Denderleeuw kentinde stüdyoları bulunan Kürt televizyon kanalları, pazartesiyi salıya bağlayan gece polisin baskınına maruz kaldı. Baskına ilişkin herhangi bir gerekçe öne sürülmedi ve gece boyunca televizyon emekçilerinin binalara yaklaşmasına izin verilmedi.
Stêrk TV ve Medya Haber TV emekçileri yaptıkları basın açıklamasında “kapıların kırılarak korsanvari bir şekilde içeri girildiğini, bilgisayarlar başta olmak üzere yayın araçları ve materyallerin tahrip edildiğini” belirtti.
KORSANVARİ BİR ŞEKİLDE İÇERİ GİRDİLER, TAHRİP ETTİLER
Açıklama her iki televizyon kanalına ait binalar önünde yapıldı. Sterk TV adına Ramazan Ölçen, Medya Haber adına Heval Aslan açıklamayı okudu. Açıklamayı Kürtçe'nin Soranî lehçesinde ise medya emekçisi Hindirîn Hewramî okudu:
“Belçika polisi 23 Nisan saat 01.30 sıralarında Belçika’nın Denderleeuw kentinde bulunan Sterk N.V, Roj N.V. ve Hivron N.V şirketlerinin faaliyet gösterdiği binalara baskın düzenlenmiştir. Baskın Belçika Federal Polisi tarafından yapılmış ve öncesinde avukatlarımız ile şirket yetkililerimize herhangi bir bilgi verilmemiştir. Gecenin geç saatlerinde kimsenin binada olmadığı esnada ofislerimizin kapıları kırılarak korsanvari bir şekilde içeri girilmiş, bilgisayarlar başta olmak üzere yayın araçlar-gerekçelerimiz ve basın materyallerimiz tahrip edilmiştir. Öncelikle Avrupa’nın ortasında yapılan bu hukuk-dışı, anti-demokratik korsan saldırıyı kınıyoruz. Bu durum herhangi bir hukuki girişim veya teftiş değil, Kürt halkının sesi olan Özgür Medya kurumlarımıza yönelik bir saldırıdır. Zaten aynı saatlerde Türk polisinin Türkiye’deki Kürt gazetecilerin evlerine baskın düzenlemesi de bu organizeli saldırının bir devamıdır. Ayrıca saldırının Kürt medyasının 126. yıldönümüne denk getirilmesi de manidardır.
KÜRT HALKININ HABER ALMA ÖZGÜRLÜĞÜNE SALDIRIDIR
Belçika polisi Mart 2010 tarihinde de aynı stüdyolara baskın düzenlemiş ve bu baskın esnasında tüm bilgisayar ve hard disklere el konulmuştur. Yapılan inceleme ve açılan davalar sonuçsuz kalmış ve şirketlerimiz herhangi bir yaptırıma tabii tutulmamıştır. Ayrıca ismi geçen şirketler Belçika yasalarına göre faaliyetlerini göstermiş, birer ticari kuruluş olarak şimdiye kadar herhangi bir kanuni yaptırımla karşılaşmamışlardır.
Öncelikle belirtmek istiyoruz ki; bu saldırı özgür Kürt medyasına ve Kürt halkının haber alma özgürlüğüne yapılmıştır. Türk devleti ve uluslararası müttefikleri, Kürt medyasına şimdiye kadar yüzlerce saldırı yapmış ancak sonuç alamamışlardır. Çünkü bizler, yani özgür basın medya emekçileri, her koşulda ve her türlü baskıya rağmen mesleğimizi icra etmeye devam ettik ve edeceğiz. Şunu herkes bilmeli ki, bu tür korsan baskınlar, tutuklamalar, engellemeler bizi yolumuzdan alıkoyamaz. Türk devleti bunu yıllarca denedi, onlarca meslektaşımızı katletti ama yine de özgür basını durduramadı.
FAŞİST ERDOĞAN REJİMİ İLE KİRLİ İLİŞKİLERİN SONUCU
Bu saldırının faşist Erdoğan rejimiyle girişilen kirli ilişkiler sonucu gerçekleştiğine şüphemiz yoktur. Burada Belçika hükümetine şu çağrıyı yapıyoruz; faşist Erdoğan rejimiyle ne tür kirli pazarlıklar sonucu Kürt medyasına saldırı düzenliyorsunuz? Bunu Kürtlere, Belçika ve dünya kamuoyuna izah etmek durumundasınız. Eğer Erdoğan rejimiyle kirli bir pazarlık yapmadıysanız o zaman stüdyolarımıza neden böyle korsanvari saldırı düzenliyorsunuz. Yine Belçika medyası, sivil toplum örgütleri ve siyasi partilerine şu çağrıyı yapıyoruz; Bizler burada basın yayın faaliyeti yapıyoruz. Çalışmalarımız alenidir, stüdyo kapılarımız herkese açıktır. Polis başta olmak üzere herkes istediği zaman stüdyo ve ofislerimize gelebilir ve buradaki faaliyetlerimizi takip edebilir. Burada gizli-saklı herhangi bir durum söz konusu değildir.
AVUKATLARIMIZ VE YETKİLİLERİMİZ OLMADAN BASKIN YAPILDI: KOMPLODUR
Şunu da belirtmek istiyoruz ki, polisin avukat ve şirket yetkililerimiz olmadan baskın düzenlemesini bir komplo olarak görmekteyiz. Polisin hukuki tutanak olmadan ofislerimizde yaptığı ‘aramalar’ bizim nazarımızda suçtur, hukukun ihlalidir.
Bizler; özgür basın emekçileri olarak bu tür saldırıların herhangi bir hukuki durumla izah edilmeyeceğini biliyoruz. Ancak hukuki haklarımızı sonuna kadar kullanacağız. Avukatlarımız bu korsan saldırıya karşı derhal girişimlere başlayacaklardır.
BURADAYIZ, SUSTURAMAYACAKLAR
Diğer yandan, bizler yani Kürt medyasının emekçileri, halkımızın sesi soluğu olmaya devam edeceğiz. Hiçbir güç bu sesi susturamayacaktır. Halkımız, dostlarımız ve bizi susturmaya yeltenen faşist odaklara şu mesajı veriyoruz; BİZ BURADAYIZ. Biz halkımıza haber vermeyi, dilimizi ve kültürümüzü yaygınlaştırmaktan kendimizi sorumlu görüyoruz. Bu görev bizim için kutsaldır ve hayatımızdan da daha değerlidir. Her türlü baskıya karşı kalemimiz yazacak, kameramız hakikatleri çekmeye devam edecek. Kurdistan gazetecileri Türk devletinin köy, orman, yakmalarını, çocukları kadınları katletmelerini, onları helikopter atmalarını, haberleştirdi. Yine DAİŞ’ in vahşetini dünyaya duyuran, bu vahşeti duyurmak için yaşamını yitirenler özgür basının fedai emekçileriydi. Dünya bunu biliyor. Bizler iyiliğin, doğruluğun ve gerçeğin peşinde olmaya devam edeceğiz.”