İmralı Barış Delegasyonu, aralarında İzlanda, Hindistan, İtalya, ABD ve Birleşik Krallık'ın da bulunduğu çeşitli ülkelerden politikacılar, sendikacılar, akademisyenler, avukatlar ve toplumsal hareket aktivistlerinin de dahil olduğu 10 üyeden oluşuyor.
Koronavirüs salgını nedeniyle çevirimiçi toplantı yapan delegasyon, “İmralı Barış Delegasyonu 2021 Şubat Raporu”nu açıkladı.
2015’te sona eren siyasi sürecin yeniden başlamasını talep eden heyet, raporda şunları ifade etti: "Her araştırmamız sonucunda muhataplarımız ülke genelinde artan insan hakları ihlallerini Sayın Öcalan üzerinde derinleşen tecride bağladılar. İmralı sisteminin yalnızca tüm diğer cezaevlerine yayılmadığını, tüm topluma sirayet ettiğinin altını çizdiler. İmralı tecrit sisteminin bu kadar genişlemesi, faşizmin kurumsallaşması anlamına geliyor. Anayasa uygulanmıyor, Türkiye kanunları uygulanmıyor, uluslararası hukuk uygulanmıyor, uluslararası mahkeme kararları uygulanmıyor. Bunun yerine, cezasızlık, zorbalık, günün düzeni haline geliyor."
Raporda uluslararası toplumun sessizliğine de tepki gösterilerek, bunun “suç ortaklığı” anlamına geldiği vurgulandı.
Raporda devamla şunlar belirtildi: "Bu esnada da uluslararası toplum bir kenarda durup sessizce izledi. Bu sessizlik suç ortaklığıdır. İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT) Mayıs 2019'da İmralı adasını ziyaret etti ve raporunu Ağustos 2020 yılında yayınladı. Bu raporla Türk yetkililere, son derece belirsiz bir şekilde 'daha fazla gecikmeden tam bir revizyon' yapılması çağrısında bulundular. Türk yetkililer ise bu çağrıya uymamakla kalmadı, tecridi daha da ağırlaştırdı, Öcalan ve İmralı'daki diğer tutuklulara yeni yasaklar getirerek dış dünya ile iletişimini tamamen kesti. 27 Nisan 2020'den beridir Abdullah Öcalan'dan haber alabilen olmadı. Ama son derece açıklanamaz biçimde CPT Türkiye'yi Ocak 2021'de ziyaret ettiğinde İmralı Ada Hapishanesi'ni ziyaret etmek konusunda ısrarcı olmamış ve daha önce yaptıkları tavsiyelerin takibini yapmamıştır.
Avrupa kurumlarının Erdoğan rejimine karşı sessizliği ve suç ortaklığı Strazburg'daki İnsan Hakları Mahkemesi Başkanı'nın Eylül 2020'de Türkiye'ye yaptığı ziyarette daha da netleşti ve kendisi burada, en kıymetli akademisyenlerinin tasfiye edilmesine izin veren İstanbul Üniversitesi'nden onur madalyası aldı. Daha sonra Mardin'i ziyaret ederek kazanılmış belediyelere atanan kayyumlarla toplantılar yaptı.”
Raporda son olarak şu tavsiyeler yer aldı:
* Öcalan'a uygulanan tecridin kaldırılması için Türk devletine baskı yapılmaya devam edilmesi hayati önem taşımaktadır. Uluslararası insan hakları mekanizmalarına, özellikle Avrupa Konseyi'ne baskı yapılmalıdır. CPT, İmralı davasında soruşturma kabiliyetini sonuna kadar kullanmaya teşvik edilmelidir.
* Uluslararası toplum, kurumlar ve hükümetler, Öcalan’a uygulanan tecrit ve tüm Türkiye toplumuna yayılan ve korkunç ve kitlesel insan hakları ihalelerine yol açan tecrit sistemine müdahale etmeye teşvik edilmelidir.
* Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi uluslararası STK'lara, Öcalan'ın tecridine ve Türkiye'deki genel duruma karşı derhal harekete geçilmesi için başvurularda bulunulmalıdır.
* Sendikalar arası dayanışmanın uluslararası düzeyde yaygınlaştırılması gerekiyor.
* Dünyadaki toplumsal hareketler, Türkiye'deki Kürt özgürlük hareketi ve diğer muhalif gruplarla dayanışma bağları kurmaya teşvik edilmelidir. Uluslararası kadın hareketleri, yazılı açıklamalar, video mesajları ve Türkiye ziyaretleri yoluyla Kürt kadın hareketiyle dayanışmayı ifade etmeye teşvik edilmelidir.
* Uluslararası kadın örgütleri Avrupa Konseyini Türkiye’de kadınlara karşı şiddet konusunda acil harekete geçmek konusunda uyarmalı, Türkiye üzerindeki baskı arttırılmalıdır.
* Tüm dünyadan avukatların uluslararası yargı mekanizmalarına başvurularda bulunması teşvik edilmeli, tecridin yasadışı olduğu vurgulanmalı ve kınanmalıdır. Bu avukatlar Türkiye'deki meslektaşlarıyla dayanışma içinde olma konusunda teşvik edilmelidir.
* Bu konunun küresel anlamda gündeme getirilmesi için çalışmalar yapılmalı, dayanışma kampanyaları düzenlenmelidir.
* Tüm dünya halklarına bu konuda eylemlilikler üzerinde çalışmaları teşvik edilmeli, yazarlar, aydınlar ve seçilmiş yetkililerin Türkiye hükümetine baskı kuracak çalışmalar yapmaları konusunda bilgilendirilmelidir.
* Daha çok heyetin Türkiye ve Kürdistan'ı ziyareti organize edilmeli, bu heyetler siyasetçiler, akademisyenler, kamuya mal olmuş kişiler ve sendika üyelerinden seçilmelidir.