Siyasi cinayetler şehri, Paris

Siyasi cinayetler şehri, Paris

Fransa'nın başkenti Paris'te 1970'li yıllardan bu yana çok sayıda siyasi cinayet işlendi. En son 9 Ocak'ta PKK kurucularından Sakine Cansız, KNK Paris Temsilcisi Fidan Doðan ve gençlik hareketi üyesi Leyla Şaylemez infaz edildi. 1988'de Güney Afrikalı bir kadın temsilcinin infazı, hem yöntem hem de konsept olarak çarpıcı benzerlikler gösteriyor.

Güney Afrika mücadelesinde Dulcie September önemli bir yere sahip. Apartheid döneminde yasadışı ilan edilen Afrika Ulusal Kongresi'nin (ANC) Fransa temsilcisi September, Apartheid döneminin sona ermesinden üç yıl önce Paris'te katledildi. Bu aynı zamanda Güney Afrika lideri Nelson Mandela'nın cezaevinden serbest bırakılmasından iki yıl öncesine, yani barış görüşmelerinin sürdüðü döneme denk geliyor.

25 YIL ÖNCE YAŞANAN DULCIE SEPTEMBER ÝNFAZI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERÝ

September, 29 Mart 1988'de, saat 10.00'da 10. Paris'te, bugün Kürt Kültür ve Sanat Akademisi'nin bulunduðu sokaðın bir üstündeki, "28, rue des Petites-Ecuries" adresinde ölümcül bir şekilde yaralı halde bulundu . September, ANC'nin dördüncü kattaki bürosunun önündeki basamaklarda vuruldu. Polis raporunda, September'in kimlik bilgileri şöyle yer alıyordu: "Geçici oturum kartı sahibi Dulcie Evon September, 20.08.1935'te Güney Afrika'daki Cap Town'da doðdu, Arcueil'deki (Paris banliyösü) '7, avenue de la Convention' adresinde ikamet ediyor. Bekar. ANC'nin Fransa, Ýsviçre ve Lüksemburg temsilcisi."

Güney Afrika'da beş yıl cezaevinde kalan sonra da sürgüne giden September, önce Zambiya'daki Lussaka, sonra Londra ve son olarak da 1980'li yılların ortasında Paris'e geldi. 1981 yılına kadar "terörist örgüt" olarak deðerlendirilen ANC'ye dönemin sosyalistleri Paris'te bir büro açma izni verdi. Temsilciliðin yeri 9 Ocak'ta 3 Kürt kadının infaz edildiði Kürdistan Enformasyon Merkezi'nin bulunduðu "Lafayette" sokaðındaydı. Daha sonra Petites-Ecuries sokaðına taşındı. Büronun kirasını da Sosyalist Parti karşılıyordu.

Üç yıl sonra, 16 Nisan 1991'de Kriminal Tugay'ın yargıç Claudine Forkel'e gönderilen soruşturma raporundaki tespitler, bugün Kürtlere yönelik yürütülen konsept ile çarpıcı benzerlikler içeriyor:

"Görünüşe göre Dulcie September cinayeti titizlikle hazırlandı ve saat 09.45'te tanıksız bir şekilde infaz edildi. Olay yerinde bulunan tek materyal, Hirtenberger marka 22 kalibre mermi kovanlarıydı. Asansör üzerinde bir parmak izi, merdivenlerin üzerinde ize iki adet Marlboro sigara izmariti bulundu. Ancak bu parmak izi ve izmaritlerin katil veya katillerle bir ilgisi olup olmadıðını söylemek mümkün deðil. Öyle görünüyor ki bu eylem ANC'nin sorumlularına yönelik Avrupa düzeyinde yürütülen yok etme geniş planının bir parçası ve Londra ile Brüksel'de ANC yöneticilerine yönelik saldırılar veya saldırı planlarının bir devamı."

ŞÜPHELÝ SOYGUNLAR

17 Temmuz 1992'te cinayete ilişkin takipsizlik kararı verildi. 1987'de Ýngiltere'de, Savunma Bakanlıðı adına düzenlenmiş sahte evrak ve ANC'nin sürgündeki tüm üyelerinin adreslerini taşıyan iki kişi yakalandı. Mart 1982'de Ýngiltere'de ANC bürosuna yönelik bombalı saldırı gerçekleşti. Aynı yıl Temmuz ayında bu kez hırsızlık yaşandı.

Kürt kadınlarının katledildiði Kürdistan Enformasyon Merkezi'nde de 2012 yılı içerisinde şüpheli bir hırsızlık olayı yaşanmıştı.

Belçika'da 1988 Şubatı'nda ANC'nin yerel temsilcisine yönelik büronun camlarına doðru iki el ateş edilerek suikast girişimi oldu. Paris'teki September cinayetinden iki gün önce de Brüksel'deki ANC binasına saldırı girişimi oldu.

September cinayetinde Fransız paralı askerlerin rol aldıðı ortaya çıktı. 1998'de Fransız paralı asker şüphesi Güney Afrika'daki Hakikat ve Uzlaşı Komisyonu'nun raporunda da doðrulandı. 1986'da kurulan ve Güney Afrika'da Savunma Bakanı Magnus Malan'ın yetkisi altındaki isyana karşı kurulan Güney Afrika ölüm mangaları "Sivil Ýşbirliði Bürosu" (CCB) şefi Eugène de Koch, Dulcie September cinayetini itiraf etti ve iki tetikçiden birinin Capitaine Siam kod adlı Jean-Paul Guerrier olduðunu söyledi. Guerrier, September cinayetiyle ilişkili olduðundan şüphe edilen paralı, eski subay Bob Denard'a yakınlıðı ile biliniyor. Guerrier, 1999'da kayıplara karıştı. Denard ile birlikte, 10 yıl önce Komor Adaları Cumhurbaşkanı cinayetine ilişkin yargılanması gerekiyordu. Koch ise en az 24 cinayetten dolayı ömür boyu hapse mahkum edildi.

Dulcie September'in elinde, Apartheid rejimine uygulanan ambargoya raðmen Fransa'nın silah, petrol, kömür ve nükleer teknolojideki yolsuzluklarına ilişkin skandal bilgiler bulunduðu iddia ediliyor.

SÝYASÝ CÝNAYETLER

Paris'te özellikle 1970'li yıllardan bu yana çok sayıda siyasi cinayet gerçekleşti. Hedefte otoriter rejim karşıtları vardı. Bunların çoðunluðu ise Ortadoðu ve Magreblilerden oluşuyordu. Bu cinayetler serisi, bugüne kadar da durmadı.

29 Ekim 1965'te Fas Kralı II. Hasan'a muhalif olan sosyalist Mehdi Ben Barka Paris'in göbeðinde kaçırıldı. Bu olay tam bir diplomatik, medyatik ve adli bir fiyaskoya dönüştü. Barka'nın Fransa topraklarında mı öldürüldüðü konusu henüz netlik kazanmadı. Onun dışındaki yabancı muhalifler olay yerinde infaz edildi. Suriyeli muhalif Selahaddin Bitar 1980'de Paris'te öldürüldü.

ÝRANLI MUHALÝFLERE YÖNELÝK SUÝKASTLER

Paris, ezilen toplumların yoðun olarak sıðındıðı ve burada faaliyetlerini sürdürdüðü yer olarak önemini hep korudu. Bu ülkede yılda ortalama 10 bin kişiye siyasi sıðınma hakkı tanıyor.

1979'deki Ýran Devrimi ardından bu kez rejim muhalifleri Fransa'ya aktı. Ýran rejim muhaliflerini hedef alan siyasi cinayetlerin sayısı oldukça fazla. 1976'da Şah dönemi eski Başbakan Yardımcısı Redza Mazlumam Paris'in Créteil banliyösündeki evinde öldürüldü. Eski Başbakan Şapur Bahtiyar, 1991'de Suresnes'deki evinde vurularak öldürüldü. Bahtiyar, 1980'de de bir suikast girişiminden kurtulmuştu ancak onu okuyan iki Fransız polis ölmüştü.

MOSAD CÝNAYETLERÝ

Münih Olimpiyat Oyunları'nda Ýsrailli atletlere yönelik saldırılardan bir kaç ay sonra 8 Aralık 1972'de Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) temsilcisi Mahmud El Hamşari, Paris'teki evine yönelik bombalı saldırının kurbanı oldu. Bu saldırı, MOSAD'ın Münih saldırılarına karıştıkları gerekçesiyle Fransa topraklarında işlediði cinayetler dizisinin ilki olarak deðerlendirildi. Bunlar Steven Spielberg'in "Munich" isimli filmine de konu oldu. Hamşari'den sonra Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC)'nin Iraklı bir üyesi olan Basil El Kubeisi 5 Nisan 1973'te öldürüldü.

BASKLILARA YÖNELÝK ÝNFAZLAR

Ýspanya'da Ekim 1982'de iktidara gelen sosyalist Felipe Gonzales, Bask ülkesinin baðımsızlıðı için mücadele eden ETA'ya karşı mücadeleyi bir öncelik haline getirdi. Ancak Fransız hükümeti o yıllarda Basklı militanları teslim etmeyi reddetti. 2012'de ise Fransa'da Sosyalist Parti (PS) iktidarında Aurore Martin isimli Basklı parti Batasuna üyesi Ýspanya'ya teslim edildi. Oysa Ýspanya'da yasaklı olan Batasuna partisi Fransa'da yasal bir kimliðe sahipti. Yoðun bir mücadele ve kamuoyu baskısı ardından Ýspanya şartlı olarak serbest bıraktı.

Fransız makamlarının ETA'ya karşı işbirliðini yetersiz bulan Madrid, 1982 yılında özel bir anti-terör planı oluşturdu. Aynı yıl Özgürlükçü Antiterörist Gruplar (GAL) adlı ölüm komandoları tarafından ilk cinayetler işlenmeye başladı. 1970'li yıllardan beri tüm hükümetler kirli savaşa göz yumdu, ancak GAL yeni bir aşamayı ifade ediyordu, hükümet içerisinde en üst düzeyde destekleri vardı. Türkiye'deki JÝTEM gibi hareket eden ve 10 kadar gruptan oluşan paralı askerler, 1983 ile 1987 arasında Fransa'da 30 dolayında kişiyi katletti. Bunların çoðunluðu ETA üyesi iken, siviller de hedef alındı. Bir çok GAL üyesi Fransa'da aðır cezalara çarptırıldı. Ýspanya'da ise tutuklamalar üst düzeylere kadar yükseldi. Bilbao'da genel istihbarat alt komiseri José Amedo Fouce, 1991 yılında 108 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ýçişleri Bakanı José Barrionuevo, Güvenlikten sorumlu Devlet Bakanı Rafael Vera ve Biskay Valisi Julian Sancristobal, 1998 yılında 10'ar yıl hapis cezasına çarptırıldı ancak bir kaç ay sonra iktidara gelen yeni başbakan José Maria Aznar tarafından affedildi.

GAL'ın kurulduðu ve cinayetler işlediði dönemin Başbakanı Felipe Gonzales'in bu olaylarda sorumluluðu "kanıtlanmasa" da en yakın iki iş ortaðının ölüm komandolarının cinayetlerini gizlemesi ya da bunlara talimat vermelerini bilmiyor olmaz.

8 KASIM 2012'DE TAMÝL LÝDERÝ ÝNFAZ EDÝLDÝ

Üç Kürt kadınının katledildiði saldırıdan önceki son siyasi cinayet 8 Kasım 2012 tarihinde işlendi. Diðer bir ifadeyle tam iki ay öncesinde. Uluslararası Tamil Eelam Konseyi'nin Fransa seksiyonu olan Tamil Koordinasyon Komitesi Başkanı Nadarajah Mathinthiran, Paris'teki Pyrénées sokaðında komiteden çıkarken 9mm kalibrelik silahla kasıklarından ve sırtından vuruldu. Tamiller, Paruthi kod adlı Mathinthiran'a suikastten Sri Lanka devletini sorumlu tutarken, amacın Tamil toplumunu istikrarsızlaştırmak ve göz daðı vermek olduðunu kaydetti. 1996 yılında da Paris'te Tamilli iki militan suikaste uðradı. Tamil toplumu, üç Kürt kadının infazı ardından Kürtlerle anlamlı bir dayanışma örneði gösterdi.

BU CÝNAYETLERÝN ARKASINDA KÝM YA DA KÝMLER VAR?

Çoðu cinayette Fransız soruşturmacılar, "iç hesaplaşma" gibi şüpheler üzerinde durdu. Devletler her zamanki gibi korunurken, failler hep başka yerde arandı, sorumluluk hep maðdurların üzerine yüklenmeye çalışıldı. Mosad'ın gerçekleştirdiði bazı açık cinayetler bir yana bırakılırsa, çoðu siyasi cinayet bir sır olarak kaldı. Bilinen doðrular, bunların siyasi cinayetler olduðu ve profesyonelce işlendiðiydi.

Tanık bırakmadan işlendikten sonra faillerin kaybolduðu cinayetlerin arkasındaki en büyük şüphe ise, bunların gizli servis üyeleri olduðu. Genellikle iyi eðitilmiş gizli servis üyeleri olduðu tahmin edilen bu tetikçiler, sahte pasaport elde etme ve işini bitirdikten sonra da Fransa'dan ayrılma gibi diplomatik kolaylıklardan da faydalanabiliyorlar.

Paris'te üç Kürt kadınının katledildiði saldırı Fransız medyasında yer alan bilgilere göre "soðuk kanlı bir tetikçi" tarafından gerçekleştirildi. Olay siyasi bir cinayet. Yer, özellikle Fransız ve Türk istihbaratı tarafından iyi bilinen ve gözetlenen bir bina. Tanık yok.

TASFÝYE KONSEPTÝ

Bu toplu infazlara ilişkin soruşturmada "iç hesaplaşma" ve "aşırı saðcı bir grubun saldırısı" üzerinde durularak yön deðiştirildi. Buna karşın 12 Ocak'ta onbinlerce kişi Paris'te toplanarak infazı kınadı, üç gün sonra 15 Ocak'ta yine binlerce kişi Paris'te üç kadını görkemli bir uðurlama ile Diyarbakır'a yolculadı. 17 Ocak'ta yüzbinlerce kişi Diyarbakır'da üç kadına son bir uðurlama töreni hazırlayarak, Fransa ve AB'nin "terör listeleri" ve yürütülen soruşturmalardaki hedef şaşırtma girişimlerine büyük bir yanıt vererek, bunları hükümsüz kıldı. Gerçeklerin açıða çıkması ve adaletin saðlanmasını isteyen Kürtler, aynı zamanda "barış" ve özgürlük mücadelesinde "kararlılık" mesajı verdi.

Kürtler çözüm için sık sık Güney Afrika modelini örnek gösterirken, üç Kürt kadınına yönelik cinayetin de 25 yıl önceki September cinayetinde olduðu gibi bir Kürt yöneticilere yönelik "tasfiye konseptinin" parçası olduðundan şüphe ediyor.