Dünya Sakinleri Meclisi Tunus’ta toplanıyor

Dünya Sakinleri Meclisi Tunus’ta toplanıyor

Arap Baharı adı verilen sürecin başladığı Tunus, 2013 Dünya Sosyal Forumu (DSF) çerçevesinde Dünya Sakinleri Meclisi’ni ağırlıyor.  DSF’nin açılışı 26 Mart günü başkent Tunus’ta binlerce kişinin katılımının beklendiği bir yürüyüşle yapılacak.

Dünya Sosyal Forumu (DSF) Tertip Komitesi, forumun 26 Mart günü bir açılış töreni ve 14 Şubat Meydanı ile El Menzah Meydanı arasında binlerce kişinin katılacağı bir yürüyüşle başlayacağını bildirdi.

5 GÜNDE BİN ATÖLYE

30 Mart tarihine kadar sürecek DSF’ye, 127 ülkeden 30 bini aşkın katılımcı bekleniyor. Şu ana kadar 4 bin 525 organizasyon da aktivitelere katılmak için kayıt yaptırdı. Beş gün boyunca bin atölye, 70 müzikal gösteri, 100 film ve 50’yi aşkın sergi ile diğer aktiviteler DSF programında yer alıyor.

Forumun ana programı 27-29 Mart tarihleri arasında El Manar Üniversitesi’nde organize edilecek. Forumun resmi kapanışı 30 Mart’ta Filistin halkıyla dayanışma yürüyüşüyle olacak.

 Çok sayıda uluslararası ağ ve örgütün destek verdiği Dünya Sakinleri Meclisi; konut, şehir, toprak ve ortak mülkler için verilen mücadelelerin amaç birliği yapması, 2011 Dakar Dünya Sakinleri Meclisi’nin geliştirilmesi ve küresel düzeyde sakinlerin sesinin yükseltilmesi sürecinde temel bir aşama olarak görülüyor.

 Dünya sakinlerinin önündeki en büyük sorun, krizden çıkış için alternatif bir sistem oluşturulması olarak duruyor.  Dünya Sosyal Forumu, ekonomik krizin derinleştiği, 1 milyarı aşkın kişinin kötü koşullarda ikamet ettiği veya evsiz olduğu, 70 milyon insanın kiralarını ödeyemediği için evlerinden atılma tehlikesi altında olduğu bir dönemde yapılıyor.

UYGARLIK KRİZİNE KARŞI RADİKAL DEĞİŞİMİ SAVUNANLAR

Bunlarla birlikte giderek artan şehirleşme problemleri,  kamu mallarının özelleştirilmesi, savaşlar, toprakların tekelleştirilmesi, küresel ısınma vb, neoliberal politikaların iflas ettiğinin işareti olarak görülüyor.

 Dünya Sosyal Forumu, bunun bir uygarlık krizi, yapısal bir kriz olduğunu belirterek, bunun ulusal sınırları aşan sermayenin emrindeki mali ve şehircilik politikalarının sonucu olduğuna vurgu yapıyor. Ve toplumları yöneten paradigmada radikal değişimler gerektirdiğini söylüyor.

DSF, “sistemik ve devrimci değişimler için öneriler, program, örgütlenme biçimi ve ittifakların güçlendirilmesi gerekiyor” diye belirtiyor.  

 Bununla,  insan hakları, çevre ve sakinlerin toprakların kullanıcı-müşterileri değil, inşacısı ve eş-yöneticisi sorumluluğuna dayalı Sosyal Şehir Anlaşması’nın oluşturulması kast ediliyor.