'Özgür basına yönelik baskılar bir devlet geleneğidir' -I

Özgür basın geleneği büyük bedeller, emekler ve umutlarla bugüne geldi. Özgür basın tarihi aynı zamanda Kürt halkının varlık mücadelesinin ve direnişinin de bir parçasıdır. Bundan dolayı Kürt basın tarihi, Kürtlerin özgürlük mücadelesinin aynasıdır.

Özgür basının kaderi Kürt halkı ve ezilen halkların kaderi ile birbirine bağlıdır. Bu hakikat Kürdistan gazetesinin çıktığı yıldan bu yana yani 123 yıldır değişmedi ve Kürt halkı özgürleşene kadar da bu hakikat devam edecek. Özgür basın bugüne kadar defalarca saldırı ve baskılara maruz kaldı. Yakın tarihe bakıldığında özgür basına yönelik baskı ve saldırıların boyutu daha iyi anlaşılacaktır.

KÜRDİSTAN GAZETESİ

Kürdistan Gazetesi, 123 sene önce, 22 Nisan 1898 yılında Mısır'ın Başkenti Kahire'de Mîdhat Bedirxan tarafından çıkarıldı. Kürdistan gazetesi ilk Kürtçe gazete olarak kabul ediliyor. Bundan dolayı her yıl 22 Nisan Kürt Gazeteciler Günü olarak kutlanıyor. Kürdistan gazetesinin ardından 1990'lı yıllara kadar Kürdistan işgalcilerinin baskı ve yasaklarından dolayı basın kurumlarının hepsi yurtdışında faaliyet yürüttü.

Bütün baskı ve yasaklara rağmen 1990'lı yıllarda Bakur'da Kürt kurumları ve dernekler aracılığıyla basın kurumları açıldı. Kürt gazeteciler günümüzde kadar büyük bedeller ödeyerek gazetecilik yapmaya çalışıyor. 1990'lı yıllardan bu yana Kürt basın kurumları devletin saldırılarına maruz kaldı. Onlarca Kürt gazeteci, gazetecilik faaliyetlerinden dolayı Türk devleti tarafından katledildi. Bu verilen bedeller sayesinde bugün Rojava ve Başur'da Kürtçe gazeteler çıkıyor.

ONLARCA BASIN KURUMU KAPATILDI

Bakur'da bugüne kadar yüzlerce gazeteci yetiştiren Kürt basın kurumları hala devletin baskı ve saldırılarına maruz kalıyor. Bu baskı ve saldırıları sonucu en son 2015 ile 2018 yılları arasında onlarca Kürt basın kurumu kapatıldı, çalışanlarına on yıllara varan cezalar kesildi.

Toplumsal devrimlerin temelinde düşünce ve ifade özgürlüğü olduğu için işgalci güçler önce ideolojiyi hedef alıyor ve özgür düşünceye saldırıyor. Kürt basını tarihi aynı zamanda anadile, kimliğe ve ülkesine sahip çıkma tarihidir. Kürt basını tüm ağır bedellere, saldırılara ve baskılara rağmen hakikatin izinden giderek bugün güçlenerek varlığını sürdürüyor. Kürdistan gazetesinden Özgür Ülke'ye, Özgür Ülke'den bugüne kadar bu gerçek değişmedi.

Türkiye'de son 45 yıldır özgürlük devrimi ve özgür basın adım adım, omuz omuza beraber gelişiyor. Bununla birlikte aynı saldırılara da maruz kalıyorlar. Şüphesiz 3 Aralık 1994 yılında Özgür Ülke gazetesinin bombalanması bireysel ve yerel bir saldırı değildi. Sadece basına yönelik bir saldırı olarak da değerlendiremeyiz. Bu saldırıda anti-kolonyalist fikir ve düşünce hedef alındı. Kürt halkı kendisini tanıdığı vakit, Kürdistan topraklarının özgürleşmesi için ayaklandığında hem varlığı hem de düşünceleri saldırılara maruz kaldı. Özgür Ülke'nin bombalanması özgür düşünceyi yok etme konseptinin devreye girmesinin bir parçasıydı ve hem Kürt halkına hem de özgür basına yönelik bu saldırılar on yıllardır devam ediyor.

KADIN GAZETECİLİĞİNDE ÖNEMLİ GELİŞMELER YAŞANDI

123 yıl önce ilk Kürtçe gazete Kürdistan'ın Arap alfabesi ile sürgünde çıkarıldığını hatırlatan Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP) Sözcüsü Ayşe Güney, "Bugün Kürtçe gazeteler kendi topraklarında yayınlanıyor. Kürtçe gazete asimilasyon politikalarına karşı hem bir savunma aracı oluyor hem de Kürtçenin gelişmesinde önemli bir rol oynuyor. Bizim için Kürdistan'ın 4 parçasında ve diasporada anadilin korunması ve geliştirilmesi çok önemlidir. Bu vesile ile gerçekleri halka ulaştıran tüm gazeteci arkadaşlarımın 22 Nisan Kürt Gazeteciler Günü kutlu olsun. Kürt basını bugünlere kolay gelmedi. Çok ağır bedeller ödendi. Onlar basın çalışanı arkadaşımız katledildi. Bu vesile ile basın şehitlerini anıyor ve mücadelelerine sahip çıkıyoruz" diye konuştu.

Kürtçe gazetenin bir yandan topraklarında Kürtçenin gelişimini ve korunmasını sağlarken, diğer yandan da kadın gazeteciliğinde de önemli gelişmeler sağladığını vurgulayan Güney, devamla şunları belirtti: "Bugün dergilerden tutun ajanslara, televizyonlara kadar geniş bir alanda kadın gazeteciliği yapıyoruz. Bu bizim için çok önemli bir kazanımdır. Bu sadece Kürt basını için değil, Türkiye ve Ortadoğu coğrafyası için de önemli bir kazanımdır."

GURBETELLİ ERSÖZLERİN ARDILLARIYIZ

Bugün kadın gazeteciliğin büyük saldırılarla karşı karşıya olduğunu ifade eden Güney, "Çünkü bizler hem Kürdüz hem de kadınız. Gözaltı, tutuklama, baskı, tehdit ve birçok saldırıya maruz kalıyoruz. Yine ailelerimiz tehdit ediliyor. Bir yandan kadın kazanımlarını koruyoruz, diğer yandan kadın mücadelesini yükseltme sorumluluğumuz var. Bugün Jinnews ve Jin TV, Kürt kadınları ve tüm kadınlar için önemli bir kazanımdır. Kadınlar olarak tarihten bu yana boyun eğmedik, bu ataerkil sistem de boyun eğmemizi beklemesin.

Bizler Gurbetelli Ersözlerin ardıllarıyız. Kadın gazeteciler katledildi, tutuklandı, işkenceye uğradı ama asla boyun eğmedi. Her türlü zorluğa karşı bizler de işimizi yapacağız. Sürekli baskı ve saldırılarla karşı karşıya kalıyoruz ama biliyoruz ki bu da mücadelenin bir parçası ve bizler de mücadelemize devam edeceğiz" şeklinde konuştu.

KÜRT BASINI GÜCÜNÜ TOPLUMDAN ALIYOR

Kürt gazeteciliğini diğer gazetelerden ayıran şeyin toplumsallığı olduğunu kaydeden Ayşe Güney, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "Kürt basını gücünü toplumdan alıyor. Kürt basını yoklukta bile kendini geliştiriyor ve alternatif oluyor. Bu da Kürt basınının her zaman bir arayış içerisinde olduğunu gösteriyor. Tüm zorlu koşullara rağmen asla geri adım atmadı. Kürt basının onlarca şehidi var. Bugün Kürt gazeteciler bu değerlerin izinden alanda direniyor. Kürt basınının artık dünyada bir ekol olduğunu söyleyebiliriz."

GAZETECİLERE YÖNELİK BASKILAR DEVLET GELENEĞİDİR

Kürt basınına yönelik baskıların bir devlet geleneği olduğunu söyleyen Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan, "Türkiye'de, özellikle de Kürdistan'da gazetecilik yapmak çok zor. Alanda çalışan gazeteciler baskı ve saldırılara maruz kalıyorlar. Görüşlerini, haberlerini ve çalışmalarını paylaşmak için birçok zorlukla karşılaşıyorlar. Haber takibi yapan veya haber için başka bir bölgeye giden gazeteciler engelleniyor. Kürdistan'da şu an birçok bölge yasak ve gazeteciler haber yapmak için o bölgelere giremiyorlar. O bölgelere giden gazeteciler gözaltına alınıyor, tutuklanıyor ve engelleniyor.

Haber paylaşan gazeteciler hakkında soruşturma açılıyor, tutuklanıp cezaevine konuluyorlar. Bilindiği gibi ülkede bir çok tutuklu gazeteci var. Yine yüzlerce gazeteci yargılanıyor. Türkiye'de gazetecilerin çok zorlu bir süreçten geçtiğini söyleyebiliriz. Türkiye'de gazetecilik çok ağır, zor ve bedelleri ağır bir meslek" diye konuştu.

TÜRKİYE'DE MUHALİF GAZETELER KALMADI

Türkiye'de muhalif gazeteciliğin kalmaması için devletin her türlü baskıyı uyguladığını belirten Altan devamla şunları söyledi: "AKP iktidarı kendi basınını kurmak ve kendisine bağlı gazeteciler yaratmak için çok çabaladı. 2016 yılının onlar için bir milad olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye ve Kürdistan'da özgür ve muhalif basın kurumlarının hepsi kapatıldı. Elbette bu baskılara karşı özgür basının mücadelesi devam ediyor. Bu zorlu süreçlerde bile bağımsız ve özgür basın geleneğinden gelen gazeteciler direndi ve gerçeklerin karanlıkta kalmasına izin vermediler.

AKP hükümeti geçmişte kendilerine karşı olan herkesi ya tasfiye etti ya da kendisine bağladı. Gazetecileri tek tek tasfiye ederek işsiz bıraktı. Birçok gazeteci ülkeyi terk ederek Avrupa'ya gitmek zorunda kaldı. Ülkede kalanları da işsiz bıraktılar. Hürriyet grubu gibi bazı kurumları da kendilerine bağladılar. Türkiye'de tek ses ve tek renkli bir medya kurdular. Türkiye'de yaklaşık 600-700 televizyon kanalı var, bu kanalların yüzde 99'u AKP'ye bağlı. Kalan birkaç muhalif kanal da devletin baskısı altında yayıncılık yapıyor.

Özgür basın tüm baskı ve saldırılara karşı direnerek yayınlarını sürdürüyor. Bir yerde baskı varsa şüphesiz orada direniş de vardır. Özgür basın topluma gerçekleri ulaştırmak için direniyor. Gazetecilere, muhalif kurum ve kuruluşlara bir çağrıda bulunmak istiyorum; gelin hep birlikte bu faşizme karşı direnelim ve mücadele edelim, ittifakımızı güçlendirelim. Yan yana durmamız gerekir. Özgür bir gelecek için herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir."

YARIN: Alanlarda çalışan Gazeteciler: Özgür basın gerçeklerden asla taviz vermez.