İngiltere’nin zor (!) seçimi

Büyük Britanya’da 8 Haziran’da yapılacak erken genel seçimler, ülkenin Avrupa Birliği’nden (AB) çıkışı (Brexit) sonrasında izleyeceği yol açısından ciddi önem taşıyor.

Büyük Britanya’da 8 Haziran’da yapılacak erken genel seçimler, ülkenin Avrupa Birliği’nden (AB) çıkışı (Brexit) sonrasında izleyeceği yol açısından ciddi önem taşıyor.

AB karşıtlarının da desteğini alan Başbakan Theresa May’e karşı kazanma şansı az da olsa son haftalarda artan İşçi Partisi’nin yanı sıra bağımsızlık yanlısı SNP’nin alacağı oy oranı önemli olacak.

Seçimlerde Brexit sonrasında ülkesinin AB’yle bağını koparmamayı vaat eden Liberal Demokratlar’ın alacağı oylar da seçmenlerin bundan sonra nasıl bir gelecek beklediğini göstermesi açısından ciddiye alınıyor.

Haziran 2016’daki Brexit referandumu sonrasında göreve gelen Theresa May’in partisinin alacağı oylarla AB’ye karşı elini güçlendirme hedefi bulunurken, İskoçya’nın bağımsızlığını vaat eden SNP’nin yeni bir bağımsızlık referandumu için ülkesindeki çoğunluğu koruması gerekecek.

PARTİLER NE VAAT EDİYOR?

MUHAFAZAKAR PARTİ: AB’den çıkışla birlikte ‘güçlü ekonomi için bütçe açığını kapatma’ hedefinde olan Muhafazakar Parti’nin klasik sağ partilerde olduğu gibi sosyal hakları kısma yönündeki vaatleri öne çıkıyor.

2020’de bütçe açığını kapatmayı hedefleyen Theresa May’in Muhafazakar Partisi, asgari ücreti ‘ortalama gelirin yüzde 60’ına çıkarma gibi bir hedef koyuyor. Oysa bu oran, birçok ülkede zaten yoksulluk sınırını belirlemede kullanılıyor, yani May, asgari ücretlileri yoksulluk sınırına yükseltmeyi hedefliyor.

Muhafazakar Parti, orta gelir grubundaki çalışanları ilgilendiren yıllık 43 bin sterlin olan yüksek vergi dilimi eşiğini 50 bine çıkarmayı vaat ediyor. Parti, aynı zamanda kurumlar vergisini ise 3 puanlık düşüşle yüzde 17’ye çekmek istiyor.

GÖÇÜ AZALTMAYI HEDEFLİYOR

Yurt dışından çok sayıda göçmen gelmesinin toplumsal uyumu bozan bir etki yapabileceğini savunan Muhafazakar Parti, net göçmen girişini ciddi şekilde azaltmayı hedefleyen bir dizi önlem vadediyor.

AB dışından gelen her türlü göçün iyice azaltılması,birlikten çıkış sonrasında AB’den gelecek göçmenlerin kontrol altına alınması hedefleniyor. Bunun için AB dışından gelen vasıflı çalışanları istihdam eden işverenlerden alınan yıllık ek 1000 sterlinlik vergi ise iki katına çıkarılacak. Yine AB dışından gelecek göçmenlerin sağlık harcamalarında daha fazla katkı payı vermesi vaadi var.

Son olarak geçen yıl 273 bin olan ve göçmenler ile ülkeyi terk edenler arasındaki farktan oluşan ‘net göç’ün ise on binlere düşürülmesi hedefleniyor.

Britanya’ya bir yıl içinde dışardan gelenler ile ülkeden ayrılanlar arasındaki farktan oluşan "net göç" geçen Eylül ayına kadarki bir yıl içinde 273 bin olarak açıklanmıştı. Bu rakam en son yirmi yıl kadar önce 1997'de 100 binin altına düşmüştü.

Muhafazakar Parti’nin bir diğer vaadi ise, ülkedeki milyonlarca yaşlı bireyi zora sokacak düzeyde. Günümüzde evlerinde bakım görmek isteyen bireylere, eğer geliri 23 bin 250 sterlinin altındaysa ücretsiz hizmet veriliyor.

YAŞLI VE YOKSULLAR ETKİLENECEK

Seçim beyannamesinde ise, yaşlı bireylerin menkul ve gayri menkulleri de hesaba katılarak, sağlık hizmeti verilmesi öneriliyor. Buna göre, toplam menkul ve gayri menkul varlığı 100 bin sterlinin üstünde olan yaşlı bireyler, gelirlerine bakılmaksızın ücretsiz bakım hakkını kaybedecek.

Şu anda evlerinde bakım görmek isteyen yaşlıların gayri menkulleri hesaba katılmıyor, kendilerinden bakım masrafı alınıp alınmayacağı konusunda sadece bir yerden gelirleri ya da tasarrufları olup olmadığına bakılıyor. Önerilen değişikliğe göre, sahip oldukları gayri menkul de hesaba katılacak. Bakımevlerine girerken bu zaten yapılıyor. Ama şu var ki bu masraflar, şu anda gayri menkulün hemen satılması yoluyla alınırken, öngörülen değişiklikle, ancak yaşlılar öldükten sonra mahsup edilecek.

Ayrıca emekli bireylere yapılan yıllık 100 ila 300 sterlin arasındaki kışlık yakıt yardımından daha iyi gelirli emekliler yararlanamayacak.

Muhafazakar Parti’nin eğitime ise 2022 yılına kadar sadece 4 milyar sterlin, sağlık hizmetlerine ise 8 milyar sterlin ek bütçe vereceği vaat ediliyor.

İŞÇİ PARTİSİ ‘ÇOĞUNLUĞUN REFAHI’NA DAHA SOL VAATLERLE ULAŞACAK

Seçim kampanyasını ‘Azınlık değil, çoğunluk için’ sloganıyla yürüten partinin vaatlerinin başında en üst gelir düzeyine sahip yüzde 5'lik kesimden alınan vergileri artırmak geliyor.

İktidara gelmesi halinde kamu hizmetlerine 50 milyar sterlin ek harcama öngören partininin hedefinde çoğunluğu oluşturan halk kesimleri için daha müreffeh ve adil bir toplum bulunuyor. Bu kapsamda geliri yıllık 300 bin sterlinden fazla olan kişilere yüzde 2,5, 500 bin sterlinden fazla olanlara ise ek yüzde 5 daha vergi getirilecek. Bu vergilendirmeler yıllık 80 bin sterlini aşan gelirler için de söz konusu.

Ayrıca şirketlerin ödediği kurumlar vergisi oranını yüzde 19’dan 2020 itibariyle yüzde 26’ya çıkarılmasını vaat eden partinin bir diğer vaadi ise asgari ücreti yüzde 30 civarında artışla saati 10 sterline yükseltmek. İşçi Partisi, yılda 9 bin sterlini bulan üniversite harçlarını kaldırmayı da vaat ederken, ulusal eğitime ek 25 milyar sterlin ayıracak.

1979-1990 yılları arasında Margaret Thatcher döneminde büyük oranda özelleştirilen kamu kuruluşlarının yeniden kamulaştırılması vaadi de dikkat çekiyor. Bunlar arasında demiryolları, su ve enerji şirketleri bulunurken, posta kuruluşu Royal Mail’in yeniden kamulaştırılması hedefi bulunuyor.

İşçi Partisi, şimdilik Brexit’ten geri dönüşün olmayacağını kabul ederken, AB ile serbest ticaret anlaşması sağlanmadan birlikten çıkılmayacağı sözünü de veriyor.

LİBERALLERİN EN BÜYÜK KOZU AB’DEN KOPMAMAK

LİBERAL DEMOKRAT PARTİ: 2015 seçimlerinde büyük bir yenilgi alan Liberal Demokrat Parti, yeni Genel Başkan Tim Farron ile ilk kez katılacağı bu seçimlerdeki en önemli vaat olarak AB üyeliğinin yeniden referanduma götürülmesini sunuyor.

“Britanya’nın geleceğini değiştirin” sloganıyla seçim kampanyasını yürüten Farron, AB ile yapılacak Brexit müzakerelerinin sonunda varılacak nihai anlaşmanın referanduma sunulmasını vaat ediyor. Liberaller ayrıca Britanya’nın AB’nin ortak ekonomik pazarında kalmasından yana.

Liberaller, gençlere ulaşım ve konut sahibi olma konularında kolaylıklar tanımayı da vaat ediyorlar.

BAĞIMSIZLIK REFERANDUMU

İSKOÇYA ULUSAL PARTİSİ: Erken genel seçimlere ilişkin beyannamesini dün açıklayan İskoçya Ulusal Partisi (SNP) ise, halkın büyük kısmının AB yanlısı olduğu İskoçya’ya bağımsızlık vaat ediyor.

SNP'nin İskoçya'da en fazla oy alan parti olması halinde bağımsızlık referandumu sözünü yineleyen parti lideri Nicola Sturgeon, “Geleceğimize bizler karar vermeliyiz. Başkaları karar vermemeli” dedi. Sturgeon, Brexit sürecinin sonlanacağı 2019’dan sonra bir bağımsızlık referandumunun kaçınılmaz olduğunu vurgulamıştı.

Ülkesinin AB üyeliğinden yana olduğunu vurgulayan Sturgeon, AB ortak pazarının halkı ve özellikle gençlerin dünyaya açılımında önemli bir rol oynadığına dikkati çekmişti.

SNP’nin diğer vaatleri arasında ise dar gelirlilerinin vergilendirilmemesi, küçük çocuklar için haftalık 16 saat olan ücretsiz kreş uygulamasının 2021’den itibaren haftalık 30 saate çıkarılması bulunuyor.

SNP, sağlık ve eğitim gibi alanlarda da İskoçya ‘bölgesel’ yönetimine daha fazla yetki verilmesinden yana.

UKIP’NİN ÇOK FAZLA SÖYLEYECEK BİRŞEYİ YOK

UKIP: ‘Britanya Birlikte’ sloganıyla yayınlanan UKIP'in seçim beyannamesinde, Muhafazakar Parti iktidarında uygulanan kemer sıkma politikalarının polisin ve ordunun bütçesinde kesintilere yol açtığı savunuluyor.

Parti lideri Paul Nuttall, her iki kuruma yatırım yapmanın ülkenin güvenliği için büyük önem taşıdığını savunurken, UKIP'in iktidara gelmesi halinde ilave 20 bin asker, 20 bin polis, 7 bin gardiyan ve 4 bin sınır görevlisi istihdam edeceği vaadinde bulunmuştu.


UKIP, ayrıca  ülkeye yönelik göçü önümüzdeki 5 yıl içinde ‘sıfıra indirmeyi’ vaat ediyor.
UKIP'in vaatleri arasında sağlık, sosyal yardım, konut ve eğitim alanlarında yatırımların yanı sıra orta sınıfa yönelik vergi indirimleri bulunuyor. UKIP, yılda 13 bin 500 sterline kadar geliri olanlardan vergi almayacağını duyurmuştu.

SON SEÇİMLERDE KİM NE KADAR OY ALDI?

2015 yılında yapılan son genel seçimlere Brexit referandumu yapma vaadiyle giren David Cameron liderliğindeki Muhafazakar Parti, seçimlerin galibi olarak çıkmıştı. 650 seçim bölgesine ayrılan Büyük Britanya’da her bölgede birinci gelen aday doğrudan milletvekili seçiliyor. Dolayısıyla da partilerin aldıkları oy oranlarıyla sandalye sayılarının oranları arasında ciddi bir uçurum oluşabiliyor.

Son seçimlerde oy dağılımı şöyle olmuştu:

Muhafazakâr Parti: 36.9

İşçi Partisi: 30.4
UKIP: 12.6
Liberal Demokratlar: 7.9
İskoçya Ulusal Partisi 4.7
Yeşil Parti: 3.8.

Bu sonuçlara göre, 650 sandalyeli Avam Kamarası’ndaki sandalye dağılımı ise şöyleydi:

Muhafazakâr Parti: 331
İşçi Partisi: 232
İskoçya Ulusal Partisi: 56
Demokratik Birlik Partisi: 8
Liberal Demokratlar: 8
Sinn Fein: 4
UKIP: 1
Diğer Partiler: 10.

Seçim sistemi nedeniyle genelde sadece yüzde 4,7 oy alan SNP, İskoçya’nın Londra’ya gönderdiği 59 sandalyenin 56’sını kazanmıştı. Yüzde 12,6 oyla üçüncü olan AB ve göçmen karşıtı UKIP ise sadece 1 sandalye kazanmıştı.

Son seçimler sonrasında İşçi Partisi lideri Ed Miliband, Liberal Demokratlar’ın lideri Nick Clegg ve UKIP lideri Nikel Farage istifa etmişlerdi.

ANKETLER NE DİYOR?

ICM ve ComRes gibi kuruluşlar tarafından yapılan anketlerde Muhafazakar Parti ile İşçi Partisi arasındaki oy farkının sırasıyla 14 ve 12 puan olacağı öngörülürken, diğer şirketlere göre bu fark 6 ila 10 puan arasında değişiyor.

YouGov tarafından geçtiğimiz haftalarda yayınlanan ve sadece İngiltere’yi kapsayan bir ankette ise Muhafazakar Parti oylarının neredeyse tüm bölgelerde arttığı, buna karşılık İşçi Partisi’nin oylarının azalacağı öngörülüyordu. Aynı ankette, Avrupa Birliği (AB) ve göçmen karşıtlığıyla bilinen UKIP’in oylarının ise yarı yarıya ve hatta daha fazla azaldığı görülüyor.

Nisan ayı sonu ve Mayıs başında iki hafta boyunca yapılan saha araştırmasında, North East bölgesinde muhafazakarların 2015’te yüzde 25 olan oyu yüzde 40’a çıkarken, İşçi Partisi yüzde 47’den yüzde 42’ye geriliyor. Aynı bölge genelinde Liberal Demokrat Parti oyları sadece 1 puan gerileyerek yüzde 6 olurken, UKIP’in ise yüzde 17’den yüzde 8’e kadar iniyor.

Seçmen tavrındaki değişimin Londra’da diğer bölgelere oranla ise daha az olduğu anlaşılıyor. YouGov’un anketine göre Londra’da muhafazakar oyları sadece 1 puan artarken, İşçi Partisi ise 3 puan geriliyor. Ancak Liberal Demokrat oyları ise yüzde 8’den yüzde 14’e yükseliyor.

İşçi Partisi’nin 2015’e oranla oylarını arttıracağı yegane bölgelerden biri ise South West. Burada 2015’de yüzde 18 olan partinin oyları Mayıs başında yüzde 22 olarak hesaplanırken, Muhafazakar Parti oylarının 5 puan artışla yüzde 52’ye yükseldiği görülüyor. Bu bölgede de UKIP’in oylarının yüzde 14’den yüzde 6’ya kadar gerilediği, yani yüzde 120’nin üzerinde bir düşüş yaşandığı anlaşılıyor.

İskoçya’da ise diğer bazı anketlerde de görüldüğü gibi, bağımsızlık yanlısı İskoçya Ulusal Partisi (SNP) oylarının azalacağı tahmin ediliyor. Yüzde 50 oy oranından yüzde 40’lar düzeyine gerilese de, SNP’nin tek bölgede ve tek turlu seçim sistemi sayesinde İskoçya’dan Londra’ya gönderilecek temsilcilerden çoğunluğunu alması bekleniyor. SNP, 2016’daki bölgesel seçimlerde parlamentodaki 129 sandalyeden 63’ünü kazanmıştı.

KAYGAN SEÇMEN ORANI HİÇ BU KADAR YÜKSEK OLMAMIŞTI

Britanya’da son yıllarda parti değiştiren kaygan seçmen kitlesinin büyüklüğü de dikkat çekerken, bu durum son yıllarda bazı anket şirketlerinin seçim sonuçlarını tutturamamasının da önemli nedenlerinden biri olarak görülüyor.

1960 ile 1970’li yıllarda iki seçim arasında parti değiştiren seçmenlerin oranı yüzde 15’ler civarında iken, 2015 yılındaki seçimlerde bu oran yüzde 43’e kadar çıkmıştı.

8 Haziran seçimlerinde seçmenlerin parti değiştirmesinde etkili olacak en önemli faktör ise, 2016 Brexit referandumuyla artık ülkenin AB’den çıkacağının kesinleşmiş olması. Artık AB üyeliğinin 2019’da biteceğinin kesinleşmesinin yanı sıra bununla bağlantılı göç sorunlarını propaganda malzemesi yapan UKIP’in gerilemesi de en çok Başbakan Theresa May’in partisine yarayacak.

UKIP’in geçtiğimiz yılın ilk yarısında yüzde 15 ile 20’ler arasında değişen anketlerdeki oy oranı artık yüzde 5-6 gibi oranlarda seyrediyor.

İŞÇİ PARTİSİ FARKI KAPATMAYA BAŞLASA DA YETERLİ GELMEYEBİLİR

Ancak bu sonuçlara rağmen son haftalarda Jeremy Corbyn liderliğindeki İşçi Partisi’nin Muhafazakar Parti ile arasındaki farkı kapatmaya başladığı görülüyor. İşçi Partisi’nin Nisan ayında ortalama yüzde 25’lere kadar düşen oyları 15 Mayıs’tan sonraki anketlerde yüzde 33 ile 38 aralığına kadar yükseldi.

Yine Nisan ayında yüzde 50’yi bulan Muhafazakar Parti oyları ise son iki haftadaki anketlerde yüzde 43-45 seviyesinde sabitlenmiş durumda. Ancak tüm bu sonuçlara rağmen, tek bölgede tek turlu seçim sistemi nedeniyle Theresa May’in partisinin ciddi bir sandalye sayısına ulaşması mümkün gibi.

2015 yılındaki seçimlerde yüzde 36,9 oy alan David Cameron liderliğindeki Muhafazakar Parti, 650 sandalyeden 330’unu kazanmıştı. Aynı seçimlerde 1,4 puan artışla yüzde 30,4 oy alan İşçi Partisi ise, 256 sandalyeden 232’ye kadar gerilemişti.

THERESA MAY SEÇİMLER ÖNCESİNDE AB’YE KARŞI TAVİZSİZ TUTUM İZLİYOR

AB üyeliğinden çıkışın kesinleşmesiyle UKIP’te yoğunlaşan seçmenlerin de desteğini alacak Theresa May’in Brexit müzakereleri öncesindeki tutumu da bunda etkili oluyor.

Britanya’da yaşayan ve sayıları 3 milyonu bulan AB ülkelerinin vatandaşlarının haklarının korunmasına yönelik müzakereler öncesi şimdilik May’in taviz vermemeye çalışması dikkat çekiyor. Zaten katı bir Brexit yanlısı olarak öne çıkan May böylelikle AB karşıtı muhafazakar seçmenin desteğini de kaybetmemeye çalışıyor.

May, bu siyasetinin ilk meyvelerini 4 Mayıs’taki kısmi yerel seçimlerde toplamıştı.

Büyük Britanya’yı oluşturan Galler, İskoçya ve İngiltere'nin bir bölümündeki belediyeler için düzenlenen seçimlerde Muhafazakarlar 563 yeni belediye meclisi üyeliği kazanarak, toplam üyelik sayısını 1899'a çıkarmıştı. Muhafazakar Parti, toplam 39 belediyede birinci oldu. Ülke çapında toplam 88 belediye ve 4851 belediye meclisi üyeliği için yarışılan seçimlerde İşçi Partisi ise 382 fazla belediye meclisi üyeliği ve 35 yıldır lider konumda olduğu Glasgow kenti belediyesi dahil 7 belediyenin kontrolünü kaybetmişti.  İşçi Partisi toplam 1152 belediye meclisi üyeliğiyle sadece 9 belediyede zafer kazanabildi.

Aynı kısmi seçimlerde Liberal demokrat Parti 41 meclis üyeliğini kaybederken, aşırı sağcı AB karşıtı UKIP ise 145 sandalye kaybetmiş ve sadece 1 üyelik kazanabilmişti.

MAY AB’YE KARŞI ELİNİ GÜÇLENDİRMEK İSTİYOR

Theresa May’in AB’den çıkış başvurusunu uzun süre geciktirerek Mart ayı sonuna bırakması ve sonrasında Nisan ayında erken seçim kararı almasının bir stratejinin parçası olabileceği ortaya çıkıyor.

Zaten Brexit müzakerelerinin seçimlerden sonra başlayacak olması da, zorlu müzakereler esnasında verilmesi zorunlu olan tavizlerin Muhafazakar Parti oylarını etkilemesinin önüne geçilmiş olacak.

Bu stratejinin bir diğer amacı ise, Theresa May’in partisinin alacağı yüksek bir oy oranı ve temsiliyet sayesinde hem AB’ye karşı hem de içerideki muhalefete karşı elini güçlendirmek.

2015’E ORANLA KAYBETMESİ BREXİT STRATEJİSİNİN DE ÇÖKMESİ DEMEK

Seçimlerde 2015’e oranla hem seçmen hem de sandalye oranını arttırması halinde Theresa May’in eli güçlenecek olsa da, olası bir düşüş de tam tersi bir izlenim yaratacak.

Brexit karşıtı  İşçi Partisi ve Liberal Demokratlar ile İskoçya Ulusal Partisi’nin oy artışı halinde AB üyeliğine taraf olan seçmenin May’e ‘hayır’ dediği sonucu çıkacak. Liberal demokratların seçim beyannamesinde AB üyeliğine dair ikinci bir referandum vaadi dikkati çekmişti.

İSKOÇYA’NIN BAĞIMSIZLIĞINA KADAR GİDEBİLİR

Bu seçimlerde SNP’nin alacağı yüksek bir oy oranı, İskoçya’da yıllardır gündemde olan bağımsızlık talebi için de önemli.

2016’daki Brexit referandumunda genel toplamda yüzde 52’yle AB’den ayrılma kararı çıkarken, İskoçların yüzde 62’sinden fazlası AB üyeliğinden yana idi. Bu da, 2014 referandumunda yüzde 45’te kalan bağımsızlık yanlısı oyların artabileceğini gösteriyor.

Zira SNP, bağımsızlık halinde ülkesinin tekrar AB’ye üyelik başvurunda bulunacağını vaat ediyor.

Ancak SNP’nin 2015’te 59 sandalyeden 56’sını kazandığı İskoçya’daki temsilcilik sayısını koruyamama riski bulunuyor.

Her halükarda, İskoçya’nın bağımsızlığını mümkün kılacak sürecin aslında Brexit’le başladığı da unutulmamalı.