Çiçek: Sandık sonucu toplumsal güç birliğine dönüşmeli

HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Cengiz Çiçek, 31 Mart’ta Kürtleri hesaba katmayan herkesin kaybedeceğinin görüldüğünü söyledi. Çiçek, sandıktan çıkan sonucu, toplumsal bir güç birliğine dönüşmesi gerektiğini belirtti.

Yerel seçim yarışının kıran kırana geçtiği İstanbul’da AKP’nin tüm inkâr ve itirazlarına rağmen CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun kazanmasında en büyük etken kuşkusuz HDP’nin batıda uyguladığı strateji oldu. HDP İstanbul il ve ilçe örgütlerinin 4 ay boyunca mahalle mahalle, sokak sokak gece gündüz demeden çalıştığı İstanbul’da HDP seçmeni sandıkta büyük bir katılım gösterdi. 

ANF’ye değerlendirme yapan HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Cengiz Çiçek, seçimlerde kilit rol oynayan HDP seçmeninin sadece AKP’ye değil bütün siyasi partilere Kürtleri hesaba katmayan her türlü siyasetin iflasa mahkûm olduğu mesajını verdiğini kaydetti. Şimdi sıranın sandıkta ortaya çıkan demokratik kazanımı kalıcı toplumsal bir sonuca dönüştürmeye geldiğini belirten Çiçek, “31 Mart’ın hakkı verilirse bu sadece AKP-MHP ittifakının sonunun başlangıcı değil; Türkiye’deki bütün toplumsal kesimlerin, farklılıkların eşitlik, adalet, özgürlük, hukuk temelinde gerçekten yan yana yaşamasının miladı olacak” dedi. 

'HALK FAŞİZME İZİN VERMEDİ'

Çiçek, İstanbul’un sandıkta 'faşizme geçit yok' mesajı verdiğini belirtti. AKP’nin beka sorunu olarak kodladığı meselenin bir avuç elitin, iktidarın beka sorunu olduğunu kaydeden Çiçek, “31 Mart’ta halk, AKP ve MHP’ye 'bana empoze ettiğiniz korku benim değil sizin korkunuz' dedi. Kral çıplak sloganının belki de ete kemiğe büründüğü bir seçim oldu” dedi. 

‘HDP HESABA KATILMASI GEREKEN BİR DİNAMİK OLDUĞUNU GÖSTERDİ'

Bu seçimlerde kilit rol oynayan HDP’nin sadece parti olarak değil seçmeni itibarıyla da ne kadar politik ferasete sahip olduğunu bir kez daha gösterdiğini vurgulayan Çiçek, Türkiye’nin batı illerinde, metropollerinde AKP-MHP ittifakına, faşist gericiliğe kaybettirerek muhalefeti kazandırmayı hedeflediklerini ve özellikle büyük şehirlerde bu hedefin tuttuğunu belirtti. Bu sonuçların aynı zamanda HDP’nin ve seçmenlerinin siyasal mücadelede hesaba katılması gereken bir dinamik olduğunu ortaya çıkardığını ifade eden Çiçek, HDP’nin ortaya koyduğu stratejinin ülkedeki demokrasi ve özgürlük mücadelesine çok ciddi katkıları olduğunu söyledi.

HDP’nin 7 Haziran’dan bu yana tek adam diktatörlüğünün inşası konusunda oyunu bozmasından ötürü hedef olduğunu belirten Çiçek, “HDP kendi dar parti çıkarlarını değil Türkiye’nin toplumsal çıkarlarını düşünen bir yerden hareket etti. Bu ezber ve oyun bozucu akıl elbette ki hedef gösterilecek. Birileri kendi hegemonyasını inşa etmeye çalışırken, kendi dar ve sınıfsal çıkarları için her türlü toplumsal zenginliği, çeşitliliği tekleştirmeye çalışırken, HDP’nin hem örgütü hem de seçmenleri bu ülkedeki esas beka meselesinin demokrasi meselesi, temel hak ve özgürlükler meselesi olduğunu gösterdi” diye konuştu. 

‘DEĞİŞİM UMUDU YÜKSELDİ'

Seçimlerden sonra İstanbul’da halkın rahatladığını, herkesin yüzünün güldüğünü ifade eden Çiçek, bunun AKP dahil olmak üzere tüm seçmenlerde gözlemlendiğini söyledi. Çiçek, AKP’nin gelinen noktada kendi seçmenini bile mutlu etmekten uzaklaştığına işaret etti. Bu yerel seçim sonuçlarının demokratik yaşamın tekrar elle tutulabilir bir düzeye geldiğini de gösterdiğini ifade eden Çiçek, bu genel tablonun demokrasi adına bir şeylerin değişebileceği umudunu yükselttiğini vurguladı.

‘KÜRTLERİ HESABA KATMAYAN İFLASA MAHKÛM!'

HDP seçmeninin bir yandan tüm topluma dayatılan korku iklimini bertaraf ederken, diğer yandan AKP-MHP iktidarının Kürdistan’daki kuşatma ve tecrit politikalarına da cevap verdiğini belirten Çiçek, şunları kaydetti: “Yer yer kendi örgütünün de önüne geçen politik ferasete sahip olan HDP seçmeni, ‘sen Kürtleri kendi coğrafyasında siyaseten hapsedebilirsin; her türlü zor ve hileyle, Şırnak örneğinde görüldüğü gibi zorunlu göçe tabi tutulmuş halkın yerine polise, askerlere oy kullandırıp kazanmış görünebilirsin ama bizim metropollerde bu oyunu bozmamıza engel olamazsın’ mesajını verdi. HDP seçmeni aslında sadece AKP’ye değil bütün siyasi partilere Kürtleri hesaba katmayan, Kürtleri yok sayan her türlü siyaset iflas etmeye mahkûmdur mesajını verdi. Kürt halkı ister Türkiye’nin batısında ister Kürdistan’da istedikleri zaman siyasi denklemi ve iklimi değiştirme gücüne sahip olduğunu gösterdi ve iradelerinin ipotek altına alınamayacağını beyan etti. Artık bu gerçeğe tüm kesimlerin, tüm partilerin kulak kabartması gerekiyor. Artık herkes seçmenin dillendirdiği tecride hayır, Kürt meselesinde demokratik çözüme evet diyen ve ülkedeki bütün farklı kesimlerin yan yana demokratik ve adil birlikteliğini savunan talebine duyarlı olmak zorunda. HDP seçmeni bu açıdan Türkiye’de demokratikleşmenin yolunun nasıl tayin edileceği konusunda da çok ciddi bir ders verdi. Bu talebe kulak tıkayıp, gözünü kapatanlar aynı sonuçla karşı karşıya kalacaklar.”

‘HDP SEÇMENİNİN EN TEMEL MOTİVASYONU TECRİDİN KIRILMASI'

Seçim mücadelesinin, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebinden bağımsız olmadığını vurgulayan Çiçek, HDP seçmeninin en temel motivasyonunun İmralı tecridinin kırılması ve açlık grevlerine ses verilmesi talebi olduğunu kaydetti. “HDP seçmeni iktidar ve muhalefete Sayın Öcalan üzerindeki tecridin baş sorumlusu kimse ben onu gerileteceğim mesajını da verdi” diyen Çiçek, Kürt halkının hem İmralı’daki tecride hem de bütün toplumsal tecrit politikalarına karşı bir irade beyanında bulunduğunu dile getirdi. Çiçek, “HDP seçmeni DTK Eşbaşkanı ve HDP Milletvekili Leyla Güven öncülüğünde bedenini açlığa yatıran insanlara yoldaş olma ve Leyla Güven haklıdır tecrit kaldırılmalıdır mesajı verdi” diyerek, bu talebin iktidar ve muhalefet tarafından iyi okunması gerektiğinin altını çizdi. 

‘İŞİMİZ BİTMEDİ, DAHA YENİ BAŞLIYOR!'

Seçim sonuçlarının ülkenin normalleşme ihtiyacının da göstergesi olduğunu vurgulayan Çiçek, körüklenen kutuplaşmanın sadece Kürtleri değil, tüm Türkiye halklarını yıprattığını ifade etti. 1 Nisan’daki kazanımın toplumsal kazanıma dönüşmesi gerektiğini kaydeden Çiçek, bu siyaset toplumsallaşmadığı sürece bu kazanımların sabun köpüğüne döneceği uyarısında bulundu. AKP-Saray iktidarının da en büyük korkusunun siyasetin toplumlaştırılması ile toplumun siyasallaştırılması olduğuna dikkat çeken Çiçek, siyasallaşan toplumsallığın aynı zamanda tekçi iktidarların da dibini oyduğunu belirtti. 

İşlerinin bitmediğini, daha yeni başladığını vurgulayan Çiçek, şu değerlendirmeleri de yaptı:

“31 Mart’ta bir zafer kazandık ve herkes bu zaferde payının olduğunu gönül rahatlığıyla bilsin ve övünsün ama bundan sonra İstanbul’un bütün ilçelerinde, sokaklarında, mahallelerinde, AKP-MHP’yi geriletme üzerinden pay sahibi olan bütün toplumsal kesimleri seçimden önce olduğu gibi, seçimden sonra da yan yana gelip ülkenin geleceği hakkında gerçekten söz sahibi olmalıdır. Bunun öncelikli sorumluluğu HDP’dedir. Çünkü HDP bu ülkenin demokratik işleyişinin tek garantisidir. O yüzden biz siyasetin toplumsallaşması meselesinde kendimizi öncü güç olarak görüyoruz. 

‘HAKKI VERİLİRSE 31 MART MİLAT OLACAK'

HDP artık göğsünü gere gere sokaklarda, yaşam alanlarında, fabrikalarda her yerde bu toplumsal yan yana gelişi örgütlemek, büyütmek ve kalıcı bir demokratik güç birliği haline getirmek zorunda. Bu CHP için de geçerli. Evet sandıkta kimisi sofrasından eksilen ekmeğin hesabını sordu, Aleviler inanç statüsü olmadığı için hesap sordu, Kürtler toplumsal ve siyasal tecrit olduğu için hesap sordu, kadınlar erkek şiddetinin ve tacizinin hesabını sordu, gençler geleceksizleştirme dayatmasına karşı hesap sordu, ekolojistler iktidarın doğa tahribatına karşı hesap sordu, ama toplamda bütün bu başlıklar bize birleşik mücadeleyi dayatıyor. 31 Mart’tan sonra aynı adaya oy veren seçmenler siyasal görüşleri ve öncülükleri ne olursa olsun birbirlerinin gündemlerine duyarlı olmadıkları sürece AKP’nin bu ayrıştırıcı, gerginleştirici politikalarına hizmet etmiş olacaklar. Sizden olsun olmasın, benzer olun olmayın, hukuksuzluğa, adaletsizliğe, eşitsizliğe, işsizliğe her yerde aynı oranda ve yüksek sesle tepki çıkartıyorsanız o zaman 31 Mart seçimleri başarılıdır. Bütün toplumsal muhalif yapılar gündemlerini ortaklaştırmalıdır; 31 Mart seçimlerinin emrettiği siyasal ve toplumsal vazife budur. Bu açıdan hakkı verilirse 31 Mart bir milat, bir kırılma noktası olacaktır. Bu sadece AKP-MHP ittifakının sonunun başlangıcı değil; Türkiye’deki bütün toplumsal kesimlerin, farklılıkların eşitlik, adalet, özgürlük, hukuk temelinde gerçekten yan yana yaşayışının da miladı olacak.”