İsveç’te Kürt ve devrimci medyaya yönelik baskılar kınandı

3 Mayıs Basın Özgürlüğü günü dolayısıyla bugün, İsveç’in başkenti Stockholm’de Türk devletinin Kürt ve devrimci medyaya yönelik baskı ve saldırılarını protesto için basın toplantısı düzenlendi.

Kapatılan ve el konulan Özgürlükçü Demokrasi ve Gün Matbaası, Hayat TV ve cezaevindeki ve baskı altındaki gazetecilerle dayanışma amacıyla düzenlenecek basın toplantısı saat 14.00’de Stockholm İşçi Eğitim Merkezi’nde (ABF) gerçekleşti.

ABF’nin desteğiyle gerçekleşen basın toplantısına Sınır Tanımayan Gazeteciler Başkanı Jonathan Lundqvist, Gazeteciler Federasyonu Uluslararası İlişkiler Sekreteri Tove Carlen, Yayıncılar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve Expressen Gazetesi Kültür Şefi İda Ölmedal, İsveç PEN Kulubü adına Yazar Elisabeth Olin, Gazeteci, Yazar ve Yayıncı Ragıp Zarakolu, Gazeteciler Federasyonu yayın organı Journalisten’in Şef Redaktörü Helena Giertta ile İsveç ve Türkiyeli gazeteci ve yazarlar katıldı. Etkinliğin moderatörlüğünü Gazeteci-Yazar Kurdo Baksi yaptı.

Basın toplantısının açılışında Baksi, Türkiye’de medyanın özellikle de Kürt ve devrimci medyanın hükümetin yoğun baskılarına uğramasına rağmen bunun İsveç ve Avrupa ülkelerinde yeterince gündeme getirilmediğini söyledi.

KÜRT VE DEVRİMCİ MEDYAYA YAPILAN BASKILAR YETERİNCE GÜNDEME GETİRİLMİYOR

Can Dündar, Şahin Alpay gibi gazetecilerin durumlarına Avrupa medyasında geniş yer verilirken Kürt ve devrimci medyaya aynı ilginin gösterilmediğini söyleyen Baksi, “Bundan dolayı 3 Mayıs Basın Özgürlüğü Günü’nde bunu gündeme getirmek gerekir” dedi. Erdoğan rejiminin Türkiye’de Kürtçe yayın yapan Azadiya Welat’ı kapattığını hatırlatarak AKP hükümetinin Kürt medyasına yönelik saldırıları yoğunlaştığına dikkat çekti.

Gazeteci Yazar Ragıp Zarakolu, Özgür Gündem gazetesinin yaşamının bir parçası olduğunu belirterek başlattığı konuşmasına 1990’lı yıllardan itibaren Kürt medyasına yönelik saldırıları katledilen ve tutuklanan gazetecileri hatırlatarak başladı.

Türk devletinin Kürt ve devrimci medyayı susturmak için her türlü yönteme başvurduğunu belirten Zarakolu, 1994 yılında Özgür Gündem’in binası havaya uçurulduğunda devrimci medyanın büyük bir dayanışma sergilediğine dikkat çekti.

KÜRT BASININLA DAYANIŞMA GÖSTEREN DEVRİMCİ GAZETECİLER DE CEZAEVLERİNDE

Bombalanmasına rağmen gazetenin ertesi gün Atılım gazetesinde hazırlanarak yayımlandığını, günümüzde Atılım gazetesinin geleneğini sürdüren Etha haber ajansında görev yapan 6 gazetecinin cezaevinde tutulduğunu söyledi.

Sınır Tanımayan Gazeteciler Başkanı Jonatan Lundqvist, sık sık Türkiye hakkında konuşulmasına rağmen durumun iyiye gitmediğini söyledikten sonra “Her gün gazetecilere terörist suçlamalarıyla cezalar verildiğini duyuyoruz. Şu anda Türkiye’de 165 gazeteci cezaevlerinde. Yüzlerce gazete kapatıldı, mallarına el konuldu. Binlerce gazeteci işini kaybetti” dedi.

Gazetecilere yönelik her mahkumiyet kararının onbinlerce insanın susturulması anlamına geldiğini söyleyen Lundqvist, “Erdoğan temelsiz suçlamalara insanları tutukluyor, insanları hedef olarak gösteriyor. Bu sadece ceza alan ve hedef gösterilenlere değil tüm topluma yönelik bir tehdittir” değerlendirmesini yaptı.

TÜRKİYE’DE DEMOKRASİ YOK

Türkiye’deki hak ve ifade özgürlüğü ihlallerinin her platformda teşhir edilmesi ve gündeme getirilmesi gerektiğine vurgu yapan Lundqvist, “Türkiye’de demokrasi yok. Pratikte diktatörlerin yapabileceği her şeyi yapıyor” şeklinde konuştu.

Gazeteciler Federasyonu Uluslararası İlişkiler Sekreteri Tove Carlen, Türkiye’de tutuklu gazetecileri ve ifade özgürlüğünü desteklemek için Avrupa Gazeteciler Federasyonu ile yaptıkları çalışmaları örnekler vererek anlatıktan sonra Erdoğan’ın iktidarını daha da pekiştirebilmek için 2019 yılında yapılacak seçimleri öne aldığını söyledi.

Gazeteciler Federasyonu’nun Türkiye’deki meslekdaşlarını sürdüreceğini söyleyen Carlen, basın ve insan hakları örgütlerin tamamının Türkiye’de gerçekleşen ihlalleri gündeme getirmelerinin önemine değindi.

Yayıncılar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve Expressen Gazetesi Kültür Şefi İda Ölmedal, Türkiye’nin yanı sıra dünyanın pek çok ülkesindeki basın ve ifade özgürlüğünü ihlallerini kınamak için Expressen gazetesininin ilk sayfasını beyaz olarak bastıklarını ve ilk ve bazı sayfaları boş bıraktıklarını söyledi.

HÜKÜMETİ ELEŞTİRENLER VATAN HAİNLİĞİ VE TÖRÖRİSTLİKLE SUÇLANIYOR

Türkiye’de AKP hükümetini eleştiren herkesin vatan haini ve terörist olarak suçlandığını söyleyen Ölmedal, Erdoğan’ın geleneksel medyanın yanı sıra sosyal medya üzerindeki baskı ve sansürü yoğunlaştırdığına dikkat çekti.

Gazeteciler Federasyonu yayın organı Journalisten’in Şef Redaktörü Helena Giertta, Erdoğan’ın ifade özgürlüğü ve Kürt medyasına yönelik saldırılarını yoğunlaştırmasına karşı sessiz kalmayacaklarını belirterek “Olanları protesto etmeyi, basın ve ifade özgürlüğüne saygı gösterilmesini talep etmeyi sürdüreceğiz” dedi.

DURUM 1990’LARDAN DAHA KÖTÜ

PEN Kulubü’nden Elisabeth Olin, PEN adına 1990’lı yıllardan bu yana Türkiye’yi onlarca kez ziyaret ettiğini ve duruşmalara gözlemci olarak katıldığını hatırlattıktan sonra izlenimlerini şöyle anlattı:

“En son Mart ayına Türkiye’ye gittim. Gazeteciler ve hak savunucuları sadece kendi güvenliklerinden değil aile ve çocuklarının güvenliklerinden kaygı duyuyor. 1990’lı yıllarda Türkiye’yi ziyaret ettiğimde durum bundan daha kötü olamaz diye düşünmüştüm. Ama şimdi durum daha da kötü. Efrîn işgaliyle birlikte Kürtlere yönelik baskılar daha da arttı ama insanlar umutlarını yitirmedi. Bizlerin desteğine ihtiyaçları var.”

KÜRDİSTAN’DA TARİH VE KÜLTÜR YOK EDİLİYOR

Konuşmasının ardından sorularımızı yanıtlayan Olin, 20 milyon Kürdün yaşadığı Türkiye’de Kürtçe yayın yapan medya kuruluşlarının kapatılmasının Kürtlerin haber alma hakkını engellediğini söyledi.

Türk devletinin Kürdistan’da ağır insan hakları ihlalleri gerçekleştirdiğini söyleyen Olin, “Türk devleti sadece insanlar katletmiyor aynı zamanda Kürdistan’daki tarih ve kültürü yok ediyor. Sur büyük ölçüde yıklıldı. Bizlerin bunları gündeme getirmemiz utanç verici. İnsanların akibetleri öenmli ama Unesco tarafından korumaya alınan Sur ve Diyarbakır da önemli. Bunlar tüm insanlığın ortak mirası” şeklinde konuştu.