibin sonunda varılan sonuçlara göre, balık yiyen bireylerin (pesketaryenler) et yiyenlere oranla kalp-damar hastalıklarına yakalanma riski yüzde 13 daha düşük. Bu oran hiçbir et türü veya balık gibi su ürünleri yemeyen vejetaryenlerle et yiyenler arasında ise yüzde 22’ye ulaşıyordu. Bu sonuçlar, daha önceki araştırmalarda da ortaya çıkan bir gerçekti.

İNME GEÇİRME RİSKİ BEŞTE BİR DAHA YÜKSEK ÇIKTI

Ancak pesketaryenler ile hiçbir et veya su ürünü tüketmeyen bireylerin inme geçirme riski et yiyenlere oranla yüzde 20 daha fazla çıktı. Uzmanlar, bu riskin et veya su ürünlerini tüketmeyen bireylerde B12 vitamini oranının oldukça düşük çıkmasına bağlıyorlar. Bu vitamin daha ziyade et ürünlerinde bulunuyor.

Uzmanlar, araştırmalarının sonuçlarına karşı temkinli olmayı tercih ettiklerini ve bu sonuçların başka araştırmalarla teyit edilmesi gerektiğini de kaydettiler.

SON YILLARDA YÜKSELEN BİR TREND

Son yıllarda kırmızı et veya kümes hayvanlarından elde edilen beyaz etin yanı sıra balık ve hatta canlı hayvanlardan elde edilen süt, yumurta ve bal gibi ürünlerin yenmemesine dayanan veganlık trendi yükselişte. Özellikle gelişmiş ülkelerin yanı sıra gelişmekte olan ülkelerdeki orta ve yüksek gelirli kesimlerde yayılan bu akımlar, günümüze kadar var olan beslenme düzenini büyük oranda sorguluyor. Ancak Oxford’daki son araştırma bu tür beslenme modelleri karşısında dikkatli olunması gerektiğine işaret ediyor.

Kırmızı, beyaz et ile balık başta su ürünlerinin de yer aldığı klasik beslenme modelinde ise sağlık açısından çok daha fazla riskler bulunuyor. Uzmanlar, özellikle kırmızı etin sınırlı oranda tüketilmesini tavsiye ediyor.